Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini
 
Sosyalist Barikat Bütün YAY-SAT Bayileri ve Kitapçılarda

 

Defne Ağaoğlu


PKK, 1 Eylül 1998 tarihinde başlayan, koşullu bir ateşkes ilan etti. Bilindiği gibi; savaş, halklar ve halk kurtuluş mücadeleleri için bir amaç değildir; politikanın, düşmanın zorunlu kıldığı koşullardaki sürdürülme tarzıdır. Yaşadığımız çağda, yeni sömürge ülke halklarının, emperyalistlere ve onların yerli işbirlikçilerine yönelik kurtuluş, özgürlük ve sosyalizm için başvurmak zorunda kaldıkları bir yöntemdir.
Çünkü emperyalist sistem, halklara başka hiçbir türlü, yaşama, kimlik kazanma ve özgürleşme şansı tanımamakta; tam tersine, sürekli yoğunlaşan bir ivmeyle, halkları, onların kimliklerini, insan kişiliğini, insanın asgari yaşam koşullarını tüketmektedir. Savaşı, gerçekte emperyalizm savunur ve onun yerel işbirlikçileri, özellikle de savaştan rant ve prestij sağlayan kesimleri savunur ve artık savaşlar, emperyalizmin kendi ülke halklarının fiziki katkısı olmadan, bu kesimler üzerinden yürütülür.
Emperyalizm en fazla, başarılı pilotlarını, burunlarının çok fazla kanaması tehlikesinin olmadığı yerlere, farklı amaçlarla gönderir. Halkların kurtuluş güçleri ise saldırıya, sömürüye, işgale karşı, meşru savunma haklarını kullanırlar. PKK'nin savaşımı ise bir halkın bin yıldır gizil kalan meşru savunma hakkının açığa çıkarılmasından başka birşey değildir.
Onların gerçekten istediği, barıştır. Ama kurtuluşun, özgürlüğün getireceği bir barış. Köleliğin barışı değil!.. Bu ise özelikle çağımızda ve dünyanın yeni dengeleri-dengesizlikleri içinde, ancak ve ancak, çok zorlu ve çok uzun soluklu bir savaşımın sonunda varılabilecek bir amaçtır. Bu noktaya ulaşıldığı zaman gündeme gelen bir ateşkes, stratejik bir ateşkestir ve düşmanın yenilgisinin, halkın kurtuluşunun nesnelleşmesi anlamına gelir.
Öte yandan, bir halk kurtuluş mücadelesinin, sadece doğru politikalar ve ciddi bir savaşımla yürütülmesi yetmez. Yetmemektedir. Mücadele ne kadar uzun sürerse sürsün, gerillanın yanısıra politik alanlardaki açılımlar ne denli güçlü olursa olsun, nihai sonuca doğru sıçramalı bir gelişim elde edilebilmesi için, ülke, bölge ve dünya konjonktüründe de elverişli koşulların oluşması gerekir. Bu durum, savaşan güç ya da güçler açısından, büyük ölçüde volantirist özelliklerin ötesinde bir uygunluk yasasını tanımlar.
Kürdistan Halk Kurtuluş Ordusu gerilllaları, 15 yıldır gerçekten çok zorlu bir savaşım yürütmektedirler. Bu süreçte, TC'nin yanısıra, tüm Ortadoğu dengelerinin en önemli fonksiyonlarından biri olan bu savaş, ne yazık ki dünya dengelerinin en elverişsiz koşullarında yürütülmektedir. Farklı bir dönemde, bu güç ve katılımla, bu destek ve coşkuyla yürütülen bir savaş, çoktan daha farklı aşamalarla kucaklaşmış olabilirdi.
Fakat zeminin bütün elverişsiz ve olumsuz fonksiyonlarına rağmen ayakta kalan ve yürüyen Kürt Ulusal Kurtuluş Mücadelesi, açılım yaratmaya çalıştığı politik alanlarda, dünya ölçeğinde çeşitli güçlerin desteğini alabilmesine rağmen; ne yazık ki, bu savaşın gerçek çeperi olması gereken, gerçek dostu ve destek gücü, müttefik gücü olması gereken Türkiyeli sosyalistlerden ve Türk halkından, nesnel destek alamamaktadır.
Öte yandan bölgede ve dünyada, bu desteği nesnel olarak sunabilecek ve Kürt halkının, sosyalizmin, ulusların kurtuluşunun gözetilmesinden başka bir amaç taşımayan bir sosyalist güç, henüz yoktur. Bu olumsuz dış etken, kuşkusuz Kürdistan Halk Kurtuluş Ordusu mücadelesinin en büyük şanssızlıklarından biridir. Fakat o, kendi şansını, kendi dinamiği ve halkının eşsiz sabrı, katılımı ile yaratmaya çalışmaktadır.
Önümüzdeki süreçler, küreselleşme çıkmazına giren emperyalizmin; ekonomik, siyasal ve sosyal problemlerinin yoğunlaşmasıyla, yeni bir bunalım içinde bocalayacağı dönemlere gebedir. Öte yandan, kapitalizmin ve serbest rekabet ortamının acılarını bizzat yaşayarak gören eski reel sosyalist ülke halklarının bir bölümünün, yeni devinimler yaşayacağı açıktır.
Bu dünya-bölge zemini, PKK'nin uzun soluklu savaşımının dış koşullarının daha olumlu bir zeminde yürütümesini, daha şanslı bir sürece girmesini doğuracaktır.
Öte yandan, gerçek bir Mafya Cumhuriyeti'ne dönüşen TC'nin açmazları, gün geçtikçe büyümektedir. Yönetemez hale gelen, çareyi yeniden ve yeninden seçimde arayan, onu da gerçekleştiremeyecek kadar çözümsüzleşen Mafya Cumhuriyeti, sadece ve sadece şu şansa sahiptir: Onu, bu objektif koşullarda, direkt olarak zorlayacak Türkiye Halk Kurtuluş Parti-Cephesi'nin, Devrimci Kurtuluş güçlerinin savaşımı gerektiği gibi yükseltememesi, Türk halkının devrime ve devrimcilere açık mesafeli duruşu...
Bu durumun esas nedenleri, politikaya ve sosyalizm, devrimci savaş anlayışlarına sahip bir gücün varlığının olmamasında değil, Türk halkının 12 Eylül ve reel sosyalizmin yıkılışı süreçlerinin sonucundaki tavırlarında yatmaktadır. Gerçekte Türk halkı, "tavırsız" değildir. Emperyalizmin ve 12 Eylül politikalarının oluşturduğu bir tavır içindedir: Anti-politiklik!...
Düşmanın bu sonucu yaratmak için uyguladığı politikalarına, sosyalizmin ve sınıflar mücadelesinin, reel sosyalist ülkelerin yıkılmasından sonra içine girdiği bunalıma; devrimcilik, sosyalistlik adına Türkiyeli Sol'un bir kesimi tarafından yapılan ciddi hatalar da eklenince, halkla devrimciler arasında bir kara duvar oluşmuştur. Bu duvarın yıkılması, uzun soluklu ve çok özenli, çok cepheli, çok nitelikli bir sosyalist mücadeleyi zorunlu kılmaktadır. Ne var ki, öte yandan, kürt halkının binlerce şehit vererek yükselttiği, sürdürdüğü bir savaş ve bu savaşa dönük, birleşik güçler olma zorunluluğunun yarattığı ağır basınç vardır.
Devrimci hareketin görevi, bu basıncın yoğunluğu altında ezilmek ya da bu basıncın ileriye itmesiyle yeni yanlışlar yapmak değildir. Doğruyu, koşulların analizinin gerektirdiğini yapmaktır ve bu, mutlaka yapılacaktır...
Son ateştes, PKK'nin ilk kez aldığı br ateşkes kararı değildir. İlk olarak 1993'de ilan edilen ateşkes karşısında, Türkiyeli Sol'un bir kesiminin aldığı garip tavrı yadsımış, bu önemli taktiğin başarılı bir şekilde kulanılabilmesi dileğimizi belirterek, ateşkesin Kürt Halk Kurtuluş Mücadelesi'ne ivme ve yeni açılımlar kazandırabileceğini söylemiştik. Hatırlanacağı üzere, bazı kesimler bunu, bir "teslimiyet" olarak tanımlayacak kadar çizmeyi aşmışlardı. Sanırız, PKK'nin tarzı, Türkiyeli Sol'un, 12 Eylül sonrası aldığı "ricat" kararları ile karıştırılmıştı, bu kararların; "dağılın yoldaşlar" pratiği olarak uygulanmasının yarattığı fobi ile tepki göstermişlerdi.
Oysa PKK'nin taktik ateşkes süreçlerinin, bunların hiçbiriyle en ufak bir ilintisi yoktur. Nitekim son ateşkes kararı da, dünyadaki ve Mafya Cumhuriyeti'ndeki siyasal gelişmeler değerlendirildiğinde, son derece uygun bir zamanlama ile ilan edilmiştir.
Üzerimize düşen görev, bu tavırdan yola çıkarak, TC ve dünyanın daha duyarlı kesimleri üzerinde, "barış" amacının gerçekliğini anlatmaya çalışmaktır. Barış için alanlara çıkmak, barış için vurmak gereklidir. "Halkların Kardeşliği", "Kirli Savaşa Hayır" sloganlarını öne çıkarmak gereklidir.
Rusya Parlementosu, Türk Devleti'ni, PKK'nin ilan ettiği ateşkese olumlu yanıt vermeye çağırmıştır. ABD, Talabani ve Barzani'yi, Washington'da bir araya getirme girişimleri içindedir. Ateşkes kararı karşısında, henüz TC'nin birinci dereceden sözcülerinden yanıt gelmemiştir. Sadece bir Bölge Valisi; Suriye'yi de tehdit eden bir konuşma yaparak, bilinen "teröristlerle masaya oturulmaz" tekerlemesini, son derece ciddiyetsiz bir biçimde söylemiştir. Operasyonlara devam edileceğini bildirmiştir.
Bu kirli savaştan dolayı, Kürt halkı kadar olmasa bile, Türk halkı da büyüt acılar yaşamıştır. Onbinlerce yoksul Türk genci hayatını kaybetmiş, binlercesi sakat kalmıştır. Özellikle "modern" dünya savaşlarının kaçınılmaz karakter özelliği olarak, savaşlarda ölenler de, öldürenler de "bizimkiler" olmaktadır. Askerlik, emekçi halkların çocuklarının işi olduğu için, halk kurtuluş ordularının gerilllaları, ister istemez, emperyalizmin ve yerli işirlikçilerinin denetim ağından kurtulamayan emekçi halk çocukları ile karşıya kalmaktadırlar.
Bugün Türk halkının tepkisizliğinin ve genel tavrının nedenleri arasında, objektif olarak bu durum da vardır. Ateşkes süreçleri, onlara savaşın gerçeklerini anlatmak için, bu yönüyle de önemli avantajlar sunmaktadır ve iyi değerlendirilmelidir. PKK liderliği; "1 Eylül Dünya Barış Günü'nde, PKK resmi olarak şartlı ateşkesi ilan etti. Kürdistan'daki savaş uzadıkça, bunalım derinleşiyor.
Kirli savaş, bütün ipleri elinde tutmasına karşın, hukuk dışı, anti demokratik temelde, muazzam bir baskıyı, savaşı, en kirli yöntemlerle sürdürmesine karşın, büyük bir demokratik arayışı gündeme getirdiği söylemektedir. Bu arayış, devrimci sosyalistlerin emeğiyle ve dinamizmiyle güçlendirilmelidir. PKK'nin bu ateşkesinin de, daha önceki ateşkes süreçlerinde olduğu gibi, yanlış yorumlamalara tabi tutulmaması için, yine PKK liderliğinin şu sözlerini aktarmak gerekiyor: "Onlar, şunu demek istemişlerdir: 'Belli bir işbirlikçiliği kabul edin, biz Kürt haklarında bir açılım yapacağız.' Yani Kürt iradesinin kırılması temelinde. Buna karşın PKK önderliği, 'hayır, irade kırılamaz. İrade, şeref ve onurdur. Özgürlük iradesini kabul etmeniz temelinde, Türkiye'nin bütünlüğü dahilinde her çözüme varız' dedi. Hatta PKK önderliği, bu konuda generallere de bir mektup yazdı."
Son General Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun da açıkladığı gibi, Türkiye'de Ordu içindeki değişimler ya da partilerin hükümet nöbeti değişimleri, genel Pentagon stratejilerinin değişebilmesini, hatta farklılaşabilmesini getirmez, getiremez. Hükümet değişiklikleri, taze kan değişiklikleri, Ordu'daki değişimler, hiyerarşik nöbet devirleridir.
Dolayısıyla da, bu tür değişikliklerden ve Refah Partisi gibi partilerin takiyyeci demagojilerinden yola çıkarak değil politika belirlemek, bir söylem değişikliği içine girmek dahi doğru değildir. Tarih, politikayı belirleyenlerin, değişik bir aşamaya geçilmesini öngörmeleri halinde, yeni döneme daha uygun elemanları göreve getirmelerini yazar. Ne var ki, ülkemizin panaroması, henüz bu tür aşamaların ipuçlarını vermemektedir.
Ama gelişmeler, bir bütün olarak Kürdistan Ulusal mücadelesinin önümüzdeki 5-10 yıllık süreç içinde, yepyeni ufukları zorlayacağının ışıklarını yakmaktadır. Son taktik ateşkes sürecinin, PKK'nin iç demokratik ve hiyerarşik yapısını düzenleme soluğu alabilmesi ve kadroların, kadro adaylarının sosyalist eğitimi için verimli bir şekilde kullanılabilmesi, politik planda başarılı yürütülen çalışmaların aşama kaydetmesi için değerlerdirilmesi inancını taşıyoruz.
Kürt ve Türk halkları barış istiyor. TC, bu güçlü sesi duymak zorundadır. Bu ses, bütün "İsmet"liğine rağmen ona duyurulmak zorundadır. Ayrca yine iyi bilmelidirler ki; Kürt halkı onursuz bir barışı asla kabul etmeyecektir, direnişini sürdürecektir. Dolayısıyla TC, bu iyi niyetli adımı, barış yolunda ilerlemek için değerlendirmek zorundadır.
Ankara'da yüzlerce "milletvekili" ve binlerce üst düzey bürokrat, subay çocuğu ikamet etmektedir. Savaş o denli ucuzsa, kendileri ve onların çocukları Kürdistan'a gitsinler. Türk halkının en yoksul çocuklarını oraya göndermekten, Türk halkının en bağrı yanık analarını bir kez daha dağlamaktan vaz geçsinler ya da bu kirli savaştan.
En sıradan demagojilerle, televizyonlardan; "vatan bölünmez, ezan dinmez, bayrak inmez' edebiyatı yapmaktan vazgeçsinler ya da eğer gerçekten sözlerinin arkasında durma kişiliği taşıyorlarsa, orada, bizzat kendilerini ya da çocuklarını görelim.
Aksi halde, bu savaş sürecektir ve Türk halkının da desteğiyle, ülkenin bütün yörelerinde yükselerek sürecektir.
Yaşasın Halkların kardeşliği!
Halkların mücadelesi, Barış içindir!
Barış için, özgürlük için barikatlara!..


 
 

 

 

 

 

sbarikat@hotmail.com
barikat@barikat-lar.de
Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Çakırağa Mah. Abdüllatif Paşa Sk. 4/5 Aksaray-İstanbul
Telefon/Faks: (0212) 632 23 19
Adana Büro: Ali Münüf Cad. Büyük Adana İş Hanı Kat: 4/29 Adana
Tel-Fax: 0322 352 17 92