Yapay Zekâ, İki Soru – E. Yıldızoğlu (Cumhuriyet)

Perşembe yazımla ilgili paylaşımlarda iki soru öne çıktı: “YZ, yeni, (sosyalizm gibi) bir toplumun inşasında kullanılamaz mı?”“YZ sanat ürünleri yaratabilir mi?” 

Emre Kongar Hoca’m da YZ’nin baskıcı rejimleri koruyan, özgürlükleri yok eden bir araç olmaya başladığına dikkat çekti. Gerçekten de 5-7 Mart arasında Dubai’de yaklaşık 120 ülkenin katılımıyla toplanan Dünya Polis Zirvesi’nde sergilenen YZ temelli, beyin dalgalarını okuyan yalan makinesi, bir kilometre uzaktan yüz tanıyabilen, plaka okuyabilen, bireylerin yüzlerini, daha kente girerlerken saptayarak izleyebilen sistemlere, kent üzerinde devriye gezen İHA’lara, belli bölgelerden geçenlerin telefonlarına otomatik olarak giren yazılımlara, daha nice, “mücevherlere” bakmak yeter.

Teknoloji ve Yeni Toplum

Yeni teknolojilerin, (İnternet, “akıllı telefon”, sosyal medya, YZ…) yeni toplumlar yaratma, hatta sosyalizmi çabuklaştırma olasılığı çok zayıf. Teknoloji toplumun işleyişini aksatmaya başlayan sorunlara çare ararken doğuyor, çare olması beklenenler ilgi çekiyor, mali destek buluyor. “Kar-makinesi” ve YZ arasında ilişki kurarken bu noktayı vurguluyordum. Jenny (dokuma tezgâhı), toplumda büyük bir sarstı yaratmış, on binlerce emekçiyi işsiz bırakmıştı. Bu yeni teknoloji, artık-değer üretimini, ilk serbest piyasa küreselleşmesini, (“modern emperyalizmi”) hızlandırdı; kapitalist sınıfın iktidarını pekiştirdi.

Bugün, YZ aynı nedenlerle dev şirketlerin ilgisini çekiyor, mali destek buluyor. Dahası, YZ, kendini, kapitalist toplumun “simgesel sisteminin” (lisan ve imajlar) içinde, egemen bilgileri, önyargılar, değerleri edinerek eğitiyor. YZ’yi yeni bir toplumun inşasında kullanmak isteyenler, önce o yeni toplumu yaratmaya başlamalı, YZ’nin onun değerleriyle eğitilmesini sağlaması gerekiyor.

YZ ve Sanat

YZ, güzel, grotesk imajlar üretebiliyor, hatta şiir yazabiliyor. Ancak, iki nokta önemli: YZ şimdilik, insanların ürettiği resim, simge, lisan ürünlerini, örüntülerini (kalıplarını) kullanıyor. Diğer bir deyişle, “kapitalist gerçekçilik” içinde bir “mimesis” pratiği sergiliyor. İkincisi, “güzel” metalaşarak, “kültür endüstrisi” içinde sermayeye, sanatçı da piyasa ilişkisine bağımlı hale gelirken “estetik nesne” (güzel ya da çirkin ile duygu yaratan nesne) ile “sanat ürünü” birbirinden ayrıldı.

Sanat 19. yüzyıldan bu yana, kapitalist toplumda siyasi, cinsel, kültürel özgürlüklerin sınırlanmasının gerginliği, bir şeyleri kaybetmiş olmanın melankolisi, faşizm, soykırım, savaş, gibi travmaların (toplumsal, kişisel deneyimlerin) insanın bilincinde, bilinç dışında yarattığı etkilerinin aşılabilir/aşılamaz çelişkilerinin dışavurumu olarak şekilleniyor.

Estetik nesne, kapitalizmi yeniden üretiyor. Sanat, faşizm gibi canavarları doğuran sermaye ilişkisini, onun sonuçlarını eleştiriyor, ürettiği fantezileri, gösteriyor, mantığını, dilinde kısa devre yaratarak bozuyor, bir başka dünya olasılığını arıyor. Sanat, yerleşik değerlerin, örüntülerin sınırın zorlandığı “yerde” yaşıyor.

YZ’nin, “sanat” alanı içine girebilmesi için önce otonom bir özneye (singularity) dönüşmesi gerekir. O noktada bir “eksiklik”, “sıkıntı” duyacak mı, başka bir dünya arzulayacak mı? Bu arzuyu, temsili “şeylerle” ifade edecek mi? İnsan o şeyleri “sanat” olarak algılayabilecek mı? YZ’nin hayal etmeye başladığı “dünyada”, insana yer olacak mı?

Kaynak: https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/ergin-yildizoglu/yapay-zeka-iki-soru-2069864