Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini
 
Sosyalist Barikat Bütün YAY-SAT Bayileri ve Kitapçılarda

 

Nazım Balkaner


Yazılı ve görsel yayını 'öylesine' izleyen insanların kafasında; verilerden, verilerin ardındaki gerçeklerden çok, bir soyutlama, bir izlenim, yayının kalitesizliği durumunda da, bir tortu kalır.
Bizim gibi; medyanın da kişiliksizleştiği, uşaklaştığı, mafyalaştığı, teröristleştiği bir ülkede; insanlar, televizyonlarının karşısında geçirdiği saatler sonucunda (ki ne yazık ki, bilinç düzeyi düştükçe TV izleme oranı yükselmektedir); bağıran, çağıran, küfreden, saçmalayan, saçını başını yolan, dil bilmeyen Reha Muhtar'lardan, Sadettin Teksoy'lardan sonra, gerçeğin imajı ile değil, verilmek istenenin kaba ve anlamsız bir tortusuyla, yatağına yönelir. Zaten gazete-dergi okumak alışkanlığı ve olanağı da yoktur. Kaldı ki okusa bile, onun ilk elde edineceği yazılı basın da, TV'leri ellerinde bulunduran aynı holdinglerin tefrikalarındır.
Bu insanlarımıza sorunuz: Uzun süreden beri üzerinde büyük kıyametler koparılan, neredeyse devlet politikamızın belkemiği, ülkemizin geleceği, kurtuluşu yapılan "Bakü Ceyhan Petrol Boru Hattı'na ilişkin ne düşünüyorsunuz?" deyin.
Biz denedik. Memleket meseleriyle biraz "ilgili" olanlar bu konuda "bilgili" (!) kuşkusuz. Haberlerin % 90'ını teşkil eden göbek-bacak faslıyla donanmış bir "imaj" ile yatağına gidenler ise, sadece "ha, duymuştum" türünden sözler edebilmekte. "Daha açılmadı mı?" diye soranlar dahi olabilmekte. Meselenin Demirel'in mi, yoksa Çiller'in mi kararlılığıyla sonuca bağlandığını tartışanlar, Yılmaz'ın aktif ve namuslu politikasıyla sonuçlandığını hararetle savunanlar da olabilmekte...
Diğer kesimin, yani memleket meseleriyle "ilgili ve bilgili" insanlarımızın, Bakü-Ceyhan konusuyla ilgili "tortuları" ise, şöyle sentezlenip özetlenebilir: "Bu hat, çok yakında açılacaktır. Türk devleti bu konuda çok çaba harcamıştır. Uzun zamandan beri bu boru hattının ülkemizden geçmesi için çalışılmaktadır. Çünkü böyle olursa, ülkemizin bu işten çok faydası olacaktır. Artık işin sonuna gelinmiştir. Zaten Aliyev bizi çok sevmektedir. Kısa zaman sonra borudan petrol akmaya başlayacaktır."
Oligarşi'nin benzer konulardaki politikası, daha doğrusu genel olarak yönetme politikasının temellerinden biri budur: Bir kaşık suda fırtınalar koparmak, gerçeği "ters yüz etmek", "pireyi deve yapmak" ve bütün bunları halka "nurlu ufukların, müreffeh Türkiye'nin hedefleri" olarak göstermek... İnsan, deve yapmak için hiç değilse bir pire arar. Bizimkiler, çoğu kez orijininde pirenin dahi olmadığı develerle halkın önüne çıkarlar ve onu yanıltırlar, uyuturlar... Bir kez daha, bir kez daha...Hergün, bıkıp usanmadan. Birer yalan makinası gibi. Bu aşağılık sömürü ve işkence düzeninin mekanizmasının birer yalan palyaçosu olarak...
Birçok şeyi açıklamak için bazen bir örnekten yola çıkmak, yeterli olabiliyor. Ve işte şu çok yakında sonuçlanacak ve içinden akacak binlerce ton petrolle ülkemize ekonomik ve siyasal güç kazandıracak olan (!?) "Bakü-Ceyhan Petrol Boru" hattı öyküsünün içyüzü:
Bilindiği gibi, uzun zamandır, Oligarşi'nin Kafkaslar politikasının ilk sıralarında, "Bakü-Ceyhan Petrol Boru" Hattı var. Peki, kabaca, "orada, yani bu hatta petrol akıtacak olan, daha doğrusu petrol akıtması varsayılan Azerbeycan'da, bu kadar petrol yok" dersek, ne düşünürsünüz? Kuşkusuz böylesine büyük bir yaygaradan sonra, bir komünist iftirası ve fıkrası deyip geçersiniz. Çünkü, haklı olarak en azından belleğiniz isyan eder. O bellek, uzun zamandır, bu muhteşem hat devreye girdiğinde, ülkemizin neler kazanacağına dair söylemlerle doldurulmuştur.
Öte yandan, bu hattın döşenmesi için henüz kağıt üzerinde bile en ufak bir anlaşma yapılmamıştır. Konu, bu ölçüler içinde bile bir somutluk kazanmamıştır. Fiziki yanına gelince; Hazar Denizi'nin Azerbeycan tarafından kalan bölgesindeki petrol rezervleri miktarı, dünyanın 'çok özel bilgi merkezleri' dışında, kesin olarak bilinmiyor. Bilinenler ise, fazlaca petrol bulunmadığına ilişkin...
Bazı petrol şirketleri, varsayımlardan ve/veya birtakım politik taktiklerden hareketle, oralarda 'petrol arıyorlar'... Nitekim, bugün uzaydan tespit edilen (ki bu veriler sadece Pentagon'un elindedir) petrol yatakları gerçekliğinin, farklı dönemlerde, politik gerekliliklere bağlı olarak farklı farklı açıklanan sonuçlarına rağmen, oralarda petrol arayışları sürdürülüyor. Yıllar süren aramalardan sonra, birçok yatağın boş çıktığı açıklanıyor.
Varsayalım ki bu hat gerçekleştirildi. Peki içinden geçecek petrol bulunabilecek mi? En azından maliyeti karşılamak için, buradan geçecek miktarın en az 20 milyon ton olması gerekiyor. Ne var ki, Azerbeycan'ın bugünkü petrol üretimi, ancak 2,5 milyon ton ve bunun arttırılmasının koşulları, olağanüstü bir durum olmaz, "allah yardım etmezse", yok!..
New York Times Gazetesi, Amerikan petrol şirketlerinin artık Bakü-Ceyhan projesinin hazırlık aşaması aramalarından vazgeçeceklerini yazdı. Bugün Azerbeycan petrollerinin % 60'ı, Amerikan ve İngiliz şirketlerinin ellerindedir. Ve emperyalizmin bu uluslararası şirketlerinin, bir ülkede bir sektöre sahip olma oranları, o sektörün geleceği hakında önemli bir veridir. % 60 oranı ise, elde tutulmak istenen, belirleyiciliğine sahip olunmak istenen, ama en azından orta vadede çok ciddi bir ekonomik gelecek beklenmeyen işler için geçerli bir rakamdır. Bu oranlar, duruma göre; % 70, 90, hatta 99 gibi rakamlara kadar yükselir ve o sektörün, emperyalizm açısından beklentilerini ifade eder.
Bugün Azerbeycan'da denilmektedir ki:
"Parayı veren, boruyu döşer."
Ve bu aşamada Kafkaslarda emperyalizmin yeni bir petrol yoluna ihtiyacı yoktur. Eğer ihtiyaçları olsaydı, özellikle Türkiye Oligarşisi'nin bu denli çırpınması karşısında, kendileri için uygun bir anlaşma çoktan gerçekleştirilmiş olurdu. Ayrıca bilinmektedir ki, dünyada petrol fiyatları, bir düşüş trendi içindedir. Bakü-Ceyhan'ın gündeme geldiği günlerde petrolün varili, ortalama 20 dolardı. Bugün, 10 dolar...
Bu gelişme karşısında Suudi Arabistan, ülkesindeki petrol kuyularının bir bölümünü özelleştirme kararı aldı. Şimdi emperyalizm, buradan, kendi şirketlerine dolaysız akacak dolarları hesaplıyor. Ayrıca, petrolün Uzakdoğu'ya transferi, önemli bir alan olarak önlerinde açılmış durumda. Bu doğrultuda, Hazar-Kazakistan petrol kaynaklarının Çin'e aktarımı için güneyden bin, kuzeyden üç bin kilometrelik boru hatlarının yapımına karar verilmek üzeredir.
Öte yandan, "Bakü-Ceyhan Hattı gerçekleştirilmezse bu petrolü Boğazlar'dan taşıma fikrini aklınıza bile getirmeyin. Buna kesinlikle izin vermeyeceğiz" diyen Türkiye, aslında şu an Boğazlar'ı petrol trafiğine açmış durumda. Çünkü, Boğazlar'ımızdan, yılda 4500 tanker geçiyor. Birçok ülke, bu konuda kendi kıyıları açısından büyük bir duyarlılıkla yaklaşırken; ABD, 25 yaşını geçmiş tankerleri, kıyısına bile yanaştırmıyor. Türkiye'nin Boğazlar konusundaki sözlerini ise, dalga geçerek geçiştiriyor: "Korkusuz Türklerin büyük korkusu, petrol tankerleri..."
Bu tartışmalara ilişkin olarak, Azerbeycan Petrol Şirketleri Müdür Yardımcısı Refik Abdullayev'in açıklamaları, birçok açıdan önem taşıyor: (Bu sözlerin, üstelik de bir Türk gazeteci -Leyla Tavşanoğlu- ile yapılan röportajda sarfedilmiş olması, ayrıca göz önünde bulundurulmalıdır.)
"Dünyada, Türkiye'de, petrolün sahibinin Azerbeycan olduğunun bilinmesi lazım. Bütün tartışma, Azerbeycan petrolünün ülke dışına naklinden patlak veriyor. "
Abdullayev, petrolün kendilerine ait olduğunu söylüyor ama, bu petrol üzerinde, oranlar açısından, Azerbeycan'dan çok daha fazla paya sahip olan uluslararası petrol tekellerinin bu egemenliğini ya o arada, eski SSCB bireyi olmanın hükümran devlet görevlisi alışkanlığı ile unutuyor ya da bizim Oligarşi'nin bürokratları gibi, riyakar polikanlığa çabuk alışmış... Çünkü, bugün artık Azerbeycan'ın petrol politikalarını, petrol şirketlerinde ağırlıklı hisselere sahip olan uluslararası petrol şirketleri belirliyor.
Abdullayev, sözlerini sürdürüyor: "Onlar, (petrol tekelleri) küçük paylar istemiyorlar. Onların istedikleri, petrolün hepsini götürmek."
Kuşkusuz emperyalizm açısından, bu işi "götürmek" için, Türkiye'den daha uygun bir yatakçı bulabilmek olası değil...
Bu arada, Newyork Times'in yukarıda işaret ettiğimiz haberi üzerine Oligarşi'nin resmi bir numarası Demirel ne dedi: "Suriye ile aramızda gerginlik var. Azerbeycan'da cumhurbaşkanlığı seçimleri yapıldı. Başımız karışık. Batılılar da böyle yazıyorlar."
Abdullayev, boru hattı konusunda Rusya ile, daha tali seçenekler olarak Romanya, Bulgaristan, İtalya ile işbirliğine girmelerinin, maliyet hesaplarını yapıyor ve kendileri açısından en karlı seçeneğin Türkiye olduğunu itiraf ediyor. Kuşkusuz onlar kar-zarar oranlarını, siyasal ilişkiler açısından da hesaplıyorlar.
Fakat Abdullayev'in endişesi başka:
"Biz o hattı destekliyoruz, ama iş ki petrol olsun."
Şu an Azerbeycan'da tam yirmi petrol şirketi sondaj yapıyor. British Petroleum (BP) tekeli, iki ayrı proje üzerinde çalışıyor. Ve yine Azerbeycanlı bürokrat; "şu anda yataklarda ne kadar petrol olduğu bilinmiyor" varsayımının altını özenle çiziyor. Arada diyor ki: "Bu petrol çıkarsa, biz bunu kendi rafinerilerimizde de işleyebiliriz."
"Bugün İran hattı bizim için gerçekçi bir yaklaşım değil... Günün birinde İran'ın kendi tarafından vanayı kapatmayacağı konusunda güvencemiz olamaz. İkincisi, orada Amerikan şirketlerinin de petrol payları olduğu için, İran'ın yeterli petrol çıkarmasına izin vermiyorlar... Hiç kimsede, Bakü-Ceyhan Hattı'nın aleyhinde bir fikir yok. Böyle birşey gerçekçi olmaz. Hesaplar da zaten bunu gösteriyor. Ama bütün mesele, o hattan geçecek petrolün bulunması."
Yani, henüz bulunmayan, bulunamayan petrol için bizim Oligarşi'nin, kopardığı fırtına, evet, gerçekten başlığımızın içeriğindeki gibi: Bir kaşık petroldeki fırtına... Sözkonusu olan, bir gerçekliğin abartılması, bir sanal durum yaratılması ve bununla uluslararası ve ulusal politika yapılması...Olay sadece petrolün bulunmasıyla da bitmiyor; ayrıca, bu petrolün akıtılması için Amerika'nın ve İngiltere'nin onayları gerekiyor. Her an, İran'da yaptıkları gibi, akışın oranlarını düşürebilirler. Kısıtlamalar getirebilirler...
Abdullayev, ufuktaki Bakü-Ceyhan'ın en gerçekçi yorumunu, şu şekilde dillendiriyor: "Bakın, bu boru için 2,5 - 3 milyar dolar para harcanacak. Bu parayı harcadıktan sonra o boruyu boş bırakmak olur mu? Oradan petrol akıtmak lazımdır. Ama biz şimdi o petrol hattının yapımı için kararın çıkarılmasına çalışıyoruz. Bu karar çıkarsa biz de, AIOC'deki ( Azerbeycan Uluslararası Petrol Şirketi) yabancı petrol şirketlerinin üretimi arttırmalarını özendiririz. "
Bu tümcelerde bir çok gerçek gizli ve bunları anlamak hiç de zor değil. Bakü-Ceyhan Projesinin onaylanması ve bu yönde uluslararası bazı anlaşmaların imzalanması, Azerbeycan'da çeşitli sondajlara rağmen petrol çıkarmamakta adeta direnen şirketlerin petrol çıkarmak için özendirilmesini beraberinde getirecektir. Neden? Çünkü bu şirketlere, milyonlarca dolar kredi akmaya başlayacaktır. Bu kredilerin Ortadoğu ve Kafkas halklarının cebinden çıkarılması için, emperyalizm bir program uygulamaya başlamıştır bile... Bunu, biraz sonra yine aynı bürokratın açıklamalarında göreceğiz:
"Şu anda boru hattı yok. Ancak boru hattı olursa, petrol arama çalışmalarında hevese gelirler. Bunların ikisi de paralel gitmelidir. Yani bir yandan petrol üretiminin artması, bir yandan da petrol boru hattının çekilmesi kararının alınması.
Bürokrat, tam da bu noktada, bizimkilerin bu konuda yarattıkları garip havaya ve konuyu Kafkaslar politikalarının odağına oturtmalarına, kapalı kapılar ardında Aliyev'i bu konuda sıkıştırmalarına, zaman zaman tehdit etmelerine ve verdikleri desteği bu konuya endekslemelerine diplomatik bir dille çatıyor:
"Ama bana sorarsanız, Bakü-Ceyhan'ı, Azerbeycan -Türkiye ilişkilerinde bayrak haline getirmek, ilişkileri sadece buna odaklamak, hiç de doğru değildir. Türkiye ile Azerbeycan'ı birbirine bağlayan binlerce boru var. Sadece Bakü-Ceyhan'la, Azerbeycan ve Türkiye birbirine bağlanacaksa, o zaman kardeşlik nerede kalır? Bizi birbirimize bağlayan pek çok neden var. Ama Bakü-Ceyhan olmazsa Azerbeycan'la ilişkiler bozulur gibi bir düşünce, dostluk ve kardeşliğe sığmaz.
Azerbeycan Suudi Arabistan değil. Azerbeycan'ın petrol rezervleri 50-60 milyar ton değil. Bizde sadece 4 milyon ton karbonhidrojen bulunuyor.
Bunun içinde gaz, petrol, benzin var. Bakın, 70 yıl içinde Azerbeycan'dan 1.3 milyar ton petrol çıkarıldı. Allah yüzümüze güldü de, yeniden petrol üretebiliyoruz... Bakü-Ceyhan'ı siyasi bir malzeme olarak kullanmak, doğru birşey değil bana göre.
Parayı hiç kimse kara gözlerimize aşık olup vermiyor. O parayı, ya petrol için ya da kredi olarak verecekler. O krediyi de ya parayla ya da petrolle ödeyeceksiniz. Azerbeycan'ın petrolden başka neyi var ki. Biz bu ödemeleri petrolle yaparsak, bize ne kalacak? Türkiye bunu anlamalıdır. O nedenle bu boru hattını siyasi malzeme olarak kullanmak yanlış. Biz herşeyi ölçüp biçeceğiz."
Bu arada biliyorsunuz konuya en somut müdahaleyi James Bond yaptı ve bu büyük petrol davasını film yapmak üzere kolları sıvadı.
Kasım ayı içinde İstanbul'da ve Bakü'de yapılan çeşitli toplantılar, boru hattının geleceğini belirleyecek gibi gözüktü. Daha doğrusu, belirlenmesine çalışılan gerçek konular somutlaştırılacaktı. Türkiye'nin bu taşın altına elini koyarak, milyonlarca dolar daha borçlanması sağlanmalıydı. İşin özü budur.
Aliyev, her gelişinde "ikramda bulunun" deyip durmaktadır. Bizimkiler, kuşkusuz ikramda bulunacaklardır. Nasılsa para onların cebinden çıkmıyor, bu ülkenin çocuklarının geleceğinden çalacakları ile, yapay da olsa, siyasi prim yapıyorlar, o kadar.
Bakü-Ceyhan denklemi, budur...



 

 

 

 

 

sbarikat@hotmail.com
barikat@barikat-lar.de
Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Çakırağa Mah. Abdüllatif Paşa Sk. 4/5 Aksaray-İstanbul
Telefon/Faks: (0212) 632 23 19
Adana Büro: Ali Münüf Cad. Büyük Adana İş Hanı Kat: 4/29 Adana
Tel-Fax: 0322 352 17 92