Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini
 
Sosyalist Barikat Bütün YAY-SAT Bayileri ve Kitapçılarda

 

Ali Yıldız

Rusya, geçen yıl "İkinci Ekim Devrimi" diye lanse edilen gösterilerden umduğunu bulamamıştı. Düzene karşı memnuniyetsiz olan insanların çoğu, kızıl bayrak altında yürümek istememişlerdi.
Gösterilerin hazırlık süreci, büyük bir savaş öncesi süreci gibiydi. Hükümet, "güvenlik önlemi" adına, kömür ve patates rezervlerini öldürmüştü. Bunun üzerine Chicago hububat borsasında buğday fiyatları yükseltilmiş, Silahlı Kuvvetler, alarm durumuna getirilmişti.
Subayların uzun zamandır ödenmeyen aylıkları ödenip, votka devlet kontrolü altına alınmıştı. Satıcılar ve bakkallar kepenklerini kapattılar, çocuklar okula gönderilmedi, yabancı vatandaşlar eşlerini ve çocuklarını ülkelerine gönderdiler. Çünkü çarşamba günü, komünistler ve sendikalar, tüm ülkede bir genel direniş yapacaklarını bildirmişlerdi.
Batı'daki Valingrad'dan doğudaki Komtsckka'ya kadar bütün işletmelerde, greve çıkılacağını, kitlesel gösteriler yapılacağını, çok büyük yürüyüşler gerçekleştirileceğini bildirmişlerdi.
Bu, iktidar değişikliğine giden yolda genel bir prova niteliğine sahipti.
Biraz çekinerek, biraz da ümitli bir şekilde muhalefet siyasetçileri, Puşkin'den alıntı yapıp, onun sözünü tekrarlıyorlardı:
"Asla Affetmeyen Rus isyanı."
Fakat bir iç savaş yaşanmadı. "İkinci Ekim Devrimi" organizatörlerinin ümit ettikleri o büyük katılım gerçekleşmedi. Hatta tam aksine, genel gösterilere oranla daha az Rus'un katılımı sağlandı. Rusya'nın Komünist Partisi, ülke genelinde aşağılanmış ve ezilmiş 40 milyon kişiyi sokaklarda beklemişti. Sendikalar ise, bu sayının en az yarısını bekledi. Fakat gösterilere, topu topu; 1,3 milyon kişi gelmişti.
Boris Yeltsin, "Ulusal Direniş Günü", Kremlin'deki bürosundaydı. Protesto gösterilerinin esas olarak ona yönelik olması dolayısıyla ailesi ona, 'sonbaharı Gorki Semti'nde geçirmesi ve sonbaharın tadını orada çıkarması gerektiğini' tavsiye etmişti. Çünkü Moskova, tehlikeli idi! Fakat bir zamanların "kahramanı" Yeltsin, korkaklık göstermek istememişti. Bu doğrultuda televizyon, 'Daça'ya kaçmayan Yeltsin'i', aynı saatlerde, işyerinde, yani Kremlin'de gösterdi.
Aşağı yukarı 50 bin Moskova'lı, Moskoworevzki Köprüsü'nü geçtikten sonra Kızıl Meydan'a varıp Kızıl Tuğlalı Kule'nin önüne ulaştıklarında, sivil polisler alarm durumunu iptal ettiler ve takviye özel timler, ara sokaklardaki polisler, 'rahat' durumuna getirildiler.
Ancak yürüyüş, zaten barışçıl düzenlenmişti. Yani sopa, çuvalda kalmıştı...
Yürüyüşçü 69 yaşındaki Martin Fyodorowna, Kremlin'e doğru yürürken, önüne bakıyor ve küfür ediyordu: "Bir başkana ihtiyacımız yok, halk iktidarının bir hükümeti de bu işi görür."
Bir OKİ emeklisinin ise; "Kahrolsun Yeltsin, Çetesini Yargılayalım" yazan pankart gözlerime ilişti: "Evet, doğru dedi, bunu yüksek sesle haykırmalı ki, herkes duysun: "Yeltsinizm, siyonizmdir!"
Marya Fyorowna ise; "Yaşasın Sovyetler Birliği, Kahrolsun Yeltsin! Alçaklar ve Sarhoşlar, Kremlin'den Defolun" diye bağırmıştı.
Genç bir gazete satıcısı, sattığı gazetenin başlığını haykırdı: Gıda maddeleri ancak Aralık ayına kadar yetiyor." Birisi de ona;
"Canım oğlum,
güzel Rusya'mızı ne hale getirdi bu alçak kapitalistler!
Rusya direnmelidir! Bu alçaklara hiçbir adım attırmamak gerek.
Ah, ah Rusya..." diyordu.
Rus illeri bu gösterilere, yarım yamalak destek sunmuştu. Çünkü 'komünistlerin', iki yeni stratejisinden rahatsız olmuşlardı: Sefalete düşmüş geniş halk kesimlerinin vicdanını temsil ederken, 4 haftadır hükümet ortağı olmak; aynı anda pastayı yemek ve pastaya sahip olmaya devam etmek gibidir.
Ve Sovyetler Birliği zamanında olduğu gibi, genel işçi ve çalışan temelinden uzak sendikalar yarattılar.
"Genel yürüyüşlere katılım az olsa da, önceki uyarı grevleri büyük başarı idi." 39.000 işletmede 12 milyon proleter, direniş günlerinde parmaklarını bile kıpırdatmadılar. Proleterler, zaten birçok devlet işletmesi iflas ettiği veya durmanın eşiğine geldiği için üretim yapamıyordu.
Birçok potansiyel isyancı veya potansiyel grevci, grevlere ve yürüyüşlere katılmama sebebi olarak; kızıl bayrak altında yürümek istemeyişlerini göstermişlerdi. Örneğin; Krasnojarsk şehrinde Başvali olan ve aynı zamanda Başkan adayı olarak gösterilen General Lebed, yürüşüyün başına geçerek, Moskova'da düzenlenen yürüyüşün başını çeken KP Şefi Sjuganow'dan daha çok insanı arkasına toplayabilmişti.
Metal işçileri sendikasında yönetici olan bir metal işçisi, içinde olduğu Komünist Partisi'ni eleştirerek, şunları söylemekteydi: "KP, bizi kendisi için öncü olarak ortaya koymak istese de; o, çoktan bizim hareketimiz için bir ayakbağı olmuştur."
Genel direniş gününün sonunda, herkes görevlerini yerine getirmenin rahatlığıyla, açık resmi isyanı gerçekleştirmenin gururuyla, açıklamalarını yaptı. Yeltsin görevine devam edebildiği için, KP'liler biraz hava bıraksalar da yumruklarını nümayişlerde sıkı bir şekilde havaya kaldırdıkları için, işçiler ve yürüyüşçüler kinlerini ve nefretlerini bağırarak kusabildikleri için, ve polisler de zor kullanmayarak halkla karşı karşıya kalmadıkları için; memnunlardı...
Başbakan Yevgeni Primakow ise; uzlaşma formülü önerisinin pratikte kanıtlandığını söyleyerek, tüm memnuniyetsizliklerin haklılık ve meşruluk zemininde olduğunu; fakat bu tür bir krizin tam ortasında, kimsenin bunu neden göstererek ulusal gemiyi batırmaya veya onun devrilmesine neden olmaya hakkının olmadığını bildirdi.
Yalnızca birisi, isyanın bedelini canıyla ödedi. Bir emekli, bundan 11 yıl önce bir genç Alman pilotun uçağıyla iniş yaptığı alanın tam ortasında yığılıp kaldı. Polis, üzgün bir şekilde açıklama yaparak, emeklinin kalp yetmezliğinden öldüğünü söyledi.

Başarının anahtarı:
"İstikrarlı bir döviz politikası, fiyat kontrolleri, üretici firmaların korunması... Hangi reçetelerle yeni kurulan hükümet krizi aşabilir?" (Oleg Bogomolow)
Profesör Bogomolow, 71 yaşında, Moskova Uluslararası Bilimsel ve Politik Araştırmalar Akademisi Başkanı. Bir zamanlar, Gorbaçov'un ekonomik danışmanları arasında olan; daha sonra ise Primakow Hükümeti için, ülkeyi krizden çıkaracak bir ekonomik paket hazırlama görevini üstlenmiş olan uzman ekibin üyesi. Diyordu ki:
"Yeni hükümet tehdit edici bir şekilde ortada olan ekonomik çöküşü göz önünde bulundurarak, zaman baskısı altında acele etmek zorundadır. Çünkü halkın, devletin kurum ve enstitülerine karşı güvenleri gittikçe azalmaktadır. Yangın eyleminin yanlışsız ve hatasız yürümeyeceği söylenemez, fakat en azından, yönünün doğru olduğu tahmin ediliyor."
Bakanlar Kurulu rubleyi ekonomik açıdan kabul edilebilir seviyeye getirmeye ve ona istikrar kazandırmaya çalışmaktaydı. Bakanlar, sistemi daha faal hale sokup iyileştirmelere ve yeni düzenlemelere gitmek istiyordu. İç ve dış borçları denkleştirip, özel mülkiyeti garantilerle korumaya çalışmaktaydılar. Hükümet, ödenmemiş maaşların ve emekliliklerin ödenmesi için azim göstermekte, bölüm bölüm ödeme yolunu benimsemekte idi. Ayrıca vergilerin toplanması ve enflasyonun durdurulması için tedbirler almaktaydı.
Fakat henüz Rusya'da sosyal piyasa ekonomisinin nasıl şekillenmesi gerektiği ve ne şekilde geliştirilip büyütüleceği konularında somut fikirler yoktu. Başarının anahtarını, düzenli ve doğru çalışan, görevlerini yerine getiren kurumların oluşturulması ve endüstriyel, ticari değişimi sağlamakta görmekteydiler.
Gerekli olan; herşeyden önce, adım adım devletin yürütme kurumlarını güçlendirmek için, memurların atanmasında daha seçiçi davranıp niteliklerini ve kalifiye düzeylerini iyileştirmek, rüşveti engellemek ve aşırı derecede fazla gereksiz memurlar ve kamu çalışanları alanlarını küçültmektir.
Bu; özellikle ordu içinde, yargı ve cezaların infazının gerçekleştirilebilmesinde, başkanlık kurumunda ve tüm devlet aygıtı için geçerlidir.
Devlet, yaşanan korkunç tekelleşmeyi denetlemeyi başarmalı, mafya ve çeteleşmeyi önleyip, var olan çete-mafyaları yok etmelidir. Çünkü bu çeteler geçmişte de olduğu gibi, bir takım bankaları ve toptan-perakende esnafının büyük bir bölümünü hakimiyetleri altına almışlardır.
Bir vergi reformu şarttır. Ki bu vergi reformu, ayakta kalmak ve yaşamak isteyen işletmelere öyle bir düzeyde vergi uygulamalı ki; işletme kendi kazanımıyla yeniden mal üretebilsin ve hizmetlerini sürdürebilsin. Böyle olunca, işletmeci vergi ödememek için hilelere başvurmak zorunda kalmaz. Ayrıca bir vergi reformuyla, vergi kaçaklarına karşı daha sert önlemler almak gereklidir.
Para miktarının aşırı derecede küçülmesi sonucunda, para sıkıntısı çekilmektedir. İşletmelerin sermayeleri düşmüştür veya kabullenilebilecek seviyelerin çok altına düşmüştür.
Piyasada, hareket halindeki para miktarının brüt tüketici üretim miktarına karşı oranı; % 79 (1990')dan, %13 (1998)'e düşmüştür. Birçok gelişmiş batılı sanayi ülkesinde ve aynı zamanda geçiş dönemi içerisinde bulunan Doğu Avrupa ülkesinde bu oran, 3-4 kere daha yüksektir.
300 milyar ruble dolayında diye tahmin edilen ihtiyaç duyulan miktarın yerine, yedek alternatifler gelişti. Açık değiş tokuş ticaretini, yabancı dövizleri, borç senetleri şeklindeki uygulamaları yaşama geçirmeye çalışmaktadırlar. Bu tür olayların yaşanması devletin bütçesine ve gelir kaynaklarına büyük darbe vurdu.
Rusya'da, ülke içinde döngüde olan ruble miktarından daha fazla olan 40 milyar dolar civarında dolar dönmektedir.
Mevcut olumsuz durum karşısında farklı öneriler gün ışığına çıkmaktadır. Örneğin birileri, ruble karşısında piyasaya altın ruble veya Tscherwonezi sürülsün diyorlar. Bu para birimi altın ve döviz rezervleriyle ve diğer akıcı değerlerle desteklenmeli diyorlar.
Yeni ve güncel ekonomik çöküşten sonra böyle bir para birimine karşı halkın güven duymasını sağlamaya çalışmak, bir hayli zor olacaktır. Güven duyulmadığı takdirde bu tür bir paranın hayatta kalma şansı da olmayacaktır. Fakat bu olayın emisyonunda Rusya'nın merkezi banka kurumları ile Avrupa Birliği birlikte yer alırsa ve biz de kendimizi Euroya endekslersek, ihtiyaç duyulan bu güveni belki sağlayabiliriz.
Devlet eğer ülkeden kaçan sermayeyi durdurmak istiyorsa (ki bu rakam, 100 ile 150 milyar dolar arası diye tahmin edilmektedir); o zaman bu sermaye kaçışını şu anda var olan döviz denetim politikaları ve mekanizmaları ile, sermaye akışının denetim mekanizmalarıyle gerçekleştiremeyecektir. Bu sermaye kaçışını engelleyebilmenin yolu, daha sert önlemler almaktan geçer.
Bu uygulamalar elbette kesinlikle para hacminin büyümesine ve verilen kredilerin çoğalmasına yol açmayacaktır. Eğer para açığı azaltılırsa, hatta tamamen yok edilirse; bu durum talebin yükselmesine yol açacaktır. Dolayısıyla şu anda durgun üretim kapasiteleri tekrar aktif hale gelecektir.
Devlet oluşabilecek talebi öyle alanlara kanalize etmelidir ki, enflasyon oranı minimal olsun.
Örneğin üretici firmalara, amaçlı krediler verilip işletme sermayelerini yeniden oluşturmaları sağlanabilir.
İlerdeki ekonomik büyümeyi sağlamanın ve bu krizden çıkmanın yollarından birisi de; var olan, şu anda durmuş veya durma noktasına gelmiş olan üretici işletmelere yeniden hayat kazandırabilmektir.
Büyük kapasiteler mevcuttur. Fakat var olan olanaklar ve kapasiteler yeterince kullanılmamaktadır. Bunun nedeni de aşırı pahalı olan yakıt, enerji fiyatları, yüksek transport fiyatları başta olmak üzere, diğer eski Sovyet Cumhuriyetleri ile kesilen ekonomik bağlantılardır. Ayrıca, malların akışının durması ve talebin azalması sözkonusudur.
Var olan olanakların ve kapasitelerin tekrar kullanılır hale getirilebilmesi için büyük yatırımlar gerekmektedir. Öte yandan birçok işletme, daha fazla mal da üretebilir, fakat bunun için de, talebin artması gerekmektedir.
Bireylerin alım güçlerini arttırmak, şart olan görevlerden biridir. Bu, aynı zamanda ihtiyaç duyulan siyasi düzenlenmelerde de gözönünde bulundurulmalıdır. Rus halkının aşırı derecedeki alım gücünün yarısı, ithal malları için kullanıldı. Ki zaten yerli işletmecilerin piyasası çok küçük idi ve yabancı firmalarla rekabet edebilecek mallar çıkartamamaktaydılar.
Yerli Rus işletmeler, herşeyden önce bu olumsuzluklarla karşı karşıyaydı. Ekonomik büyümeye bir ivme kazandırabilmek için, ulusal üreticilerin pazarının büyütülmesi gerekiyor. Ulusal işletmeler desteklenmeli ve ulusal pazar yaratılmalıdır. Aksi taktirde, üretim yeniden durma noktasına gelecektir.
Tüm iyi niyetli ve liberalizmin umutlu geleceğine yönelik açıklamalara karşın Rusya bu ekonomik bataklıktan ve kargaşadan, düzenli ve istikrarlı bir fiyat denetim ve kontrolü olmadan çıkacağa benzememektedir.
Bu, özellikle çok daha yoğun bir tekelleşmenin yaşandığı-petrol ve gaz üretimi, tren yolları, enerji üretimi, enformasyon ve iletişim alanlarında gereklidir.
Dünya piyasası fiyatlarının Rusya alanına mekanik biçimde geçirilişi, çok korkunç, dağıtıcı ve olumsuz gelişmeleri de beraberinde getirmiştir.
Genel olarak kabul edilen gerçeklik, Rusya gibi bir çok dinamiğe sahip bir ülkenin, eğer batılı sanayi ülkelerinin enerji ve hammadde deposu haline gelmek istemiyorsa, ekonomisini ve iç pazarını istikrarlı, gelecek vaadeden bir niteliğe kavuşturmasıdır.
Rus üreticilerin, yabancı mallardan korunması gerekir.
Aksi taktirde, yabancı işletmeler onları pazardan silip süpürecektir. Önlemler; damping, vergiden muaf tutma ve dış ticaret izinleri alanlarında gerçekleştirilmelidir. Gümrük vergileri ve toplu iş sözleşmeleri, daha çok ulusal üretim lehine düzenlenmelidir.
Yeni bir reform sürecinin başlangıcı yaratmak için, devletin insiyatifli ve müdahaleci davranması gerekmektedir.
Ki bu müdahaleler de, kendi ülkesinde yeni bir rakibin yaratılmasına hizmet etmemelidir.

Der Spiegel Dergisi'nin 42 nolu, 12.10.1998 tarihli sayısından yararlanılmıştır.



 

 

 

 

 

sbarikat@hotmail.com
barikat@barikat-lar.de
Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Çakırağa Mah. Abdüllatif Paşa Sk. 4/5 Aksaray-İstanbul
Telefon/Faks: (0212) 632 23 19
Adana Büro: Ali Münüf Cad. Büyük Adana İş Hanı Kat: 4/29 Adana
Tel-Fax: 0322 352 17 92