Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini
 
Sosyalist Barikat Bütün YAY-SAT Bayileri ve Kitapçılarda

 

İ. İlker Kutman

Kürt Özgürlük Mücadelesi'nin uluslararası bir komployla geriletilmek istenmesine, güçlü bir enternasyonalist tepki göstererek, 17.2.1999 tarihinde Sakarya Cezaevi'nde ateşle buluşan ve şehit düşen MLSPB onur üyesi Serpil Polat; o gece aşağıdaki mektupları bizler için kaleme aldı.
Bunlar, Serpil'in "son mektupları" değil.
Bunlar, Serpil'in hepimize merhabası...
Onun için bu mektupları, O'nun hepimizle tanışma, çağının örnek bir enternasyonalisti olarak, örgütünün örnek bir militanı olarak, tüm dünya halkları ile tanışma mektupları olarak tanımlamak gerekir...
Geleneğimizin ilk ateşle buluşma randevusunda yitirdiğimiz Serpil Polat'ın bu tavrını, onun deyimiyle "anlamamız" için, gerektiğinden çok fazla neden var...
Onu ve onun ateşle buluşmasını, O'nun sözcüklerinden öteye geçerek daha iyi anlatabilmek ise, gerçekten olası değil...
O, kentlerdeki mücadele sürecinde gösterdiği başarılar nedeniyle, aynı zamanda bir enternasyonalist olarak, Kürt yoldaşlarıyla omuz omuza savaşacağı kır gerillacılığı için seçildi. Dönüşünde tutsak düştüğünde sergilediği tavrında da, soylu ve onurlu Parti-Cephe devrimciliğinin militanına yaraşır davranış biçimini, alternatifsiz ve ilkesel direnişi; düşmana teslim olmamayı seçti.
Yine de ateşle dansettiği gecesinde dedi ki: "Hep Parti Cephe çizgisinde yürümek isteğime, örgütsel kimliğimin büyüklüğü yanıt oluyor."
Tarihin gelenekselleşen bir yönü değil midir, bu denli güzel insanlarımızın, veda (ya da merhaba)larının da aynı içtenlik, sevgi, alçakgönüllülük ve coşku yüklü oluşları...
Serpil, yeni kuşağımızın simgesidir.
Serpil, THKP-C çizgisinin en güzel ifadelerinden biridir. Serpil, kendisinin de söylediği gibi; "Mahir'lerin Deniz'lerle buluşmasının", İbrahim'lerin Maltepe savaşçılarıyla buluşmasının, Ernesto'nun Filistinli'lerle buluşmasının, Türk savaşçıların Kürt yoldaşlarıyla, Ermenilerin Elenlerle, sonuç olarak dünya halklarının devrimci kurtuluş çizgisinde buluşmasının simgesidir.
O, "kendimi anlatmanın zamanını ve dilini yakalayamadım" dese de; O'nu, devrimciliğin en temiz duygu ve düşünceleriyle örülmüş kendi sözcükleri, herşeyden çok daha güzel anlatıyor:
"Yoldaşlar;
Sizi sürecin sıcaklığıyla, mevcut eksiksiz tamamlanan özgün durumumuzun gücünde, zafer yürüyüşümüzün coşkusuyla, ateşte selamlamaya hazırlanırken; ses vermeye çalışıyorum. Hepimize, öncü savaşı yürüyüşümüzde dopdolu anlar yaşamayı diliyorum.
Sesim yeterince güçlü değil. Çünkü silahlarımızla dağ doruklarında, gerilla birliklerindeki yerimi alacağım zamanı beklemiyorum. Alanlarda düşmanla göğüs göğüse çarpışmayı, sömürü ve zulüm düzeninin sahiplerini, parababalarını inlerinde titretecek eylemlerde olmayı; sınıfla, fabrikalarda, alanlarda kavga türkülerini çağırmayı, halaya durmayı; Önder Mahir'le yoldaşlığı büyütecek Politikleşmiş Askeri Savaş Stratejisi'ni birlikte hayata geçiren çalışmalar içerisinde olmayı ve daha nice şeyi beklemiyorum.
Kendi içinde çelişik bir durum bu...
Ancak, devrimci önderlere yönelik saldırılara verilen yanıta baktığımızda, tarihimizde Kızıldere'de yaratılan ; devrimci önderlerden Deniz, Yusuf ve Hüseyin yoldaşlara yönelik saldırıya verilen onurlu bir direniş destanını bulmak örnek oluyor.
Aynılaştırmıyorum, buna hakkım yok... Fakat bulunduğum koşullarda düşmanı yakmanın, saldırıya karşılık savaşı kendimde büyütmenin, bir ateşli yolu bu...
Anlayıp kucak açmanızı bekliyorum. Zafere kilitlenmişliğimizde, devrimin sarp ve dolambaçlı yollarını aşarken, DEVRİMCİ KURTULUŞ bayrağını ben de taşımak istiyorum.
Yargılanamaz şafakların kızıllığından bir parça kızıl verin, dağ doruklarından savurun, yaylaların pınar suyundan bir yudum su, sokaklardan çocuk gülüşleri, Cumartesi Anaları'nın sevgi dolu yüreği, yoldaşlığın büyüklüğü, grev çadırlarındaki sınıfın dost sıcaklığından, layık olduğum oranda verin...
Suni dengeyi parçalayan öncü savaşımızın neferi olmak istiyorum.
Hep Parti-Cephe çizgisinde yürümek isteğime, örgütsel kimliğimin büyüklüğü yanıt oluyor.
Marksist Leninist Silahlı Propaganda Birliğine üye adayı olarak, üyeliği hak etmediğime inanıyorum.
Emperyalizmin, Oligarşi'lerin, devrimci önder Abdullah Öcalan şahsında genelde halklara, özelde Kürt halkına yönelik saldırılarını kınıyor, devrimci önder Abdullah Öcalan'ın yargılanamayacağını belirterek, öfkemin büyüklüğünü bedenimdeki alevle düşmana kusmanın hazırlığını tamamlıyorum.
Yoldaşlar, kendimi anlatmanın dilini ve zamanını yakalayamadım. Ancak anlaşılacağıma inancım tamdır. Sizleri ve tüm dostları devrimci onurumla tekrar selamlıyorum.
-Devrimci önderler yargılanamaz!
-PKK Genel Başkanı serbest bırakılsın!
-Kahrolsun Oligarşi, Yaşasın Devrimci Kurtuluş!
-Kahrolsun Emperyalizm!
-Kahrolsun Faşizm, Yaşasın Mücadelemiz!
-Yaşasın Marksist Leninist Silahlı Propaganda Birliği!

Devrimci Selamlar
Serpil Polat"


"17/02/1999
Halklarımıza ve Aileme;
Size uzun yazamayacağım. Umarım bundan dolayı kızmazsınız. Sadece şunu anlatmak istiyorum: Haklı, meşru ve mutlaka zafere ulaşacak olan halk savaşında, Parti-Cepheyle yürümek onuruyla sizleri selamlamak coşkusunu yaşıyorum. Bu onurun coşkusunda, ateşle düşmana öfkemi kusacağım.
Emperyalizmi, Türkiye Oligarşisi'ni, döktüğü kanda boğma savaşını yükseltmek durumundayız. Halklar adına çıkılan yolda, tereddetsüz yürüyüşü yakalama çabasındayım.
Her zaman beraberiz. Bu bir ayrılık değil, aksine buluşmadır. Devrimci iradeyi, Türkiye Oligarşisi'nin DGM'leri, emperyalist güçler yargılayamaz.
Devrimci irade, teslim alınamaz.
Bu gerçeklik doğrultusunda, bulunduğum alanın sınırlılığından kaynaklı saldırı aracı olarak kendini yakma değil, düşmanı yakma aracını kullanıyorum.
Bunu anlayışla karşılayacağınızı umuyorum. Size sevgim çok büyük. Sizinle yoldaş olma isteğime, beni anlayarak karşılık vereceğinize inanıyorum.
Anam ve babamın ellerinden öpüyorum.
Sizi, ateşin ve güneşin sıcaklığıyla selamlayıp kucaklıyorum.
Sakın üzüntü duymayın.
Dedim ya, bu bir ayrılık değil, aksine buluşmadır.
Sizinle buluşmam, çalışan minik bedenlerle, çelik kazanlarıyla Aliağa Petkim'de öldürülen ve daima ölüm tehlikesi yaşayan Petkim işcileriyle, Kürdistan gerillasının iradi kurtuluş savaşıyla, dünya devrimcileri ve devrim şehitleriyle buluşmanın sadece bir durağıdır.
Daha nice kereler buluşacağız. Dağlarda, sokaklarda, çatışmalarda, barikatlarda, son olarak yeni yaşamın, yeni insanın yarattığı zafer türkülerinde buluşulacaktır.
Bedenler ateşe verilecek yerde, savaşın tırmanarak, zafer yürüyüşünün zaferle noktalanmasına adanmalıdır.
PKK'li dostların bu eylemi noktalama isteğiyle kendimi yaktığımı duymalarını istiyorum.
Devrimci dayanışmayı yükseltelim diyerek, hepinizi selamlıyorum.
Devrimler halklaşılarak zafere ulaşır. Devrimci önderlerin rolü önemli ve hayatidir. Devrimci önder Abdullah Öcalan bu bilinçle hareket edecektir, etmelidir. Önderlerin yok edildiği ya da çizgisinden kaydırıldığı durumlarda yeni önderler yaratılmıştır, yaratılacaktır. Yaşam ve savaş, bütünlüğüyle ele alınıp değerlendirilerek yürüyüş devam edecektir.
-Tüm dünya devrimcilerini selamlıyorum!
-Kahrolsun Faşizm, Yaşasın Mücadelemiz!
-Yaşasın Politikleşmiş Askeri Savaş!
-Yaşasın Marksist Leninist Silahlı Propaganda Birliği!
Serpil Polat"


"Can Ablam ve Yeğenlerime;
Abla, az önce çocuklardan mektup aldım. Çok güzel yazmışlar. Diloş'un resmi güzel çıkmış. Onu iki resminde de gülümserken görmek yüreğimi güldürdü. Çocuklara ve kendine iyi bak. Enişteye selam ve sevgilerimi yolluyorum.
Sanıyorum eskisi kadar duygusalsın. Bu çok kötü olmasa da duygularına yön vermeyi, dahası duygularını mantığınla biçimlendirmeyi başardığında; başkalaşır, yüceleşir, daha sevilesi insan olursun. Yani diyeceğim, duygularının seni fazlasıyla yıpratmasına izin verme. Düşünüp, yaşanılanlara, yaşanılacak olanlara anlam vermeye çalış.
Yarınların nasıl ilmek ilmek örüldüğünü görmek, anlamak zorundayız. Gücümüz ve varlığımız oranında çocuklarımızın yarınlarına sahip çıkmak zorundayız.
Bu kavga; bunca çirkinliğe, çirkefliğe son verme, sömürü ve zulmü yok etme kavgası.
Devrimci savaşta üzerine düşeni yerine getirme çabası.
Kızıldere'den bu yana yaratılanları onurluca omuzlayıp ileriye taşıma ve devrim şehitlerinin bıraktığı bayrağı koruyarak, zafer kalesine dikme kavgasının billurlaşması bizimkisi...
Bu doğrultuda sorumluluklarımı yerine getirme coşkusuyla yaşadım.
Sevdim yaşamı.
Yaşamı çocuklarda sevdim.
Tımok (köy adıymış) lu gerillam Helkiz'in gözlerinde, Helkiz'imin 14 yaşın büyüsüyle tetiğe basan parmaklarında sevdim.
Bugün, çocukların yarınları adına bu yaşam sevdasını sonsuzlaştırmanın güzelliğindeyiz.
Güzellikler bizim, yarınlar halkımızın, sınıfın ve bebelerimizin olacak.
Uzun yazamıyorum. Kusura bakma. Tanıdıklara ve komşulara sevgilerimi ilet. Fidan'ın gönderdiği resimdeki şirin aileyi ve kapkara minik bebeyi sevgiyle selamlıyorum. Resim, halklar kaynaşmasını gösteriyor. Bayanın birinde baston vardı. Galiba hasta biri. Geçmiş olsun diyorum. Anam, babam, kızlar, Zeynep, Aynur ve herkese selam söyle.
Sevgilerimle.
Serpil"


"Sevgili Fidan;
Biliyorum kısa yazdığım için kızacaksın. Ancak inan başka işler arasında zaman çalarak sana sevgimi ifade edebilmek için yazıyorum. Mektubunu beğendim. Gençlik ve görevleri üzerine seninle birebir tartışamasam da, anlatabildiğimi düşünüyorum. Gençlik demişken, sen ne kadar büyümüşsün öyle. Oysa ben seni daha çocuk sanıyordum. Eee ne yaparsın, bazen böyle iyi gözlemci olamadığımı da görüyorum işte...
Can Roşem, Kör mühendisim Çürem; kendine, kardeşlerine ve arkadaşlarına iyi bak.
Yönünü adalara, Adalılara çevir ve şafaklara el salla.
Şafak vakti güneş kızıllığına gülümse. Seni hep seven ve sevecek olan teyzen.

Figen'imiz;
Asi ve deli yüreklim.
Gene güzel ve tanıdık sözcüklerinle sesini duydum. Söylediğin türküler geldi aklıma. Büyüyüp de, onyedine geldiğinde, acılar ve işkenceler almaman için çıktık patikalara.
Sarp yamaçlı yollardan geçmek düşerse sana, başın dik, sesin orman gibi gür olsun. Büyük şeyler iste hep. Hata yapmaktan korkma. Arkadaşlarını çok sev. Parklarda doyasıya oyna.
Seninle geçmişte oynadığım bir oyunu oynamak istiyorum. Bıre oyunu. İstersen anlatayım. Bu, taktik geliştiren bir savaş oyunu. Bir çubuğu yere dikiyoruz. Eşit sayıda iki grup oluşturuyoruz. 1. grup dikili çubuğu kapmaya çalışırken, diğer grup onu koruyor. Çubuğu koruyan grup savunma, almaya çalışan saldırı grubu. Savunmadakiler de atak yapıp saldırabiliyor. İki grup da birbirilerini yakalayarak ya da karşı gruptan iki kişinin arasından geçerek rakip sayısını azaltmaya çalışıyor. Saldırı, dikili çubuğu kaparsa zafer onun. Ancak savunma eğer taktik geliştirirse, diğer grup üyelerini ekarte ederek zaferi de elde edebilir. Oyunu ayrıntılandıramadım. İstersen bilenlerden öğrenip oynarsın. Zevkli bir oyundur. Dilan'a, Deniz'e yazacağım için burada bitiriyorum. Seni olanca sevgimle kucaklayıp öpüyorum.

Dilan ve Deniz;
Çizdiğiniz resimler çok güzeldi. Çok sevindim. Daha güzellerini çizerseniz bize gene gönderin. Dilan, ben de seni çok özledim. Gelmemi istiyorsun ama ben zaten yanındayım. Gelinlikli resmin çok güzel çıkmıştı. Seni yanımda buldum. Hiç ağlamıyordun biliyor musun. Sakın ağlama. Ablalarını üzme. Deniz'e iyi bak. Deniz, sen de oradaki çocuklarla iyi anlaş. Onlar seni seviyor. Sen de onları sev. Resimdeki kara bebeği de benim yerime öp.
Yazamadıklarım, anlatamadıklarım anlatılacaktır.
Hepinizi seviyorum. Kendinize iyi bakın.
Devrimci selamlar
Serpil"

"....... heval
Bu aceleyle yazılmış notlarımı korumanı ve yerlerine ulaştırmanı istiyorum. Yoldaşım Hasan Şensoy şahsında tüm yoldaşlara sevgilerimi ilet. Sizi sevdim ve de seviyorum. Annenin ellerinden öpüyorum. Güler kızımıza, tüm koğuş ahalisine iyi bakın.
Zindan direnişlerinde sizlerleyim.
18'deki dostları benim yerime kucakla. Kamile, Müslüm, S.Ali ve adlarını sıralamaya zaman bulamadığım tüm dostlarımı kucaklıyor, başarılar diliyorum.
Dışarda görme özürlü bir abim var. O'nu unutmadığımı bilmesini istiyorum. Bu tavrımı anlayacağını umuyorum.
Devrimci selamlar
Serpil
Saat:4:20

Not: Kardeşlerime üzülmemeleri ve yürüyüşü güçlendirmeleri mesajını veriyorum."


 

 

 

 

 

sbarikat@hotmail.com
barikat@barikat-lar.de
Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Çakırağa Mah. Abdüllatif Paşa Sk. 4/5 Aksaray-İstanbul
Telefon/Faks: (0212) 632 23 19
Adana Büro: Ali Münüf Cad. Büyük Adana İş Hanı Kat: 4/29 Adana
Tel-Fax: 0322 352 17 92