Sağlık Bakanlığı'na
bağlı sağlık kurumlarında, 1 Eylül 2003 - 31 Aralık
2003 tarihleri arasında sağlık hizmetlerinde "paket
fiyat" uygulamasına geçildi. Bir mizah yazısı
yazıyor olsaydım; "hastalığımız paketlendi"
derdim.
Aslında paketlenen sağlığımıza,
dolayısıyla bize verilen değer.
Uygulamanın amacı "hastanelerin
performansını artırmak ve hastanelerin fatura
işlemlerindeki iş yükünü azaltmak"mış.
Bakandan performans kriterleri
Son dönemde hastanelerde verilen
hizmetlerde bu "performans" sözcüğü
çok kullanılır oldu. Şimdiki Sağlık Bakanı nerden
öğrendiyse ağzından düşürmüyor.
Onun düşüncesine göre çok hasta
muayene etmek, çok tetkik yapmak, çok reçete ve
çok ilaç yazmak, çok ameliyat yapmak performansın
yüksek olmasının işareti.
Oysa sağlıkta hizmet sonuçla değerlendirilir.
Başvuran hastanın sorununu ne kadar ve nasıl çözdünüz?
Yaptığınız işlemin ona ne kadar zararı oldu? Sağlıklılık
haline ne kadar geri döndü?
Ne kadar işten güçten kaldı? Daha
ileriye gidersek, tanının doğruluğu, etkinliği,
süresi söz konusudur. Bunların tümü işlemle değil,
sonuçla ilgilidir.
Hasta artar, ücret azalır
Çin'de eskiden "çıplak ayaklı
doktor"lar çalışırmış. Bölge temelinde hizmet
veren bu doktorların ücretleri, hasta sayıları
arttıkça azalırmış.
Çünkü bakılan hastanın artması,
orada yaşayan insanların daha çok hastalanması
anlamına alınır, daha çok hastalanmanın faturası
da doktorlara çıkarılırmış.
Şimdi bizde başlanan model ise
bunun tersine ve devletin yeterli para vermediği
hekime yaptığı hizmet karşılığı alınan paradan
daha çok pay vermeyi temel alıyor. Çünkü hekimler
artık "bıçak kemiğe dayandı" deyip sokağa
dökülmek üzereler.
Yapılmaya başlanan bu uygulamanın
en temel çıkış noktası bu.
Mesela kalp ameliyatında
Çünkü bu uygulamayla artık tek
tek tıbbi işlemler değil, bu tıbbi işlemlerin
uygulandığı tanılar ve standart tedaviler fiyata
temel alınacağı anlaşılıyor.
Paket fiyat, işlem sırasında kullanılması
gerekli tıbbi ve cerrahi tüm sarf malzemelerini,
anestezi dahil ilaç, ameliyat öncesi ve sonrası
tetkik, tahlil, ameliyat ücreti, anestezi ücreti
ve yatak ücreti dahil tüm giderleri kapsaması
anlamına geliyor.
Yani diyelim kalp ameliyatı olacaksınız;
operasyon öncesi ve sonrasında, operasyon işleminin
dışında kurumun diğer birimlerince yapılan bir
çok işlem var.
Ama bunların tümü o kalp operasyonu
için yapıldığından, işlemlerin hepsi kalp ameliyatını
yapan cerrahın hanesine puan olarak yazılacak.
Hastanenin laboratuar, anestezi
vb. bir operasyonla ilgili çalışan diğer tüm birim
ve çalışanları da operasyonu yapanın paketine
girmiş oluyor. Amaç bu kadar açık. Eee o zaman
doğal olarak her kalp cerrahı daha çok insana
kalp operasyonu uygulamaya çalışacaktır.
Peki biz gerçekten bu operasyona
gereksinimimiz olduğundan nasıl olacağız? Bu sorunun
yanıtı Bakanda da, uygulamaya konulan modellerde
de yok.
IMF isteyince
Onlar bir yandan da kendilerinin
kontrol ve paralarını süreç içinde "iç"
ettirip neredeyse iflaslarına yol açtıkları sosyal
ve sağlık güvenlik kuruluşlarından çıkacak parayı
düşünüyorlar.
Çünkü ekonomik politikaları kendilerine
dikte ettiren, Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya
Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) gibi kuruluşlar
bu tür sosyal harcamaların aynı zamanda kısılmasını
istiyor.
"Paket uygulaması"yla,
artık hastalardan ve sosyal güvenlik kurumlarından
hiçbir isim altında ayrıca ücret talep edilmeyecekmiş.
Hasta rızasına ne oldu?
Bir de hasta boyutu var tabii.
Yukarıdaki son cümleyle uygulama kamuoyuna sunulunca
sanki hastaların ve kurumların lehine bir durummuş
gibi algılanıyor. Oysa öyle değil. Çünkü tıpta
"hastalık yok, hasta vardır" denir.
Herkesin hem kendisi bir beden
ve vücut olarak özgün ve özeldir. Hastalıklar
da öyledir. İki kez grip olursunuz ama başka başka
seyreder. Sanki başka iki hastalık geçirdiğinizi
düşünürsünüz. O nedenle hekimler "hastalık
yok hasta var" derler.
Ama paket uygulaması bütün hastaları
sanki birer insan değil de, birer robot ya da
makineymiş, bütün hastalıkları da örneğin "karbüratör
arızası" gibi kabul ediyor.
Klinik tabloların aynı olup olmaması
bir yana bir hastanın bir işleme başlayınca sanki
sonuna kadar gitmek zorunda olduğunu; yani vazgeçme
hakkı olmadığını ortaya koyuyor. Oysa tıpta böyle
bir şey yok. Tıbbın temeli her işlemin hastanın
aydınlatılmış rızasına bağlı olmasını gerektiriyor.
Araç ve tamirci
Bir de kişinin özel bir durumu
nedeniyle herhangi bir laboratuar incelemelerinin
yinelenmesi gerektiğini; örneğin tomografinin
yeniden çekileceğini düşünelim. O zaman ne olacak?
Muhtemelen karşılığı alınamayacak
bir hizmet olduğu için yapılmayacak, yapılamayacak.
Böylelikle yanlış ve gereksiz işlemler artacak.
Bir de uygulayanlar cephesi var.
Sanki onlar da her hastasını kendi özel durumuna
göre inceleyen, değerlendiren birer sağlıkçı değiller.
Onlar hastanın ihtiyaçları yerine ellerindeki
listede yer alanları yapacaklar.
Diğer yandan sanki tıp hiç gelişmiyor,
ilerlemiyor? Bakanlık genelge yayınlayana kadar
yeni tanı tedavi uygulanamayacak. Sağlık kuruluşlarını
da sağlık hizmeti veren bir yer değil, bir imalathane
sanıyorlar adeta. İnsanı sonunda araç, ona sağlık
hizmeti sunanı da "tamirci" derecesine
indirgediler ya; "Helal olsun".
Uygulamanın itirafı
Tabii bu uygulama bir de itiraf
içeriyor aslında. Bu itiraf gerekçesinde yer alıyor.
Demek ki Sağlık Kurumları bu uygulama öncesinde
sadece hasta faturalarını şişirmek için gereksiz
incelemeler, tetkikler, konsültasyonlar yapıyordu.
Üstelik bunun hesabını soran, peşine düşen de
yoktu. Tabii cezalandıran ya da cezalandırılan
da....
Peki sağlığı denetleyecek olan
devlet görevlileri nerede? Onlar sorunlar çıktıkça
başka uygulamalara geçiyor. Neymiş efendim; "Özel
hastanelerde de öyleymiş". Olmasın. Olmamasını
sağlayın.
Devletin sosyal güvenlik kuruluşlarını
söğüşlemek ya da çalıştırdığı personelin emeğinin
karşılığını vermemek için bulunmuş yöntemleri
neden uyguluyorsunuz?
İşlemlerin ücretleri yüksekse ya
da haksızsa denetleyin ve yeniden düzenleyin.
Yetki elinizde. Elinizdeki yetkiyi olumsuzlukları
gidermek için değil, olumsuzluklara yol açmak
ya da göz yummak için kullanacaksanız?
Paketin içindeki
İşin şaşılacak yanı haber çıktıktan
sonraki günlerde hiç kimse karşıt bir düşünce
açıklamadı. Herkes kulağının üstüne yatmış durumda.
Bizler yani hekimler ve hastalar,
hatta örgütlerimiz birer insan ve sağlık hizmeti
veren kişiler olduğumuzu ne zaman fark edeceğiz
acaba? Yalnız aldığımız paranın azalmasını önlemek
ya da onu arttırmak için çalışmak yetmiyor.
Bunu söyleyince "İşte size
para, çalışın kazanın" diyorlar. Peki gerçekte
yitirilen ne? İnsan ve insan onuru. Onları ise
çoktan paketin içine koyduk bile.
|