Türkiye Devrimci Hareketi'nin yönünü
bütünüyle değiştiren taihsel sıçrayışın üzedinden
çeyrek asırdan fazla bir zaman geçti. Dünya tarihi
için çok önemli görünmeyen ama bir yandan da büyük
tarihsel altüst oluşlara sahne olan bu çeyrek yüzyıla,
inişler, çıkışlar, kabarmalar ve çöküşler sığdı.
Öyle ki bugün o kuşağın değil, bir sonraki kuşağın
çocukları aramızda. İnsanlığın 19. yüzyılın sonlarına
kadar taşıyıp getirdiği ve 1917'de somut ifadesini
bulan başkaldırının ürünü olan işçi emeğinin korkunç
heba oluşunu bu dönemde izledik örneğin, ama yanı
dönemde yeni dalgaların kıpırtılarını da gördük
yaşadık.
Herşeye rağmen, onca yıldan sonra 1971'in orada
bir yıldız gibi durması ve hala gelecek için, yapılacaklar
için bir referans noktası olması boşuna değil. O
günlerin insanlarının yaşam biçimlerinin ve davranışlarının
hala en iyi örnekler olarak önümüzde durması da
anlamlıdır. Çeyrek yüzyıldan sonra, herkesin (vaktiyle
ne demiş olurlarsa olsunlar) tarihteki bu yön değişimini
farketmelerinin kuşkusuz derin sebepleri var.
Her biri kendi başına birer ekol olan bu insanlar
içinde Ulaş Bardakçı, dönemin insanlarının (bugün
ve gelecekte yaratılması gereken insan tipinin)
çok olgun örneklerinden biridir. Pratik yeteneklilikle
adanmışlığı birleştirmiş bir THKP-C yöneticisi olan
Ulaş'tan geriye kalan belki teorik çalışmalar değil
ama böyle bir örnek kalmıştır. Çok görünen değil,
çok çalışan militan tipi.... Bölünmelerde, likidasyon
girişimlerinde şaşırmyan ve adımını sağlam zemine
basan bir örgütçüdür.
Artık anma günlerinin ve törenlerinin anlamsız olduğunu
biliyoruz. Ama ileri doğru yürürken, geriye dönüşler,
tarihe bağlanışlar önemli. Orada hala çok fazla
kavranılmamış, şöyle bir düşünülüp geçilmiş olgular
ve dersler var. Tarihe malolmuş bir kimlik olarak
Ulaş da yaşamıyla böyle örnekler ve dersler sunuyor
bize. Yeter ki bir oraya, tarihe ve insanların yaşamlarına
doğru bakmasını bilelim...
O BÜYÜK GÜN GELDİĞİNDE
O büyük gün geldiğinde
Ben kimbilir kaç yıldan beri
Ebedi yatağımda, toprağın derinliklerinde
Sonsuz bir uykudan uyuyor olacağım
Fakat alınca ne zamandır beklediğim haberi
Uyanıp sesimi kimse duymasa da
O büyük zaferin tarifsiz coşkuyla
Karatoprağın altında ben de haykıracağım
Unutup geçmişte kalan acı dünü
Kimbilir belki bir kış günü
Üzerimi yorgan gibi kaplayan
Bembeyaz karın keskin soğuğundan
Ya da sonbahar mevsiminde
Kemiklerime işleyen yağmurdan duyacağım
Ve milyonları saran o doyumsuz sevince
Ben de sessizce ortak olacağım
Mevsim ilkbahar, sıcak bir yaz olsa da
Gece gündüz farketmez
Ben her zaman hazırım
Adımın yazıldığı taş bile yıkılsa da
Kalmamış da olsa mezarım
Hatırlayıp tek canlı ğlmese de başucuma
O müjdeyi ben doğadan alacağım
Nasırlı ellerle yaratılan
O görkemli bayrama
Hiç kimse farketmeden
Ben de katılacağım.
Mustafa ÖZENÇ
|