NURETTİN GÜRATEŞ
Nurettin
Gürateş, da bir öğretmen ailesinin oğlu olarak
Turgutlu'da dünyaya geldi. İlk ve Ortaöğrenimini
Turgutlu'da tamamlayan Gürateş tam bu dönemlerde
ilçesindeki bir çok devrimci sempatizan gibi 12
Mart süreciyle tanıştı. Yaşanan günler 71 silahlı
mücadelesinin ülkeyi sarstığı, herkesi derinden
etkilediği ve 12 Mart cuntasının insan avının
yaşadığı günlerdi. Bir çok devrimci sempatizan
gibi Gürateş de aynı sürecin içinde ilkgençliğini
yaşıyor, biçimleniyordu.
Aynı sürecin sonunda Turgutlu yöresinde gelişen
devrimci potansiyel içinde Nurettin de yer alıyordu.
Giderek bir THKP-C sempatizanı devrimci arkadaş
çevresi oluşuyor, insanlar 12 Mart örgütsel imhasının
arkasından bir çıkış yolu arıyor, toparlanmanın
yöntemini tartışıyorlardı. Döneminin yoğun teorik
tartışmalarının içinde yer alan Gürateş, aynı
dönemde Diyarbakır Eğitim Enstitü'süne öğrenci
olarak gidiyor, devrimci sürecini orada da sürdürüyordu.
Diyarbakır'da dönemin öğrenci hareketinde de aktivitesini
ortaya koyan Nurettin, aynı zamanda daha geniş
bir perspektifle THKP-C'nin sorunları üzerine
çevresiyle birlikte kafa yoruyor, giderek daha
sistematik ilişkiler ortaya çıkıyordu.
Bu sistematik içinde Nurettin Gürateş, sürükleyici
konumdaki yoldaşlardan biriydi. Kendini teorik
olarak sürekli yetkinleştirmesi, olgun üslubu,
insan ilişkilerindeki rahat ve kapsayıcı tavrıyla
çevresinde somut bir etki yaratıyor, girdiği ilişkileri
dönüştürebiliyordu. Bu süreçte gelişen ve sonradan
magazin-MİT basınınca çarpıtılarak "Kasabalılar
Grubu" diye lanse edilen devrimci yapılanma
büyük ölçüde Nurettin yoldaşın eseriydi. Anılan
dönemde Taşrada bir çok yerde olduğu gibi Ege
yöresinde de THKP-C sempatizanları çıkış yolu
arıyor, varolan iddialı yapılarla temaslar kurarak
kendini bir merkeziyet içinde ifade etmeye çalışıyordu.
Bu süreçte varolan yapılardan bir çoğunun güven
vermemesi, ki burada DY, KSD gibi zaten THKP-C
çerçevesinin oldukça dışına kaymış grupları saymıyoruz,
Gürateş'in de içinde bulunduğu çevreyi özenli
olmaya zorluyor, bir yandan arayış sürdürülürken
diğer yandan dönemin yüklediği devrimci görevler
artık belli sistematik içinde yerine getiriliyor,
savaş sürdürülmeye çalışılıyordu. Bu savaşın içindeki
eylemlerden birçoğunda yine Nurettin'in bizzat
varlığı görülmektedir.
Gürateş'in şehit düşmesi sözü geçen yapılanmanın
artık arayışının sonuçlandığı ve bir dizi tartışma
sonucunda MLSPB bünyesine katılma kararının alındığı
günlerden sonrasına rastlar. Artık MLSPB sistematiğinin
bir parçası haline gelen yapının Adana'da düzenlediği
bir kamulaştırma eyleminde görev alan Gürateş,
yaralı olarak ele geçer. Kaldırıldığı hastanede
kendisini sorgulamak isteyen polise karşı tavrı
nettir. Sorgulanmayı reddetmeyi ve düşmanla alay
etmeyi seçer. Bizzat dönemin Adana Emniyet Müdürü
Yılmaz Çapın'da bu devrimci tavırdan nasibini
alır.
Sonuçta Gürateş, ölüme terkedilir ve 28 Temmuz
1978 günü şehit düşer.
Böylece MLSPB hareketi ilk şehidini vermiştir.
Nurettin yoldaş Turgutlu'da görkemli bir törenle
devrimci arkadaşları tarafından sonsuzluğa uğurlanır.
Devrimci hareket, dün, bugün ve yarın Nurettin
Gürateş gibi çaplı insanların ihtiyacını hissetmiştir,
hissediyor ve hissedecek. Gürateş, devrimci yaşantısı
boyunca kendine özgü bir ekol olarak varlığını
ortaya koymuş, tek başına bir örgüt olabilen bir
kişiliği kendinde yaratmıştır. Ve bu açıdan yalnızca
içinde yer aldığı yapı değil, genel olarak devrimci
hareket onun ölümüyle çok şey yitirmiştir.
Gürateş, sosyalist yaşantısı, devrimci üslubu
ve sükünet altında gizlenen müthiş kararlılığıyla
yeni kuşaklar için bir örnektir. Gerçekten yeni
devrimci kuşağın bu devrimci kişiliklerin yaşamlarından
öğrenebileceği şeyler sınırsızdır.
FEHMİ GÖKÇEK
1957
yılında Erzincan'da doğdu. Ailesi emekçiydi. Fehmi
Gökçek, ailesinin İstanbula taşınmasıyla, yaşamının
büyük kısmını burada sürdürdü.
Sultanahmet Meslek Lisesinde okuduğu yıllarda
devrimci mücadeleye katıldı. İstanbul devrimci
Ortaöğretim Derneği (İDÖD) kurulma çalışmasında
yeraldı. İDÖD'ün yönetiminde ve başkanlık görevinde
bulundu. Aynı zamanda İstanbul Yüksek Öğrenim
Derneğinin (İYÖD)çalışmalarına aktif bir şekilde
katıldı.1975 yılında Endüstri ve Meslek liselerini
kapsayan boykot çalışmalarına önderlik etti. Yine1975
yılında İDÖD'ün yaptığı "Gerici Eğitime Son"
kampanyasının örgütlenmesinde önemli görevler
aldı.
1976 yılında İDÖD ve İYÖD'ün gerçekleştirdiği
"Demokratik Eğitim Mitingi" sonrası
sivil faşistler ve polislerle girilen çatışmada
tutsak düştü.
Fehmi Gökçek 11 Aralık 1978 MLSPB veTKP/ML'nin
ortak gerçekleştirdiği Toptaşı cezaevi baskınıyla
diğer tutsak yoldaşlarıyla birlikte mücadelenin
sıcaklığıyla buluştu.
MLSPB'nin Yazı Kurulu ve İstanbul İl yürütme komitelerinin
Üyesi iken 1978 yılında tekrar tutsak düşerek,
katledildi. İşkenceciler, bugün hala tekrarladıkları
yalanı söyediler: "Bizde yok!..." Gökçek
yoldaş böylece oligarşinin karanlık zindanlarından
birinde kaybedildi. Cesedi hiçbir zaman bulunamadı.
Kamuoyuna yapılan açıklama ile MLSPB Oligarşi'den
akibetini sormuş ve misilleme olarak, MHP İl başkanı
Recep Haşatlı ve Mustafa Haşatlı'yı ölümle cezalandırmıştır.
Devrime ve Sosyalizme derin bir inançla bağımlı,
kararlı bir gerilla olan Fehmi Gökçek, örnek bir
devrimciydi. Devrimci hareketin genç kuşaklarına
doğru bir yaşamın temel kriterlerini bıraktı,
yaşamı ve ölümüyle...
BEDİR ALİ AKARSU
1957-
30 Temmuz 1979
1957 yılında Adana/ Kadirli'ye bağlı Akdam köyünde
doğdu. Tarımla uğraşan orta düzeyde geliri olan
bir ailenin çocuğu olarak, ilkokulu köyde, orta
ve lise öğrenimini Kadirli'de bitirdi.
Lise yıllarında '71 silahlı mücadelenin etkisi
altında devrimci düşüncelerle tanıştı. Bu dönemde
düzeni eleştiren bir konumdadır. Ve Diyarbakır
Eğitim Enstitüsü'nde okurken, devrimci mücadele
ile bağlarını güçlendirmiştir. Örgütlü bir P-C
savaşçısı olarak, bu süreçte yer almıştır.
Bu dönemde P-C'nin Kızıldere'de askeri yenilgiye
uğraması sonucu P-C güçleri dağınıktır. Ve merkezileşmemiştir.
Dev-Genç DY ve acil tasfiyeciliğine karşı, PC'nin
ideolojik-politik düzeyde savunucusu olan ve hiç
bir dönemde tek başına "P-C biziz" iddiasına
sahip olmayan, bağımsız bir grup içinde yer almıştı.
P-C savunucusu olan bu grup, her zaman gerçek
P-C'lilerin mücadele içinde biraraya gelebileceklerini
savunmuş, buna inanmış ve bunun gereğini yapmıştır.
Bir devrimci eylemde, oligarşinin kolluk kuvvetlerinin
cezalandırıldığı bir eylemde, tamamen illegaliteye
çekilmek zorunda kalan B.Ali, bu dönemden sonra
tohumları atılan ve filizlenen Çukurovadaki devrimci
hareket içinde görev almıştır. Devrimci hareketin
Çukurova'da gelişmesinde aktif rol oynayan B.
Ali, devrimin, sosyalizmin, tüm sorunlarına karşı
duyarlı, her göreve büyük bir sorumlulukla sahip
çıkan insan olmuştur. O, 1978 Temmuzunda Nurettin
Gürateş yoldaşın kanı ile bütünleşen MLSPB'ye
katılım sürecinden sonra harekette artık üye konumunda
yer almıştır.
B.Ali yoldaş, mütevazi, disiplinli ve halk adamı
olma özelliklerini kişiliğinde cisimleştirmiştir.
Bir halk savaşçısı olan B. Ali, politik-askeri
nitelikleri yaşamında ve mücadelesinde somutlamıştır.
Devrimci hareketimizin örgütlediği bir çok politik-askeri
eylemde rol aldığı gibi, aynı başarıyı kitle çalışmasında
da göstermiştir. 1977'lerde tohumu atılan Çukurova'daki
mücadelenin ilk kadrolarındandır. Ve özellikle
Karşıyaka'daki emekçilerin örgütlenmesinde birinci
derecede sorumluluk üstlenmiştir.
Yaşamı ve mücadelesi düşman güçlere karşı şekillenen
B. Ali yoldaş, devrim ve sosyalızm kavgasına zarar
veren bir sol içi çatışmada, DY-DK çatışmasında,
silahsızken şehit düşmüştür.
Kentleri, semtleri "sahiplenme" mantığı,
sonuçta Türkiye Devrimi'nin çok önemli bir değerini
hoyratça aramızdan koparıp almıştır.
Bugün B. Ali, bir Devrim ve Sosyalizm savaşçısı
olarak yürüyen devrimci hareketimizin içinde yaşıyor.
O, böylece değerinden bir şey yitirmedi... O'nu
öldürenlerin ise bundan ne kazandığı kocaman bir
soru işaretidir... Ve kuşkusuz yaşanan her gün
bu sorunun karşılığını vermektedir.
B.Ali yoldaş kavgamızda yaşıyor ve savaşıyor...
Onuru onurumuzdur...
ARİF YILMAZ
1961-
10 Ağustos 1979
1961 yılında Sıvas'ta doğdu ve oldukça küçük yaşta
Adana'ya geldi. Adana'da ilk-orta ve lise öğrenimi
gördü.
Devrimci mücadeleyle Endüstri Meslek Lisesi döneminde
tanıştı. DEV-Genç/ DY saflarında mücadele ederken,
DY oportünizmini yakından tanıma fırsatını bulan
Arif Yılmaz, 1978 yılında devrimci hareketimizin
saflarına katıldı.
Bu dönemde siyasal-pratik düzeyde hızlı bir gelişim
göstererek, üye konumunda mücadelenin her alanında
görev aldı. Ve devrim sosyalizm davasına zarar
veren sol-içi bir çatışmada, DY-DK çatışmasında
şehit düştü.
O, 1975'lerde kabaran ve kendiliğinden yanı olan
kitle mücadelesinin içinde, devrimci teoriyi kavrama
düzeyine parelel olarak, devrimci mücadelede yerini-yönünü
tayin etti. Özellikle Endüstri Meslek Lisesi ve
İstiklal-Meydan-Döşeme mahalli alanlarında devrimci
mücadelenin en ön saflarında yer aldı. Atatürk
parkı, yurtların, okulların (Ticaret Lisesi, Mühendislik,
Sanat okulları) faşist işgalden arındırılmasında
aktif rol oynadı. Bir çok insanın devrimcileşmesi
ve askeri-politik eylemlerde yetkinleştirilmesinde
eğitici oldu. Arif Yılmaz'ın hem kitle çalışmasındaki
maharetleri, hem de özellikle anti-faşist mücadeledeki
aktif tavrı 1970'lerde katıldığı devrimci hareketimize
güç verdi. Ve devrimci hareket saflarında örgütlü
bir P-C savaşçısı özelliklerine ulaştı.
O'nun en belirgin özelliği; kararlılık, atılganlık
ve devrimci cesarettir. Bugün birçok kesimde aşınan
bu özellikler, Arif yoldaş'ın bu yönlerinin öneminin
bir kez daha bilince çıkarılmasını zorunlu kılıyor.
O, sol-içi bir çatışmada şehit düştü...
Tarihsel olarak yanlış olan bu çatışmalarda, hayatı
boyunca Oligarşiye karşı birçok devrimci eylemde
aktif görev almış bu insanlarımızı, Arif ve B.Ali
yoldaşları kaybettik. Onlar, bu tarihsel trajediyle
değil, oligarşiye karşı mücadeleleriyle ön plana
çıkmışlardır. Elleri hiç bir devrimcinin kanına
bulaşmadı. Ama onların kanı devrimci olduğunu
iddia eden güçlerin eline bulaştı ve orada durmaktadır.
Ve sonuçta kimse de bir şey kazanmadı. Bütün çatışma
süreci boyunca sorumlu davranmaya çalışmamız da
bir işe yaramadı. Biz, canımıza can katan değerli,
üretken iki yoldaşı yitirdik. Ama daha da önemlisi
Türkiye Devrimci Hareketi böyle bir kötü geleneğin
devamıyla çok şey kaybetti.
Arif Yoldaş 10 Ağustos 1979'da toprağa düştü.
O bütün yaşamı boyunca devrim ve sosyalizm bayrağını
en yüksekte tutmayı başardı.
Onuru onurumuzdur.
Arif Yoldaş, kavgamızda yaşıyor ve savaşıyor...
ONURLARI ONURUMUZDUR...
|