Yerel Seçim Notları-II – F. Kızılırmak

7- Kazananlar neden kazanabildi?

CHP, Türkiye oligarşisinin siyasal partiler düzlemindeki „sosyal demokrat“ görünümlü en önemli burjuva reformist partisidir. Faşizmin kurumsal yapısıyla herhangi bir sorunu yoktur. Temel gerici politikalarla daima uzlaşma içinde olmuş, hatta kimi zaman en kararlı savuncusu haline gelmiştir. Bu özellikleriyle toplumsal muhalefetin düzen dışı kanallara yönelmesinin önünde daima bir baraj rolü oynamıştır. Onun „reformist“liği sistem politikalarının kısmen yumuşatılması ve burjuva yasallığının az yada çok korunmasıyla ilgilidir.

CHP, en büyük muhalif düzen partisi olarak bu özellikleriyle AKP rejiminden kopan emekçi kesimlerin bir bölümünü kendisine çekmeyi başarmıştır.

2023 genel seçimleri öncesinden farklı olarak CHP yerel seçimlerde negatif (protesto, teşhir vb.) politika yerine, pozitif politikayı öne çıkarmıştır. Daha iyi bir yaşam vaadi, belediyeler eliyle geliştirdiği kısmi dayanışma faaliyetleri (kent lokantaları, pek çok kamu hizmeti, Halk Ekmek yoluyla ucuz ekmek, nispeten ucuz ulaşım, yolsuzlukların nispeten azalması, vb.), Kürt meselesinde AKP’den farklı olarak negatif söylemler yerine, zayıfta olsa pozitif söylemler benimsemesi, yeni ve genç bir kadroyla seçime girmesi başarının başlıca politik-pratik zeminlerini oluşturdu. Ve tabii ki, geniş kitlelerin güç etrafında birleşme eğilimi de CHP’nin kazanmasındaki en önemli faktörlerden biridir.

Dağılan Millet İttifakının diğer üyelerinin (İYİP, Deva, Gelecek, Saadet) kitlesinin bir bölümüde AKP karşıtlığı temelinde, AKP’den kopan kitlenin bir bölümü ve yeni genç seçmenin bir kısmı ise AKP’ye karşı menmuniyetsizlik ve tepki zemininde CHP’ye akmıştır. DEM kitlesi de batı da AKP karşıtlığı ve „kent uzlaşısı“ temelinde önemli ölçüde CHP’yi tercih etmiştir.

YRP, yoksulluk, AKP iktidarının nimetlerinden yararlanma olasılığının zayıflığı ya da umudunu kesme, toplumsal çürüme, yolsuzluk ve Filistin meselesi üzerinden AKP’nin çekirdeği olan Milli Görüşcü orta sınıf (esnaf, zanaatkar, KOBİ sahipleri vb.) ve yoksul kitlenin küçümsenemeyecek bir bölümünü kendisine çekebilmiştir.

DEM Parti Kuzey Kürdistan’da seçimleri net biçimde kazanmıştır. PKK’nin son dönemde eylemliliğinin ivme kazanması, örgütlülük ve tekniğinin güçlenmesi, bunun yurtsever kitlede büyük bir moral yaratması, DEM’in örgütlülüğünü kısmen de olsa yenileyebilmesi bu başarıda önemli role sahiptir. Fakat K. Kürdistan’da da seçimlere katılım oranının ve dolayısıyla DEM’in oylarında sayısal olarak kısmi azalmalar önemlidir. Yine de Van belediyesine el koyma girişiminin büyük bir halk direnişiyle yenilgiye uğratılması örneğinde gördüğümüz üzere, yurtsever Kürt kitlesi büyük bir moral ve direnme gücü kazanmıştır.

Öte yandan, Türkiye’deki yurtsever Kürt kitlesinin siyasal tercihlerini yönetme bağlamında büyük sorunlarla yüz yüzedir. Bu kitlenin Kürt kimliği dışındaki sorun ve talepleri DEM’in ilgi alanı dışında kalmaktadır ve kitle son 10 yıldır izlenen ittifak politikaları nedeniyle CHP’ye kaymaktadır. Bu tablo DEM’in „Türkiye Partisi“ iddiasına ve batı’daki Kürt kitlesine dönük bir siyaset kuramadığını gösteriyor. Bu nedenle, DEM’in CHP’yle üstü örtük ittifak politikası kitlenin giderek hem ideolojik, hem de siyasal olarak CHP’nin etki alanına doğru kayması sonucunu yaratıyor. Herşeye rağmen, DEM Kürt kentlerinde kazandığı başarıyı, ittifak kurduğu CHP’nin başarısındaki payı ile birleştirerek seçimden olumlu bir tablo ortaya çıkarabilmiştir.

8- Emekçi sol ve Devrimcilerin yerel seçimi

Seçimleri boykot etmeyen, ittifaklar ya da tek başına seçimlere katılan emekçi solun genel tablosu esas olarak yenilgidir. Dersim’de Dersim İttifakı temelinde kazanılan Dersim seçimleri tüm zayıflıklarına rağmen kent düzeyinde bir kazanım olduğu için önemlidir. Hozat, Samandağ ve Saratlı da belediyelerin alınması da kazanımdır. Kadıköy’de SMF-TKP ittifakı temelinde Fatih Maçoğlu’nun adaylığıyla girilen seçimde alınan oylar küçünsenemez. Ancak somut ve anlamlı bir başarıya da tekabül etmemektedir. Seçimler bağlamında bile olsa önemli bir temsiliyet gücü yoktur. Öte yandan, genel olarak seçim temelinde yapılan çalışmalar bağlamında anlamlı bir örgütlenme, kitle bağları kazanma vb. herhangi bir ciddi başarıdan söz edilemez.

Yerel seçimler yoluyla bir kez daha teyit edildi ki, emekçi solun ve devrimci güçlerin tümü açısından emekçilere umut taşıyan bir program, söylem, örgütlenme, moral ve dinamizm melasef bulunmuyor. Aslında bu durum uzun zamandır varolan malumun bir kez daha yinelenmesi olmuştur.

9- Düzen Cephesinde Olası Yönelimler

Yerel seçimler sonrası tüm muhalif güçlerde oluşan iyimserlik havası olumludur, ancak kısmen yanıltıcıdırda.

Bir kez daha hatırlatmakta fayda var: AKP-MHP ittifakı devleti yeniden inşa etmek üzere yola çıkmıştır ve büyük mesafeler almıştır. Devleti inşaya girişen hiç bir güç, uluslararası ve ülke içindeki güç dengelerinde kendisini zorlayacak çok büyük değişimler olmadığı sürece iktidarı ve inşaya giriştiği devleti seçimler vb. yoluyla bırakmaz. AKP-MHP ittifakı da bırakmayacaktır. Daha seçimin üzerinden iki gün geçmeden Van belediyesine el koyma girişimi bunun açık göstergelerinden biridir. MHP şefi Bahçeli’nin „Türk devleti sandıkta kurulmamıştır“ sözü de, iktidarı sandıkta bırakmayabileceklerini açıkça ortaya koyuyor.

Bu bağlamda, AKP-MHP ittifakının 2028 seçimlerine değin olan dört yılda çok yönlü bir saldırı, hile, rüşvet, manipülasyon politikasıyla yürüyeceği açıktır. Şimşek programı olarak anılan emekçiler için kemer sıkma politikalarının aynen devam edeceği açıktır. Bunu paralel olarak, Kürt ulusuna dönük saldırıların ise büyütüleceği açıkça ilan ediliyor. Bu yoldan, derinleşecek yoksullaşma sancıları ve tepkileri, „PKK’ya karşı savaş“, milletin, vatanın bekası gibi söylemlerle saptırılmaya, yatıştırılmaya çalışılacaktır. Aynı zamanda, CHP „devlet mi, terör mü?“ ikilimine çekilerek bu şovenist kampanyalara dahil edilmeye çalışılacaktır. Böylece, CHP ve DEM parti arasındaki kısmen pozitif olan ilişki ve ittifak zeminleri torpillenmeye çalışılacaktır.

Bunların yanı sıra, belediyeleri işlemez hale getirme, en önemli rakibi İmamoğlu’nu mahkemeler veya başkaca bir yoldan başkanlık yarışından tasfiye etme, toplumsal muhalefete sert biçimde saldırıların yapılması önümüzdeki dönemde AKP’nin izleyeceği başlıca politikalar olacaktır.

Diğer yandan, AKP açısından önemli bir açmaz olan Filistin’deki savaşın bir şekilde durmasıyla birlikte, Gazze’nin imarı, Filistinli mültecilere kapıları açma vb. yoluyla Filistin meselesinde sıfırlanan imajını tazeleme, kaybettiği oyları geri kazanma politikası da yürütecektir. Bir süre sonra YRP’ye iktidar nimetlerinden küçümsenemeyecek rüşvetler (bakanlık, kadro, mali olanaklar vb.) vererek kazanmayı hedeflemesi de olasıdır.

2028 seçimlerinin bir yıl öncesinden başlayarak tüm ekonomik olanakları kullanarak canı yanmış emeklileri, yoksulları kırıntılara, rüşvete boğma, asgari ücrette büyük artış gerçekleştirme gibi adımlar atabilir. Hatta Kürt sorununda yeni bir „barış süreci“ bile gündeme getirerek, Kürt hareketiyle CHP arasındaki ilişkileri koparma hamlesi yapabilir. Bunların yanında komşu devletlerden biriyle sınırlı bir savaş yoluyla tüm kamuoyunu yine beka ve ağır milliyetçi manipülasyonla kendi yanına çekme gibi çılgınca girişimleri de olasıdır. Özellikle ABD’de Tayyip reyizin ruh ikizi olan Trump’ın başkan olması durumunda bütün bu adımları çok daha rahat atma imkanı bulacaklardır.

Bütün bunlar, AKP-MHP ittifakının devleti yeniden inşası sürecini devam ettirebilmesi ve 2028 seçimlerini kazanması için atacağı en olası adımlardır.

CHP’nin kazandığı moral ve belediyelerle kitle bağlarını güçlendirme, AKP’nin önümüzdeki dönemde uygulayacağı emekçilerin kemerlerini sıkma politikalarına karşı oluşacak tepkiyi bir yandan meclis yoluyla, diğer yandan belediyelerin sosyal yardım programlarıyla kendi kanallarına akıtmayı hedefleyeceğini söyleyebiliriz. DEM ve diğer güçlerle ittifakları kendi belirlediği zeminlerde devam ettirme, yeni güçlerle ittifak geliştirme de başlıca hedefleri arasında olacaktır. DEM ile pozitif ilişki sürdürme çabası, AKP’nin Kürt halkına karşı yoğun bir şövenist propaganda eşliğinde yürüteceği savaşın basıncı altında olacaktır. Bunu bağlamda, bu pozitif ilişkinin nasıl bir yol izleyeceğini kestirmek mümkün değil.

Öte yandan, yerel seçimler sonrası emperyalist medyadaki haberlerde de görüleceği üzere, CHP ve İmamoğlu daha şimdiden emperyalistler açısından AKP ve Tayyip reyiz karşısında bir alternatif haline gelmiş durumda. Bu pozisyonlarını güçlendirmek ve onların desteğini kazanmak için emperyalist politikalara güçlü destekler verecekleri açıktır. ABD’de Trump’ın kazanması durumunda işlerinin zorlaşacağı açıktır, ancak önleri tümüyle kapatılmayacaktır. Biden’ın kazanması durumunda ise güçlü bir destek bulmaları mümkündür.

Gerici faşist bir parti olan YRP’nin önünde yürüttüğü sert muhalefeti devam ettirerek AKP’nin tabanını daha fazla kendine çekme, ya da AKP’ye yedeklenerek iktidar nimetlerinden yararlanma seçenekleri bulunuyor. Her ikisinin de sonuçları farklı olacaktır. Bunu zamanla göreceğiz.

İYİP, Deva, Saadet, Gelecek vb. partiler açısından tablo belirsizliklerle dolu. Her biri değişik düzeylerde savurulmalara açıktır.

10- Ne Yapmalı?

 

Seçimlerde devrimcilerin ve emekçi solun ciddi bir varlık gösterememesi ve yenilgi yaşaması ile geniş emekçi kitlelerdeki bu duruş farklılaşması derin bir tezatlığı gösteriyor.

Yine de yerel seçim sonuçları, Türkiye devrimci hareketi ve emekçi solda varolan öğrenilmiş çaresizlik halinin kırılması açısından da önemli bir moral fırsat sunuyor. Türkiye emekçi sınıflarının geniş bir bölümünün (özellikle Türk-Sunni kesimlerinin) AKP’de kemikleşmiş siyasal duruşu ilk kez büyük bir kırılma yaşamıştır. Bu durum devrimci ve emekçi sol hareket ile emekçiler arasında köprünün kurulması, daha geniş ve yeni bir devrimci ve sol mayalanmanın gelişmesi açısından önemli fırsatların kapısını aralıyor.

Bu moral atmosferin ve fırsatların devrimci ve sol hareketlerin bugünkü neredeyse tükenmişlik noktasına varmış olan zayıflıklarını bir anda ve kendiliğinden aşmasını sağlamayacağı açıktır. Zayıflıklarının, teori, politika ve dinamizmden yoksunluğunun farkında olmayan ve kendisini bu noktaya taşıyan ezberlerinin dışında arayışı bulunmayan güçlere, toplumsal moral atmosferin olumluğunun ve fırsatların herhangi bir faydası olamaz.

Bu noktada, her biri kendi başına irade olan devrimci ve sol hareketlerin tümüne çare olabilecek genel bir reçete bulunmuyor. Devrimci çıkış önüne bu olumlu moral atmosfer ve fırsatlardan yararlanlmak için yeni sorular koyan ve sürekli biçimde yeni yanıtlar üreten, tekrar ve tekrar deneme azmine sahip olan bir ya da birkaç devrimci hareketin tek tek ya da birleşik çıkışlarının ürünü olabilir. Diğerleri de açılan bu yoldan, ortaya çıkan devrimci atmosferden yararlanarak varlıklarını geliştirir. Tıpkı 71 atılımında olduğunda gibi…

Bu perspektiften hareketle, devrimci ve emekçi sol hareketler, özelde devrimci sosyalistler açısından yakın bir gelecek için büyük devrimci çıkışlar yapmak değil, mevcut olumlu atmosferden ve fırsatlardan yararlanarak bütüncül bir devrimci hazırlık geliştirmek dönemin temel görevidir. Bu noktaları önümüzdeki süreçte açacağız.

13 Nisan 2024