Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini
 
Sosyalist Barikat Bütün YAY-SAT Bayileri ve Kitapçılarda

 

9. Sayı - Ocak 1993

Siz hiç ölü gördünüz mü? Öyle eceliyle, yatağında ayağını uzata uzata öleni değil. Delikli demirden çıkan mermiler yüzünden kana boyanmış insan ölüsü… Ben çocukluğumdan hatırlıyorum, hala gözümün önündedir. Upuzun yatan, kırmızıya boyanmış, üzerine gazete örtülmüş bir kadın… Neden öldüğünü bugün bile bilmiyorum ama çok korktuğum kesindi. Duvarın köşesinde şeker yiyordum, geldiler, ateş ettiler ve her şey bitti…

Dün evden erken çıktım. Güneş var, bulut var, soğuk var. Güneş kendini ısı olarak değil, salt ışık olarak sunuyor bize. Ve ben Beyazıt'a gidiyorum, okuluma… Ama, daha Topkapı'dan başlayan bir gariplik var ortada. Sanki bir gerginlik patladı, patlayacak… Ne olup bittiğini çözmeye çalışıyorum, ortalık yeşil elbiseli "şahıs"larla dolu… Suratlarından öfke akıyor. Aralarından geçiyorum, ters ters bakıyorlar sakalıma, aldırmıyorum. Ben de onlara ters ters bakıyorum, arkalarında sallanan coplara… Coplarla ilgili anılar…

Siz hiç ölü gördünüz mü? Yaşamın baharında… 18 yaşında. Bir genç kız ya da delikanlı… Belki daha sevgilisinin elini bile tutmamış. Belki sevgilisi de yok. Özgürlük uğruna, inandığı değerler uğruna yaşarken köşebaşında, meydanlarda katledilen…


Birden, bir kalabalık karşıladı beni. Tam da Beyazıt Meydanı'nda… Yoo, tabii ki benim için gelmemişlerdi! Hani birkaç gün önce vali Hayri "Türküm diyen herkes gelsin" demişti ya, işte o çağrıya uymuşlardı. Gerçi, İstanbul'daki "Türk" miktarı bu kadar az olmamalıydı ama gelenler herhalde en "saf kan" bölümüydü. Doğrusu, kalabalık benim için fena sayılmazdı; onlar için ise çok sayılmazdı. Orta hallice bir tören… Ve tabii anlamıştım artık, bir gün önce öldürülen 4 polisin cenaze töreninde, hem de törenin tam ortasındaydım.

Siz hiç ölü gördünüz mü? Tek derdi insanca yaşamak ve insanca bir yaşam için çabalamakken katledilmiş… Yüreği sevgiyle çarparken… Birdenbire "pencereden düşen(!)", birdenbire "kalp yetmezliği"nin gazabına uğrayan… Hücresinde "asılmış bulunan" (!)…

Güneş vardı, soğuk ve bulut da vardı. Ve Beyazıt Meydanı yine önemli bir olaya sahne oluyordu. Kuşlar fena halde ürkmüşlerdi. Her zaman gördükleri, pek önemsemeden buğday yemeyi sürdürdükleri bir durum değildi bu. Zararsız bir kalabalık değildi… Kimileri cami duvarlarına konmuştu, kimileri ise başka meydanlara "kesin uçuş" yapmıştı.
Ve ortalık bayrak doluydu, kocaman kocaman ayyıldızlı bayraklar…

Siz hiç ölü gördünüz mü? Çırılçıplak soyulup teşhir edilen… Kocaman çukurlara dozerlere topluca atılan… Safari atmosferinde, üzerine basılıp poz verilen… Ve panzerin arkasına bağlanıp sürüklenen…

Bir köşeden izlemeye başladım. Ortalık yemyeşil ! Ellerinde "cızzt" sesleri çıkaran tuhaf aletler ve bellerde silahlar. Son yılların en silahlı korsan mitingi bu!... Her taraf ağzına kadar silah dolu! Ve cami duvarında çelenkler… Camilerin tepesinde bile bir yeşilliktir almış başını gidiyor.
Sonra, bir siren sesi… Uzun… Ortalıkta, bir ölüm sessizliği… Ardından cenaze marşı… Ritmi hiç değişmeyen ve hiç değişmeyecek olan şu ünlü marş… Herkes donmuş gibi, kımıldayan yok. Yemyeşil kalabalığın elleri üstünde tabutlar…

Siz hiç ölü anası gördünüz mü? Bütün ömrünü telli-duvaklı mürüvvetlere bağlamış… Gece yarısı kapısı çalınıp büyük şehirde okuyan oğlunun "terörist" olduğunu birden öğrenen… Silahı bile yokken "çatışmada ölmüş" bir çocuğun anası… Morg kapılarında "böyle hain evlat doğurduğu için" hakarete uğrayan… Ve onurluca evladını savunan…

Birden, büyük hoparlörlerden "Allahu Ekber" sesleri… Ve patlayan sloganlar: "Kahrolsun PKK", "İstanbul Dev-Sol'a Mezar Olacak", "Polise Uzanan Eller Kırılsın". Her şey iç içe geçmiştir artık. Yeşil elbiselerle başkaları ve bayraklarla kurt resimli pankartlar… Her şey iç içedir. Çok sık kullanılan deyimle "aynılar aynı yerde"dir artık. İmam ne söyler, kürsülere çıkanlar neler söyler kimse anlamaz… Kocaman bir karışıklık yaşanmaktadır. Önceden planlanmış bir karışıklık…

Siz hiç ölü anası gördünüz mü? Bazen insanın yavrusunun ölüsünü görebilmesi bile bir şanstır. Belki bir mutluluktur. Oysa bazen bir tabutun üzerine kapanıp "katiller bulunsun" diye ağlayabilme şansınız bile yoktur… Çünkü, sözkonusu olan "kayıp"tır…

Ve Aksaray'a doğru yürüyüş… Ben de yürüyorum. Cenaze onların cenazesi, sloganlar atılıyor, pankartlar "açık ve seçik" ortada… Kimseyi gözaltına almıyorum, kimseyi coplamıyorum. Erkeklik bende kalsın deyip yalnızca yürüyorum. Sloganlar bir acayip… Daha çok İnönü Stadı havası var. "Yetki" isteniyor örneğin, yetki olsa "PKK'ye yetecek"ler… Daha nasıl yetkileri olabilir diye düşünüyorum. Sonra birden katiller de saptanıyor, "Şehitler Burada Katiller Meclis'te" deniyor ve kaşla göz arasında "fezleke"de düzenlenmiş oluyor. Ve sonra Apo için soy-sop araştırmaları geliyor arkadan, ""ermeni" olduğu keşfediliyor…
Tabutların içindekiler artık çok önemli değil. Olay bir cenaze olmaktan da çıkıyor.

Siz hiç öldürülmüş insanların çocuklarını gördünüz mü? Kimisinin annesi gözlerinin önünde öldürülmüştür ya da beş dakika önce sapa sağlam ve kelepçeli gördüğü annesinin "çatışmada" öldüğünü sonradan öğrenir. Kimisi ne olduğunu bile anlamayacağı bir yaşta babasının cenaze törenine katılır…

Ortada cenaze var, cenazeler var… Doğru. Ölüye saygılı olmak gerek, bu da doğru… İyi, bende yürüyorum işte… Buyurun örnek oluyorum herkese… Saygılı bir insanım ben. Cenaze bizim olsaydı neler olmazdı, biliyorum tabii. Ama karar verdim bir kez, ölü ölüdür deyip yürüyorum. Aslında "ölü, ölüdür" demek de yanlış, bizimkisi ölüm değil, ölümsüzlüktür, bunu biliyorum.
Arada neler oluyor neler! Eli cebinde durmaktan, sevgilisine sarılmaktan, sırıtmaktan gözaltına alınanlar, tekme tokat gidiyor ortalık… Yani herkes ayağını denk almak zorunda, bayram töreni değil bu, yeşiller ordusu yürüyor! Küçük bir dikkatsizlik bile affedilmez!

Siz hiç cenaze töreni gördünüz mü? Çağrısı bizzat Vali tarafından yapılan… Siz hiç hukuk devleti gördünüz mü? Polisin hükümeti istifaya çağıran sloganlarla ve kurt resimleriyle yürüdüğü? Ve bir yandan "gözaltı" işlemlerinin sürdüğü… Siz hiç kuş gördünüz mü? Ömrü boyunca yazmaktan başka hiçbir şey yapmamış bir insanın ölüsünü örneğin…
Tanıyor musun bu ülkeyi? Gerçekten bu topraklar üstünde mi yaşıyorsunuz?
O zaman, buyurun cenaze namazına!
Hoşgeldiniz! İşte bu, ülkemizdir.


 


 

 

 

 

 

sbarikat@hotmail.com
barikat@barikat-lar.de
Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Çakırağa Mah. Abdüllatif Paşa Sk. 4/5 Aksaray-İstanbul
Telefon/Faks: (0212) 632 23 19
Adana Büro: Ali Münüf Cad. Büyük Adana İş Hanı Kat: 4/29 Adana
Tel-Fax: 0322 352 17 92