Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini
 
Sosyalist Barikat Bütün YAY-SAT Bayileri ve Kitapçılarda

 

BİZİ SUSTURMAYI BECEREMEYECEKSİNİZ!


T. C tarihinin hiç bir döneminde gazeteciler bu kadar saldırıya uğramamıştır ve hiç bir gazeteye bu kadar azgınca saldırılmamıştır. Özgür Gündem yayın hayatına başladığı günden bu yana, çalışanları, muhabirleri, yazarları sürekli gözaltına alınıp tehdit edildi. Ancak Özgür Gündem'in gerçeği yazmasına engel olamayacağını anlayan karanlık güçler, ki bunlar hepimizce malumdur, sistemli olarak muhabirlerimize, yazarlarımıza yönelik silahlı saldırılar başlattılar. Son olarak Hüseyin Deniz arkadaşımız şehit edildi. Tüm şehitlerimize söz veriyoruz kaleminiz yerde kalmayacak. Bizi susturmayı asla beceremeyecekler.
Bu sözler Özgür Gündem gazetesinin son şehidi Hüseyin Deniz için yapılan basın toplantısında konuşan gazete çalışanlarından Yavuz Şimşek'in sözleriydi.
Evet, bizleri susturamayacağını anlayan karanlık güçler her zaman ki oyunlarını sahneye koydular. Sahneye koydukları oyunun adı"Faili meçhul cinayetler" Failleri gün ışığı gibi ortada olan bu cinayetlerle devrimci, sosyalist ve yurtsever gazeteciler ortadan kaldırılmak istenmektedir.
Otomatik silahlarla taranan Cengiz Altun'un hemen ardından katiller cinayetlerini sadece Kürdistan'da işlemediklerini gösterdiler. Körfeze Bakış gazetesinin sahibi ve yazıişleri müdürlüğünü yapan Bülent Ülkü parmak izleri alınmış ve ellerinde kelepçe izleri olduğu halde öldürülmüş olarak bulundu. Açıklama yapan resmi güçler"Bülent Ülkü örgüt içi çatışma nedeniyle öldürülmüş olabilir" dediler.
İktidar her işlediği cinayetten sonra kendisini aklama gereği duymakta, mantık dışı açıklamalarla yapmaktadır. "Efendim, ölen gazeteci örgüt içi çatışmalar dolayısıyla öldürülmüş olabilir. . "
Halka doğru haber vermek ve gerçek anlamda gazetecilik yapmak için uğraşan bu güzel insanlarımız iktidarın açık hedefi durumundadır.
Çünkü; İşkencenin devlet tarafından sistemli olarak yapıldığını ve yaptırıldığını yazmak onları rahatsız etmektedir.
Çünkü; Baskıların olduğunun halka yansıtılması onları rahatsız etmektedir.
Çünkü; Eğitim sistemindeki bozukluğun ve eşitsizliğin halk tarafından bilinmesi onları rahatsız ediyor.
Çünkü;Kürdistan'da yaptıkları vahşetin yazılması onları rahatsız etmektedir.
Çünkü;Kürdistan'da halkın süren savaşta açıkça gerillalardan yana olduğunun bilinmesi onları rahatsız etmektedir.
Çünkü;İnsan hak ve özgürlüklerinin devletçe çiğnendiğinin yazılması onları rahatsız etmektedir.
Kısaca insan için iyi güzel olan her şey onları rahatsız etmektedir. Bu yüzden yaptıklarının bilinmesini istemiyorlar. Her şeyi güllük gülüstanlık gösterecek sahtekar gazeteciler istiyorlar. İktidar ekonomik olarak denetimi altına aldığı gazeteleri istediği gibi yönlendirmektedir. Fırsat buldukça mangalda kül bırakmayan demokrat ve cesur edasıyla ortalıkta dolaşan bir takım sahtekar gazetecileri de denetimi altına alan iktidar bu dalkavuklar güruhuyla istediği haberleri ve istediği yorumları yayınlatabilmektedir.
Bu işbirliğinin en somut örneğini yurtsever gazeteci Hüseyin Deniz'in katlinden sonra gördük. Önce İçişleri Bakanı İsmet Sezgin'in açıklaması, sonra da ona destek amacıyla kaleme alındığı açıkça belli olan yazı... Bu yazı Milliyet Gazetesinde "Uysa da Uymasa da" köşesinde karşımıza çıktı. Büyük bir beceriyle kaleme alındığı izlenimini veren bu M.İ.T patentli yazı için söylenecek bütün sözler yetersiz kalıyor. Utanmasalar,ki sözün gelişi söylüyoruz, yoksa utandıkları filan yok Çetin Emeç için de "örgüt içi çatışmalar sonucu öldürüldü" diyecekler.
Ya şu meşhur Gazeteciler Cemiyeti'ne ne demeli? Bulgaristan'dan geçiş yaparken sınır görevlilerince azarlanan gazeteci için kıyametleri koparırken, nedense Kürdistan'da, Türkiye'de katledilen gazeteciler için üç maymunlar rolünü oynuyor:
1) Görmedim
2) Duymadım
3) Bilmiyorum...
Öldürülen gazeteciler için açıklama mı, Allah Korusun!
Bu cinayetler karşısında iktidar ve bazı çevrelerin girdiği işbirliğinin tek izahı var, o da ortak çıkarlarıdır. Halkın çektiği acılar, Kürdistan'da katledilen insanlar bu çıkarcı güruh için bir şey ifade etmemektedir. Yüreklerine giren korkudan başka.
İktidar ve işbirlikçileri bazı şeylerin farkında. Zamanın giderek aleyhlerine döndüğünün, öldürülen her yurtseverin, gazetecinin, işçinin yerinin doldurulduğunun ve çoğaldığımızın farkındalar. Halkın içinden binlerce Bülent, Hafız, Yahya, Burhan ve Hüseyin'in çıkacağının farkında. İşte bu yüzden saldırganlaşıyor, katlediyor, susturmaya çalışıyor.
Ama nafile, saldırılarla, cinayetlerle ve baskılarla bizleri asla susturamayacaklar.
Bizi susturmayı beceremeyecekler.

BÜLENT ÜLKÜ

Körfeze Bakış gazetesinin sahipliği ve yazı işleri müdürlüğünü yapan Bülent Ülkü, kontrgerilla tarafından kaçırıldıktan sonra, 31 Mart günü Bursa-Uludağ yolunun 12. km. sinde işkence edilmiş, gözleri bir bezle kapatılmış ve kafasından kurşunlanmış olarak bulundu. Tüm Bursa halkının sevdiği ve yakından tanıdığı Bülent'in kimliğinin teşhis edilmesini istemeyen polis uzun süre olayı bir adli vaka olarak göstermeye çalışıp, kimsesizler mezarlığına gömülmesi için uğraştı.
Bülent'i ilk görenler gözlerinin bantlanmış olduğunu söylemelerine rağmen ne göz bantı, ne de Bülent'in şahsi giysileri bir daha bulunamadı. Bülent kafasına 40 cm'den sıkılan kurşunla ölmüştü.
Bülent'in cenazesi almaya giden heyet içerisinde bulunan avukat Bedii Yarayıcı,"Cenazeyi vermek istemiyorlardı. Amaçları ailesine baskı yapıp cenazeyi acele gömdürmekti. Ancak ısrarlarımız sonucu cenazeyi alabildik. Vucüdunda işkence izleri vardı. Elerinde, ayaklarında ve başında sigara yanıkları ve ip ve kelepce izleri vardı, Gözaltına alındığı belliydi" diyordu.
Bülent'in cenazesi 5 Nisan günü polis ve jandarmanın bütün baskılarına rağmen bir şehide yaraşır şekilde, marşlar ve sloganlar eşliğinde toprağa verildi.
Bülent Ülkü'nün öldürülmesi bir kontrgerilla cinayetidir.

HAFIZ AKDEMİR

"40 bin Cengiz bir ağızdan bağırıyor: "Şehide me namırın!"
40 bin insan birer Cengiz olmuş coşarak akıyor Batman caddelerine.
Karanlık, kentin üstünü örterken 40 bin Cengiz'in yüreğinde ışıklar parıldıyordu. 40 bin Cengiz, karanlığa ışık olmak için bileniyordu. . . "
Kahpece katledilen meslekdaşı, yoldaşı ve arkadaşı Cengiz'in ardından bu satırları yazan Hafız'ı da aynı yöntemle katlettiler.
8 Haziran günü evinden Özgür Gündem bürosuna gitmek için sokağa çıkan Hafız Akdemir, evinin 50 metre ötesinde kafasına sıkılan bir kurşunla katledildi.
1964 Yılında Lice'de doğan Hafız, halkına duyduğu sevgi ve halkı için verdiği mücadele yüzünden sömürgeci güçlerin elinde uzun süre esir kaldı. Diyarbakır Zindanlarında direniş örneği gösteren Hafız, 7 yıllık zindan yaşantısından sonra Yeni Ülke gazetesinde muhabirliğe başladı. Yeni Ülke gazetesinde bir yıl muhabirlik yaptıktan sonra Özgür Gündem gazetesinin Diyarbakır bürosunda muhabirliğe başladı.
Devlet, Hafız'ın ölüsünden bile korktuğunu gizleme gereği duymadan, cenazesini engellemeye kalkıştı. Morg görevlilerini silahla tehdit ettikten sonra döven Özel Tim'e bağlı polisler, Hafız'ın cesedini kaçırdılar. Ailesinden izin alınmaksızn gizlice gömülen Hafız, ancak uzun uğraşlar sonucu doğduğu yere gömülebildi.
Fakat bütün engellemelere karşın devlet insanların tepkisine ve yurtsever çocuklarına sahip çıkmasına enel olamadı. Diyarbakır, Adana ve İzmir'de yüzlerce insan "Bimre Kontr-Gerilla " ve "Hafız Namırın" sloganlarıyla uğurladı Hafız'ı

ÇETİN ABAYAY

Devletin kendini baskı ve işkenceyle ifade ettiği işgal edilmiş topraklarda çalışıyordu Çetin... Katledilen diğer meslekdaşları gibi tek kaygısı, süregiden "kirli savaş"ta halkının yararına olabilecek her türlü haberi eksiksiz ve net olarak yazmaktı.
Botan'da gazetecilik yapmanın zor olduğu, can pahası olduğu bilinciyle çalışıyordu. Ve Çetin halkının diğer evlatları gibi sömürgeci güçlerin ve işbirlikçilerinin rahatını kaçırıyordu.
29 Temmuz günü saat 19. 30'da evine giderken Kontr-Gerilla tarafından kurşunlanarak ağır yaralanan Çetin Abayay kaldırıldığı Batman Devlet Hastanesi'nde 30 Temmuz günü şehit oldu.
Yaklaşık üç ay önce Özgür Halk Batman Temsilciliğine başlayan Çetin Abayay, gazetecilik yaptığı süre içinde defalarca polis tarafından gözaltına alınıp işkenceye alınıp işkenceye uğratılmıştı.
Devlet güçleri, katilleri koruma aşkıyla Çetin'in ölümünün ardından Özgür Halk'ın bir çok bürosunu basıp her şeyi talan etti.

YAHYA ORHAN

"Gece Gercüş'te tatbikat vardı. Yahya kahveye geldi. Daha sonra evine gitmek üzere kalktı. Yahya'yı karşılamak üzere dışarı çıkan eşinden askerler 'daha tatbikat bitmedi' diye içeri girmesini istemişler. Eşi içeri girdikten sonra otomatik silah sesleri geliyor. Silah sesleri üzerine eşi ve annesi dışarıya çıkıyorlar. Eşinin ve annesinin bağırması üzerine oraya doğru koştuk. Yüzükoyun yatan cesedi çevirdik, katledilen Yahya'mızdı. Karanlık olduğu için boş kovanları bulamadık, polis herhangi bir araştırma yapmadan cesedi alıp gitti. Sabahleyin yerlerden 27 tane boş kovan toplayıp savcıya teslim ettik. Polisler olaya çok kayıtsızdı. "
Bir görgü tanığının anlatımları bunlar...
Eli kanlı katiller Kürt halkının yurtsever evladı Yahya'ya silahlarını doğrulturken, korkularından aldıkları "cesaret"le ateş ettiler. Tam 27 boş kovan ve vücuduna saplanan sayısız mermi çekirdeği...
Yahya, defalarca tehdit edilmiş, hatta bir kezinde bizzat Gercüş kaymakamı tarafından öldürüleceği söylenmişti. Ama yüreği halkının sevgisiyle dolu olan bu insanın gerçekleri yazmasına engel olamadılar. Yahya da Cengizlerin, Hafızların ve nice yurtseverin kanıyla açtığı yolda hiç bir tereddüde düşmeden yürüdü.
21 Mart 1992 tarihinde Gercüş'te yapılan Newroz kutlamalarını izlerken gözaltına alınan Yahya'nın fotoğraf makinası kırılmış, filmleri yakılmış ve çıkarıldığı mahkemece tutuklanmıştı. Yahya, 28 Haziran 1992 tarihinde DGM tarafından serbest bırakılmıştı.
31 Temmuz gecesi katledilen Yahya'nın da cenazesinden korktular. Bütün baskılara rağmen bin kişilik bir cenaze töreni ile toprağa verildi.

BURHAN KARADENİZ

Onlar korkunun esiriydiler. Onlar sömürücülerin, zorbaların en sadık itaatkarlarıydılar. Onlar, yarını olmayan, dost bir gülüşü beceremeyan yaratıklardır. Onun için çevredeki herkese saldırıyorlar. Onlar için tarlasını eken köylü düşman, onlar için fabrikada çalışan işçi düşman, onlar için özgürlük mücadelesi veren insanlar düşmandır. Hareket eden, üreten, yaratan herkes düşmandır onlar için. Asalak birer yaratık gibi yaşar bu eli kanlı katiller, birer zavallıdırlar.
İşte bu eli kanlı katillerden biri daha ömrünün en güzel çağlarını yaşayan Burhan Karadeniz'e sinsice yaklaşıp ateş etti. Ama ensesine isabet eden mermiye rağmen Burhan'ı katletmeyi başaramadılar.
Burhan genç... Burhan dirençli... Ölümle boğuşuyor, ölüm bütün uğraşına rağmen Burhan'ı teslim alamıyor... Burhan direniyor...
Burhan 19 yaşında... Yaşayacağı günler var... Burhan ölüme teslim olmamaya kararlı. Ve bütün bir halkın yüreği gibi bizim kalbimiz de onunla birlikte atıyor...


HÜSEYİN DENİZ

Bir öğretmen, aydın, yurtsever ve direnişçiydi Hüseyin Hoca. 1956 yılında başladı mücadelesi, yani doğduğu gün. Büyük bir azimle başladı öğrenmeye. 1976 yılında İlköğretmen okulunu bitirdi. Ülkesinin bir çok ilinde öğretmenlik yaptı. 12 Eylül faşist darbesi geldiğinde, Hüseyin Hoca da diğer Yurtseverler gibi işkencelerden geçirildikten sonra tutuklandı.5.5 yıl Diyarbakır zindanlarında yattı. Hiç bir zaman yavaşlatmadığı mücadelesini dahada hızlandırdı. Önce Cumhuriyet, daha sonra 2000'e Doğru ve Velat olmak üzere bir çok gazetede kalemiyle sürdürdü mücadelesini.
Her hafta pazar günleri Özgür Gündem gazetesinin Forum köşesinin yanı sıra Ceylanpınar muhabirliğini de yapmakta olan, Hüseyin Hoca, Diyarbakır muhabiri Burhan Karadeniz'in eli kanlı katillerce vurulmasından sonra nöbeti devralmak üzere hazırlık yaptığı sırada katledildi.
Hüseyin Hocanın nöbeti devralmasından korkan eli kanlı katiller 9 Ağustos günü, sabahı işine giderken arkasından kafasına ateş ederek vurdular.
Vurulduktan sonra tam 28 saat direndi. Tam 28 saat katillerin yüreğine korku saldı Hoca .
Tam 28 saat umut oldu Kürdistan halkına. Kürdistan halkının bütün çabalarına rağmen 10 ağustos günü kaybettik Hüseyin Deniz'i
Hüseyin Hoca'nın nezdinde tüm basın ve yurtsever şehitlere söz veriyoruz en ağır saldırılar karşısında bile susmayacağız, bizi susturmayı beceremeyecekler.


BARİKAT'tan Okurlarına Çağrıdır:

ÖZGÜR GÜNDEM YAŞAMALIDIR, YAŞATMAK GÖREVİMİZDİR!

Bir gazeteci katliamı yaşanıyor...
Devlet terörü bütün dizginlerinden kurtulmuştur...
Cumhuriyet tarihi her zaman katliamlar, kırımlar, sıkıyönetimlerle geçmiştir. Ama bütün tarihi içersinde bu kadar kısa sürede bu kadar çok gazeteci katledildiği ne görülmüştür, ne duyulmuştur.
Kuşkusuz sebebi var.
Ayağa kalkan bir halk var çünkü, ayağa kakan ve sesini yükselten bir halk...
Ve yalana karşı gerçeği yazmayı görev edinmiş bir garip gazete var İstanbul şehrinde.
Devlet terörü bütün dizginlerinden kurtulmuştur.
Gerçeğin sesini boğmak için cinayet makinesini harekete geçirdiler. O makina hep çalışıyordu aslında. Şimdi o iğrenç sürüngeni gazetecilerin üzerine yönelttiler.
Gerçeğin sesini boğmak istiyorlar.
Gerçeğin sesi bizim sesimizdir.
Sesimizi boğmak istiyorlar.

ÖZGÜR GÜNDEM YAŞAMALIDIR!
Türkiye'de yalana, sahtekarlığa karşı bir gerçekler cephesi yaratılmalıdır.
Bir çirkef deryası içinde yaşıyor halklarımız... Bu çirkef içinde temiz bir soluğa ihtiyaç vardır.
Bir karşı-medya gereklidir.
Şirin vaadlerin içyüzünü birileri yazmalıdır.
Direnen işçilerin, memurların sesini birileri duyurmalıdır.
Cizre'de sorgusuz sualsiz kurşuna dizilen köylüyü, İstanbul'da "infaz" edilen öğrenciyi birileri yazmalıdır...
Haberlerini MİT raporlarından değil, hayatın içinden, gerçeğin içinden yapan bir gazetecilik yaratılmalı ve korunmalıdır.
Şimdiye kadar hep "boyalı basın" kavramı kullanıldı sahtekarlardan sözedilirken... "lotarya" yapıp yapmamak "dürüstlüğün" ölçütü sayıldı...
Bunun kocaman bir yalan olduğu artık açıkça ortaya çıkmıştır.
Sorun, "lotarya" yapıp yapmamak değil, gerçeği yazıp yazmamaktır. Cumhuriyetin kuruluşundanberi solun başına musallat olmuş, ideolojik hegamonyanın aracı olarak hizmet etmiş şu malum gazetenin mumu artık "yatsı" vaktine gelmiştir.
Bu mum sönmeli, gerçeğin ışığı yanmalıdır.
Soykırımların onaylayıcısı, Dersim'lerin, Koçgiri'lerin suçortağı bu resmi ideoloji tutkunu gelenek gerçek yerine oturmalıdır.

ÖZGÜR GÜNDEM YAŞAMALIDIR!
Yanlışları olabilir... Eksikleri olabilir... Bize ters gelen yanları olabilir...
Sorun bize ne kadar uyumlu olduğu değil, böyle bir olguya gereksinme olup olmadığıdır.
Bu gereksinme vardır...
Yaşanan bir devlet terörüdür. Akıtılan kan bizim kanımızdır.
Bu kanı akıtanların karşısına dikilmek zorunluluğu vardır...

ÖZGÜR GÜNDEM YAŞAMALIDIR!
BARİKAT okurunun görevi bu kanı akıtanların karşısına dikilmektir.
BARİKAT okurunun görevi gerçeği boğmak isteyenlerle hayatın her alanında cepheden karşı karşıya gelmektir
BARİKAT okuru ÖZGÜR GÜNDEM'i sahiplenmelidir.
ÖZGÜR GÜNDEM sıradan bir ses değil, sahiplenilmesi gereken bir sestir.
Mümkün olabilen her yolla ÖZGÜR GÜNDEM'i desteklemek görevdir.
BARİKAT, okurlarını bu desteğe çağırıyor...

ÖZGÜR GÜNDEM YAŞAMALIDIR, YAŞATMAK GÖREVİMİZDİR!

BARİKAT

 

 


 

 

 

 

 

sbarikat@hotmail.com
barikat@barikat-lar.de
Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Çakırağa Mah. Abdüllatif Paşa Sk. 4/5 Aksaray-İstanbul
Telefon/Faks: (0212) 632 23 19
Adana Büro: Ali Münüf Cad. Büyük Adana İş Hanı Kat: 4/29 Adana
Tel-Fax: 0322 352 17 92