Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini
 
Sosyalist Barikat Bütün YAY-SAT Bayileri ve Kitapçılarda

 

Şerif ONURSAL

1972'den bu yana, her 30 Mart ve Kızıldere şehitlerini andığımız dönem; sınıf kinimizin yoğunlaştığı, devrimci değerlerimizin öneminin kavrandığı, Devrimci Marksist perspektifle siyasal zenginliğin bilince çıktığı, Kürt ve Türk halklarının kurtuluş mücadelesinin daha ileriye taşınmasında itici ve önder sembollerimizin olduğu, kısaca yolumuzu aydınlattığı bir tarihsel sıçrama noktası olmuştur.
TDH'de, 1970'li yıllar, eskinin yıkıldığı yeninin kurulduğu, her şeyin yeniden harmanlanıp, geleceğe yürüyüşün netleştiği yıllardır. Bu anlamda, sosyalist hareketin yaklaşık yüz yıllık bir tarihi vardır, ama Devrimci Marksizm ekseninde tarihin yazılması, bu yıllara aittir. Otuz yıldır, bu ülkede, Devrimci Marksistler, tarihin önemli bir öznesi olmuşlardır; bu tarihsel-siyasal birikim üzerinden, devrim zafere ulaşacaktır.

Düne dair birkaç söz
Bu tarihsel dönemi özetle şöyle tanımlamak mümkündür:
Emperyalist-kapitalist sistem, Ekim Devrimi'nin açmış olduğu yoldan ilerleyen halkların mücadelesi sonucu, 2. Paylaşım Savaşı sonrası yeryüzünün 1/3'ünde sosyalizm maddi güce dönüşmüş; böylece coğrafi ve pazar alanı açısından daralmıştır. Ancak bu kapitalist pazarın daralması, bir yandan, emperyalist-kapitalist sistemde ekonomi askerileştirilerek, diğer yandan, eski sömürgecilik döneminin tarihsel dersleri temelinde, ABD önderliğinde yeni sömürgecilik geliştirilerek aşılmaya çalışılmıştır. Bu aynı zamanda emperyalist-kapitalist sistemin yeniden örgütlenmesi anlamına gelmektedir. 2. Paylaşım Savaşı'nda, savaşın Avrupa ve Asya'da sürmesi, yüzyılın başından bu yana kapitalist birikimin önemli kazanımlar yaratması paylaşım savaşında en az yıpranan güç olarak ortaya çıkması vb nedenlerle ABD emperyalizmi sistemin tartışılmaz jandarması-önderi olmuştur. Bundan dolayı, kapitalist sistem, ABD emperyalizmi önderliğinde reorganizasyon içindedir. Dünyanın 1/3'de sosyalizm vardır ve artık sosyalizm tek bir ülkede değil, bir sistemdir, bloktur. Emperyalizm ile sosyalizm arasındaki çelişki, sermayenin uluslarasılaşmasına paralel olarak, emperyalist sistemde entegrasyonu yaratmıştır. İşte IMF, Dünya Bankası, Nato vb. başta olmak üzere, emperyalist kurum ve örgütlenmeler, bu dönemin birer ürünleridir; ve 2. Paylaşım Savaşı'ndan bu yana emperyalist-kapitalist saldırganlığın en önemli ekonomik-siyasal-askeri odakları durumundadır.
Bu dönemde, sosyalizmin yüksek prestijini arkasına alan ulusal kurtuluş mücadeleleri dev boyutlara ulaşmıştır. Asya-Afrika-L.Amerika ülkelerinde uzun süreli halk savaşı eksenli mücadele büyümüş, özellikle Vietnem devrimi, emperyalist-kapitalist sisteme büyük darbe vurmuştur. 2. Paylaşım Savaşı sonrası, ABD emperyalizminin egemenliğinin egemenliğinin bir simgesi olan dolar ve Bretton Woods sistemi bu dönemde sarsılmış, dolar devalue edilmiştir.
Ülkemiz, emperyalizme bağımlı yeni-sömürge bir ülkedir. ABD emperyalizmi tarafından, "Marshall ve Truman Doktrini" temelinde geliştirilen yeni-sömürgeciliğin ilk uygulama alanından biridir. Emperyalist işgali gizleyen, kapitalist sömürüyü yoğunlaştıran, tüm ulusal değerleri ayaklar altına alan bu emperyalist istismar biçimi, her düzeyde bağımlılığı içermektedir. Eski yarı-sömürgecilik üzerinden geliştirilen yeni-sömürgecilik, emperyalizmin pazar sorunu ihtiyaçlarına paralel olarak, yukarıdan aşağı kapitalizmi geliştirmiş, emperyalist-kapitalist sistemin bunalımlarım bu ülkelere taşımış, sermaye ihracı temelinde emperyalist talan ve soygunu hızlandırmıştır. İç pazara yönelik, "ithal ikameci model" temelinde gelişen yeni-sömürgeci kapitalizm, önemli bir birikim sağlamış, olgun dönemini yaşamıştır.

Bugünün temel görevleri
Bugünden baktığımızda, KIZILDERE, elbette bizim için bir savaş manifestosudur. Ancak bu savaş, basit bir askeri savaş değil, politikleşmiş askeri bir savaştır. Bu anlamda, yönü sosyalizme dönük bir devrim, demokratik ve sosyalist görevleri içeren DHD, bu ülkede toplumsal çelişkilerin çözüm platformudur. Yürütülen tüm savaş biçimleri; politik-ideolojik-demokratik tüm savaş biçimleri bu platforma bağlıdır. O halde, KIZILDERE'yi anmak, bizler için önemli olan, direniş ve devrimci değerler üzerine bıktırıcı bir tekrarı değil, politik mücadelenin sorunlarını çözme ve aşma eylemi ile anlamlı olacaktır. Bunun anlamı, eleştirel bir yaklaşımla, politikleşmiş askeri savaş çizgisini geliştirmek, ülke ve dünya devrimi sorunlarına, Marksizm-Leninizm ışığında çözüm bulmaktır. Bunun yolu, bugünün dünyasını, ülke ve sınıf gerçeğini anlamak kavramaktan geçmektedir. En hafif ifade ile, 30 yıllık formüllerle, devrim ve sosyalizm mücadelesinin önü açılamaz. Evrensel, her dönem için geçerli tezler vardır; bunlar korunarak geliştirilecektir. Ancak, döneme ait, eskiye ait tezlerin, yeni döneme hizmet etmeyeceği de açıktır. Dogmatizm, felsefede idealizme, siyasette tutuculuğa ve inkarcılığa denk düşer. Devrimci Marksist politik irade, bu tuzaklardan uzak, yeni dönemin ihtiyaçlarına yanıt vermekle karşı karşıyadır. Bir dizi eksikliğe ve yetmezliğe rağmen, yürütülen mücadele bu yöndedir.
Bugünün temel sorunlarından biri, dünya ve ülke ölçeğinde, sadece kapitalizmin eleştirisi ile değil, aynı zamanda, 150 yıllık Marksist birikim temelinde, "reel sosyalizmin" de eleştirisi üzerinden, 21. yüzyıla ışık tutacak sosyalizm anlayışının temel çerçevesinin oluşturulmasıdır. İnsanlık, her zaman daha iyi ve güzele ulaşmak için mücadele vermiştir; bundan dolayı, tüm sınıflı toplumlar tarihinde, ezilen sınıfların özlemi, eşitlik-özgürlük olmuştur, bu temelde bir dünya istemiştir. Ancak, ilk kez, Marx ve Engels'in elinde, bu özlem, öncesi ütopik sosyalizmi de aşarak, bilimsel bir karaktere kavuşmuştur. Marx ve Engels'in eserleri, bir yandan kapitalizmin ve burjuva ideolojisinin eleştirisini içerirken, diğer yandan, sosyalizm üzerine ilk temel köşe taşlarını içerir. Emperyalist çağda Lenin, bunu geliştirir, eşitsiz ve dengesiz gelişme yasasına bağlı olarak, tek ülkede sosyalizmin ilk, uygulanmasının önünü açar; Stalin, bunun devamı ve yaratıcısı olarak tarihte yerini alır.
Ancak bu süreç, hiçte basit olmamış, bir dizi siyasal mücadelenin sonucu olmuştur. Marx ve Engels anarşizmle, ütopik sosyalizmle mücadele içinde kendi sistemini kurmuşlur; Lenin ve Stalin, liberal sosyalizmle, bir dizi sağ ve sol sapmalarla mücadele etmiştir. Bilimsel sosyalizm, bu mücadele içinde ete-kemiğe bürünmüştür.
Biliniyor, daha sonra, revizyonizm uluslararası sosyalist hareketi denetimine almış; bu kapitalist restorasyonun zeminin oluşturmuş ve daha sonra ise, toplumsal karşı-devrimlerle, "reel-sosyalist" ülkelerde kapitalist restorasyon yaşanmıştır. Öyle veya böyle, sosyalizmin sorunları, "sosyalizm sorunları" temel başlığında, bir dizi alt başlık oluşturan; bürokratizm, P. Diktatörlüğü, Parti, Parti-Kitle İlişkisi, tek tek ülke devrimci deneyleri vb. hep tartışılmıştır. Bu tartışma ve bilimsel sosyalizmin yeniden üretimi devam edecektir. İşte, TDH'dc, ilk sözler, ciddi düzeyde ilk sözler, Devrimci Marksizmin boy attığı, 1970'li yıllara aittir. Revizyonizmin eleştirisi, bu dönemde sosyalist blok içi çelişkilerin ele alınması ve tutum sahibi olunması, bilimsel sosyalizme bağlılık, en önemliside, tüm bunlar, eleştirel bir yaklaşımla, hiçbir ülke/ veya partiye "merkez" olarak benimsemeden ele alınması, önemli kazanımdır. Bu kazanımlar geliştirilmiş, resmi sosyalizmin yarattığı bir dizi tuzak ve şabloncu yaklaşımdan uzak, bilimsel sosyalizmin yeniden üretiminde adımlar atılmıştır. Bugün, Devrimci Marksistlerin elinde, bu konuda temel bir platform vardır. Sosyalizm anlayışımızın temel noktalarını oluşturan bu platformun, mücadele içinde geliştirileceği de açıktır.
İkinci olarak, çağımız emperyalizm ve proletarya devrimler çağıdır. Doğru bir devrim programı için yaşanılan tarihsel dönemin doğru çözümlenmesi olmazsa olmaz koşuludur. Bu anlamda emperyalizmin ve yeni-sömürgeciliğin almış olduğu yeni biçimler başta olmak üzere, bunun ülke ve sınıf ilişkilerine nasıl yansıdığı, bugün için önemlidir. 21. yüzyılın, devrimler dönemi olmasının yolu, bu temelde, yeni bir programatik platformun yaratılmasından geçmektedir.
Lenin'in ifadesi ile, "Marksist bir partinin programı kesin olarak saptanmış gerçeklerden yola çıkmalıdır." (Lenin) Burada, Marksist ilkenin önemi ve açıklık önemlidir; ancak, böylece kitleler, Devrimci Marksist bir partinin etrafında örgütlü bir güce dönüşebilir. O halde, programlar, çağın tarihsel dönemin gerisinde olmamalı, geleceğe ışık tutmalı... Tam bu noktada şu denebilir. KESİNTİSİZ DEVRİM 1-2-3, bu ülkede devrimci marksistlerin ilk programatik platformudur. Ancak bugün için geliştirilmeye ihtiyacı olduğu da açıktır. Bu konuda, devrimci marksist gelenek, bir çok adım atmıştır, doğrudur, doğru ve bilimsel bir birikime sahiptir. Bugünün temel görevi, 21. yüzyıla adım attığımız bu tarihsel süreçte, bu birikim üzerinden, programatik tezleri yeniden kavramlaştırmaktır. Üçüncü olarak, bu program veya programatik çerçeve, TDH'e musallat olan demokratizm/popülizmden uzak, devrimci çizgiyi sıçramalı gelişim diyalektiği ile zenginleştiren bir nitelikte olacaktır. Toplumsal çelişkilerin; sınıfsal-ulusal-cinsel çelişkilerin çözüm platformu, demokratik ve sosyalist görevleri içeren bir devrimdir, DHD'dir. Bu devrim, anti-emperyalist anti-oligarşik bir devrim olup, hızla, kesintisiz tarzda sosyalizme dönüşecektir. Tüm demokratik talepler sosyalizm perspektifi ile ele alınacak, proletaryanın önderliği şu ve bu nedenle sulandırmayacak, devrimden çıkarı olan tüm sınıf ve katmanları kucaklayacaktır. Marksist devrim teorisi, şiddete dayanan devrim teorisidir; bu bizim gibi yeni-sömürge ülkelerde, "devrimci şiddetin" Politikleşmiş Askeri Savaşla cisimleşmesi demektir. Uzun süreli halk savaşı temelinde, şehir-kır diyalektiği içinde devrim zafere ulaşacaktır. Bu aynı zamanda, bir dünya devrimi perspektifi ile, Ortadoğu Devrimci Çemberini ören, Kürdistan devrimine, iki ülke-iki devrim ortak mücadele perspektifi ile enternasyonal bağları somutlaştıran bir perspektife sahip olacaktır.
Dördüncü olarak, böylesi bir program, Leninizmin örgüt/parti ilkelerini içselleştirmiş, sınıfın iradesini temsil eden bir partinin örülmesi mücadelesinden kopuk değildir. Leninist bir parti, menşevik popülist-işçici partilerden farklı olarak, kendiliğindenciliğe karşı iradeyi ön plana çıkarır. Bu anlamda, Leninist bir parti, proletaryanın siyasal iradesinin cisimleştiği bir partidir. Demokratizmden uzak, yukarıdan aşağı inşaa edilen Leninist parti, strateji ve sosyalizmden kopuk değildir. Bu yanıyla da, Leninist parti, komplocu, anarşist anlayışlardan tamamen ayrıdır. Demokratik-merkeziyetçiliği, "demokrasi" ve "merkeziyetçilik" sapmalarından uzak ele alan; parti yaşamını sosyalist ilke ve normlar ile ören; siyasal bir program üzerinde, kurallı-ilkeli bir hukuk oluşturan; "çok sesli", "kanatlı" veya kişi kültüne dayalı "en merkeziyetçi" anlayışlardan uzak, tek program, tek irade olan; çok yönlülük esasına göre kurumlaşan bir parti devrim ve sosyalizmin ihtiyacıdır. Yaratılan gelenek ve birikim üzerinden böylesi bir partiyi yaratmak, Kızıldere'de yaşanan örgütsel yenilgiye karşı verilen devrimci yanıttır. Bu yarının değil, bugünün görevleridir.
Bu anlamda, hiçbirşey yeni başlamıyor; genel olarak Marksist birikim üzerinde, özel olarak da otuz yıllık tarihsel birikimimiz üzerinde devrim ve sosyalizmin sorunları yeniden kavramlaştırılıyor. Bu süreç, "yürüme ve tartışma" veya "mücadele ve örgütlenme" diyalektiği ile yaşanıyor, yaşanacak..
Kızıldere şehitlerinin yaratmış olduğu devrimci miras, ancak böylesi bir perspektifle, günün böylesi görevleri ile bütünleşirse anlamlıdır. Bu irade bizde var; ve bunu yaratacağız.
Devrim yolu, uzun vadeli bir perspektifle, günün doğru halkalarını yakalamakla yürünülür. Büyük bir sabırla, ama yoğun bir emek seferberliği; bunun örgütsel her adımda içselleştirilmesi, bugünün anahtarı olacaktır. Yaşanılan tarihsel sürecin, elbet bir dizi engelleri vardır. Ama aynı biçimde bir dizi de imkanları yaratmaktır. Bunun için umutlu olmak, umudu büyütmek; bu umutla otuz yıllık siyasal çizgimizden aldığımız güçle günün görevlerine sarılmak Devrimci Kurtuluşçuların görevidir. Mevcudu korumak, varolanla yetinmek bizim işimiz değildir. Büyük düşünmek, özgürlüğü en zor koşullarda içselleştirmek, büyük kavga adamı olmak, ütopyamızı Che gibi, Mahir gibi büyütmek; bunun için sınırsız bir enerji ile çalışmak bizim varlık koşulumuz...
Bundan dolayı, görevlerimizin bilincinde olarak, çağı kazanacağız. Lenin'in ifadesi ile, "buz kırılmış, yol açılmıştır.", Şehitlerimizden aldığımız güçle, sosyalizm çağını yaratacağız!...
 
 

 

 

 

 

sbarikat@hotmail.com
barikat@barikat-lar.de
Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Çakırağa Mah. Abdüllatif Paşa Sk. 4/5 Aksaray-İstanbul
Telefon/Faks: (0212) 632 23 19
Adana Büro: Ali Münüf Cad. Büyük Adana İş Hanı Kat: 4/29 Adana
Tel-Fax: 0322 352 17 92