Halk düşmanı: İspanya, Pablo Hasél’e neden zulmediyor? – Eoghan Gilmartin

İspanya geçtiğimiz günlerde rapçi Pablo Hasél’i monarşiye hakaret ettiği için hapse attı. Bu, ülkedeki sağcı ve siyasallaşmış yargı tarafından ilerici politikaları hedef alan geniş saldırının son perdesi

16 Şubat salı günü rap şarkıcısı Pablo Hasél ve elliden fazla destekçisi kendilerini Lleide Üniversitesi’nin rektörlük binasına kapatıp barikat kurduktan sonra, yüzlerce Katalan çevik kuvvet polisinin yer aldığı bir operasyonla gözaltına alındı. Terörizmi övdüğü ve kraliyete hakaret ettiği bir dizi tweet’i ve şarkı sözü yüzünden mahkûmiyet alan Hasél, günlerce önce dokuz aylık cezası için hapse girmesi gerekiyorken teslim olmayı reddetmişti. Attığı tweet’te, “Böylesine haksız bir ceza ile karşı karşıyayken kendi özgür irademle hapse gitmek bir onursuzluk ve utanç olurdu” dedi.

O akşam Katalonya’da pek çok protesto gösterisi ve isyan baş gösterdi, ertesi gün bütün İspanya’ya yayıldı, binlerce insan şarkıcı için özgürlük istedi. Barcelona’da bir gösterici polisin attığı plastik mermi ile bir gözünü kaybetti, Madrid ve Valencia’da polis barışçıl göstericilere coplarla, aşırı şiddet kullanarak saldırdı. Hafta sonunda, Barselona’da, yağmaların da görüldüğü gösterilere Katalan polisinin acımasız müdahalesi devam etti.

2004 yılında Bask lideri ve eski ETA üyesi Arnaldo Otegi’nin terörizmi övmekten mahkûm olan ilk kişi olmasından bu yana, aralarında bir dizi sanatçı, aktivist ve blogcunun da bulunduğu 122 kişi, İspanya’nın acımasız anti-terör yasaları yüzünden, terörizmi övmek suçundan hapis cezasına mahkûm edildiler. Çoğunun cezası ilk cezaları olduğu için ertelenirken, Uluslararası Af Örgütü de 2018’de, sadece onbinlerce avroluk para cezaları yüzünden değil, ama söz söylemeyi cezalandıran böyle bir yasasının hiciv ve muhalif düşünce üzerindeki caydırıcı etkisine karşı ikazda bulundu. Yine bu kadar olmasa da bir miktar hapis cezası da kraliyete hakaret ve dini hisleri rencide etmekten dolayı verildi.

Hasél’in hapse mahkûm edilmesine gösterilen tepki üzerine İspanya’daki sol koalisyon ifade özgürlüğüne ilişkin yasaların değiştirileceği sözünü verdi, fakat nasıl bir yasa olacağı konusunda iki parti anlaşmaya varamadı. Polis şiddetini kontrol altına alamadıkları için kendi tabanları tarafından eleştirilen hükümetin ortağı Unidas Podemos bakalım ortanın solundaki Sosyalist İşçi Partisi’ni (PSOE) anlamlı bir reform (İspanyol sağının ve siyasallaşmış yargısının son on yıldır ifade özgürlüğü üzerinde süren baskısına karşılık verebilecek bir reform) yapmaya ikna edebilecek mi?

On yıllık geriye gidiş

2008 Finansal Krizi’nden bu yana geçen yıllar içinde, İspanyol ceza yasasının 578. maddesi muhalif sesleri hedef almakta anahtar yasal araç olarak kullanıldı; özellikle de Hasél gibi sol uçtan ve ayrılıkçı çevrelerden gelenlere karşı. 2000 yılında José Maria Aznar’ın Halk Partisi hükümeti tarafından getirilen yasanın muğlak ve geniş bir şekilde tanımlanmış ‘terörizmi övme’ ve ‘terör kurbanlarını rencide etme’ kategorileri, Uluslararası Af Örgütü’ne göre, “devlete, yüksek olan kışkırtma [terörist eyleme] eşiğine karşılık gelmeyen geniş menzilli bir kriminalize etme gücü vermektedir.”

2011 ve 2017 arasında, suç sayılan aleni beyanların %92’si, yasaklanmış veya aktif faaliyet yürütmeyen yerli “terörist” örgütler -örneğin Bask silahlı örgütü ETA veya artık aktif olmayan aşırı sol “terörist” grup GRAPO- hakkındaydı. Böylesi beyanlar [bu örgütlere] destek ifadeleri içerdikleri için, kamuoyunda bilinen kişilere hakaret ederken bu örgütleri ima eden ifadeler kullandıkları için veya sosyal medyada saygı içermeyen şakalar oldukları için suç sayılabilirler.

21 yaşındaki solcu üniversite öğrencisi Cassandra Vera’nın, 2017 yılında, Franko zamanının başbakanı Luis Carrero Blanco’nun İspanya’nın ilk astronotu olduğu yolundaki herkesin bildiği şakasının (başbakan Blanco, ETA tarafından kendisini havaya fırlatan çok güçlü bir bombanın arabasına konması sonucunda öldürülmüştü) çeşitli varyasyonlarını içeren tweet’ler attığı için ülkenin en yüksek ceza mahkemesinde yargılandığı dava özellikle kötü şöhretli olan bir davadır. Vera bir yıllık ertelemeli hapis cezası aldıktan sonra temyiz başvurusunda suçsuz bulundu.

2015 yılında, Rajoy döneminde yapılan değişiklik sosyal medya alanındaki hükümleri sertleştirdi ve “örümcek (ağı) operasyonları” denilen bir dizi polis operasyonuna yol açtı. Halk Partisi iktidarının son yıllarında, polis ve Ulusal Muhafızlar İspanya’yı kapsayan dört koordine edilmiş baskın dizisi yaptılar ve Twitter ve Facebook gönderileri yüzünden pek çok insanı içeri aldılar. Sosyal medyadaki etkinlikleri yüzünden kovuşturmaya uğrayanlar arasında rap-metal şarkıcısı César Strawberry (suçlandığı diğer şeylerin yanında, krala yaş gününde ‘kek bombası’ göndereceği şakası da vardı) ve Manuela Carmena’nın Madrid Belediye Meclisi’nin solcu üyesi Guillermo Zapata da vardı; Zapata hakkında hicvin sınırlarını tartışan tweet’leri yüzünden dava açıldı, fakat sonra beraat etti.

Hasél terörü övmekten iki defa mahkûm oldu. İlki 2015’teydi ve aslolarak, politikacılara ve kapitalistlere yöneltilmiş grafik şiddet tasvirleri ile dolu savaşçı şarkı sözleri ve GRAPO ve ETA’yı övmesi yüzündendi. İkinci mahkemenin nedeni, polisin acımasızlığına şiddetle karşı çıkan ve hapisteki GRAPO üyelerine destek mesajı içeren bir dizi tweet’ti, kraliyete hakaretten aldığı mahkûmiyet de kısmen “Juan Carlos Dangalağı” adlı şarkının sözleri yüzündendi.

Hasél yalnız değil. Bir dizi rap şarkıcısı şiddeti övmekten ve güçlülere ve zenginlere karşı kurgusal intikam fantezileri yüzünden soruşturmaya maruz kaldılar. Bunlar arasında, üç yıllık hapis cezası alınca Belçika’ya kaçan Valtónyc ve La Insurgencia [Kalkışma] adlı devrimci rap kolektifinin 14 üyesi de var. Avrupa Parlamentosu’nun İrlandalı üyesi Clare Daly’nin belirttiği gibi, “Böyle yasalar altında İrlanda’nın halk şarkıcılarının yarısını hapse atabilirdiniz.”

İlericileri hedefleyen kraliyete hakaret ve dini hisleri rencide etmekten verilen hapis içermeyen bir dizi mahkûmiyet cezası da endişeye neden oluyor. Bunlar arasında El Jueves gibi hiciv yayınlarının yanında çeşitli feministler ve kürtaj hakkı aktivistleri de var. Gazeteci Miquel Ramos, toplumdaki kırılgan ve marjinalleştirilmiş kesimleri koruma amaçlı nefret söylemi yasasının tersine, bu tip suçlamaların iktidar kurumlarının eleştirilmesini önlemeyi hedeflediğini savunuyor.

Yargı sistemini güçlendirmek

Son on yılda internet ortamında sarf edilen sözler ve sanatsal ifadeler üzerindeki baskı, Mariano Roy’un (2011-18) sağcı Halk Partisi hükümetinin sivil özgürlüklere karşı yasama yoluyla yaptığı kapsamlı saldırıya da uyuyor. 2015’te, kemer sıkma politikalarına ve insanların evlerinden çıkarılmalarına karşı kitlesel mobilizasyon sırasında, geniş kapsamlı bir haberin engellenmesi yasası çıkarıldı. Uluslararası Af Örgütü bu yasayı, “barışçıl toplanma özgürlüğünü haksız yere kısıtlayan” ve “protesto etmenin bazı meşru biçimlerini kriminalize eden” bir yasa olarak görüyor. Ayrıca, polise protesto gösterilerinde ve toplantılarda, başka şeylerin yanında, görevli memurların görüntülerini kaydetmek gibi şeyler yüzünden anında para cezası vermek de dahil geniş yetkiler verdi.

Ama, ifade özgürlüğü üzerindeki baskı, diğer yandan da, militan savcılar ve üst katmanları artan bir şekilde sadık Halk Partisi takipçileriyle doldurulan yargının oynadığı rol dolayısıyla mümkün olabildi. Aznar 1995’te iktidara geldiğinden beri, Halk Partisi amansız bir politikayla yargı sistemini sömürgeleştirdi; ilk önce, hayli siyasallaşmış sistemi, yüksek yargıçların tayin edilme sistemini ele geçirerek bunu yaptı, ki bu sistem başlangıçta Franko zamanından kalma hakimlerin etkisine tedrici bir karşı denge aracı olarak tasarlanmıştı.

Yargı hiyerarşisini tayin etmekle görevli gövde üyeleri doğrudan İspanyol parlamentosu tarafından beş yıllığına seçilen Yargı Genel Konseyi’dir. Yeni Konsey’in parlamentodaki oylamasında milletvekillerinin %60’ının oyu gerekmektedir, dolayısıyla hükümet ve muhalefet arasındaki görüşmelerde yeni Konsey’in çoğunluğunu daima hükümet partisi belirlemektedir. Ama, Halk Partisi, kendisi muhalefetteyken, yeni bir Konsey’in oylanması sırasında oylamayı defalarca bloke etti ve böylece suni olarak yargıçların atanması üzerindeki kontrolünü sürdürdü. Bu, ilk defa 2006-08 arasındaki iki yıldan fazla sürede ve sonra da 2018’den şu ana kadar olmak üzere iki defa oldu.

El Diario direktörü Ignacio Escolar, partinin nasıl finanse edildiğine dair artan yolsuzluk soruşturmalarına karşı yüksek yargıda kendisine sempati duyan hakimlere ihtiyaç duyan Halk Partisi için bu stratejiyi beka sorunu olarak görüyor. Ancak, yargı hiyerarşisinde Halk Partisi’ne bağlı isimlerin birçoğu İspanyol politikasında da artan bir şekilde müdahaleci rol almaya başladılar; sadece ifade özgürlüğünün sınırlarının Sol’un aleyhine olmasını sağlamak değil, aynı zamanda da mevcut ilerici koalisyonun önemli şahsiyetlerine karşı yasaları kullanarak kampanyalar sürdürüyorlar, en göze çarpanlar ise Podemos lideri Pablo Iglesias ve İçişleri Bakanı Fernando Grande-Marlaska.

Ne de yargının bu siyasallaşması, 2017’deki tartışmalı bağımsızlık referandumu üzerine dokuz Katalan liderin isyana teşvikten yargılanıp mahkûm edilmesinden (sivil toplum liderleri Jordi Sánchez ve Jordi Cuixart’ı da kapsayan inanılmaz ağır dokuz yıllık mahkumiyetler) ayrı görülebilir. Bağımsızlık hareketinin hiçbir şiddeti olmamasına rağmen bu dokuz lider bir “isyancı ayaklanmayı” teşvik etmiş sayıldılar. Dava başlamadan önce sızdırılan WhatsApp mesajlarında Halk Partisi’nin senato sözcüsü Ignacio Cosidó, partisinin, “perdenin arkasından [yargısal işlemleri] kontrol edeceğini” iddia ediyordu.

Bölünmüş koalisyon

Hasél’in tutuklanması tartışması İspanyol hükümeti içindeki bir diğer anlaşmazlığı daha ortaya çıkardı. Sosyalist İşçi Parti’li Başbakan Pedro Sánchez hükümetinin ifade suçları için hapis cezasını kaldıracağını ilan etti. Ama koalisyon ortağı Unidas Podemos böylesi suçları ceza yasasından tamamen kaldıran yasa tasarısının (pandemi yüzünden ara verilen) kabineye bir an evvel gönderilmesinde ısrar ediyor. Radikal sol parti, ayrıca, Hasél ve Valtónyc’in hükümet tarafından affı (şu anda adalet bakanlığı tarafından değerlendirilmekte) için de baskı yapıyor.

Geçtiğimiz haftalarda, Hasél’in davasından kraliyet içindeki yolsuzluklara kadar ülkenin karşı karşıya bulunduğu istisnai durumlara dikkat çeken Başbakan Vekili Pablo Iglesias, “İspanya’da tam demokratik normalleşme yok” diyerek tartışma yarattı. Partisi, ayrıca, bir video yayımlayarak programlarını ilerletmek için çabalarken karşılaştıkları kısıtlamalara işaret etti; sadece Sosyalist İşçi Partisi’nin ılımlı içgüdülerine değil, fakat onun arkasındaki İspanyol oligarşisinin gücüne ve derin devlete de.

Böyle söylemsel (diskorsif) bir hat bir sol radikal partinin hükümette olmasının kaçınılmaz çelişkilerine işaret ederek işe yarayabileceği gibi, gerekeni yapamamanın bir bahanesine de dönüşebilir. Unidas Podemos 2019 seçimlerine Sosyalist İşçi Partisi’ni taahhütlerinden sorumlu tutacağı sözünü vererek girdi. Şimdi, koalisyon tarafından farklı zamanlarda önerilen reformların daha da büyük aciliyetle ilerletilmesi gerekiyor; ister haberi yasaklayan yasaların geri çekilmesi, ister isyana teşvik yasalarının iyileştirilmesi, ister ifade özgürlüğü suçlarının yasalardan çıkarılması olsun. Yargı mevcut gücünü kaybetmeli.

22 Şubat 2021

Çeviri: Sevil Kurdoğlu

Kaynak: https://sendika.org/2021/02/halk-dusmani-ispanya-pablo-hasele-neden-zulmediyor-eoghan-gilmartin-609470/