Kürdistan
Gerçekliği Ve Kemalizm
|
Av. Eren KESKİN
Milliyet gazetesinde bir köşe yazarı,şöyle diyordu
köşesinde;"inşaatın kapısında bizi Ağrı'lı iki
genç karşıladı. PKK 'terörü' konusunda görüşlerini sorduk.
Cevaplan düşündürücüydü.
Türkler PKK'yı bahane edip Kürtler'i öldürüyorlar.
- Buna nasıl inanırsınız, devlet hiç kendi vatandaşını
öldürür mü?
Âmâ onlar devletin Kürtleri öldürdüğüne öylesine İNANDIRILMIŞLARDI
Ki!.."
İşte Kemalist devlet aydınının tarihsel yalancılığı.
Tarih bu gibi örneklerle dolu. Hep saptırılmış, gizlenmiş
gerçekler...
Bugün Kürdistan'da yaşanan gelişmeleri artık herkes
biliyor. Devlet savaş gerçeğini kabul etmiyor ancak
sivil halka yönelik "kirli savaş"ı şiddetini
her gün artırarak sürdürüyor. Kemalistler ise hala gerçekleri
gizlemeye çalışıyorlar. Ancak artık karşılarında Cumhuriyetin
ilk yıllarında olduğu gibi "emperyalizmin kışkırtması"
dedikleri ve sivil halkın katledilmesinden sonra da
"Cumhuriyet karşıtı gericiler katledildi"
diye yorumladıkları hareketler yok. Artık karşılarında
örgütlü bir halk var. Halk artık en küçüğünden en büyüğüne,
"defterimizi bugüne dek TC yazdı, artık biz yazacağız"
diyor.
Kürdistan'ın değişmesi ile birlikte, Kemalistlerde de
bir hareketlenme başlıyor; kimisi "Türk şovenizmine
de Kürt şovenizmine de karşıyım" diyerek durumu
kurtarmaya çalışıyor. Kimisi ise "II. Cumhuriyet"
tartışmaları açıyor. Aslında hepsinin amacı aynı. Amaç,
"ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü"
sürdürmek...
Cumhuriyetten bu yana Türk aydınının tarihsel misyonu,
resmi ideolojiyi (Kemalizmi) üretmek oldu. Kitlelerin
gönüllü katılmadığı, söz sahibi olmadığı, emperyalistlerin
kendi aralarındaki çelişkilerin devamı olarak Türk-Yunan
savaşına dönüşen ve sürecin önderi M. Kemal'in başından
sonuna dek emperyalizmle uzlaşma içinde yürüttüğü hareket
"Kurtuluş Savaşı" olarak adlandırıldı. M.
Kemal'in ismi yüceltilerek, putlaştırılarak tarih saptırıldı.
Bu arada, Kürdistan'da gerçekleşen ulusal istemli tüm
ayaklanmalar "emperyalizmin kışkırttığı gerici
hareketler" olarak nitelendirildi. Oysa ilericilik
adına bu karşı çıkış, kendi içinde çelişkileri de getiriyordu.
Örneğin, Şeyh Sait ayaklanması belki dini motifler taşıyordu
ama esas olarak ulusal taleplerin ağır bastığı bir ayaklanmaydı.
Kemalist aydınlar ve kendilerine “komünist” diyen TKP’liler
bu hareketin kanla bastırılmasında, Kürt halkının katledilmesinde
Kemalist devletin yanında yer aldılar. TKP içinde bu
konuda istisnai kişilik, farklı tavrı ve görüşleri ile
Dr. Hikmet Kıvılcımlı idi.
Kemalizm işte böyle "silahlı bekçilerinin öncülüğünde,
onlara hep bağlı kalan "silahsız bekçileri"nin
(devlet aydınları) varlığı ile kendini üretmeye devam
etti. M. Kemal putlaştırıldı, onun sınıflar üstü bir
kişilik olduğu imajı yaratıldı. Ve bu durum toplumu
etkiledi. Kemalist devlet ile burjuvazinin kendi sınıfsal
çıkarlarını garanti altına aldığı hiç söylenmedi. O'na
hep tanrısal misyonlar yüklendi.
Mustafa Kemal muhalefeti hiç sevmedi. Sosyalistleri,
Kürtleri bastırdığı gibi, burjuva partileri olan ancak
kendi dışında oluşan "Terakkiperver Cumhuriyet
Fırkası" ve "Serbest Fırka"nın da faaliyetlerini
engelledi.
Sosyalistler üzerinde hep baskı uygulandı ancak TKP
"sosyalist'leri O'na hep övgüler düzmeyi sürdürdüler.
Örneğin Rasih Nuri ileri, "Atatürk ve Komünizm"
isimli kitabında gerçekleri şöyle saptırıyor: "Gazi
Mustafa Kemal büyük bir gerçekçidir. Kemal Paşa, 1925
yılından sonra bütün karşı fikirleri, bu arada sol fikir
ve eylemleri yasaklamakla bir döneklik yapmış mıdır?
Bu yargı sadece Atatürk'ü küçültmek isteyenlerin harcıdır.
Atatürk samimiydi." işte bir "Komünistin Şeyh
Sait isyanının bastırılmasından, sivil Kürt halkının
katledilmesinden sonra M.Kemal'e düzdüğü methiyeler...
1960 sonrasındadır ki Türk sosyalist kesiminde Kemalizmin
sorgulanması hızlandı. Örneğin M. Kemal'in her dönem
emperyalizm ile uzlaştığı, emperyalistlerin Kemalist
iktidara rıza gösterdiği gibi tesbitler, ibrahim Kaypakkaya
tarafından yapıldı.
Bugün Kemalizm bir çok kesimde hala tartışılıyor. Ve
Kürdistan'daki mücadele geliştikçe tarihsel bir hesaplaşmanın
gerekliliği de ortaya çıkıyor. Artık Kürdistan gerçekliğine
doğru bakışın tek koşulu bence Kemalizm ile tüm bağları
kopartmış olmaktan geçiyor...
|