Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini


 

 

Emek ve Özgürlük Cephesi
4. No'lu Açıklama
emekveozgurluk09@gmail.com
avrupa.emekozgurluk@googlemail.com

"Haneye Tecavüz"e Karşı Direnmek
Emekçilerin Hakkıdır!
Hırsızlara Karşı Ayağa Kalkalım!

Umduklarını Değil
Bulduklarını Yesinler!

2 Ekim 2009

IMF ve Dünya Bankası soyguncularının zirvesine karşı eylemler birkaç haftadır giderek hızlanarak devam ediyor. Bir yandan devrimci güçlerin bir araya geldiği "IMF/DB Karşıtı Birlik" bir yandan da sendikalar ve diğer emekten yana güçler yalnızca bilinen yasal zeminlerde değil mümkün olan her meşru zeminde mücadeleyi sürdürüyorlar. Bir yanda Kongre Merkezi açılışında yükselen devrimci sloganlar Tayyip'in ezberini bozarken diğer yanda IMF başkanı pabuçlanıyor, bir başka yerde öğrenciler hazırlık toplantılarının tadını tuzunu kaçırırken diğer yanda emekçiler Taksim'de yeri göğü inletiyor…

Bütün bunlar önemlidir. Eylemler için bulunan her gedik, her fırsat ve yaratıcı yol meşrudur; hiçbir kompleks ve grupçu kaygı duymaksızın her türlü eyleme saygıyla yaklaşmak ve her protestocuyu tek tek kutlamak gereklidir. İstanbul devrimci hareketi 1 Mayıs'larda ve başka süreçlerde kazandığı deneyimleri bu dönemde daha da pekiştirecek ve militan kitle hareketi için yeni yollar bulacaktır.

En az bunun kadar önemli olan bir başka şey, emekçilerin büyük kesiminin ve halkın bu protesto sürecine duyduğu sempati ve sevgidir. Bu topraklarda IMF 'yi seven tek bir emekçi bile yoktur ve emperyalist uşaklar dışındaki bütün insanlar eylemlere karşı en azından soğuk bir tutum içinde değildir.

Ancak buna karşın eylemlere emekçilerin ve sendikaların dahil edilmesi konusunda hala ciddi sıkıntılar vardır. Sendikal çerçevenin klasik kısıtlılığının ötesinde mevcut sendikal bürokrasinin tutumu da bu konuda etkilidir. IMF/DB soyguncularından en çok etkilenen kesim olan işçi sınıfının ve kamu emekçilerinin en çok sokaklarda olması gerekirken sendikal kesimin "biz sendikayız bu kadarını yapabiliriz" tavrı emekçilerin azmini törpülemektedir.

Oysa, IMF/DB zirvesi gibi son derece kritik bir süreç, herhangi bir "sendikal disiplin" ve "genel merkez" vb. çerçevesine sığmayacak kadar yakıcıdır. Hiçbir emekçi bu tür büyük dönemeçlerde sendika merkezlerinin ne dediğini gereğinden fazla umursamak zorunda da değildir. Burada söz konusu olan sıradan bir miting değil, tarihsel boyutta bir eylemdir ve bu tür durumlarda son söz sokakta söylenir. Her emekçi atkısını boynuna takıp limonunu cebine koyup bu tarihsel olaya katılmak zorundadır.

Kimse devrimcilerin "zirveyi yaptırmayacağız" sloganını karikatürize edip emekçilerin umudunu kırmasın. Onlar toplantılarını yaparlar yada yapamazlar; sorun onların ne yapacağı değil, bizim ne kadar büyük bir güçle ne kadar yüksek bir ses çıkaracağımızdır. Bu topraklardaki emek ve hak mücadelesinin geleceği böylesi günlerde çizilir; karşımızdaki güçler oturup hangi ülkede ne kadar direniş potansiyeli var diye hesap yaptıklarında bu ülkenin adı oraya şöyle yada böyle yazılır. O ismin orada "yumuşak başlılar" sınıfına yazılması gelecekte her tür soygun politikasının pilot uygulama alanı olacağımızın resmidir. Asıl mesele budur. Asıl mesele bu ülkenin işçi sınıfının ve emekçilerinin bu olumsuz nitelemeyi kabul edip etmeyeceğidir.

İstanbul'daki IMF/DB eylemleri bu kez artık "maskeliler-ağırbaşlı emekçiler" ayrımına mahkum değildir. Bir yanda "sokakta çatışanlar", diğer yanda "sakin emekçiler" manzarası, iki tarafa da ciddi haksızlıktır. İstanbul bunu hak etmiyor; emekçiler bunu hak etmiyor.

6 Ekim bu bakımdan kritiktir. 6 Ekim'de bu topraklardaki bütün emekçilerin tamamen meşru bir direniş hakkı vardır ve bu hak için hiçbir emekçinin hiç kimseden izin alması gerekmiyor. 6 Ekim'de Taksim'e gelen hiçbir emekçi sendikal komutlara uyup geriye dönmek ve işin kalan kısmını televizyondan izlemek zorunda değildir! Her emekçi, her öğretmen, hemşire, vb. için esas soru budur: Katılmak yada TV'den izlemek…

6 Ekim meşruiyet tarihidir. Herkes, evine giren, "haneye tecavüz" halinde olan hırsızları defetme hakkına sahiptir! Evindeki hırsızı defetmek suç değildir; tarihsel olarak haktır, tümüyle meşru bir durumdur.

İşçiler, emekçiler, gençler, kadınlar, bütün emekçiler…

Emek ve Özgürlük Cephesi, 6 Ekim'de herkesi ama herkesi sokağa çağırıyor!
Emek ve Özgürlük Cephesi, 6 Ekim'de bütün sokakları, bütün alanları meşru sayıyor!
Emek ve Özgürlük Cephesi, bu topraklardaki tek bir santimetre karenin bile "yasak bölge" ilan edilmesine kabul etmiyor.
Emek ve Özgürlük Cephesi, hırsızı koruyan, emeğini savunanı ise suçlu sayan hiçbir yasayı kabul etmiyor!
Emek ve Özgürlük Cephesi, bu toprakların ev sahibi olan emekçileri evine giren hırsızlara karşı direnmeye çağırıyor!
Sokaklar yalnızca gençlere ait değildir; her emekçi soygunculara karşı direnmenin onurunu yaşamalıdır.
Gelin o zaman, önce Taksim'e ve sonra daha ötesine gelin, sokaklar şenlensin ve kulakların pası silinsin!
Gelin ve dünyanın efendileri umduklarını değil bulduklarını yesinler!
Gelin ve onlar bu ülkenin adını da "zorlu muhalefet" listesine kırmızı kalemle yazsınlar!

Kahrolsun Emperyalizm!
Yaşasın Devrim ve Sosyalizm

2 Ekim 2009
Emek ve Özgürlük Cephesi


 
 

 

sbarikat07@gmail.com
Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Çakırağa Mah. Abdüllatif Paşa Sk. 4/5 Aksaray-İstanbul
0212 632 23 19