Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini


 

 


DEVRİMCİ SOSYALİZM:
ŞOVENİZME KARŞI TEREDDÜTSÜZ BİR TAVIR...

27 Aralık 2008

Türkiye bir süredir, 1915 Ermeni katliamından ötürü kişisel "özür dileme" kampanyası başlatan bir grup aydını tartışıyor. Bilindiği gibi aslında oldukça değişik düşünme biçimlerine sahip olan bir grup insan geçtiğimiz ay bir araya gelmiş ve iki cümlelik bir imza metni hazırlayarak imzaya açmışlardı. O günden bu yana televizyon programlarından kahvehanelere dek bu mesele tartışılıyor ve genel bir şovenist dalga körüklenerek girişim sahipleri hedef tahtasına çakılıyor. Solda ise kimi kesimlerde konuya canlı bir ilgi gözlenirken, kimi kesimlerde ise yok sayma ve geçiştirme tutumu gözleniyor.
Kuşkusuz böyle girişimlere dahil olup olmamak ayrı bir tercih konusudur ve her zaman içeriğe katılmak-katılmamakla ilgili değildir. Sonuç itibarıyla siyasi süreç ve devrimci mücadele çeşitli kanallar ve gündemler üzerinden yürüyen bir durumdur ve kimi zaman bir gündemle ilgili olarak, konunun içeriğine -genel olarak- katılmak ama o gündemin doğrudan parçası olmamak mümkündür. Bu, siyasi faaliyetin kendi seyri ile ilgilidir. Eğer bir duyarsızlık ya da çekinme hali söz konusu değilse mesele yoktur.
Devrimci Sosyalizm, bu girişimin genel olarak olumsuz olduğunu düşünmemektedir. Bu türden girişimlerin -büyükelçi eskilerinin iddiasının aksine- aslında inkarcı oligarşiyi belki de bir ölçüde "rahatlattığını", onlara "bakın bu ülkede herkes konuşuyor" demagojisi için olanak sunduğunu düşünüyoruz evet, ama öte yandan yüz yılık şovenist mührü zedeleyen bu türden her girişimi de olumlu buluyoruz.
Devrimci Sosyalizm, bu girişimin yoğunluklu olarak liberaller tarafından düzenlendiğinin, ürkekliğinin ve zayıflığının elbette farkındadır; ama bu durum, konunun kendisinin önemini ve girişimin bu topraklarda riskli sayılabilecek yanını görmemize engel olmaz. Hırant'ın kanının daha soğumadığı koşullarda, devlet destekli cinayet şebekeleri sokaklarda öldürecek insan ararken birileri inkarcı tarihin en katı yasasını (ürkekçe de olsa) zedeleyen bir kağıdın altına imza atma iradesini gösteriyorsa, bu görmezlikten gelinecek bir iş değildir.
Devrimci Sosyalizm, bu tür girişimlere katılır ya da katılmaz, bu, yöntem ve siyasi tercihler meselesidir. Devrimci sosyalistler ve bir çok devrimci, hatta dürüst aydın bu ülkede yıllar yılıdır soykırım meselesindeki gerçeği yinelemekten hiç vazgeçmedi; yani tarih bu imza metniyle başlamış değildir.
Devrimci Sosyalizmin, tarih ve gelecek konusundaki programatik tutumu bellidir. Bu tutum, herhangi bir program maddesinde yazmayı bile gerektirmeyecek kadar açıktır. Bu topraklarda kurulacak olan bir halk iktidarının ilk gününde, ilk bildirisinde bu iktidar, hiçbir tartışmaya ve kuşkuya yer vermeyecek biçimde coğrafyamız üzerinde kimin burnu kanamışsa, kim ulusal, etnik, dini, mezhepsel, cinsel, vb. kimliğinden ötürü eza cefa görmüşse ondan özür dilemeyi bir görev kabul edecektir. Devrimci halk iktidarı, kirli geçmişin hiçbir parçasının yükünü taşımak zorunda değildir ve taşımayacaktır. Bizim tarihimiz, sarayların değil kulübelerin tarihidir. Bizim tarihimiz, imparatorlukların, hanedanların, maceracı paşaların değil, Baba İshak'ların, Şeyh Bedreddin'lerin tarihidir. Kanla kurulmuş, kanla sürdürülmüş imparatorluklar değil, bu topraklara kanını akıtmış isyancılar bizim tarihimizin temelidir.
Ama bundan daha önemlisi, devrimci halk iktidarı, horlanan ve kıyılanların çektiği acıları da yüreğinde hisseden bir iktidar olacaktır. Dahası, devrimci halk iktidarı, bununla da yetinmeyecek, bu topraklarda özgür ve eşit olmayan, gönüllülüğe dayanmayan hiçbir ilişki biçimi kabul etmeyecek, bunların tümüne son verecek, insanların sahip oldukları dini, etnik, mezhepsel, cinsel, vb. kimliklerinden ötürü aşağılanmasına, onların ima yoluyla da olsa hakarete uğramasına en küçük bir tolerans göstermeyecektir. Devrimci halk iktidarının -moda deyimle söylersek- "değiştirilmez ve değiştirilmesi dahi teklif edilemez" temel yasası, (çocuk ve kadın istismarı, uyuşturucu gibi konuların yanında) şovenizmin-ırkçılığın her türünü mahkum eden, bu doğrultudaki her girişimi tartışmasız biçimde şiddetle ezen bir yasa olacaktır. Bütün bunlar, üzerinde tartışma dahi yapılması gerekmeyen kesin kurallardır; bir devrimci iktidar, bunlar olmadan devrimci iktidar olamaz.
Bütün bunlar, devrimci sosyalizmin iktidar gününde düşüneceği şeyler de değildir; bunlar, bizim şimdi, bugün sahip olduğumuz Marksist-Leninist genetiğin kodlarıdır. Bunlara sahip olmayan hiç kimse kendisine devrimci diyemez. Devrimcilik, şovenizm konusunda açık, tereddütsüz bir tutum içerdiği zaman devrimciliktir ve onun içinde hiçbir biçimde bir ırkçı damar barınamaz. Şovenizme karşı mücadele, siyasi mücadelenin ihtiyaç ve dönemeçlerine bağlı olarak zaman zaman çok öne çıkabilir, zaman zaman başka güncel süreçler ağırlık kazanabilir; ama özellikle bu coğrafyada, bütün yaptığımız ettiğimiz işlerin temelinde, derinliğinde bir yerde bu mücadele her zaman bir eksen noktası oluşturur. Günlük hayatın ya da kitlelerde yükselen alçalan dalgaların ritmine bağlı değildir; toplumun -gericiler tarafından yaratılan- genel ön yargılarına ters düşmeme gibi kaygılara kurban edilemez, "toplumdan kopmama" adına esnetilemez.
Devrimci Sosyalizm, bu konuda yapılan "aslında o kadar değil şu kadar Ermeni ölmüştür" gibi insanlık dışı demagojileri tiksinti verici bulur. Ne "bırakalım bu meseleyi tarihçiler çözsün" gibi zeka ve ahlak yoksunu düşünce sefilliklerini, ne de "ama onlar da şunu yaptılar" gibi zalimce ahmaklıkları ciddiye alır. Bir tek kişinin dahi düşünceleri ya da etnik, vb. kimliği yüzünden öldürülmesini veya zulme uğramasını kabul etmeyen ve etmeyecek olan Devrimci Sosyalizm, bu türden her cümleyi en az katliamın kendisi kadar insanlık suçu sayar. Bu tür iğrençlikleri savunanlar, en az 1915'in katilleri ya da 1938'in Dersim kıyımcıları kadar suçludurlar.
Aynı biçimde Devrimci Sosyalizm, (daha önceden de sokak çocuklarını adalara sürme önerisi getiren) Nazi artığı bir milletvekilinin etnik köken imasına ailesinin soy ağacını açıklayarak cevap veren Abdullah Gül'ün o milletvekilinden daha ağır bir suçlu olduğuna inanır. Bu topraklarda yıllardır Ermeni olmayı aşağılık bir suç gibi gösteren yüzlerce demecin, yüzlerce televizyon dizisinin karşısında, bu tiksinti verici durumu "ben onlardan değilim" diye yanıtlayan mantık hiç masum değildir ve şovenist madalyonun diğer yüzüdür.
Şüphesiz, çoğu Washington elçiliği gibi istihbarat onayı gerektiren "mühim" görevlerden gelmiş olan sert kabuklu yaratıkların böylesi bir bireysel girişimi anlaması, bu girişimi bir "hak" olarak görmesi mümkün değildir. "Devletin menfaatleri"ni halkların duygularının yerine koymayı ömrü boyunca temel kural kabul etmiş olan bu güruh, elbette bunu zedeleyen her girişimi vatan hainliği ile eş görecektir. Burada asıl sorun solun ne yaptığı ve ne düşündüğüdür.
Son derece açık, herkes biliyor ve herkes görüyor; şu anda, bu yazının yazıldığı saatlerde bile bir yerlerde birileri bu imza işini kotaran "hain"lerin evlerinin, işyerlerinin adresini bir kenara yazıyor, isimlerin kenarına kırmızı kalemle işaretler koyuyor. Faşist-kontra cinayet makinesi bu topraklarda hiç boş durmadı ve boş durmayacak. Bu şebekelere hedef gösteren ve sonradan da katledilenler için "rahmetliyi çok severdim" diyen riyakar medya tilkileri de bu ülkede hiç eksik olmadı, olmayacak. Dolayısıyla, önümüzdeki aylarda kaldırımlarda yeni cesetler görmek, bu topraklardaki katil sürülerini iyi tanıyan bizler için şaşırtıcı olmayacaktır.
Devrimci Sosyalizmin şovenizm konusunda bir tereddüdü, "ama"sı, "fakat"ı yoktur. Devrimci Sosyalizm enternasyonalist bir harekettir ve bu enternasyonalizm, dünyanın neresinde olursa olsun, özgür-eşit-kardeşçe olmayan her türlü ilişkiyi reddeder, ırkçı yaklaşımın en "temiz" görünen biçimlerine bile prim vermez.
Öte yandan Devrimci Sosyalizm, şovenizme karşı mücadelenin de salt "anti-şovenist" bir program ve söylemle başarıya ulaştırılacağı kanısında değildir. Bu, esasen topraklarımız üzerindeki devrimci mücadelenin yükseltilmesi, genel olarak emekçi halkların devrimci saflara çekilerek dönüştürülmesi, Marks'ın deyimiyle "değiştirenlerin de değişmesinin" devrimci pratik içinde yaratılması meselesidir. En küçük bir işçi hareketinden devrimci mücadelenin en üst biçimlerine dek savaşın her cephesi bu anlamda toplumun zehirden arındırılması mücadelesidir.
Her devrimci sosyalist, meseleyi böyle bir derinlikte ele almalı ve güncel anti-şovenist duruş ve görevleri atlamadan bu genel perspektifi bir kutup yıldızı gibi izlemelidir.
Ne birini ne de diğerini ihmal edebiliriz.
Ama tereddüt yok! Asla yok!
Şovenizm, başı ezilmesi gereken zehirli bir yılandır ve onun kaba biçimlerine olduğu kadar inceltilmiş biçimlerine karşı da net bir tutum göstermek zorundayız.
Çünkü bu, devrimci olup olmama ile ilgili bir sorundur. Önümüze koyduğumuz büyük devrimci hedefler ve atılım süreçleri, deyim yerindeyse "malzemeden çalınarak" inşa edilemez.
Irkçıların kara bayraklarından işçilerin kızıl bayrağına bulaşan her küçük leke, bugünün ve geleceğin inşasında çürük bir tuğladır.

27 Aralık 2008

 
 

 

sbarikat07@gmail.com
Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Çakırağa Mah. Abdüllatif Paşa Sk. 4/5 Aksaray-İstanbul
0212 632 23 19