İktidarın cür’etinin kaynağı ve Meclis’i göreve çağırma görevi- Ö. Alageyik (gazete duvar)

İktidarın cür’etinin kaynağı belli, muhalefetsizlik ve muhalefet diye görünenlerin yandaşlığı, iktidarın bütün ülkeye nasıl bir hukuksuzluğu dayattığını görmezden gelmesi. Son iki ayda Meclis’e gelen her uluslararası anlaşmaya yüzde 100 destek vererek nasıl muhalefet edilir? CHP’nin 9 sayılı Kararname’yi AYM’ye götürürken Cumhurbaşkanı’na iptal yetkisini verilmesini görmezden gelmesi nasıl bir muhalefettir?

Son bir haftada ne olduğu bir tartışma ise, buraya nasıl geldiğimiz de ayrı bir tartışmadır. Son zamanda uçuşan siyasî söylemler, sahte muhalefet biçimleri, içi boş kavgalar bizleri hep yalanlarla boğuşmak zorunda bıraktı. Ama gerçekler, hiç konuşulmayan Meclis anlaşmaları, yapılan işbirliklerinin adını bile anan olmadı.

Kendimizi yemek, nereden çıktığını bilmediğimiz bu sahte kavgalara taraf olmak yerine perde arkasına baksak o kadar rahatlayacağız ve o kadar özgürleşeceğiz ki. Hatta önümüze başka bir Türkiye’nin resmi çıkacak.

CÜR’ET ETMEK

Bu hafta iktidarın “bu kadarı da yapılmaz” dediğimiz şeylere cür’et ettiği bir hafta olmadı mı? “Cür’et etmek” nasıl da açıklıyor bu haftayı. Sözlüklerde kullanılan anlamlarından biri “düşüncesizce, saygısızca davranmak.” Önce iktidar, bir vekili bir sosyal medya paylaşımı bahanesi ile cezalandırma cür’eti gösterdi. Ardından o cezayı bahane ederek vekilliğini düşürmeye cür’et etti. Baktı cür’et edebiliyor, İstanbul Sözleşmesi’nden bir kararname ile çıkmaya cür’et etti. Yetmedi, pazar sabahı TBMM’de Gergerlioğlu’nu gözaltına aldırma cür’etini gösterdi.

İktidar bu cür’eti nerden buluyor? Nasıl bu denli cür’etkâr olabiliyor? Bu cür’etin kaynağını anlamazsak meseleyi hiç anlayamayacağız.

O cür’etin kaynağı o kadar belli ki…

MECLİS’İ ÖLDÜRMEK KİME YARIYOR?

“Meclis zaten öldü” söylemi, bugüne kadar muhalefetin kaydettiği en büyük başarıdır. Muhalefet bu söylemi üretmekte ve yaygınlaştırmakta o kadar başarılıdır ki, cumhurbaşkanlığı rejiminin inşasında iktidardan daha çok emeği vardır denilebilir. Muhalefet seçmenleri Meclis’ten, yani seçtikleri vekillerden hiçbir şey beklememeleri gerektiğini mükemmelen öğrendiler birkaç yıl içinde. Aslında büyücek bir yalandan ibaret olan bu söylem şu işe yarar: (i) halka yeni bir çaresizlik formu öğretmek, (ii) seçmeni, ne yaparsa yapsın muhalefete mecbur olduğuna ikna etmek ve (iii) böylece muhalefetteki siyasi partilerin güçsüz ve sorumsuz bir kahramanlar güruhu olarak mevcut sistemden pay almasını kabullendirmek. Bu sayede (iv), #AKMuhalefet gibi görünmeden varlıklarını sürdürür, (v) en önemlisi, iktidar ile fikirsel benzerliklerinin sorun olmasını engelleyebilirler.

Çok iddialı ve sert değil mi? Üstelik acı da. Ama temelsiz değil bu iddialar. Basit ve herkesin gözü önünde bulunan bir seri veriye dayanıyorlar.

Referandumdan bu yana “Meclis öldü diyen muhalefet” son iki ayda bu sahte “yas hali”nin ekmeğini çok güzel yedi. Ön tarafta dalaşırken, arkada Meclis’i AK Parti’ye hediye etti. Öyle ki suistimaller partisi AK Parti’ye gözü kapalı açık çekler verdi. Hem de binlerce kez. Son iki aydır hemen her konuda iktidarın peşine takılan bir muhalefet olduğunun kimse farkında değildi. İktidar bunu bildiği için normalde başaramayacağı iki adımı atarak bir sosyal medya paylaşımı üstünden Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun vekilliğini düşürme cür’etini gösterdi. Ve 2011 yılında TBMM’de onaylanarak geçen İstanbul Sözleşmesi’ni bir kararname atfı ile feshetti.

Meclis’te son iki aydır ne olup bittiğine şöyle bir bakarsak resim biraz daha netleşir:

  • Yılbaşından bu yana Meclis Genel Kurulu 21 defa toplandı.
  • Bunun yedisinde 42 kanun teklifini oyladı.
  • Bu kanun tekliflerinin 41’i uluslararası anlaşma idi.
  • Sadece 10 Şubat’ta 12 uluslararası anlaşma onaylandı.
  • 23 anlaşma için oylamalara katılanların tamamı KABUL oyu verdi.
  • Diğer 18 anlaşmaya verilen KABUL oranı yüzde 90’dan fazla idi.
  • 30 anlaşmaya bir tane bile RED oyu veren çıkmadı.
  • Bu anlaşmaların 7’si o anlaşmanın ek protokollerine dair yetkileri cumhurbaşkanına devrediyordu. Sekizi ise ticaret anlaşması idi. Yani o sıfır vergi işlerinin döndüğü ticaret anlaşmaları. Ayrıca enerji başlıklı üç, askerî işbirliği içeren bir anlaşma da var.

AK Parti için ne kadar pürüzsüz işleyen bir süreç farkında mısınız? Resim böyle iken Meclis’te muhalefet ne yaptı? “Meclis öldü” deyip duran 79 vekil, bir kere bile oy kullanmadı, kalanlar ise iktidar kendilerine ihtiyaç duymadığı halde destek verdi. CHP’nin verdiği oyların yüzde 99,8’i, İYİP’in yüzde 96,7’si, HDP’nin ise yüzde 62’si KABUL oyu idi. Doğru duydunuz, Meclis’te, Cumhur İttifakı’nın kurduğu cumhurbaşkanlığı rejimine yönelik topyekûn bir KABUL(lenme) süreci yaşandı. Ayrıca İYİP hiç RED oyu vermezken, CHP’den yalnızca bir vekil, sadece bir kez RED verdi. HDP ise, daha fazla potansiyeli olsa da kullanmayarak, bu rejime tam 118 kez RED oyu verdi.

Şöyle özetleyebiliriz 2021’in ilk çeyreğinde Meclis’te gerçekleşen manzarayı: Meclis çalışmalarına, yani yasama çalışmalarına katılım düşükse de, iktidara verilen destek tamdı! Şimdi kendinizi iktidarın yerine koyun. Mücevher kıymetindeki bu muhalefetsizlikle, yetkilerinizi nasıl bir keyfîlikle ve keyifle istismar edersiniz, düşünebiliyor musunuz? Nasılsa kimse sizi reddetmiyor, üstelik varlıkları ve sizinle giriştiği tartışmalarla aslında yaptığınız şeyi bir güzel perdeliyorlar. Gel keyfim gel!

Meclis’ten geçen her kanun iktidar politikasının sınırlarını ve yönünü belirler. Bir anlamda o konuda başınıza gelecekleri, size ödetilecek vergiyi vs. belirler. İktidarın çıkarını okursunuz yasa metinlerinde. Uluslararası anlaşmalar, özellikle bu ara çokça imzalanan serbest ticaret anlaşmaları da ülkeler arasındaki çıkar ilişkilerini tarif eder. Ama çok önemli bir şey daha yapar bu anlaşmaların, yetkisi cumhurbaşkanlığına bırakılan ek protokolleri. O çıkarların içeride nasıl dağıtılacağını, kimlerin hangi beynelmilel ilişkiden, ne kazanacağını tayin eder. Bir ülkeden alınacak sıfır vergili bir tarım ürünü, yalnız o ülke çiftçilerini değil, aynı ürünü Türkiye’de üreten çiftçileri de ilgilendirir. Benzer anlaşmalar geçmiş yıllarda da imzalanıyordu. Ama bu tür meselelerin tartışıldığı Meclis Dışişleri Komisyonu 2021’de sadece dört defa toplandı. Müthiş bir tempo değil mi? Hangi komisyon raporuna baksanız CHP’lilerin ama „bize de hiç bilgi vermiyorsunuz“ diye yakındıklarını görürsünüz. İktidarın bilgilendirme vaadi hep bir başka toplantıya ertelenir sonra. Centilmence sonlanır toplantılar. Soru şu: Siz bu anlaşmaların içeriğine dair herhangi bir bilginin sizinle, kamuoyuyla paylaşıldığına şahit oldunuz mu? Orada bilgi alamamaktan kısık sesle şikâyetçi olan vekillerinizin dönüp size, “ey halkım komisyonlarda sizi temsil etmemize, çıkarlarınızı korumamıza izin vermiyorlar” diye dertleştiğine tanık mısınız? Elbette hayır. Bunun yerine bilmedikleri konularda, yeterince okumadıkları, araştırmadıkları anlaşmaları sorgusuz sualsiz onayladılar. Hem de sizin adınıza yaptılar bunu.

Geçtiğimiz çarşamba günü de farklı bir tavır sergilemediler. Çünkü uzun zamandır herhangi bir konuda herhangi bir tavır geliştirme reflekslerini kaybettiler. Peki siz onları oraya sizin adınıza, hiçbir konuda, hiçbir şey yapmasınlar diye mi seçip gönderdiniz?

İKTİDAR GİTMESİN DİYE MUHALEFET ETMEMEK!

Şu an muhalefet, iktidar gitmesin diye sadece görüntüde muhalefet yapıyor. CHP gibi görece büyük bir ana muhalefet partisinin başkanının bu sene hiçbir kanun teklifi çalışmasına katılmaması bir yana, bir kere bile RED oyu vermemesi da bir yana, çarşamba günü Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun yanında Meclis’te olmaması nasıl açıklanır? O gün kalabalık bir CHP’li vekil heyetinin Urfa’da olmasına ne demeli? Ya gündemde hiç böyle bir konu yokmuş gibi davranan, eski sözcüsünün hezeyanlarına teslim olan İYİP için ne diyeceğiz?

Böylesi bir süreç iktidarın cür’etinin kaynağı değil mi?

İKTİDAR GİDİYOR, HALKIN MECLİSİ GELİYOR!

Son iki ayda Meclis’e hiç uğramayan her dört vekilden üçü muhalefetten. İktidar vekillerinin emirle KABUL oyu verdiğini söyleyen bütün muhalefet partileri de, emre ihtiyaç duymaksızın, KABUL oyu veriyor. Çarşamba günü Meclis’teki düşük katılımın ve düşük muhalefetin sebebi işte bu KABULlenişten başka bir şey değildi.

Ama Meclis ölmedi. Meclis bu tür siyasi yalanlarla ölmeyecek. Gözü kara muhalefet edenlere gösterilen tahammülsüzlüğün ölçüsünü defaatle gördük. Herkes bu şekilde muhalefet etseydi kimseye bir şey olmayacaktı. Gözü kara muhalefet edenleri iktidara teslim eden, ak muhalefetin tembelliğiydi yani.

Yapılması gereken çok basit aslında. Öncelikle son iki ayda uluslararası anlaşmalarda iktidarı yalnız bırakmayan vekillerimize, artık iktidarın değil bizim vekilimiz olmaları gerektiğini hatırlatırız. Böylece majestelerinin ak muhalefeti kapasitesiyle çalışma halinden kurtulabilirler.

İkinci olarak, gözü kara muhalefet eden Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun yanında olmalarını isteyebiliriz. Öyle çok şey yapabilirlerdi ki o Meclis’te. Niye onunla gecelemediler mesela Meclis’te? Sabahlara kadar şarkılar-türküler söyleselerdi orada, halaya dursalardı, birbirlerine ve bize hikâyeler anlatsalardı, geleceğin hayalini kursalardı birlikte, Ömer Faruk Hoca’yla ve bizlerle gülselerdi, bizlerle ağlasalardı. Bütün ülke ve hatta bütün dünya onları seyretseydi. Çok mu zordu? Gene değil. Gözaltına alındığı karakolun yanıbaşında yapabilirler aynı şeyleri. Yapamazlar mı? Yasama dokunulmazlığı olan bir vekilin ifade özgürlüğünü savunamayan bu insanlar, neye, nasıl muhalefet edebilirler ki? Yapamıyorlarsa kendilerini de yormasınlar bizleri de üzmesinler, gidip AK Parti’ye katılsınlar, daha iyi.

Üçüncü olarak, Meclis’teki her oturumun yoklamasını alacağımızı duyuralım onlara. Bizi müşterek meselelerimizden haberdar etmeyen, bizden öğrenmeye üşendikleri bilgileri saklayan, AK Parti’nin önlerine koyduğu her teklifi KABUL’lenen vekillere gelecekte kendileriyle bir işimiz olmayacağını söyleyelim. Emin olun bu basit tedavi kürü bile Meclis’i şimdiden güçlendirmeye yetecek, halkın enerjisi o koridorları dolduracaktır.

AK Parti salgını patlatmak pahasına kongrelerini yapıyor. Muhalefetin hiçbirinin salgın konusunda gündemi, siyasi çalışması olmadığı için karşı çıkışlar lafta kalıyor. Bu ülke Covid-19 belasıyla ölmek, salgından çekmek pahasına AK Parti’ye adeta zorla çalıştırılıyor. AK Parti’nin uluslararası çıkarları uğruna Meclis 2 ayda 41 uluslararası anlaşmayı Meclis’ten geçirdi. Sorgusuz, sualsiz, habersiz ve pürüzsüz bir şekilde herkes önlerine konulan her şeyi olduğu gibi KABULlendi. CHP ve İYİP iktidara tam destek verirken HDP yarım ağızla karşı çıkıyor Meclis performansı itibariyle. TİP, DP, Saadet vekilleriyle bağımsız vekillerin adı bile anılmıyor. Bu kadar açık çek iktidarın güvenini yükseltiyor ve Meclis’in en gözü kara vekilini vekillikten alabiliyor, “İstanbul Sözleşmesi’nden kararname ile çekildim” diyebilme cür’eti gösteriyor.

İktidarın cür’etinin kaynağı belli, muhalefetsizlik ve muhalefet diye görünenlerin yandaşlığı, iktidarın bütün ülkeye nasıl bir hukuksuzluğu dayattığını görmezden gelmesi. Son iki ayda Meclis’e gelen her uluslararası anlaşmaya yüzde 100 destek vererek nasıl muhalefet edilir? CHP’nin 9 sayılı Kararname’yi AYM’ye götürürken Cumhurbaşkanı’na iptal yetkisini verilmesini görmezden gelmesi nasıl bir muhalefettir? Bir vekilin halen yayında olan bir haberi sosyal medyada paylaşmasını bile savunamayan bir muhalefet varken, iktidar tabii ki bunlara cür’et etmez mi? Bu cür’etin çözümü de, cevabı da belli. Meclis’e sırtını dönmek değil, yüreğini açmak, gözü gibi bakmak, aklınla hesap sormak.

İktidar kendisine göz yuman, onay veren bir muhalefet sayesinde bir cür’et patlaması yaşıyor, belli. Aslında böylesi bir iktidarın, birazcık bile sahici bir muhalefete söz konusu bile değil. Meclis’i göreve çağırma görevi bizi çağırıyor.

Kaynak: gazete duvar