New York Times
köşe yazarı William Safire’nin gazetenin perşembe
günkü sayısında yayımlanan makalesinin tam çevirisi.
Kennedy takımının eski
bir sloganı şimdilerde Türk-Amerikan ilişkilerini
betimliyor: “Affet ama unutma” (Forgive but don’t
forget)
Türk generallerinin hatası, Amerika’nın
Türkiye üslerini açmadan Irak’a müdahale edemeyeceğini
sanmak oldu. Yeni başa geçmiş İslamcı
Hükümetin hatası ise bu kanıya güvenip Amerikan
Ordusundan Kuzey Irak’a transit geçiş için
turnike parası kesebileceğini sanmak oldu.
Türk kamuoyunun hatasına gelince, Iraklı
Kürtlerin Türkiye’den toprak kopararak bağımsız
Kürt devletini kuracakları paranoyasına
kendilerini kaptırmak oldu. Bu yanılgı,
Türk kamuoyunu, eğer Kürtler Kerkük kentine
girerse Türkiye’nin anında müdahale edeceği
tehdidine inandırdı.
ABD kendince hatası ise Türklerin uzun yıllar
komünizme karşı verdiği desteğe güvenerek,
bölgedeki diktatörü altetmede de aynı desteği
vereceğini sanmak oldu ki, bu Ankara’nın
politik amatörler tarafından yönetildiğini
kavrayamamaktır.
Sonuç: Türkler orada kendi başlarına kaldılar;
muzaffer koalisyon güçleri petrol zengini güney
komşularını yeniden inşa ederken elleri
boş ceplerinde...
Geçen gün Türk işadamlarını temsilen
bir grup, Pentagon’a gidereken yolda New York
Times’ın Washington bürosuna uğradılar.
Topu bana atarak, “Sizi Türkiye’nin en iyi dostu
olarak bilirdik; sizin yazılarınızı
derneğimizin gazetesinde hep yayımlardık.
şimdi Türkiye’nin içinden geçtiği siyasi
değişimler çerçevesinde bir iki ufak, bizim
de pişmanlık duyduğumuz yanlış
anlaşmalar olmuşsa ne var bunda, bu aramızdaki
herşeyin bittiği anlamına mı geliyor?
Bilirsiniz biz ulusça özür dilemeyi kendimize
yediremeyiz, ancak Türkiye gibi müslüman ve laik
bir ülkeyle çalışmak Amerika’nın asli
çıkarınadır.”
Açıkça dile getirilmeyen en önemli sav şudur:
“Bizim böyle büyük bir ordumuz var, Patton tankları,
İsrail tarafından modernize edilen F-5 savaş
uçakları... Ve bu ordu halen güvenlik gücü
olmayan Irak’ın yanı başında atıl
vaziyette durmakta. Kısaca, Türkiye’nin hala
Amerika’ya askeri olarak yardım edebileceği
noktalar var.
Ben bu açık sözlü ve içtenliğine inandığım
Türk heyete şunu söyledim: “bizim” İsrailli
dostlarımız aylardır “bize” Türkiye’ye
arka çıkmam için bastırıyorlar, ancak
her hareketin bir getirisi bir sonucu vardır
ve buna katlanılmalıdır. Türkiye ile
kaldığımız yerden, aynı iştahla
işlerimize devam edebileceğimizi sanmıyorum.
şahsen Bush Hükümetinin Türkiye’ye nasıl
bir yaklaşım içinde olacağını kestiremiyorum,
ama benim kişisel fikrim şöyle:
Birinci olarak; Türkiye’nin önde gelen kalemleri
Türk kamuoyunu Kürtlerin ayrılıkçı idealleri
olduğuna dair temelsiz kanıyı yıkmalılar.
Herşeyden önce Kuzey Irak’a müdahale etmek
gibi ateşe barutla gitme söylemi terkedilmeli.
Ülke içinde Kürt kültürüne ve diline yapılan
baskı ve zorlamalardan vazgeçilmeli.
Diğer yandan, ABD’nin, Federal Irak’ın Kuzey
Irak otonom bölgesinde demokratik Barzani-Talabani
güçleriyle işbirliğimizin süreceği konusunda
Türkleri ikna etmesi gerekiyor. Buna PKK teröristlerinin
yakalanması ve hapse konması da dahil. ABD’nin
acilen bölgede Kürtlerin ve Türkmen azınlığın
Saddam tarafından kamulaştırılan arazilerinin
yeniden tahsisi için mahkemeler oluşturması
gerekiyor.
Buna karşılık Türkiye de 4000 kişilik
bir özel timi, Güney Irak’a Polonya Ordusunun
altında çalışmak üzere göndermesi gerekiyor.
Belki ilk başta bunu Araplar pek de hoş
karşılamayabilirler ama biliyoruz ki Türk
Güçleri Bosna ve Afganistan’da kendilerini kanıtladılar.
Koalisyon Güçleri Ankara’nın bu teklifini kabul
etmeliler; bunun için bizim ahmakça Rusya’ya Saddam’ın
borçlarının karşılanmasına yönelik
önerdiğimiz Irak’ın petrol gelirlerinden
bir parça da bu Türk Gücünün masraflarını
karşılayabilir.
Sonrasını zaten ekonomik güçlere bırakmak
lazım. “Serbest piyasa ekonomisi benimsemiş
demoratik bir Irak zaten Türkiye için çok büyük
bir kazanç olacaktır” diye özetliyor, büromun
bulunduğu Potomac nehrinin karşı kıyısından
bir yetkili.
Wilsoncu şahinler Türkiye’ye hem diplomatik
olarak yerinde hem de politik olarak gerçekçi
bir mesaj veriyor. “Affet ama unutma!” Ganimetler
önce bize savaşta arka çıkan yanımızda
bize destek veren uluslara akacak, ama biz, savaşta
desteğini esirgeyen uluslara da ceza kesecek
kadar kindar da değiliz, pek tabii bunun da
bize bir getirisi olursa.
|