Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini
 
Sosyalist Barikat Bütün YAY-SAT Bayileri ve Kitapçılarda

 

Küba ve Nazi Faşizmi

Fidel Castro
01/Mayıs/2003
Devrim Meydanı'nda 1 Mayıs Konuşması

Değerli misafirler;
Sevgili Kübalılar:
Dünyanın en korkutucu emperyalist gücünden birkaç mil uzaklıktaki bu küçük Karayip adasında, halkımız 44 yıldır mücadele etmektedir. Bu mücadele boyunca halkımız tarihte eşine rastlanmamış bir bölüm eklemiştir. Dünya hiç bu kadar adaletsiz bir savaşa şahit olmamıştır.
Bazıları, bu emperyalist gücün, dünyada bir eşiti bulunmayan askeri ve teknolojik donanımıyla Kübalıları korkutabileceğini veya cesaretini kırabileceğini sanmıştır. Ancak bugün, bu cesur halkın giderek artan cesaretini şaşkınlıkla izlemekten başka bir şey yapamamaktadırlar. Böylesi bir günde, uluslararası işçi bayramında, Şikagolu beş şehidi anarken; ben, burada toplanan bir milyon Kübalının adına, her tür tehdide karşı duracağımızı, baskılara boyun eğmeyeceğimizi, Devrim'i ve ülkemizi düşüncelerimizle ve silahlarımızla kanımızın son damlasına kadar savunacağımızı ilan ediyorum.
Küba'nın suçu ne? Dürüst bir insan hangi gerekçeyle bu ülkeye saldırabilir?
Kendi kanıyla ve düşmandan gasp ettiği silahlarla Küba halkı, ABD tarafından iktidara getirilen zalim bir tiranı 80 bin silahlı adamla devirdi. Küba, Latin Amerika ve Karayiplerde, emperyalist egemenlikten bağımsızlaşan ilk ülkedir, güney yarımküredeki tek ülkedir. Aynı zamanda, sömürgecilik sonrası dönemde on binlerce insanı katleden işkencecilerin, katillerin ve savaş suçlularının cezalandırıldığı tek ülkedir.
Ülkenin bütün toprakları köylülere ve tarım işçilerine verildi. Doğal kaynaklar, sanayi ve temel hizmetler tek ve gerçek sahibinin, Küba halkının eline geçti. Küba, ABD yönetimi tarafından düzenlenen Domuzlar Körfezi çıkartmasını, 72 saat boyunca durmadan, gece gündüz savaşarak geri püskürterek, bu ülkenin doğrudan yapacağı bir askeri müdahaleyi ve bunun tahmin edilemez sonuçlarını engelledi. Devrim'in zaten, 400 bin silah ve yüz binlerce milisten oluşan bir İsyan Ordusu vardı. 1962'de Küba onurlu bir şekilde ve taviz vermeden, onlarca kez nükleer saldırı tehdidi ile karşı karşıya kaldı. Bütün ülkeye yayılan ve bağımsızlık savaşından daha fazla can kaybına neden olan kirli bir savaşı bastırdı.
ABD hükümeti tarafından düzenlenen binlerce sabotaj girişimine metanetle dayandı.
Devrim'in liderlerine karşı yapılan yüzlerce suikast planını boşa çıkardı. Yarım yüzyıldır süren katı bir ambargo ve ekonomik rekabet koşulları altında, Küba'daki okur yazarlık oranı bir yılda, diğer Latin Amerika ülkelerinin ve ABD'nin kırk yıldır ulaşamadığı bir seviyeye yükseltildi.
Ülkenin çocuklarının yüzde 100'üne ücretsiz eğitim sağlandı. Okullardaki devamlılık oranı yarımküredeki en yüksek seviyedir; bu oran anaokulu ve dokuzuncu sınıf arasında yüzde 99'dur. Ortaokul öğrencileri, anadil ve matematik bilgisi alanında dünyada birinci sırada gelmektedir. Ülkemiz aynı zamanda, dünyada, en fazla öğretmen ve sınıf başına düşen öğrenci sayısında da birinci sıradadır. Fiziksel veya zihinsel yetenekleri olan bütün öğrenciler bu alanlara özel okullara alınır. Bilgisayar eğitimi ve görsel-işitsel metotların kullanımı, hem şehirlerde hem de köylerde bütün çocukların, gençlerin ve yetişkinlerin hizmetine sunulmuştur.
Dünyada ilk kez, daha önce eğitim almamış ve çalışmamış, 17-30 yaşları arasındaki bütün insanlara, bir yandan maddi destek verilirken diğer yandan yeniden eğitim görme fırsatı tanınmıştır. Bütün vatandaşlarımız, anaokulundan doktora eğitimine kadar her tür eğitim hizmetini tek kuruş ödemeden alabilmektedir. Bugün ülkemizdeki üniversite mezunu, aydın ve profesyonel sanatçı sayısı Devrim'den öncekinin 30 katıdır. Bugün ortalama bir Küba vatandaşı, en az 9 yıl eğitim almaktadır. Kasıtlı cahil bırakma diye bir şey Küba'da yoktur.
Ülkenin dört bir yanında sanatçıların yetiştirilmesi için kurulmuş sanat okulları ve buralarda çalışan sanat öğretmenleri vardır; bu okullarda 20,000'den fazla genç insan yeteneklerini geliştirmektedir. Bunun aynını on binlerce genç insan meslek okullarında yapmakta ve sonra da profesyonel eğitimine devam etmektedir. Üniversite kampusları giderek ülkenin bütün kasabalarına yayılmaktadır. ...
Ölü bebek doğumu oranı binde 60'tan, binde 6 - 6.5 seviyesine düşürülmüştür. Bu oran, Patagonya'dan ABD'ye, yarımküredeki en düşük orandır. Ortalama yaşam süresi 15 yıl artmıştır. Çocuk felci, sıtma, neonatal tetanos, difteri, kızamık, kızamıkçık, kabakulak, boğmaca, dang gibi bulaşıcı hastalıklar yok edilmiş; tetanos, meningokok menenjit, hepatit B, homofil menenjit ve tüberküloz tamamen kontrol altına alınmıştır. ...
Genetik, doğum öncesi veya doğum sırasındaki nedenlerden kaynaklanan sorunları en aza indirmek için yapılan araştırmalar sürmektedir. Küba bugün, kişi başına düşen en fazla doktor sayısına ve en yakın takipçisinin iki katı kadar doktora sahiptir.
Kübalılar dünyadaki en iyi sağlık sistemine sahiptir ve ilerde de bütün sağlık hizmetlerini ücretsiz almaya devam edeceklerdir.
Sosyal güvenlik halkımızın tamamını kapsamaktadır.
Küba'da insanların yüzde 85'i ev sahibidir ve bunun için vergi veya benzeri bir şey ödemezler. Geri kalan yüzde 15 sembolik bir ücret olarak, maaşlarının yüzde 10'unu ödemektedir. Yasadışı uyuşturucu kullanımı nüfusun önemsiz bir kısmını içermektedir ve bununla kararlı bir biçimde mücadele edilmektedir. Kimsenin umudunu şansa bağlamaması için piyango ve bunun gibi kumar oyunları Devrim'in ilk yıllarından itibaren yasaklanmıştır.
Küba televizyonlarında, radyolarında veya yazılı basınında hiçbir ticari reklam yayınlanmaz. Bunun yerine, sağlık, eğitim, kültür, beden eğitimi, spor, hobiler, çevreyi koruma ile ve uyuşturucu, trafik kazaları ve diğer sosyal sorunlarla ilgili anonslar yapılır. Bizim medyamız eğitir, zehirlemez veya yabancılaştırmaz. Bizim medyamız ahlaksızca tüketen toplumları yüceltmez.
Heykeller, resmi fotoğraflar, sokak veya kurum adları gibi yaşayan devrimcileri kültleştirme gibi bir şeye rastlanmaz. Bu ülkenin liderleri insandır, ilah değil. ...
Yeni kuşaklar ve bütün insanlar çevreyi koruma gerekliliği konusunda eğitiliyorlar. Medya, çevre bilinci aşılamak için kullanılıyor. Ülkemiz, kültürel kimliğini inançla savunuyor, bir tarafın iyi niteliklerini kültürüne katarken bozucu, yabancılaştırıcı ve aşağılayıcı olan her şeye karşı da savaşıyor. Sağlıklı bir toplumun geliştirilmesi, amatör sporun teşvik edilmesi, halkımızı madalyalar ve takdirlerle dünyanın en üst sıralarına taşımıştır.
Halkımızın ve tüm insanlığın hizmetinde olan bilimsel araştırmalar, birkaç yüz katına çıkmıştır. Bu çabaların sonucunda, önemli ilaçlar Küba'da ve diğer ülkelerde hayat kurtarmaktadır.
Küba asla biyolojik silah geliştirme girişiminde bulunmamıştır, çünkü bu bizim geçmişte ve gelecekte bilimsel personelin eğitiminde temel aldığımız ve alacağımız ilkelerle ve felsefeyle tamamen çelişir.
Başka hiçbir halkta uluslararası dayanışma ruhu bu kadar gelişmemiştir. ...
Bunun pek çok örneği var. 2000'den fazla Kübalı enternasyonalist savaşçı, diğer kardeş ülkelerin bağımsızlık mücadelelerini desteklerken hayatlarını vermişlerdir. Ancak, bu ülkelerin hiç birinde tek bir Küba mülkü bulunmamaktadır. Çağımızda hiçbir ülke bu kadar cömert destek vermemiştir.
Küba daima örnek bir ülke olmuştur. Asla boyun eğmemiştir. Başka halkların mücadelelerini de asla bırakmamıştır. Asla taviz vermemiştir. Asla ilkelerinden vazgeçmemiştir. ...
Yarım milyondan fazla Kübalı, savaşçı olarak, öğretmen olarak, teknisyen olarak, doktor veya sağlık emekçisi olarak enternasyonalist görevlerini yerine getirmiştir. On binlerce sağlık emekçisi hizmetleriyle 40 yıldan fazla bir süre boyunca milyonlarca hayat kurtarmıştır. 18 tane üçüncü dünya ülkesinin en ıssız bölgelerinde çalışmakta olan 300 kapsamlı genel hekim ve diğer sağlık personeli vardır. Önleme ve tedavi yöntemleriyle her yıl yüz binlerce hayat kurtarmakta, milyonlarca insanı tedavi etmekte ve hizmetlerinin karşılığında tek bir kuruş talep etmemektedirler.
Küba'nın Birleşmiş Milletlere, gerekli fon ... sağlandığında verdiği Kübalı doktorlar olmasaydı, AIDS ile mücadele için gereken acil programlar başarısız olurdu. ...
Küba, radyo ile okumayazma öğretimi teknikleri geliştirmiştir; artık beş dilde - Haiti Creole, Portekizce, Fransızca, İngilizce ve İspanyolca - verilen yardımcı metinleri pek çok ülkede kullanılmaktadır. Çok yakında İspanyolca için benzer bir program, çok yüksek kalitede, televizyon ile okuma öğretme programı tamamlanacaktır. Bunlar Küba'da geliştirilmiş ve tamamen Kübalı olan programlardır. Biz patentlerle veya özel telif haklarıyla ilgilenmiyoruz. Biz onlara, dünyada okur-yazarlık oranının en düşük olduğu Üçüncü Dünya'ya bunları tek kuruş talep etmeden sunmaya hazırız. ...
SSCB'nin ve sosyalist bloğun dağılmasından sonra, kimse Küba Devrimi'nin ayakta kalabileceğine inanmıyordu. ABD ambargo koşullarını ağırlaştırdı. Torricelli ve yurtdışından yönetilen Helms-Burton hareketi desteklendi. Başlıca pazarlarımızı ve gıda kaynaklarımızı kaybettik. Nüfusun ortalama kalori ve protein tüketimi yarıya düştü. Ancak, ülkemiz baskılara direndi ve sosyal alanda oldukça ilerledi.
Bugün, gıda ihtiyacını büyük oranda karşılamakta; diğer alanlarda da hızla ilerlemektedir. Bu koşullarda bile, başardığımız işlerle ve yarattığımız bilinçle bir mucizeyi gerçekleştirdik. Nasıl mı dayandık? Çünkü Devrim dayandı, hâlâ dayanıyor ve hep dayanacak, insanların, zeki insanların, daha fazla birleşen, eğitilen ve savaşan insanların desteğiyle dayanacak.
Küba, 11 Eylül 2001'de ABD halkına dayanışma elini uzatan ilk ülkeydi. Küba aynı zamanda ABD'de Kasım 2000'de haksız bir şekilde iktidara gelen aşırı sağın dünyaya empoze etmeye çalışacağı politikanın neo-faşist doğası hakkında uyarı yapan ilk ülkeydi. Bu politika, geçmişte ABD'nin başka yönetimlerine hizmet etmiş radikal bir örgütün ABD halkına karşı korkunç bir saldırı düzenlemesi sonucu ortaya çıkmadı. Bu politika, serinkanlı ve dikkatli biçimde geliştirildi; bu da, Soğuk Savaş'ın çoktan bittiği ve 11 Eylül'den çok önceki bir dönemde ABD'nin askeri yapılanmasını ve silahlanmaya yaptığı büyük harcamaları açıklıyor. O gün yaşanan korkunç olaylar bu politikanın uygulanması için sadece uygun bir mazeret oluşturmuştur.
20 Eylül 2001'de, Başkan Bush, dokuz gün önce yaşananların etkisi altında olan
Kongre'de bunu açıkça belirtmiştir. İlginç bir terminoloji kullanarak, sonu olmayacak gibi görünen bir savaşın amacını "sonsuz adalet" olarak açıklamıştır. ...
İki gün sonra, 22 Eylül'de, Küba, bu konuşmanın, kaba kuvvetle, uluslararası hukuka ve kurumlara uyulmadan uygulanacak olan küresel askeri diktatörlük politikasının bir ipucu olduğunu söyleyerek kınadı. ...
Birkaç ay sonra, 3 Haziran 2002'de, 958 öğrencinin mezun olduğu Batı Askeri Akademisi'nin 200. kuruluş yıldönümünde, Başkan Bush bu düşünce çizgisini o gün mezun olanlara yaptığı uzun bir nutuk haline getirdi ve en temel düşüncelerini açıkladı.
8 Haziran 2002'de, Küba'nın Santiago şehrindeki General Antonio Maceo Meydanı'ndaki kutlamada beş yüz bin kişinin önünde yaptığım konuşmada dedim ki:
"Gördüğünüz gibi, konuşmasında Birleşmiş Milletlerden bir kez bile söz etmiyor. Halkların güvenlik ve barış içinde yaşama haklarından veya ilkeler ve normlar çerçevesinde yönetilen bir dünyanın gerekliliğinden de bahsetmiyor.
"İnsanlığın, acı Nazi deneyimini yaşamasının üzerinden elli yıl bile geçmedi. Hitler'in karşıtlarına karşı en yakın müttefiki korkuydu… Daha sonra, onun korkak ordusu tüm dünyayı etkisi altına alan bir savaş başlattı. Avrupa'nın en güçlü aktörlerinin o zamanki vizyon eksikliği ve korkaklığı büyük bir trajediye giden yolu açtı.
"ABD'de faşist bir rejimin kurulabileceğini sanmıyorum. Siyasi sistemde çok ciddi hatalar yapıldı ve eşitsizlikler yerleşti - bunlar hâlâ devam ediyor - ancak Amerikan halkının bunu engelleyecek kurumları, gelenekleri, eğitimsel, kültürel ve etik değerleri var. Asıl risk uluslararası arenada. Bu ülkenin başkanının gücü ve imtiyazları öylesine çok ve bu devletin ekonomik, teknolojik ve askeri gücü öylesine gelişkin ki, Amerika halkının isteği dışında gelişen koşullara göre dünya yeniden Nazi kavramlarına ve metotlarına geri dönüyor.
"Kendisi ve en yakın yardımcıları tarafından - ve Küba için de Miami'deki arkadaşları tarafından - seçilen 60 veya daha fazla ülkede yaşayan zavallı böcekler bununla tamamen alakasızdır. Onlar, haber verilmeden veya 'savuna amaçlı' yapılan saldırıların hedefi olabilecek 'karanlık noktalar'dır. Küba sadece bu ülkelerden biri değildir, aynı zamanda teröre destek veren ülkeler arasında da sayılmıştır."
Dünya egemenliği düşüncesinden ilk kez, Irak'a yönelik saldırıdan tam bir yıl üç ay on dokuz gün önce bahsettim. Savaş başlamadan önceki günlerde, Başkan Bush ABD'nin gerektiğinde elindeki her yöntemi, diğer bir deyişle nükleer, kimyasal ve biyolojik silahlarını kullanabileceğini tekrarladı. Afganistan'a yönelik saldırı ve işgal zaten yapılmıştı.
Bugün sözde "muhalifler" denen, aslında Bush'un Hitler benzeri hükümetince tutulmuş paralı askerler, sadece vatanlarına değil, bütün insanlığa ihanet etmektedir.
Neo-faşist aşırı sağın ve onun Miami'de seçimleri hileyle kazanmış olan terörist çete müttefiklerinin ülkemize düzenlediği hain planlara karşı, solcu ve hümanist oldukları iddia edilen ve bizden birkaç mil uzaklıktaki bir süper güçten korunmak için kabul etmek zorunda kaldığımız yasal düzenlemeler üzerinden bize saldıran kişilerden kaç tanesi bu sözleri okuma şansı buldu, merak ediyorum. Bu insanlardan kaç tanesi, silahlarıyla tüm insanlığı on kez yok edebilecek bir süper gücün lideri olan Bush'un Nazi-faşisti uluslararası politikasını ortaya koyan ve demin benim de aktardığım sözlerini duydu, kınadı veya yanıt verdi, merak ediyorum.
Bütün dünya, amansızca bombalanarak yerle bir edilen şehirlerin, yaralı çocukların ve parçalanmış cesetlerin korkunç görüntülerinin etkisiyle harekete geçti.
Hepimizin iyi bildiği bazı oportünist ve demagojik küçük grupları bir kenara ayırırsak, ben özellikle Küba'nın dostu olan onurlu mücadele insanlarından bahsediyorum. Küba'ya haksız yere, yanlış bilgilendirmelerle ve dikkatli bir analiz yapmadan saldıranların, bir gün ülkemiz Nazi-faşizmi tarafından bombalandığında yıkılan şehirlerimizi, ölen çocuklarımızı, annelerimizi, kadınlarımızı ve erkeklerimizi, gençlerimizi ve yaşlılarımızı gördüklerinde ve çabalarının provokatörler tarafından Küba'ya yapılan saldırıyı haklı göstermek için yönlendirildiğini fark ettiklerinde üzülmelerini istemiyoruz. Sadece ölen ve yaralanan çocuk sayısı insan kaybının ölçüsü olamaz, bunun yanı sıra milyonlarca çocuk, anne, kadın, erkek, genç, yaşlı hayatlarının geri kalanında savaşın etkilerini hissedecektir.
Para cezasına, dini, felsefi veya insani nedenlerle karşı çıkanlara saygı duyuyoruz. Biz, Kübalı devrimciler, sosyal bilimlerin kastettiğinden daha önemli nedenlerden dolayı para cezasından nefret ederiz. Reverend Lucius Walker'ın muhteşem konuşmasında mükemmel bir biçimde açıkladığı bu tür bir cezanın kaldırılması dileğimiz bir gün gerçekleşecek. Bu konuyla özel olarak ilgilenmemizin nedeni, ABD'de yargılananların çoğunun Afrika-Amerikalı veya İspan-yol ırkından olması, genellikle masum olmaları, özellikle Bush'un önceden eyalet başkanlığı yaptığı Teksas'ta, en fazla ölüm cezası verilen yerde, hiçbir cezanın affedilmemesi göz önünde bulundurulduğunda anlaşılabilir.
Küba Devrim'i, gemi kaçıran üç kişiyi yasal ceza olan idama mahkum ederek milyonlarca Kübalının hayatını kurtarma veya hiçbir şey yapmama arasında bir çelişkiye düşürülmüştür. ABD hükümeti sıradan suçluları gemi veya uçak kaçırmaya teşvik etmekte, bu kişileri masumların hayatını tehlikeye atmaları ve Küba'ya bir saldırı için uygun koşulları yaratmaları için cesaretlendirmektedir. Bir dizi uçak kaçırma olayının sorumluları serbest bırakılmıştı ve artık hadlerini aşmaya başladılar; bunların durdurulması gerekliydi.
Söz konusu sonuna kadar savaşmaya kararlı bir halkın çocuklarını korumak olunca, provokatörlere hizmet edenlere, uçak veya gemi kaçıranlara en ağır cezaları vermekte ve onları yasalarımızla yargılamakta asla tereddüt etmeyiz. ...
ABD'nin provokatif politikası sonucu, 25 Nisan'da, ABD Dışişleri Bakanlığı Küba Bürosu başkanı Kevin Whitaker, Washington'daki İlişkiler Büromuzun başkanına, Ulusal Güvenlik Konseyi'nin Milli Güvenlik Bölümü'nün Küba'daki uçak kaçırma olaylarını ABD açısından ciddi bir tehdit olarak gördüğünü bildirdi ve Küba hükümetinden bu olayları önlemek için gerekli tüm önlemleri almasını istedi.
Bunu, sanki bu kaçırma olaylarını provoke eden onlar değilmiş gibi, bu olayları engellemek ve yolcuların güvenliğini sağlamak için sıkı önlemler alan da biz değilmişiz gibi, faşist radikal sağın Küba'ya karşı bu aralar bir saldırı gerçekleştireceğinin farkında değilmişiz gibi söyledi. Bu istek haber kanallarına sızınca, Miami'deki terörist çeteler karıştı. Hala anlamıyorlar ki onların doğrudan veya dolaylı hiçbir eylemi bu ülkede bir kişiyi bile korkutmuyor.
Batılı politikacıların ve bir grup ortalama liderin iki yüzlülüğü o kadar fazla ki Atlantik Okyanusu'na sığmaz. Küba'nın yasal savunma amaçlı aldığı bütün önlemler medyanın ilk haberleri arasında yer alıyor. Diğer yandan, İspanya'daki hükümet binasında bir odada onlarca ETA üyesinin yargılanmadan infaz edildiğini ve BM İnsan Hakları Komisyonu'ndan kimsenin bunu kınamadığını söylediğimizde, veya başka bir İspanyol başkanının Kosova'daki savaş sırasında ABD'den savaşı daha da hızlandırmasını, bombardımanları artırmasını istediğini ve yüzlerce masum sivilin ölümüne, milyonlarcasının yaralanmasına neden olduğunu söylediğimizde, manşetlerde sadece "Castro, Felipe ve Aznar'a saldırdı" yazıyor. Gerçekte söylediklerimizle ilgili tek bir kelime bile yok. ...
Başkan Bush'un yakın bir arkadaşı ve danışmanı ve aynı zamanda utanmaz bir hain olan Lincoln DiazBalart, bir Miami televizyonunda şu anlaşılmaz cümleyi sarfetti: "Detaylara giremem, ama bu şiddet döngüsünü kırmaya çalışıyoruz."
Bu şiddet döngüsüyle mücadele etmek için hangi yöntemleri kullanmayı düşünüyorlar? Bay Bush'un seçimlerden önce Teksas'ta söz verdiği gibi, beni en gelişmiş ve modern yöntemleriyle fiziksel olarak ortadan kaldırarak mı? Yoksa Irak'a saldırdıkları gibi Küba'ya da saldırarak mı?
Eğer birinci yolu deneyecekseler, bu beni hiç korkutmuyor. Hayatım boyunca uğruna mücadele verdiğim düşüncelerim ölmeyecek ve uzun bir süre yaşayacak.
Eğer çözüm Küba'ya, Irak'a yaptıkları gibi, saldırmaksa, buna çok üzülürüm çünkü bu çok sayıda cana mal olur ve Küba'ya büyük bir yıkım getirir. Ancak, bu seçenek ABD yönetiminin faşist saldırılarında son seçenek gibi görünüyor, çünkü buradaki mücadele oldukça uzun sürecektir.
Saldırganlar, sadece bir orduyla karşılaşmayacak; aynı zamanda kendini sürekli yeniden üreten binlerce orduyla karşı karşıya gelecektir. Bu ordu düşmana o kadar çok kayıp verdirecektir ki, bu ABD halkının, Başkan Bush'un serüvenleri ve düşünceleri için feda etmeye razı olduğundan çok yüksek bir sayı olacaktır. Bugün, Bush çoğunluğun desteğini almaktadır, ancak bu destek giderek azalmaktadır ve yarın arkasında hiç destek kalmayacaktır.
Amerikan halkı, soran ve sorgulayan milyonlarca eğitimli birey, onların temel ahlaki ilkeleri, iletişim kurdukları ve sayısı Vietnam savaşı dönemine göre yüz katına çıkmış olan milyonlarca bilgisayarları, insanları her zaman kandıramayacağınızı gösterecek. ...
Bu 1 Mayıs'ta burada toplanan bir milyon insanın adına, dünyaya ve Amerikan halkına bir mesaj göndermek istiyorum:
Biz, Kübalıların ve Amerikalıların bir savaşta kanlarının dökülmesini istemiyoruz. Birbiriyle dost olabilecek binlerce insanın silahlı bir çatışmada hayatlarını kaybetmelerini istemiyoruz. Ancak savunduğumuz şeyler o kadar kutsal, uğruna mücadele ettiğimiz inançlarımız o kadar değerli ki, Kübalıların kuşaklar boyu hayatları pahasına savunduğu onurlu ve cömert bir eserden vazgeçmektense, bu dünyadan yok olmayı tercih ederiz. Silahlar ne kadar gelişmiş veya güçlü olursa olsun, düşüncelerin silahtan daha güçlü olduğuna dair derin inancımızla direniyoruz.
Che Guevera'nın bize veda ederken dediği gibi: Zafere doğru, ileri!


 

 
 

 

sbarikat@hotmail.com
barikat@barikat-lar.de
Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Çakırağa Mah. Abdüllatif Paşa Sk. 4/5 Aksaray-İstanbul
Telefon/Faks: (0212) 632 23 19
Adana Büro: Ali Münüf Cad. Büyük Adana İş Hanı Kat: 4/29 Adana
Tel-Fax: 0322 352 17 92