Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini
 
Sosyalist Barikat Bütün YAY-SAT Bayileri ve Kitapçılarda

 

9. Sayı - Ocak 1993

Türkiye'de memur örgütlenmesinin köklü bir geçmişinden söz etmek ne yazık ki mümkün değildir. Birinci beş yıllık sanayileşme sürecinin sonuna kadar geçen zamanda gerek memur sayısının azlığından dolayı toplumda saygın bir yerlerinin olması ve gerekse ekonomik anlamda diğer kesimlerden göreceli olarak rahat olmaları memurları örgütlenmenin uzağında bırakmıştır. Ancak, bu dönemin öncesinde öğretmen kesimin örgütlenmesinden sözedilebilir. 1946'da cemiyetler kanununda bir değişiklik yapılması sonucu yerel öğretmen dernekleri kuruldu ve 1948 yılında bu derneklerin merkezi örgütü olarak Türkiye Öğretmen Dernekleri Milli Federasyonu (TÖDMF) kuruldu. Bir dönem gerici bir zihniyetle çalışmış olmasına rağmen Köy Enstitülü öğretmenlerin çabasıyla bu zihniyet atılmış ve varlığını hissettirmiştir.
Türkiye memurları 27 Mayıs 1960'a bir güç olmaktan uzak, örgütsüz olarak girmişlerdir. 1961 Anayasası sayesinde bir mücadele vermeden sendika kurma hakkını elde ettiler. Tabi ki bu, grev ve toplu sözleşme haklarından yoksun bir sendikaydı. Sendikanın grev ve toplu sözleşme hakkının olmaması, ayrıca savaşım verilmeden alınmış bir hak olması 60-71 arasında kurulan memur sendikalarının etkisiz kalmasını sağlamıştır. Daha önce örgütsüz olan ve bir mücadele geleneği olmayan (ayrıca ekonomik zorluk gibi itici bir güç bulunmayan) bir konumda bu sonuca varılmıştır. Bu dönemde memur sendikası olarak Türkiye Öğretmenler Sendikası'nın (TÖS) varlığından sözetmek sanırım yanlış olmaz. 1965 yılında TÖDMF üyesi 94 öğretmen tarafından kurulan TÖS ilk memur sendikasıdır ve sonraki dönemi önemli miraslar bırakmıştır.
Memurların 1960'lı yılları bu şekilde cılız bir kıpırdanmayla geçirmelerinden sonra 1971 darbesiyle bütün memur sendikaları kapatıldı ve memurların sendika kurma hakkı engellendi. 1973 seçimleriyle birlikte siyasi ortamın biraz yumuşaması memurları tekrar hareketlendirdi. Önce TÖS'ün devamı sayılabilecek TÖB-DER, sonra Tüm Memurlar Birleşme ve Dayanışma Derneği (TÜM-DER) kuruldu. Bu dönemden 1980 darbesine kadar olan süreçte memur sendikaları önemli bir atılım gerçekleşmiştir. Ülke içinde artan bir bunalımın yaşanması ve devrimci ortam örgütlü memurları kitlesel gösterilerle, bu mücadelenin içine itmiştir.
12 Eylül darbesiyle bütün insan hakları "iptal" edildi ve ülkedeki insanlar bir dönem adeta bitkisel hayatı yaşadı. İnsanlara yoğun bir baskı ve depolitizasyon politikası uygulandıktan sonra yeni bir anayasa düzenlendi ve sonucu önceden belirlenmiş bir "halk oylaması"na gidildi. Sonuçta ortaya cunta ürünü bir anayasa çıktı.
1982 Anayasasının kabul ettirilmesinden sonra "demokrasiye geçiş" süreci başlatıldı. 1983 yılında yapılan bir seçimle de bu anayasası gönülden uygulayacak kişi iktidara getirildi!
Demokrasiye geçiş demagojisinin halka yutturulabilmesi için politik alanda çok dar bir gevşeme yaşatıldı. Bu uygulama "tam demokrasi, çağdaş Türkiye" imajını yerleştirmek için zaman zaman açık vererek fakat genelde kurnazca uygulanan politikalarla günümüze kadar geldi. Sarmal şekilde gelişen bu politikaların inandırıcı olabilmesi için gelişmenin bir noktasında memur örgütlenmesine de değinmek gerekliydi. Ve bu noktada koalisyon hükümeti döneminde gelindi. Bir bayram havasının yaratıldığı 20 Ekim 1991 seçimlerinde en iyi reklam yapan, koltuk kapmak için bol keseden atan partilerden ikisi "halkın iradesiyle" ortak bir hükümet kurdu. Ancak, her dönemde olduğu gibi vaatler çabuk unutuldu. Örneğin, reklamlarda hükümet olduklarında memurlara örgütlenme hakkını tanıyacaklarını ilan eden sosyal demokratlar ve ortakları, yasakların kaldırılması için gerekli oylamayı bir yıl sonra yaptılar. Çünkü, memur sendikaları hükümetlerin bir açmazıydı ve nitelikli bir sendika ileride başa bela olabilir, hükümeti sıkıntıya sokabilirdi. Bu nedenle hükümetin kurulmasından sonra geçen bu sürede sendika taleplerini nötralize etme yöntemleri üzerinde duruldu. Fakat memur kesiminde giderek artan bir oranda sendika talebinin oluşması ve demokrasinin bir koşulu olarak sendika hakkını verme zorunluluğu hükümeti köşeye sıkıştırdı. Baskıların ve devlet terörünün dışında her şeyin göstermelik olduğu yurdumuzda hükümetin çözüm bulması zor değildi. Grevsiz, toplu sözleşmesiz, sadece kağıt ve tabela üzerinde mevcut olan bir memur sendikası hükümet için iyi bir kurtuluş yoluydu. Böylece hem demokrasi havariliği devam ettirilecek hem de memur hareketinin boyut kazanması önlenecektir. Bu hedeflerle memurların örgütlenmesini yasaklayan maddeler yürürlükten kaldırıldı. Bu nokta hem devlet hem de bir mücadele geçmişine sahip memurlar için bir anlamda başlangıç noktası sayılabilir.
Devlet, memurları için bir sarı sendika düşlemektedir. Buna ulaşmak için hazırlıklar daha önceden başlatılmıştır. Bir çok sektörde devlet destekli sendikalar kurulmuştur. Örneğin eğitim kolunda şimdiden 8-10 sendikadan sözedilebilir. Devlet bununla bir yandan memur hareketini bölmek bir yandan da şimdiye kadar örgütsüz olan memurları kenedine çekerek sarı sendikası için taraftar toplamak amacındadır.
İçinde bulunduğumuz dönemde devlet istediği tip sendikayı yerleştirmek için zemin hazırlarken, politikalarına ters düşen sendikaların da sesini kesmek istemektedir. Bunu gerçekleştirmek için de ikili bir yönetim izlemektedir. Bir yandan fiziki saldırılarla yıldırmaya çalışırken bir yandan da uzun zamandır düşüncelere yerleştirilen "sendika-solcu-terörist" bileşimine bir boyut daha kazandırarak "sendika-PKK destekçisi" psikolojisini vermeye çalışmaktadır. Böylece yerleştirmeye çalıştırdığı Kürt düşmanlığını sendikaların önünü kapamak için de kullanmakta ve PKK antipatisini sendika antipatisine dönüştürmeye çalışmaktadır. Ne yazık ki bu tuzağa örgütsüz memurların bir kısmı düşürülmüş ve örgütlenmenin önüne bir engel olarak konulmuştur. Böylece yerleştirmeye çalıştırdığı Kürt düşmanlığını sendikaların önünü kapamak için de kullanmakta ve PKK antipatisini sendika antipatisine dönüştürmeye çalışmaktadır. Ne yazık ki bu tuzağa örgütsüz memurların bir kısmı düşürülmüş ve örgütlenmenin önüne bir engel olarak konulmuştur. Böylece sendikalaşmaktan yana olan bir çok memur bir kararsızlık, başıbozukluk ve pasiflik çizgisine itilmiştir.
***
Devletin memur sendikaları üzerindeki bulunduğu nokta bu şekilde özetlenebilir. Memurlar açısından ise daha çetin bir durum bulunmaktadır. Bir kurnazlıkla oldu-bittiye getirilmek istenen memurlara yaptırımsız bir sendika verme politikası memurların kararlı ve güçlü bir mücadelesiyle kırılabilir. Kanımızca ortak düşmana karşı ortak bir mücadele verilmelidir. Yani değişik işkollarındaki memur sendikalarının ortak bir platformda grevli-toplu sözleşmeli bir sendika mücadelesi daha etkili olacaktır. Zaten bunun zemini şimdiden oluşturulmuş ve Eğit-Sen, Sağlık-Sen, Kamu-Sen, Tüm Bel-Sen, Tüm Maliye-Sen gibi sendikalar bir süredir ortak tavır alarak konfederasyon yolunu açmışlardır.
Bu mücadelenin bir an gerilemesinin, hatta bir an yerinde saymasının hükümetin çok işine yarayacağı düşünülürse demokratik kitle örgütlerinin içine düştüğü bataklıkta sendikaların boğulmaması gerektiği görülmektedir. Aktif politikalarla ivmesi gittikçe yükselen bir mücadelenin gerektiği bu dönemde bizce ön koşul budur. Gündem en küçük bir pasifliğe yer vermeyecek kadar doludur ve sorun A-B siyasetinin değil memur kesiminin ve toplumun hayati sorunlarındandır. Değişik boyutlarda her sendikada mevcut olan kişiler ve politikalar arası çatışmalar bedeli ağır ödenecek şekilde sonuçlanabilir. Devletin grevli-toplu sözleşmeli bir sendika vermek zorunda bırakılması sorunun ciddi ve kararlı bir şekilde ele alınması sonucu sağlanacaktır.


 


 

 

 

 

 

sbarikat@hotmail.com
barikat@barikat-lar.de
Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Çakırağa Mah. Abdüllatif Paşa Sk. 4/5 Aksaray-İstanbul
Telefon/Faks: (0212) 632 23 19
Adana Büro: Ali Münüf Cad. Büyük Adana İş Hanı Kat: 4/29 Adana
Tel-Fax: 0322 352 17 92