Mahir ve Devrim-6
Şahin Şimşek
|
3. BÖLÜM
Bu bölümde ele alacağımız 'Kesintisiz Devrim 1-2-3',
partimiz THKP'nin programatik görüşlerini içerir. 'Kesintisiz
Devrim 1-2-3' broşürlerindeki görüşler, Mahir Çayan'ın
düşünce zincirinin en olgun halkalarıdır. Parti, bu
düşüncelerin üzerinde yükselmiştir.
Bu açıdan, parti tarihimizin en önemli halkası olan,
'Kesintisiz Devrim 1-2-3' Broşürü'nü incelemek, aynı
zamanda parti tarihimizle yeniden kucaklaşmak, tarihsel
köklerimizle buluşmak anlamına gelmektedir.
Marksizm bir dogma değil, eylem klavuzudur. Yaşamın
gerçekleri, toplumsal evrimin aldığı biçim, sınıfların
çatışmalı ilişkisi, toplumsal evrimin yarattığı olgular
karşısında Marksizm derinleşir, bu toplumsal siyasal
gerçeklikle buluşur. Bu anlamda Marksizm, her koşulda,
her tarihsel dönem için geçerli bir reçete ortaya koymaz.
O, esas olarak diyalektik yöntemi içselleştirir, toplumsal
süreçleri bu yöntemle açıklar ve birbirine bağlar.
Tam bu noktada söylenmesi gereken, Mahir'in bu Marksist
yöntemi, tarihsel maddeci bakış açısı ile ele alıp çok
iyi özümlediğidir. Partimiz THKP'nin ideolojik-politik
çerçevesi olan 'Kesintisiz Devrim 1-2-3' Broşürleri,
bu yöntemin zengin verilerini bulabildiğimiz bir manifestodur.
Mahir bu broşürde, yöntemi son derece ustaca kullanmıştır.
"Marksizm, son derece büyük bir derinliği olan,
son derece karmaşık bir doktrindir. Marksizm sürekli
olarak, hayatın yeni gerçekleri karşısında derinleşip
zenginleşen, kendi kendini aşan bir doktrindir. Marksizmde
esas olan lafızlar değil, muhtevadır.
Marksizmde değişmeyen tek şey, Lenin'in deyişiyle; onun
yaşayan ruhu olan diyalektik metoddur. Diyalektiğin
en önemli iki unsuru olan zaman ve mekan kavramları
dikkate alınmazsa, Marks ve Engels'e göre Lenin'in,
Lenin ve Stalin'e göre Mao Tse Tung'un ve Mao'ya göre
emperyalizmin Üçüncü Bunalım Dönemi muzaffer proleter
devrimcilerinin revizyonistliklerinden sözetmek mümkündür."
(B.Yazılar, Sf. 230)
Somut koşulların somut tahlili, bilimsel sosyalizmin
temel yöntemidir. Yöntemde köşe taşıdır. Mevcut verili
koşulların doğru tahlili, analizi, doğru teorik sonuçları
verir. Ve Marksizmin yaşamın gerçekleri ile örtüşmesi
için, bu yöntem sürekli kullanılır. Lenin, "gerçekler
somuttur" derken, bunu ifade etmiştir. Doğal olarak,
Marksizm, herhangi bir konuyu ele alırken, somut olanı
inceler ve soyutlar, onu teorik kurama dönüştürür.
Somuttan soyuta giden bu yönteme en iyi örnek, Marksizmin
teorik köşe taşlarından biri olan, en başta hakkı olan
yeri tutan, Marks'ın 'Kapital' yapıtıdır. Avrupa'da
devrim dalgasının geri çekildiği bir dönemde teorik
çalışmalara yüklenen Marks, zor koşullarda, uzun yılları
kapsayan çalışması ile bu baş yapıtı ortaya çıkarmıştır.
Ve Marks'ın yöntemi, Kapital'de, somuttan soyuta doğru
bir rota izlemiştir. Kapitalizmin en küçük parçasından,
onun hücresinden, metadan, metanın çözümlenmesinden
işe başlamış, kapitalist sistemin temel yasalarını ortaya
koymuştur. Kapitalizmden yola çıkarak, kapitalizm öncesi
toplum biçimlerini açıklamıştır.
Ancak, bütün bunlardan, 'Marksizm için genel olan, her
koşulda özele indirgenebilir' anlamı çıkmaz. Öyle tarihsel
anlar olur ki, çubuk tersine bükülür. Ve yöntem olarak,
soyuttan somuta doğru bir yol izlenir.
Teorik bulanıklığın sınıf mücadelesinin önünü tıkadığı,
sınıf dışı akımların sınıf adına hareket ettiği, düşünce
sisteminin sınıfsal karakterle bütünleşemediği; kısaca,
bir çok açıdan kaosun yaşandığı dönemlerde, yöntem olarak,
soyut olandan başlamak zorunludur.
Lenin'in 'Devlet ve İhtilal' eseri, buna somut bir örnek
teşkil eder. Lenin, proletarya diktatörlüğünü ve sosyalizm
anlayışını devrim sürecinde somutlamak için, Marks ve
Engels'in düşünce evrimini incelemiş, bu zincirin halkalarını
birbirine bağlayarak, devlet ve devrim konusunda evrensel
sonuçlara ulaşmıştır. 'Devlet ve İhtilal', Ekim Devrimi
sonucu doğan toplum ve devlet örgütlenmesinin ana çerçevesini
oluşturmuştur.
Mahir de, teorik keşmekeşliğin egemen olduğu, proletarya
hareketinin siyasal sürece insiyatif koyamadığı, burjuva
ve küçük burjuva sosyalizminin yaygın olduğu bir dönemde,
yöntem açısından çubuğu tersine bükmüştür.
Kesintisiz Devrim broşürlerinde, önce Marks ve Engels'in
devrim anlayışları ele alınmış, Lenin'in devrim anlayışı
ile devam edilip somuta, ülkemizdeki devrim anlayışına
ulaşılmıştır. Kesintisiz Devrim 1-2-3 broşüründeki yöntem
için, "soyuttan somuta doğru bir yöntem izledik"
ifadesini kullanmaktadır.
Daha önce ifade ettiğimiz gibi bu broşürler, 1970 sonlarında
parti kimliğine kavuşan sosyalist hareketin, THKP-C'nin,
bir dizi tartışma ve iç süreç sonrası ortaya çıkan görüşlerinin
kalıba döküldüğü bir broşürdür. Yöntemde izlenen rotayı
açıklayan şu sözler, son derece önemlidir:
"Meseleyi üç kısımda inceledik. Birinci kısım,
Marks, Engels ve Lenin dönemlerinin Marksist devrim
teorisini ihtiva etmektedir.
İkinci kısım; 'İki Taktik' te formüle edilmiş olan Leninist
Kesintisiz Devrim Teorisi'nin bizzat Lenin tarafından
derinleştirilmesini, bu teorinin sömürge ve yarı sömürge
ülkelerin pratiklerine uygulanmasını; Stalin'in yönetimindeki
Komüntern'in ve Mao'nun, Lenin'in bu önerisini ayrı
ayrı yorumlamalarını; 'Kapitalist Olmayan Yol' tezinin
özünü ve Milli Demokratik Devrim Teorisi bölümlerini
ihtiva etmektedir.
Üçüncü kısım ise; emperyalizmin ayırdedeci özelliklerini,
Leninist önerinin yeni şartlar karşısında zenginleşip
derinleşmesini ve yarı sömürge ülkelerin devrim stratejisini,
Küba Devrimi'nin devrimci, revizyonist yorumlarını,
Türkiye Devriminin Yolu bölümlerini kapsamaktadır."
(B.Yazılar, Sf. 231)
'Kesintisiz Devrim-1' in önsözündeki ifadeler bunlardır;
sözkonusu broşürde, yöntem ve plan üzerine bu sözleri
okuyoruz.
Mahir, Marksist Diyalektik yöntemi gerçekten çok usta
kullanır. Onun ideolojik-politik evriminde, bilimsel
cesaret, önemli bir anlam daha kazanır.
Cesaret, özünde bilimseldir. Yönü ileriye dönük olan
toplumsal siyasal gelişmeler, diyalektik yöntemle ayrıştırılır,
yerli yerine konulur. Ve eğer bunun yanısıra, bilimsel
cesaretiniz varsa, beyninizi dogmalara teslim etmemişseniz,
ortaya çıkan olguları doğru tanımlarsınız.
Mahir, sadece doğru yönteme sahip değildir, aynı zamanda
bilimsel cesarete de sahiptir. Kendini dogmalara teslim
etmez ve ortaya çıkan olguları doğru tanımlar. Bu olguları
kavramlaştırır.
'Kesintisiz Devrimler' bu açıdan TDH'de önemli bir yer
tutar. Bundan dolayı, TDH'de çeyrek yüzyıldan fazla
bir zaman diliminde, Mahir ve 'Kesintisiz Devrim'ler
çok fazla tartışılmıştır.
Ayrıca, yöntem üzerine tartışırken; Mahir Çayan Yoldaş'ın
düşünce zincirini, tarihsel evrim içinde ele alıyoruz.
Dolayısıyla, Mahir'in her çalışmasını, tarihsel zincirin
her halkasını, bir tarihsel kronoloji içinde değerlendiriyoruz.
Bu açıdan, zaman zaman tekrarlar zorunlu hale geliyor.
Elbette tekrardan mümkün olduğu kadar kaçınıyoruz. Ama
konunun kapsamı ve özellikleri nedeniyle bundan tümüyle
uzaklaşmak mümkün değildir.
Programatik tezler açısından, yeni, ek bölümler, parti
çizgimizin daha iyi kavranması için kaleme alınmıştır.
Bu yeni bölümler, 'Kesintisiz Devrim 1-2-3' incelenirken,
özgün başlıklar altında ele alınacaktır.
Devrimin tanımı Marks, Engels ve Lenin'in sorunu
ele alışı
Kesintisiz Devrim 1' Broşürü, devrimin tanımı ile
başlar. "Devrimin tanımı" alt bölümünün ilk
sözleri şunlardır:
"Marksist devrim teorisi, hem determinist hem de
volantiristtir. (İradecidir)
Bu ikili yön, diyalektik bir bütün oluşturmaktadır.
Devrimin olabilmesi için maddi bir zeminin varlığı şarttır.
Üretici güçler, devrim için gerekli olan, "belli
olan" seviyede olursa devrim olabilir. Bu anlamda
devrim teorisi, deterministtir. Fakat sadece devrimin
zaferi için üretici güçlerin belli bir seviyede olması,
objektif şartların olgun olması yetmez. Devrimin zaferi
için ihtilalci insiyatif de geçerlidir. Bu anlamda da
marksist devrim teorisi, volantiristtir." (B.Yazılar
233)
Devrim tanımı, 1970'lerde Türkiye Devrimi açısından
bir yandan önemli karmaşayı ifade ederken, bir yandan
da, net bir tanımın zorunluluğu vardır. Yukarıdaki özlü
tanım ise, bu ihtiyacın doğrudan bir yanıtıdır.
Felsefi kavramlarla yapılan bu ünlü tanım, doğrudur.
Marksist devrim teorisinin son derece berrak bir biçimde
ifade edilmesidir.
Devrim, karşı devrimcilerin ya da idealistlerin ileri
sürdüğü gibi, "bir avuç kışkırtıcının" tavırları
sonucu gerçekleşen bir toplumsal eylem değildir. Kendine
özgü yasaları vardır. Devrim gibi bir toplumsal eylemin
olabilmesi için herşeyden önce, mevcut nesnel koşulların
devrim için uygun olması gereklidir. Zorunlu uygunluk
yasası, tüm toplumsal sürecin, bir toplum biçiminden
bir başka toplum biçimine geçişini belirler. Bu yasa,
toplumsal devrimlerin zeminidir.
Toplumsal devrimler, bu yasanın bir sonucu olarak ortaya
çıkarlar. Bunun için, toplumsal ilişkilerin en dinamik,
devrimci öğesi olan üretim güçleri ile o toplumsal biçimi
belirleyen üretim ilişkileri arasındaki çelişkinin,
antogonist bir karakter kazanması gerekir.
Yani bir dönem çelişkili de olsa uyum gösteren üretim
güçleri ile üretim ilişkilerinin; üretim güçlerinin
gelişip belirli bir seviyeye ulaşması ile, o döneme
kadar aralarında var olan göreli uyum, bozulur. Mevcut
üretim ilişkileri, üretici güçlerin önünde bir engel
teşkil eder. Artık, eski üretim ilişkileri, toplumsal
gelişmenin, üretici güçlerin önünde engeldir. Ve toplumsal
süreçte yeni üretim ilişkileri ön plana çıkar.
İşte, bu ilişkiler bütünü, zorunlu uygunluk yasası gereği,
toplumsal devrimlerin maddi koşullarını oluşturur.
Kapitalizm, emperyalist aşamaya ulaşıncaya kadar, serbest
rekabetçi kapitalist dönemde, kapitalist üretim ilişkileri
ile mevcut üretim güçleri, uyumlu bir gelişme göstermişlerdir.
Ancak ortaya çıkan tekelleşme, üretim güçlerinin gelişmesini
engeller, frenler49 ve mevcut üretim güçleri, kendine
uygun üretim ilişkilerini, sosyalist üretim ilişkilerini
talep eder. İşte, toplumsal sürecin önünü açan proletarya
devrimleri, bu koşullarda, emperyalist çağda ortaya
çıkmıştır. Bu, devrimin determinist yönüdür.
Ancak, diğer toplum biçimleri veya üretim biçimleri
gibi, sosyalizm veya sosyalist üretim ilişkileri, kapitalizmin
bağrından, doğrudan üretim ilişkileri olarak çıkmaz.
Önceki üretim ilişkileri, bir önceki toplumun içinden
sonraki toplum biçimine akar.
Örneğin, kapitalist üretim ilişkisi, feodalizmin bağrında
yeni bir üretim ilişkisi olarak doğar, gelişir ve toplumsal
sürece egemen olurken; burada ortaya çıkan politik devrim
sosyal devrimi tamamlarken, bu süreç sosyalizm açısından
tam tersi bir rota izler.
Bundan dolayı, sosyalizm aşamasında, zorunlu uygunluk
yasası, şiddete dayalı bir devrimi tanımlar.
Proletarya ve müttefikleri, önce politik iktidarı ele
geçirir; sosyal dönüşüm, daha ileri bir toplum, bu toplumun
üretim ilişkileri, buna paralel biçimde örgütlenir.
İşte bütün bunlar da, özellikle Leninizmde ifadesini
bulan devrimin öznel yanının, iradeci yanının önemini
ortaya koyar.
Lenin, "her devrimin temel sorunu, iktidardır"
der. Devrimin temel sorunu olan iktidar, devrim için
vazgeçilmez bir öneme sahiptir; iktidarı hedeflemeyen
bir devrim düşünülemez. Ancak, devrimin kendisi, tek
başına iktidar da değildir. Devrim, bu temel sorundan,
iktidar sorunundan yola çıkarak, daha ileri bir toplumun
yaratılmasıdır.
İktidar savaşı, proletaryanın elinde, onun toplumsal
sistemi olan sosyalizmle birlikte ele alınır. İktidar
sorunu, devrimciler için vazgeçilmez bir olgudur. Ama
Marksist olmak, daha ileri bir konumdur. Bu sorunu sosyalizm
ekseninde ele alabilen devrimci, marksisttir.
"Proletaryanın yönetimi ele geçirebilmesi için,
üretim ilişkileri ile üretici güçlerin arasındaki çelişkinin
antagonizma kazanması, son hattına ulaşması gerekmektedir.
Proletarya, daha doğrusu onun öncü müfrezesi, bu zıtlığı
çözümlemek için devrimci sınıfları kendi saflarına çekerek,
ileriye fırlar, karşı tarafın baskı ve cebrini devrimci
şiddet ile bertaraf edip, eski devlet mekanizmasını
parçalayarak, kendi politik hegemonyasını kurarak, kendi
iktidarına uygun alt yapı düzenlemelerine geçerek, sınıfsız
topluma kadar devrimi sürekli kılar." (B. Yazılar,
Sf. 233)
"Marksist devrim anlayışı, sürekli ve kesintisiz
bir ihtilal sürecini öngörmektedir. Devrim, halkın devrimci
girişimiyle, -aşağıdan yukarıya- mevcut devlet cihazının
parçalanarak, politik iktidarın ele geçirilmesi ve bu
iktidar aracılığıyla, -yukarıdan aşağıya- daha ileri
bir üretim düzeninin örgütlenmesidir." (B.Yazılar
Sf, 234)
Devrimin bütünsel tanımı budur...
Bu tanım genel olarak, kapitalizmden sosyalizme geçişin
ve Leninist sürekli devrimin tanımıdır. Ve bu tanımda
iki tane dipnot vardır. Birinci dipnot: "Devrim
kavramı, burada proletarya devrimi veya proletaryanın
hegemonyasında demokratik devrim anlamında kullanılmaktadır"
şeklindedir. İkinci dipnot da ise denir ki: "Sosyalist
devrimde, proletarya diktatoryasını, demokratik devrimde
ise, halk diktatoryasını kurar." (BY, Sf. 233)
Bu iki dipnot, bize; DHD'nin zorunlu bir durak olduğu
ülkeleri de içine alan, bu devrimi de içeren bir tanımlamayı
verir ve doğrudur. Proletaryanın hegemonyasındaki bir
DHD, yine aynı işlevi yerine getirir. Yani mevcut devlet
mekanizmasını parçalar, proletaryanın hegemonyasında
halk iktidarı kurulur ve bu halk iktidarı daha ileri
bir toplumu, önü sosyalizme açık bir toplumu örgütler.
Daha ilk gününden itibaren bunun savaşımını verir.
Bu tanımlama, DHD'ni sosyalist devrime bağlar ve devrimi
sürekli kılar.
Şimdi düşünelim... Eğer proletarya devrimciliği her
koşulda sosyalist devrimi savunmak değilse, ki değildir;
bu durumda, Lenin'in değil Troçki'nin proletarya devrimcisi
olması gerekir.
Yukarıdaki tanımlama, devrimci demokrasiden tümden kopuşun
resmidir. Çeyrek asır sonra, Mahir'i bütün gelişmelere
ve O'nun tezlerinin yaşam içinde böylesine somut biçimde
kanıtlanmasına rağmen anlamayanların ve büyük bir iftira
kampanyası ile, Mahir'e ve parti çizgimize "devrimci
demokrasi" yaftası asanların, bir çeyrek yüzyıla
daha gereksinimleri olduğu açıktır.
Mahir, 'Tekel Öncesi Marksizmde Devrim Teorisi' nin
ana bölümünde (Sf 235 ile 236), Marks ve Engels'in devrim
sorununu nasıl ele aldığının son derece doğru bir özetini
verir.
Burada herşeyden önce, Marks ve Engels'in birbirine
karışan kavramlarını ayrıştırır, tam bir netliğe kavuşturur.
Devrim yapmanın doğru yorumlanması için zorunlu olan
'devrimci bunalımı', bütünsel bir biçimde ele alır;
bunu kapitalizmin devrevi bunalımlarından ayırır. Sürekli
bunalım ile sürekli devrim arasındaki bağı açığa çıkarır
ve özellikle 1847- 1848 devrimlerinde Almanya örneğinden
yola çıkarak, Marksist Kesintisiz Devrim teorisinin
temellerini açıklar. Her cümlesi Marksist Devrim Teorisi
açısından önemli olan bu anlayışı şöyle özetler:
"Dikkat edilecek olursa, Marks ve Engels'in sürekli
devrim teorisi, dört ana unsuru ihtiva etmektedir:
1) Sürekli Devrim Teorisi, sürekli buhranlar teorisinin
bir sonucudur. (Sürekli buhran, kesintisiz buhran değildir.
Bu, kapitalizmin öldürücü buhranının zaman zaman kesilmesi,
fakat yok olmaması demektir. Bir başka deyişle, kapitalizmin
ölüm döşeğine girmesi, zaman zaman komadan çıkması,
düzelmesi, ama döşekten kalkamamasıdır. )
2) Sürekli Devrim Teorisi; Avrupa Devriminin yakın olması
düşüncesine dayanır.
3) Sürekli Devrim Teorisi, o zamana kadar burjuvazinin
ordusu sayılan köylülerin, proletaryanın ordusunu teşkil
etmesi düşüncesine dayanır. Bu teori, geniş köylü yığınlarının
feodalizme karşı kanalize edilmesini öngörür. Bir başka
deyişle Sürekli Devrim Teorisi, köylülerin devrimci
potansiyelinin Marksist analizidir.
4) Marks ve Engels'in Sürekli Devrim Teorisi, Almanya'daki
gecikmiş burjuva devrimine proletaryanın önderlik etmesini
ve bu proletaryanın, Avrupa proletaryasının -özellikle
Fransız proletaryasının- yardımıyla, durmaksızın, sosyalist
devrime yönelmesi düşüncesine dayanır. " (BY, Sf.
248-249)
Marks ve Engels'in 1848-50 devrimler döneminin sonuçlarına
ilişkin önemli saptamaları, uzun yıllar bir yana atıldı.
2. Enternasyonal Partileri, Marks ve Engels'in bir istisna
olarak ele aldığı, İngiltere ve Amerika için bürokrasi
ve militarizmin zayıf olmasından ve özellikle İngiltere'de
güçlü bir proletaryanın varlığından kaynaklı, "barışçıl
geçiş" tezini kural haline getirdi.
Böylece, devrim için çok ileri bir potansiyele sahip
Avrupa proletaryası, devrimci önderlikten yoksun kaldı,
2. Enternasyonal'in "reform için" barışçıl
mücadele tezleriyle, kapitalizmin saldırıları karşısında
"en az direnme" politikası tavrı ile düzen
sınırları içine çekildi...
Lenin, Marks ve Engels'in, Marksist devrim teorisini
iyi kavradı. Marks ve Engels'in, son yıllarında Rusya
Proletaryası için ileri sürdüğü görüşlere dayanarak
onu geliştirdi.
Lenin, 20. Yüzyıl'ın başında, 1900'lü yıllarda, kendi
düşünce sistemini kurmaya başladı. Ve 2. Enternasyonal
partilerine, onların revizyonist tezlerine karşı çıktı.
Tarihin bir döneminde, özellikle Alman proletaryasının
oynadığı önderlik rolünün, emperyalist dönemde, en zayıf
halka olan Rusya'da, Rus proletaryasının eline geçtiğini
gördü. Ve yüzyılın başından itibaren Marksist devrim
teorisini geliştirdi. 2. Enternasyonal'in ünlü revizyonist
"üretici güçler teorisi" ile hesaplaştı.
Lenin, dönemin, emperyalist çağın temel niteliklerini
kavrayarak, sistemin zayıf halkasından koparılmasını
ileri sürer. Barışçıl mücadele ile, "barışçıl geçiş"
teorilerine prim vermez, yeni toplumun şiddet yolu ile
kurulacağı ve özellikle de bunda proletaryanın mücadelesinin
önemli olduğunu, köylülüğe proletaryanın önderlik edeceğini
belirtir. Emperyalist çağda, bu çağın temel özelliklerini,
özellikle de eşitsiz ve dengesiz gelişim yasasını keşfeder;
devrim teorisini bunun üzerine inşa eder.
EMPERYALİST DÖNEM MARKSİZMİNİN DEVRİM TEORİSİ bölümü
(Sf. 257 ile 287), bu açıdan önemli bir incelemedir,
analizdir.
1971 Nisan ayında yayınlanan Kesintisiz Devrim 1, Marksist
devrim teorisinin evrimi ve köşe taşları açısından,
her dönem başvuracağımız bir yapıttır, bu açıdan da
TDH'ne önemli bir katkıdır. Devrim için savaşan her
proleter devrimcinin bu broşürü özümlemesi gereklidir.
Ve Mahir, 1905 BDD öncesi, Leninist devrim perspektifini
bir kez daha özetler:
"Bu perspektifin ayırdedici özelliklerini şu şekilde
özetleyebiliriz::
1) Leninist Kesintisiz Devrim Teorisi, kapitalizmin
can çekişme döneminin devrim teorisidir. Bu teori, sadece
kapitalizmin genel bunalımının başlangıcındaki Çarlık
Rusyası için değil, emperyalist kapitalist sürecin içine
girmiş, dolayısıyla sömürge ve yarı sömürge olan bütün
ülkeler için geçerlidir.
2) Leninist Sürekli Devrim Teorisi, Marks'ın sürekli
devrim teorisinden daha da ileride köylülerin potansiyelinin
devrime kanalize edilmesine dayanır. Bu teoriye göre,
köylü ordusuna, emperyalist dönemde proletarya kumanda
edebilir. Ve devrimi kesintisiz kılmak isteyen proletaryanın
görevi, bu orduya kumanda etmektir.
3) Çarlık Rusyası gibi bir ülkede burjuva demokratik
devrimin sosyalist devrime dönüştürülebilmesi için,
iktidara gelmiş olan Avrupa proletaryasının yardımı
şarttır." (BY,Sf. 269)
1905 BDD sürecinde, Leninist devrim teorisinden habersiz
olanlar, bu üçüncü maddeye 'Troçkizm' diyebilirler.
Keza Troçkizm, sürekli devrim tezini oluştururken, BDD
tezini ve köylülüğün devrimci potansiyelini atlar ve
sosyalist devrim için Avrupa proletaryasının iktidarını
şart koşar. Ekim Devrimi ve tek ülkede sosyalizm gerçeği
ise, bu tezi çürütür.
Şabloncu-mekaniklerin tersine, Lenin, 1905 döneminde,
döneminin ve coğrafyasının devrim tezlerini savunmuştur.
Mahir de, Lenin'in ileri sürdüğü tezleri, döneminin
ve coğrafyasının özlü formülasyonları haline getirmiştir.
Burjuva demokratik devrim ve üç makale
Herşeyden önce 1905 Burjuva Demokratik Devrimi,
"burjuva içeriğinden" bağımsız olarak, Lenin'in
tanımıyla, "mücadele araçları itibarıyla proleter"
bir devrimdir. Devrimin "mücadele araçları itibarıyla
proleter" olması özelliği, 1905 devriminin yanısıra,
1917 Şubat Devrimi'nin ve 1917 Ekim Sosyalist Devrimi'nin
temel özelliğidir.
1905 Devrimi, yükselen kitle mücadelesinin kendiliğinden
bir karakter gösterdiği, Bolşeviklerin, kitle hareketinin
oldukça gerisinde olduğu koşullarda doğmuştur.
Papaz Gapon önderliğinde, son derece geri taleplerin
ileri sürüldüğü ve bu yürüyüşün kanla bastırıldığı bir
ortamda başlamıştır. Rusya'da, 1890-1905 döneminde,
devrimin eğitici özelliğine paralel olarak, bünyesinde
taşıdığı potansiyel açığa çıkmış, ekonomik ve politik
karakterli grevler yaygınlaşmıştır. Lenin, "devrim
sırasında ekonomik ve politik grevlerin içiçe geçmesi
son derece ilginçti" ve "Rus Devrimi dünya
tarihinde, politik kitle grevinin korkunç büyük rol
oynadığı ilk -elbette son olmayacak- büyük devrimidir."
(Seçme Eserler C-3, Sf, 17) derken, tam da bu gerçeği
ifade etmektedir.
Lenin'in ifadesi ile, 1905 Devrimi'nden önce, Rusya'da
devrimci partiler, bir avuç insandan oluşuyordu. Yurt
dışında basılan, ayda bir çıkan birkaç dergi ve bunun
etrafında şekillenen, sayısı ancak yüzlerle ifade edilen
yerel sempatizanlar vardı. Ancak, bütün bunların, "devrimin
dingin süreçlerinde ve siyasal gelişme döneminde inanılmaz
görünen bir hız ve derinlikte insanları eğittiği, tartışma
götürmez bir gerçektir. Ve asıl önemli olan, devrimin,
yalnızca önderleri değil, aynı zamanda yığınları da
eğitmesidir." (İki Taktik, Sf.8)
Bundan dolayı, esas olarak kendiliğinden bir karaktere
sahip olan 1905 devrim fırtınası, kısa zamanda tüm toplumu
etkiledi. Atıl olan kesimleri devrime kattı. Son derece
dar bir yapıya sahip olan Bolşevik Parti'nin bu temelde
genişlemesine yol açtı, Lenin'in ifadesi ile, "yüzler
aniden binler oldu, binler ise, iki-üç milyon proleterin
önderi durumuna geldi."
Gelişme sadece şehirlerde ve proletarya sınıfı ile sınırlı
kalmadı. En başta yoksul köylülüğü ve onun bir devamı
olan Çarlık Ordusu'nu etkiledi. Dolayısıyla politik
karakterli ilk köylü hareketi, bu dönemde ortaya çıktı.
Çarlık Ordusu'nda da bir dizi ayaklanma oldu.
Elbette, tüm bunların öncelikle bir toplumsal-sınıfsal
zemini vardır. Bu, açlık, yoksulluk, savaş, ülkeyi bir
halklar hapishanesine dönüş türen sömürgecilik koşulları
ve bütün bunlara karşı yükselen sınıf mücadelesidir.
Kazan kaynamaktadır. Ve bir devrim döneminde, kaynayan
kazan ani bir ateşle taşmaktadır. Nisbeten dingin olan
kitle hareketi, bu dönemde ani sıçramalar yapmaktadır.
"Kitlelerin gerçek eğitimi hiçbir zaman, bizzat
kitlelerin bağımsız politik ve özellikle de devrimci
mücadelesinden ayrı ve onun dışında gerçekleşmez. Sömürülen
sınıfı eğiten, güçlerini ölçmesine olanak sağlayan,
ufkunu genişleten, yeteneklerini geliştiren, onu aydınlatan,
iradesini çelikleştiren, ancak mücadeledir." (Lenin,
S.Eserler-3 Sf. 17)
Kitlelerin doğrudan mücadele içinde eğitilmeleri sonucu
ortaya çıkan gelişmeler, eski örgütlenmelerle yetinilmemesi
ve yeni kitle örgütlerinin yaratılmasına yol açtı.
İşte, Sovyetler veya Konseyler, "Çılgın Yıl"
olarak da tanımlanan 1905 Devrimi'nde doğdu. İşçi, asker,
köylü sovyetleri, bu devrim döneminin, ayaklanma döneminin
bir ürünü olarak ortaya çıktı.
Sovyetler, bir çok kentte, geçici devrimci hükümetin
rolünü üstlendi. Bu anlamda iktidar organları işlevini
gördü. Ancak bu dönemde Sovyetler, sadece iktidar organları
işlevini yerine getirmedi, aynı zamanda, "ayaklanma
organları" rolünü üstlendi. Lenin, "Rus Devrimi'nin
özelliği tam da, sosyal içeriği itibarıyla burjuva demokratik,
mücadele araçları itibarıyla ise proleter bir devrimdir"
derken, son derece haklıdır.
Bu gelişmeler, Çar'ı yeni bir taktik benimsemeye zorladı.
"Buligin Duması", işte bunun bir ifadesi olarak
gündeme geldi. Tamamen, yükselen ve devrimi hedefleyen
kitle mücadelesini boşa çıkarmaya hizmet eden, sınırlı
sayıda insana oy hakkı tanıyan, işlevi yasama olmayan,
istişare ile sınırlı olan "Buligin Duması",
bir danışma meclisidir. İçeriği ve amacı Bolşeviklerce
iyi kavranan bu aldatmaca, "boykot" tavrı
ile geri püskürtüldü.
1905 yılının ilk ayında başlayan ve tüm yıla yayılan,
adım adım büyüyen devrimin doruk noktası, Aralık ayında
gerçekleşen Moskova Ayaklanması'dır. Dokuz gün süren
ve yenilgi ile sonuçlanan bu ayaklanma, engin derslerle
doludur. Lenin, bu dersleri özümledi, geliştirdi ve
insanlığı Ekim Devrimi'ne taşıdı.
1905 Devrimi, yenilgi ile sonuçlandı ama muazzam etkileri
oldu. Lenin'in sözleri ile herşeyden önce Avrupa devriminin
"provası" oldu. Çin, İran ve diğer bazı ülkelerdeki
burjuva demokratik hareketlerine ivme kazandırdı. 2.
Enternasyonal oportünizminin tersine, 'barış' tezleri
ile mücadeleyi engellemeye değil, "Çarlık Hükümeti
ile sınıf bilinçli proletaryanın öncüsü arasında silahlı
bir kati mücadeleye yol açtı." (age, Sf. 27)
1905 Devrimi, halkları "sermayenin boyunduruğundan
ancak şiddetli savaşların ve özellikle de iç savaşların"
kurtarabileceğini gösterdi.
Bu, özet bir tablodur, yeri geldikçe 1905 Devrimi'nin
farklı yanlarını ele alacağız.
Lenin'in elinde gerçek kimliğine kavuşan Marksist-Leninist
Devrim Teorisi'nin, 1905 koşullarında nasıl formüle
edildiğini kavramak için, bu anlamda önemli olan ve
Leninist Devrim Teorisi'nin formüle edildiği üç makaleyi
inceleyelim.
Hemen belirtelim ki, bu dönemin ve devrim anlayışının
zirvesi, "İKİ TAKTİK"tir. Programatik tezler
açısından engin bir yapıt olan "İKİ TAKTİK"
eserini, ayrı bir bölüm olarak ele alacağız.
Şimdi, 1905 sonlarında yazılan sözkonusu diğer üç makaleyi
inceleyelim.
Birinci makale, "DEVRİMİN SAFHALARI, YÖNÜ VE TAKTİKLERİ"dir.
Bu makale, 1905 sonu veya 1906 başlarında yazılmıştır
ve toplam 6 tezden oluşmaktadır. Bu tezlerde Lenin,
Rus Devrimi'nin içinde bulunduğu olası aşamaları ve
geçmekle zorunlu olduğu aşamaları formüle eder.
Bu formüller, daha sonra Lenin tarafından, "RUSYA'NIN
YENİLGİSİ VE DEVRİMCİ KRİZ", "BAZI TEZLER"
ve "DEVRİMİN İKİ ÇİZGİSİ ÜZERİNE" adlı makalelerde
yeniden ele alındı. Bu sözünü ettiğimiz üç makale de
son derece önemlidir.
"DEVRİMİN SAFHALARI, YÖNÜ VE PERSPEKTİFLERİ"
makalesinin 4. tezinde, proletarya ve köylülüğün devrimci
demokratik diktatörlüğünü ele alır. "Köylü ayaklanması
zafer kazanır, çiftlik beylerinin iktidarı kırılır"
denilerek, BDD formüle edilir.
Altıncı tez ise şudur: "Proletarya artık sosyalist
devrimin çıkarları doğrultusunda, demokratik devrimin
kazanımlarının korunması için mücadele eder. Eğer Avrupa'nın
sosyalist proletaryası Rus proletaryasının yanına gelmezse,
bu mücadele tek başına Rus proletaryası için neredeyse
umutsuz bir hale gelecek ve yenilgisi de tıpkı 1849-50
yıllarında Almanya devrimci partisinin yenilgisi gibi
ya da 1871 yılında Fransız Proletaryasının yenilgisi
gibi kaçınılmaz olacaktır." (Seçme Eserler, Cilt-3,
Sf. 126-127)
Anlaşılacağı gibi, burada, içte Rusya'da Burjuva Demokratik
Devrimi' ne yönelme; dışta ise "Rus proletaryası
artı Avrupa Proletaryası ile devrimi örgütlüyor".
"İkinci zafer, Avrupa'da sosyalist devrim olacaktır"
perspektifinde, sosyalist devrimin Avrupa proletaryasının
desteği ile zafere taşınması vardır.
İkinci makale ile, 'SOSYAL-DEMOKRASİNİN KÖYLÜ HAREKETİYLE
İLİŞKİSİ' makalesi ile devam edelim.
Bu makale, 1905 Eylül ayı içinde yazılmıştır ve Bolşeviklerin
partisinin köylü hareketine yaklaşımını, yalın bir biçimde
ele alır.
Herşeyden önce Bolşevik Parti, sınıfın, proletaryanın
partisidir. Onun iradesini temsil e- der. Bundan dolayı
tüm sorunları, demokrasinin tüm sorunlarını, bu sınıfın
bakış açısı ile ele alır. Bolşevikler, Rusya'da köylü
sorununa da bu temelde yaklaşırlar.
Bolşevikler'in bu dönem, köylü ve toprak sorununa yaklaşımı,
"topraklara el konması" ve bunun "devrimci
köylü komitelerine" devredilmesidir. Bir köylü
partisi olan Sosyalist Devrimciler, "toplumsallaştırma"
ve "yeniden paylaşım" ilkesini savunurlar.
Ama Lenin ve Bolşevikler, bu taleplere somut yanıt vermezler.
Hemen belirtelim, Lenin politikada, elini kendi bağlamaz,
"ertesi gün" köylülük katmanlarının sınıfsal
tavır alışlarının ne yönde gelişeceğini bilmek zordur.
Bunu, sadece ve sadece, zaman tayin edebilir.
"Gerçekten de, küçük burjuva sosyal devrimcilerden
farklı olarak bizim için bugün ağırlık noktası, köylü
ayaklanmalarının devrimci demokratik yanı ve kır proletaryasının
bir sınıf partisi içinde ayrı örgütlenmesidir. Bugün
sorunun özü "kara paylaşım" ya da ulusallaştırma
projelerinde değil, eski düzenin köylülük tarafından
devrimci tarzda yıkılmasının kavranmasında ve gerçekleşmesinde
yatmaktadır. O nedenle sosyal devrimciler, "toplumsallaşma"
da vb ısrar ediyorlar. Biz ise, Devrimci Köylü Komitelerinde
ısrar ediyoruz. Bunlar olmadan, diyoruz, bütün reformlar
bir hiçtir." (Lenin, Seçme Eserler Sf.136-137)
"Köylü ayaklanmasına her biçimde yardım etmek zorundayız.
Arazilerin zor alımına kadar. Fakat kesinlikle her türlü
küçük burjuva projelere kadar değil... Köylü hareketini
devrimci demokratik olduğu sürece ve ölçüde destekliyoruz.
Gerici, anti-proleter yanı ortaya çıkar çıkmaz, onunla
mücadele etmek için hazırlanıyoruz..." (Lenin age
Sf, 137)
Bolşeviklerin köylülük karşısındaki tavrı, böyle bir
netlik taşır. Bir kez daha vurgularsak: "Kır proletaryasının
bütün durumlarda ve her koşul altında bağımsız örgütlenmesi"
ve "köylü hareketinin devrimci-demokratik içeriğinin
tüm gerici katkılardan temizlenmesi"... (Lenin)
Lenin'in Sosyalist-Devrimcilerin programına mesafeli
yaklaşmasının, yukarıda ifade ettiğimiz somut koşullarla,
yani köylü ayaklanmalarının konumu ile yakın ilgisi
olduğu açıktır. Ama sadece bununla sınırlı değildir,
bu yaklaşımında, kesintisiz devrim anlayışına sahip
olmak da, çok önemli bir yer tutar. Lenin, kitlelerin
yaratıcı gücüne güvenmiştir, mücadeleyi bir okul olarak
ele almıştır. Ve bunu tüm yaşamı boyunca içselleştirmiştir.
Lenin'in tarzı, mücadeleden öğrenmek, ona göre biçimlendirilen
somut taktik programlar benimsemektir.
Dolayısıyla, Lenin, köylü sorununda "yeniden dağılım"la
elini bağlamaz, bunu "devrimci köylü komitelerine"
bırakır. Ayrıca, biliniyor ki, 1917 Ekim Devrimi'nin
hemen ertesinde bu silahı kendi eline almış, proletarya
iktidarı için köylü sınıfının desteğini sağlamıştır.
Bu da, Lenin'in yaratıcılığının ve politik esnekliğinin
en güzel örneklerinden biridir.
Demokratik Devrimin hemen ertesinde, somut koşullar
olabildiğince esnek olmayı gerektirir. Ama aynı zamanda,
demokratik devrimin sosyalist devrime bağlanması, demokratik
devrimin "ertesi günü" sosyalist devrime,
proletaryanın bilinç ve örgütlenme derecesine göre belirlenecek
programlar doğrultusunda sosyalist devrime geçmeyi emreder.
Böylesi koşullarda, pekala "yeniden dağıtım"
değil, kollektif çiftliklerde sosyalist uygulama gündeme
gelebilir.
Lenin, bunu düşünür ve bundan dolayı, toprak sorununu
"Devrimci Köylü Komitelerine" bırakır.
"...çünkü demokratik devrimden sonra derhal, gücümüz
oranında, sınıf bilinçli ve örgütlü proletaryanın gücü
oranında sosyalist devrime geçmeye başlayacağız. Biz,
Kesintisiz Devrimden yanayız. Yarı yolda durmayacağız..."
(age Sf. 138)
Lenin'in bu yaklaşımının, Türkiye Devrimi açısından
son derece öğretici olduğunu düşünüyor ve DHD'de, tarım
programında, bunu önemsiyoruz. Rusya, Çin ve diğer devrimler
ile Türkiye Devriminin karşılaştırılması, bu konuda
bize önemli ipuçları vermektedir.
Üçünçü makale, 'KÜÇÜK BURJUVA SOSYALİZMİ VE PROLETARYA
SOSYALİZMİ' dir.
Lenin bu makaleyi, 1905 Ekimi'nde Narodniklere karşı
kaleme almıştır. Köylülüğün rolü, 1905 Devrimi'nde oldukça
önemlidir. Hatta 1905 Devrimi'nin yenilgisinin en önemli
neden lerinden biri de budur: İşçi-köylü ittifakının
kurulamaması... Narodnikler ve sosyalist devrimciler,
özellikle kırsal alanda etkindirler. Ve bunlar, köylülüğü,
küçük burjuva sosyalizmini temsil ederler.
Narodnikler, geleceğin insanı olarak köylülüğü görür.
Marksistler ise, toplumsal evrimi çok net tanımlar,
kapitalizmin gelişmesinin proletaryayı yarattığını bilir
ve bundan dolayı, geleceğin insanı olarak işçiyi görür.
Narodnikler, köylü hareketine "sosyalist"
nitelik yüklerler ve "köy komünü" ile sosyalizmi
kurmayı hayal ederler. Marksizm ise, bu teze temelden
karşıdır ve "köylü hareketi sosyalist değil, demokratik
bir harekettir" diyerek taşları yerli yerine koyar.
Köylülük, demokratik devrimde zorunlu "refakatçidir".
Ve asla, kapitalizme, meta üretimine, temelden karşı
çıkmaz, feodal kalıntıların tasfiye edilmesini ister.
Bundan dolayı, köylü hareketinin hedefi, "toprak
ve özgürlüktür." (age, Sf. 144) Ve elbette, proletarya,
köylülüğün bu hareketini destekler, onun "toprak
ve özgürlük" talebine karşı çıkmaz, demokratik
devrim sürecinde, onun devrimci enerjisinden yararlanarak,
sosyalizmin koşullarını hazırlar.
Lenin, sözkonusu bu makalesinde, "demokratik"
ve "sosyalist" görevleri şöyle açıklar:
"Sınıf bilinçli işçi, sosyalist mücadele uğruna
demokratik mücadeleyi ya da demokratik mücadele uğruna
sosyalist mücadeleyi unutabilir mi? Hayır! Sınıf bilinçli
işçi kendisine, tam da bir mücadelenin diğeriyle ilişkisini
iyi anladığı için 'sosyal demokrat' demektedir. O, sosyalizme
demokrasi üzerinden, politik örgütler üzerinden gitmekten
başka bir yol olmadığını bilir. O işte bu nedenle nihai
hedefe, sosyalizme ulaşmak için, demokrasinin tam ve
tutarlı biçimde gerçekleşmesini sağlamaya çalışır.
Demokratik mücadeleyle sosyalist mücadelenin koşulları
neden aynı değildir? Çünkü işçilerin bu iki mücadelenin
herbirinde farklı müttefikleri olacaktır. İşçiler demokratik
mücadeleyi, burjuvazinin bir kesimiyle, özellikle de
küçük burjuvaziyle birlikte yürütürler, sosyalist mücadeleyi
ise, burjuvazinin tamamına karşı yürüteceklerdir..."
(age, Sf. 145)
Demokratik devrim ile sosyalist devrim arasındaki en
önemli farklılık, her iki devrime önderlik eden proletaryanın,
müttefiklerinin farklı olmasıdır.
Ve demokrasi mücadelesi okulunda eğitilmeyen proletarya,
kendi öz devrimini, sosyalist devrimi yapamaz. Sosyalist
devrim için, politik özgürlükler zorunlu bir duraktır.
Politik özgürlüklerden, demokrasi mücadelesinden "atlanarak"
sosyalist devrime ulaşılamaz. Bir başka deyişle, proletarya
devrimi "bir vuruşta", demokrasi mücadelesi
atlanarak gerçekleştirilemez. Sosyalist devrime, politik
özgürlükler üzerinden ulaşılır.
İşte, 1905 BDD sürecinde Lenin, kesintisiz devrimi böyle
ele alır. Bu dönemin programatik çerçevesi olan, "İKİ
TAKTİK" bu öngörüler, bu tezler üzerinde şekillenmiştir.(sürecek)
|