Çıkarlarını emperyalist ülkelerin
boyunduruğunda olmakta gören devlet bu çıkarlara
ters düşen her sesi susturmaya çalışıyor.
Yıllardır bu ülke halklarının özgürlüğü ve kardeşliği
için mücadele eden, parasız eğitim, parasız sağlık,
özerk demokratik üniversite, bilimsel eğitim mücadelesi
veren, YÖK'e ve devletin çete düzenine karşı mücadele
eden devrimcilere pervasızca saldıran devlet son
zamanda dönemsel çıkarları ters düştüğü için siyasal
islama karşı bir tavır içerisinde.
Son dönem Milli Güvenlik Kurulu toplantılarında
alınan kararlar salt "irtica ile mücadele"
şeklinde yansıtılmaya çalışılsa da aslında devlet
bu yolla kendine karşı gelişen muhalefeti bastırma
amacıyla bu ülkenin aydınlık geleceğini isteyen
devrimcilere saldırısını arttırdı:
Her öğrenci eylemine saldıran polis 8 Mart'ta emekçi
kadınlara da saldırdı. Cumartesi annelerine 155.
haftadan sonra izin verilmemeye başlandı. Ülkede
Gündem gazetesi kapatıldı. İnsan Hakları Derneği'ni
basan eli kanlı faşistler İHD Başkanı Akın Birdal'ı
kurşunladılar. Üniversite öğrencileri Serkan Eroğlu
ve Burhanettin Aydoğdu polislerce öldürüldü. Erkut
Direkçi cezaevinde tedavisinin engellenmesi sonucu
hayatını kaybetti. Faşistlerin üniversitelerdeki
silahlı saldırıları sokağa taştı. Ümit Cihan Tarho,
Kenan Mak faşistlerce öldürüldü.
Bunların hepsi MGK kararlarının yansımasıydı. Bunların
yanısıra "irtica ile mücadele"nin üniversitelerdeki
yansıması ise uygulamaya konulan kılık kıyafet genelgesiyle
türbanlı öğrencilerin derslere ve sınavlara alınmamaları
oldu.
YÖK'ün bu tek tip kıyafet genelgesi antidemokratik
bir uygulamadır. Bizler; devrimci, demokrat, yurtsever
öğrenciler olarak yıllardır YÖK'ün faşist uygulamalarına
karşı mücadele verdik ve bugün bu genel doğru üzerinden
tek tip kılık kıyafet genelgesine karşıyız.
Bizler bu antidemokratik uygulamaya karşı olduğumuz
için geçtiğimiz hafta türbanlı öğrencilerle birlikte
sınavları iptal ettirdik. Ancak mücadelemiz türbanlı
öğrencileri desteklemeye yönelik bir çaba değil
bu faşist kararları alan devlete ve onun kolluk
güçleri olan polise karşıdır. Bu noktada kendi haklarının
gaspedilmesine doğru ve aktif yanıtı vermekten uzak
duran, tepkilerini "zulmün" kaynağına
yöneltmeyen islamcılarla ortak bir duruşumuz yoktur.
MGK'nın karalarını uygulamakla yükümlü kukla rektör
ve dekan üniversitemizi polis kışlasına çevirdiler.
Devrimci, demokrat, yurtsever öğrenciler olarak,
bu polis işgaline karşı aktif şekilde direneceğiz.
Direneceğiz çünkü;
Üniversitelerin sahipleri öğretim üyeleri, öğrenciler
ve üniversite çalışanlarıdır. Ve tüm söz, yetki,
karar hakkı bu unsurlara ait olmalıdır. Üniversitede
polisin yeri yoktur.
Direneceğiz çünkü;
Kendi üniversitelerimize bizi kimlik kontrolüyle
polis gözetiminde almak isityorlar. Bu faşist uygulamaya
karşıyız.
Direneceğiz çünkü;
Sağlık hizmeti vermekle yükümlü hastanelerin kapıları
hastalara kapatılmıştır.
Direneceğiz çünkü;
Bu faşist kararları alan MGK ve bunun uygulayıcısı
eli kanlı polislerdir.
Faşizm insana düşman. Kendi çıkarlarına aykırı her
muhalefeti kanla bastırmaya çalışan faşizme boyun
eğmeyeceğiz. Baskılar bizi yıldıramaz. Faşist polisleri
üniversitemizde barındırmayacağız.
POLİS DEFOL, ÜNİVERSİTELER BİZİMDİR!
ÇAPA'LI DEVRİMCİ DEMOKRAT YURTSEVER
ÖĞRENCİLER
|