Sosyalist Barikat Bütün
YAY-SAT Bayileri ve Kitapçılarda |
|
|
|
|
Merhaba
|
Baharın coşkusu, Mayıs'ın sıcaklığıyla
sesleniyoruz size. Devlet tüm aygıtlarıyla psikolojik
bir savaşı sürdürüyor. Şemdin Sakık'a ait olduğu
ileri sürülen ifadeler boyalı basının manşetlerini
süslüyor. Hatta işler öylesine komik boyutlara ulaşıyor
ki; bu haberleri yapan gazetecilerin bile bunlara
inandığını sanmıyoruz. Sözde ifadelerin arkasına
sığınan devlet ise, devrimci, demokrat, yurtsever
kurum ve kişilere saldırılarını sürdürüyor. İHD,
HADEP ve diğer kurum ve kişilere karşı sürdürülen
bu planlı saldırı karşısında bulunduğumuz her alanda
sesimizi yükseltmek, bu kurum ve kişileri sahiplenmek
bugün bizim için her zamankinden daha anlamlı. Bu
durum aslında KUKM karşısında devletin acizliğini
bir kez daha gözler önüne serdi. Çaresizliğini yalanlara
başvurarak gizlemeye çalışıyor.
Bir 1 Mayıs'ı daha geride bıraktık. İşçi sınıfının
"Birlik, Mücadele, Zafer" günü olan 1
Mayıs dünyada ve ülkemizde çeşitli gösterilerle
kutlandı. Kutlamalardan önce devlet katılımı azaltmak
için birçok kültür merkezi, sosyalist dergileri
ve parti binalarını bastı, insanları gözaltına aldı
ve işkenceden geçirdi. Bu saldırganlığından alanda
da vazgeçmedi ve insanların üzerine saldırarak onlarca
insanı gözaltına aldı, onlarcasını da yaraladı.
Her yıl olduğu gibi bu 1 Mayıs'tan da çıkarılmısı
gereken önemli dersler var. Öncelikle tartışılması
gereken konuların başında "1 Mayıs'a bakış
ne olmalı?" sorusu başta geliyor. Bunun üzerinden
yükselecek bir tartışmanın gelecek 1 Mayıslar için
ve önümüze koyduğumuz hedefler bakımından yararlı
olacağı kanısındayız.
Mayıs ayı Türkiye Devrim Harekti tarihi açısından
önemli bir yere sahip. 6 Mayıs 1972 THKO önderleri
Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan ve Hüseyin İnan'ın idam
edilişleri, 18 Mayıs 1972 TKP-ML lideri İbrahım
Kaypakkaya'nın Diyarbakır zindanlarında işkenceyle
öldürülmesi, yine 31 Mayıs 1972'de THKO gerillaları
Sinan, Alpaslan, Kadir'lerin Nurhak Dağları'nda
çatışarak düşmeleri mayıs ayına ayrı bir anlam katıyor.
Türk Solu'nda o zamana kadar egemen olan sağ çizgiden
kopuşu sağlamak anlamında ülke devrim tarihinde
her biri bir mihenk taşı olan bu insanların bıraktığı
yerden, onlardan aldığımız güç ve derslerle gelecek
güzel günleri örmeğe çalışacağız. Devrim ve Sosyalizme
adanmış bir yaşam ve ölüm denildiğinde akıllara
gelen bu insanlar yarattıkları direniş geleneğiyle
bugünlere önemli miraslar bırakmışlardır. Her vesiyleyle
belirttiğimiz gibi anma günlerini bir ah-vah çekme
günü haline getirmeden, geçmişten aldığımız mirası
bugüne taşıyarak değerlendirmeliyiz. Özellikle Denizler
için devletin yaratmaya çalıştığı ehlileştirme politikasına
rağmen bu insanlar işçi sınıfının iktidar mücadelesinde
korkmadan ölümü göğüsleyebilmişler, idam sehpalarını
tekmelemişlerdir. Bu direniş geleneğini yaratan
insanlar arasında ideolojik farklılıklar olsa da
bıraktıkları miras çok aynıdır; onurlu bir yaşam
ve onurlu bir ölüm! Yine 18 Mayıs 1984 günü bu direniş
geleneğinin bir parçası olarak Mezopotamya topraklarında
yanan ateşi de unutmak mümkün değil. Diyarbakır
Zindanlarında teslim olmamak, inançları uğruna ölüme
gitmek için bendenlerini ateşe veren "dörtleri"
Ferhat Kurtay, Necmi Öner, Mahmut Zengin ve Eşref
Aynık'ı da saygıyla anıyoruz. Anıları zorlu bir
maraton olduğunu bildiğimiz devrim yürüyüşümüzde
mücadelemize ışık tutacaktır. Onların şahsında tüm
devrim şehitlerini bir kez daha saygıyla anıyoruz.
Yeni sayımızda buluşmak dileğiyle.....
|
|
|
|
|
|
|
|