“Yeni Anayasa” ve Gare Operasyonu – Mehmet Yılmazer (karsimahalle.org)

AKP, damadın kaybolmasında beri bir çözülme yaşıyor. Erdoğan bu dökülmeleri en son gayretiyle engelleme çabasında. Uzay masalı ve Gare operasyonu bu dökülmeleri tutmak için son gayretler…

Son bir kaç aydır ülkede oldukça çarpıcı gelişmeler yaşanıyor. Elbette en çarpıcısı “aya gidiş” projesi değil; o olsa olsa bir fıkra olabilir. En ilginç gelişme cumhurbaşkanının geçen çarşamba millete vereceği, ancak veremediği müjdelerin arkasında yatan yaman gerçekliktir. Müjdenin arkasında Gare operasyonundan elde edilecek zaferin yattığı ortaya çıktı. Bir zafer elde edilemediği gibi ortaya bir insanlık dramı çıktı. Roboski katliamına benzer karanlık bir dehşet tablosu…

Cumhur ittifakının bu olayı arkasına alıp nereye gideceğini Bahçeli hemen açıkladı: “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Mağara katliamının PKK terör öörgütü ve destekçilerinin hesaba çekilmesi için bir yol ağzı, bir karar ve kader anı olduğuna inanıyorum.” Bu açıklamadan hemen sonra “son dakika” haberleri düştü: 718 HDP’li gözaltına alındı.

AKP’nin defalarca tekrarladığı bu tuzağın bir kez daha işleyip işlemeyeceği sorusunu sormadan önce olanların zeminine inmek gerekiyor. Aslında dönüş, Cumhur ittifakının her yönden tıkanması sonucunda AB’ye ve yeni ABD yönetimine “zeytin dalı” uzatmasıyla başladı. Bu dönüşün hemen ardından “yeni bir anayasa” tartışması geldi. Tam da bu noktada AKP grup başkanvekili Cahit Özkan, Erdoğan’ın niyetini ağızından kaçırdı. Yeni anayasa “yeniden kuruluş anayasası” olmalıydı. Grup başkan vekili sonra lafı döndürmeye çalışsa da, işin özünü tartışma götürmez bir biçimde deşifre ermiştir.

Yeniden kurulacak olan nedir?

Aslında iki binlerin başlarından beri kurulmaya çalışandır;  egemenlik ilişkilerinin yeniden inşasıdır. Bu sorun siyasi partilerin değil cumhuriyetin sorunu haline “merkez sağ”ın eriyip yok olmasıyla gelmişti. Yakın dönem siyasi olayları hatırlardadır. 90’lı yıllar merkez sağın eridiği bir dönem olmuştur. Bilindiği gibi cumhuriyet tek parti yıllarından çıktığından beri finans kapital egemenliği, arada kesintiler olsa da, “merkez sağ” tarafından temsil edilmiştir.  Ancak 90’lı yıllar merkez sağın iyice parçalandığı, eridiği yıllar oldu. 90’ların ortasında yapılan bir seçimde Refah Partisinin birinci parti konumuna gelişi, cumhuriyetin alışıldık siyasal dengelerinde köklü bir değişimin işaretiydi. Merkez sağı yeniden inşa çabaları sonuçsuz kaldı. O kadar ki 2002 seçimlerinde meclise bile giremediler.

Olanların siyasi partilerin yıpranması ve oy kaybetmesinden öteye bir anlamı vardı. Egemenliğin askeri vesayet altında çok partili sistem içinde sürdürülmesinin sonuna gelinmişti. Eski güç ilişkilerinin değişiminde, kendisi hiç öyle bir niyete sahip olmasa da, ilk önemli adım 12 Eylül darbesi ile atılmıştır. Darbenin restore etmeye çalıştığı sistem özellikle 90’lı yıllarda hızla yıpranmıştır. Bunda yılların birikimi yanında Kürt Özgürlük Hareketinin yükselen mücadelesinin çok önemli bir rolü olduğunu vurgulamadan geçmeyelim.

AKP iktidarı ilk yıllarında AB ile kurduğu sıcak ilişkilerle, çıkardığı milli görüş gömleğiyle, sanki yeni bir merkez sağ iktidarından hiç de farklı olmadığını göstererek yola çıktı. Hikâye biliniyor. Ergenekon davalarıyla tablo hızla değişmeye başladı. Siyasi sahnenin kulislerinde neler yaşanıyordu? Tek parti yıllarında ilk kuşağı şekillenen, çok partili yıllarda yeni kuşakları ortaya çıkan finans kapital egemenlik sistemi 90’lı yıllarda artık yürümüyordu. AKP iktidarı bozulan güç ilişkilerini yeniden inşa yoluna ancak 2013 gezi isyanı ve 2015 Haziran seçimleri sonrasında çıktı.

Yıpranan finans kapital-ordu ilişkisi, neoliberalizmle yeni sermaye gruplarının sahnede yer alması, artık bu gerçekliğin devlet ilişkilerine yansımasının zamanının geldiğini gösteriyordu. Yıllardır finans kapitalin Anadolu’daki bayileri seviyesinde kalan sermaye, “Anadolu kaplanları” adıyla güneşin altındaki yerlerini almaya talip oldular. Erdoğan, finans kapitali “İstanbul sermayesi” diye adlandırdı. Onlardan hoşlanmasa da iyi geçindi. Ancak kendi sermaye gruplarını büyütmek için büyük bir hızla çalıştı. Finans kapitalin tek parti yıllarında yaratılmasına benzer bir şekilde, hemen her şey bu sermaye birikim sürecinin hizmetine sunuldu. Devlet eliyle bu yağma herkesin gözleri önünde yıllardır yaşanıyor. 15 Temmuz 2016’da bir kaza atlattı; ancak bunu başkanlık sistemiyle kazanca çevirdi.

Bütün bu adımlara, Sarayın hemen hemen tek siyasal güç olmasına rağmen, egemenlik ilişkilerinin yeniden inşası bir türlü tamamlanamadı. Egemen finans kapital ile Sarayın gözdeleri arasında yeni bir egemenlik sisteminin inşası anlamında bir uyum sağlanamadı. Siyasi bütün araçları elinde tutmasına rağmen Saray, meşruluğunu, “rıza yaratma” gücünü yitiriyor.

Böyle çok kritik bir momentte Saray, ilginç bir adımla AB’ye ve ABD yönetimine doğru bir dönüş yapma çabasına girişti. İktidarının ilk yıllarında AKP’nin bu yöndeki adımları ne kadar ikna edici ve göz doldurucu ise bugün yaptığı U dönüşü o ölçüde sakil duruyor. Öylesine tutarsız, tıkanmış ve yıpranmış durumda ki, uzaya gitme masalıyla kitlelerde bir illüzyon yaratmayı umuyor. Bir yandan Batıya U dönüşü, diğer yandan bir türlü oturmayan egemenlik ilişkilerinin eksik kalan yanlarını tamamlamak için yeni bir anayasa adımıyla faşizmin inşasının tamamlanması, Cumhur ittifakının önünde üstünden atlanması oldukça zor olan bir hendek gibi duruyor.

Gare operasyonu bu hendeğin üzerinden sıçramayı kolaylaştırmak için atılan bir adım olmuştur. Ne ölçüde kolaylık sağlayabilir?  Bu hendeğin sadece iktidarın önünde değil, aynı zamanda muhalefetin de önünde durduğunu vurgulamak gerekiyor.

AKP, damadın kaybolmasında beri bir çözülme yaşıyor. Erdoğan bu dökülmeleri en son gayretiyle engelleme çabasında. Uzay masalı ve Gare operasyonu bu dökülmeleri tutmak için son gayretler… Hiçbirisi Saray rejimine yeni bir hız veremez. Boğaziçi’nin direnişi, çok önemlidir, Sarayın mutlak görünen iradesine önemli bir darbe olmuştur. Kadın hareketi bütün enerjisiyle sokaktadır. Öte yandan işçi sınıfı ve küçük esnafın da sesi duyulur hale gelmektedir. Cumhur ittifakı attığı adımlarla en yıpranmış günlerinde faşizmin inşası yoluna çıkmıştır. Üstelik egemenlik sisteminde hala oturmamış yanlar varken, finans kapitalin önüne faiz ve dolar kurları üzerine gürültü koparmaktan öteye yeni sermaye birikim yolu koyamazken, önündeki hendekten atlaması neredeyse imkansızdır.

Demokrasi güçleri tarihsel bir momentle ve tarihi bir görevle yüz yüzeler. Artık sıkıntı ve yılgınlık veren “muhalefete” rağmen davranmanın zamanı gelmiştir, hatta geçmek üzeredir.

Kaynak: https://www.karsimahalle.org/2021/02/16/yeni-anayasa-ve-gare-operasyonu