Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini
 
Sosyalist Barikat Bütün YAY-SAT Bayileri ve Kitapçılarda

 

Esas Amaç Örgütsüz, Duyarsız
Bir Toplum Yaratmak

BARİKAT: Arkadaşlar öncelikle hepiniz hoş geldiniz. Biz Barikat Gazetesi olarak son dönemde devletin demokratik kitle örgütleri üzerinde yoğunlaşan faşizan baskıları sonucu olarak kapatılan derneklerin temsilcileri ile birlikte tartışmak ve durumu kamuoyuna yansıtmak amacıyla sizleri bu toplantıya çağırdık. Kapatılan bütün dernek temsilcilerini davet etmemize rağmen, bu davetimize ancak İşsizler Derneği, Yurtsever Kadınlar Derneği, Halk Kültürünü Araştırma Derneği'nden birer temsilci gelmiş bulunuyor. Gönül isterdi ki kapatılan tüm dernek temsilcileri ile bir araya gelip bu anti demokratik tutum karşısında neler yapılabileceğini tartışalım. Bu çağrımıza duyarlılık gösterip geldiğiniz için hepinize teşekkür ediyoruz.
Sohbetimiz bir soru cevap biçiminde değil, daha çok tartışma biçiminde olsun istiyoruz.Tüm ülkeye hakim olan devlet terörünün yaydığı havanın farkındayız. Kitlelerin örgütlenmesinde önemli bir yeri olan derneklerin kapatılmasına nedense gösterilen tepki çok cılız oldu. Sizce tüm derneklerin kapatılmasına rağmen neden bu kadar az tepki oluştu.? Önümüzdeki süreçte kapatılmalara karşı tepkiniz ne olacak.? Yalnız bu sorularımızı cevaplandırmadan önce kapatılan derneğinizin çalışmaları hakkında kısa da olsa bilgi verirseniz daha sağlıklı bir tartışma ortamı doğar. Sözü önce bu tartışmaya Halk Kültürünü Araştırma Derneği adına katılan Üzeyir Avcı arkadaşa bırakıyorum.

H.K.D. adına Üzeyir Avcı: Derneğimiz l989 yılı Şubat ayında kuruldu. Kuruluş amaçlarının içinde özellikle şu vurgular yer alıyor ve çalışma alanı perspektifiyle bunu uygulamaya koydu.Bunun içinde gerek yargılama süreçleri, gerek baskın ve saldırılar, gerekse diğer yöntemler hep bunun gerekçesiydi. Çalışma alanı Kürt halkının kültürünü, dilini, folklorunu,kısacası bir bütün olarak ulusal kurumlarını yaratmada temel taşları örebilecek, üst yapı birimlerine çalışmalar kazandırabilmek ve çalışmaları kurumsallaştırmaya yönelik bir hedefle götürebilmek için, Kürt folkloru üzerinde, Kürt tiyatrosu üzerinde, Kürt müziği üzerinde ve kısacası bir bütün olarak Kürt kültürü üzerinde yoğun araştırmalarımız oldu.Araştırtırdığımız konuları derlediler,derlediklerini uygulama alanına soktuk,ve bu günü değin bir yığın ürün verdi derneğimiz.Derneğimiz şimdiye kadar beş baskın ve saldırıya uğradı. Bu saldırıların hepsi keyfiydi hiçbirinin gerekçesi yoktu.Sadece geçtiğimiz günlerde yapılan kapatılma kararı yasaldı.Yedi kez ,dernek yönetim kuruluda dahil olmak üzere yargılandık. Beşinde beraat ettik, ikisi halen sürüyor.
Demokratik kitle örgütlerinin son günlerde uğradığı saldırıları ben birazda Türkiye'de gelişen siyasal olaylara ve hatta biraz daha dışarıya yayılırsak dünyada gelişen olaylara bağlıyorum. Biliyorsunuz ki, Körfez Savaşından sonra Sovyetler Birliğindeki sosyalizmin tartışılması, hatta Sovyetler Birliği'ndeki sosyalist toplum biçimi dediğimiz o olayın yavaş yavaş çözülme sürecine girmesiyle birlikte Emperyalizm büyük bir atağa kalktı.Özellikle başını Amerikan emperyalizminin çektiği cümle sömürgeci güçler, "Yeni Dünya Düzeni" senaryolarıyla ortaya çıktılar.Halkları, kitleleri daha farklı yorumlarla,daha farklı perpesktiflerle ezmeye,sömürmeye devam ettiler. Günümüz koşullarında özellikle "Yeni Dünya Düzeni"senaryosunu uygulamanın ve bunu fırsat bilip yeni tip sömürgeci ilişkileri yakalamanın başını Amerikan emperyalizmi çekiyor.Ortadoğu'da bu görev kanımca Türkiye'ye ve İsrail'ede yüklenmiş bulunuyor. Özellikle Türkiye'nin Ortadoğu'da Amerikan Emperyalizminin bir jandarması görevini düşündüğümüzde, bu görevi en iyi bir şekilde, en ustaca yapması da onun kaçınılmaz görevi oluyor. Değişim rüzgarları diyoruz, işte son gelişen olaylara bakıyoruz dünyada barışçıl, demokratik, humaniter bir çok yerde veya kurumlarda bir çok değişim ve gelişme var diyoruz, ve dönüp Türkiye'ye bakıyoruz, bu gelişmelerin tam tersi Türkiye'de gelişiyor.Türkiye'de değişim rüzgarları, barıştan, demokratlıktan ve benzeri humaniter perpesktifde değil tam tersine terör şeklinde esiyor.Türkiye'de özellikle T.C devleti bu görevi 20 Ekim seçimleri ile birlikte D.Y.P ve S.H.P koalisyonu hükümetine verdi.Ve kitlelerde oy avcılığı yapan D.Y.P.-S.H.P hükümeti bu görevi en iyi bir şekilde,en ustaca bir şekilde devletine ve egemenlere yakışır bir şekilde yapmaya çalışıyor. İnsan hakları ve demokrasi konusunda, hukuk devleti olma konusunda bir çok vaadte bulundu.Başından beri bu vaatlerle kitlelerden oy topladılar. Bugün de aynı lafları ediyorlar, şeffaflık, demokrasi,insan hakları ve benzeri lafları yine tekrarlıyorlar. Bütün bunların seçimle işbaşına geldiği günden bu yana kırıntılarını dahi göstermediği,o söylemlere yaraşır,o söylemlere dokunur hiç bir uygulamada bulunmadığı apaçık ortada.Özellikle Newroz olaylarıyla başlayan l Mayıs'la devam eden ve hala sürdürülen bu anti demokratik uygulamalar,T.C devletinin "Yeni Dünya Düzeni" senaryosunda kendi rolünü benimsediği anlamını taşıyor.Ve bundan sonra da bu anti demokratik uygulamaların süreceğini düşünüyorum. Ama bu olayın sürmesi, bir olayın devam etmesi, sadece egemenlere, sadece emperyalistlere bağlı bir şey değil, aynı zamanda gelişen toplumsal muhalefete ve uluslarası arenada biraz da dengelere bağlı bir olay gibi görüyorum. Kendi konumuzla ilgili bir takım değişim süreçlerinin yaşanması ise tamamiyle bizim ve egemenlerin tavrına bağlıdır. Özellikle demokrat, devrimci, yurtsever kesimlerin bir geleneğinin olmaması ve böyle bir geleneksizlikten dolayı, biraraya gelip ortak şeyleri tartışamamak, söyleyememek ve birlikte iş kotaramamanın getirdiği bir açıklıktır. Ancak kendi özelimizde bu anti demokratik uygulamaları protesto etmek, egemenlerin bu tavrını boşa çıkarabilmek, onların açığa çıkan bu yüzünü daha da deşifre edebilmek için ve başından beri çalıştığımız amaçlarımız doğrultusunda adımlarımızı yine sürdürebilmek için bir kere herkes kendi açısından daha sağlıklı bakmak zorunda. Bireylerin toplum içindeki yeri kaçınılmazdır. Fakat bireylerin örgütlenmemesi biraraya gelmemesi, sistemli, disiplinli çalışamaması, amaçları ve toplumsal hedeflerin yerine getirilmemesine kadar işi götürür. O açıdan da demokratik kitle örgütlerinin de, benzer konularda çalışan ve aynı mevzileri paylaşan diğer kurumlarla birlikte hareket etme zorunluluğuda ikinci planda ortaya çıkıyor.
BARİKAT: Demokrasi mücadelesinde mevzilerin imha edildiği bir dönemi yaşıyoruz.Sizin konuşmanızın içinde önemli bir vurgulama vardı.Ders çıkarmak gerekir mevzileri korumak için dediniz,peki sizin H.K.D. olarak öngörüleriniz nelerdir.?
H.K.D.: Biz olayı iki biçimde görüyoruz,birincisi gelişen süreci iyi tahlil etmek gerekiyor ki bunu kendi çapımızda tahlil ettiğimizi düşünüyoruz. Konuşmalarımın arasında değindim,bu süreci geçici bir süreç olarak görüyoruz; çünkü toplumsal muhalefet buna sessiz kalmayacaktır. Buna karşı mutlaka tavrını gösterecektir. Biz de bu toplumsal muhalefet içinde örgütlü güçler olarak bu işin başını çekmek zorundayız.Bu sürecin geçici olduğunun bir işaretidir.Ve T.C.devletinin böyle devam etmesi halinde Uluslararası arenada pek puan toplayamayacağını,toplumsal muhalefeti daha fazla dindiremeyeceğini düşünerek bu işin geçici olduğu kanaatindeyim. Siyasi gelişmelerde buna işaret ediyor.Şimdi bizim kendi mevzimizden bu olaya bakış açımız şudur,birinci planda biz bir kere bu mevziyi kaybettiğimizi söylemiyoruz.Devlet bize sadece bir tokat attı. Devlet bizi bir tokat atmış vaziyette ve biz bu tokatın sersemliğiyle dolaşıyoruz. Ama beynimizi,fiziğimizi kaybetmiş değiliz.Bir darbe yedik, daha sonra dindik ve biraraya geldik ve şu an tartışıyoruz.Kendi cephemizde de bunu tartıştık.Ve biran önce devletin bu tokatına karşılık olarak o alanda tekrar bir karşı tavırla yeni bir mevzi açmak ve açtığımız mevzilerdeki yerlerimizi korumak zorundayız.Yani insanlarımız bu mevzileri işkence tezgahlarında kazandılar ve bizim bu mevzileri kolay kolay vermeye niyetimiz yok. Dolayısıyla,hemen yeni bir yer arıyoruz,yönetim kurulumuz ve aktif üyelerimiz bu çalışmalarımız içerisinde.Hemen yer bulur bulmaz üyelerimizle yeni bir başvuru yapıp derneğimizi kuracağız.Olayın bizim açımızdan birinci yanı bu.İkinci yanı ise, sadece H.K.D'ye yönelik değil bu anti demokratik uygulama,toplumun tümüne yönelik.Yani artık darbe yapamıyorlar,artık böyle gizli darbelerle bu işi yürütmeye çalışıyorlar.Dolayısıyla toplumun tümünün örgütlenmesi ve bu konuda bilinçli davranması gerekiyor.Kendi alanımızda çalışan ve bu alana yakın kurumlarla işbirliğine her zaman açığız.Zaten bu işbirliğinin somut örneklerini bir hafta önce başlayan platfom çalışmaları ile halen yürütüyoruz.

BARİKAT: Ortak platfom çalışmalarından biraz sözedermisiniz.?
H.K.D: Şubat ayı içerisinde kapatılan H.K.D.'nin arkasından şu ana kadar l0 tane dernek kapatılmış bulunmakta.Bulunlardan üçü Kürt derneği olma özelliğini taşıyor,üçünden biri de Kürt kadın derneği olma özelliği taşıyor. Diğer dernek temsilcileriyle biraraya geldik. Ve sesimizi örgütlü yükseltmenin, gücümüzü örgütlü kullanmanın, disiplinli, sistemli bir şekilde yürütmenin gerekliliğine inandık.Yapacağımız eylemlerde,etkinliklerde iki noktaya dikkat etmemiz konusunda görüş birliğine vardık.Bu eylemleri yaparken bir bir kabir kamuoyunu bilgilendirme sürecini yaşatmalıyız,çünkü devlet bütün iletişim araçlarıyla bir terör estiriyor ve bu terörü meşru kılmaya çalışıyor. Terörist yetiştiriyor diye demokratik kitle örgütlerini kapatıyor.Bizse bu durum karşısında kamuoyunu bilgilendirme sürecini devletten çok daha hızlı yaptığımızı söyleyemeyiz.Bu açıdanda eylemlerimizin ve etkinliklerimizin bir ayağı kamuoyunu bilgilerdirmek olmalı,ikinci ayağı ise hedeflerimize ulaşacağımız eylemler olmalıdır diye iki noktada sıraladık.Ve ilk eylemlilik olarak İ.H.D.'de bir basın açıklaması yaptık,kabinde hemen kapatılan iki kitle örgütününde katılımıyla ,on kitle örgütüyle tekrar bir basın açıklaması yaptık.Bu basın açıklamasındaki amacımız biraz daha farklıydı.Katılabilecek politik imaja sahip insanların,katılabilecek dergi yazarlarının,katılabilecek değişik kurumların yöneticilerininde bu olaya ilişkin görüşlerini alabilmek ,dolayısıyla bir söyleyişi havasını yaratıp, kamuoyu oluşturabilmekti.Ama ikinci etkinliğimizde bu eylemi tam olarak değil,bir ayağı eksik şekilde yürüttüğümüzü düşünüyorum.Eksik olan ayağı günlük basının gelmemesiydi.Zaten basının bu konuya fazla duyarlılık görtermesini beklemiyorduk,ama iletişim araçlarının önemini düşündüğümüzde böyle bir iletişim aracının, yani günlük basının bizim eylemlerimiz,etkinliklerimiz içinde yeralması bizim açımızdan çok önemliydi,fakat,Türk burjuva basınından daha duyarlı davranıp etkinliklerimizi izleyen Alman SAT-1 TV'si bizi bu konu da yalnız bırakmadı.Şu anda iki etkinlikle platform çalışması yürüyor.Üçüncü etkinliğimiz açtığımız imza kampanyasından topladığımız imzaları İstanbul Valiliğine, politik imajı olan kurum ve kuruluş temsilcilerinin de imzalarıyla ve katılımıyla bir protesto yürüyüşü yapmaktır.Ve bu imzaları bizzat Valiye verip bu konudaki görüşlerimizi Vali'ye aktarmak istiyoruz.

BARİKAT: Bu eylemi sadece kapatılan dernekler olarak mı ?yapacaksınız, yoksa diğer kesimlerede açık olacak mı?
H.K.D:Bizi yönlendiren olay kendi gerçekliğimiz,fakat biz yürürken tek başımıza yürümek istemiyoruz.İnsanların yürümesini de engelleyemeyiz,hatta insanların bizimle yürümesini isteriz de.Bu olaya duyarlı bir çok kesimden insanın gelmesi bu eylemi daha çok meşru kılacaktır.Ve hedefine daha çabuk varmasını sağlayacaktır.Valiliğe gidiş tarzımız budur .Yani toplu bir şekilde ,demokratik kitle örgütlerinin yöneticilerinin ve özelde aktif üyelerinin ,çalışanlarının yürüyüşü ve arkasından şimdiye kadar topladığımız imzaların valiliğe vereceğiz.Arkasından Ankara'ya yürüme düşüncemiz var.Sadece İstanbul'da değil,Türkiye'nin her tarafında kapatılmış veya saldırıya uğramış demokratik kitle örgütlerinin yöneticilerinin de içinde yer alacağı bir kitle ile Ankara'ya yürümek gibi bir düşüncemiz var. Ankara'ya T.B.M.M.'ye gitmek istiyoruz .Bu konunun direkt muhatabı olan İçişleri Bakanı'yla görüşmek istiyoruz.Toplumsal muhalefetin küçük de olsa bir bölümünü temsil eden milletvekilleriyle görüşüp,onların bu konu hakkında duyarlı davranmalarını isteyeceğiz.Bu fikir daha tartışma aşamasında ancak böyle bir çalışmanın gerektiğine inanıyoruz.

BARİKAT:İşsizler Derneğinin bu konudaki görüşleri nelerdir bize anlatırmısınız.?
İŞSİZLER DERNEĞİ adına y.k. üyesi ALİ ARMUTLU: Derneğimiz, Türkiyedeki Kapitalizmin buhranının doğurduğu işsizlikten dolayı kurulmuş bir dernek.İşsizleri örgütlemek, bir araya getirmek, mevcut sisteme karşı dikmek için 1988 Tarihinde kuruldu, egemenlerin temsilcileri tarafından 5.8.1990'da tekrar kapatıldı. Ama biz kapatıldı diye yılmadık, Mahkemeye başvurduk, yürütme için 5 Eylül 1981 de açtık.İşsizler derneği de nasibini aldı bu konuda, şimdi tekrar arkadaşımıza katılıyorum, biz yılmayacağız , biz bıkmayacağız, bizi bugün değil dün de değil daha önceden de yıldırmadılar. İşkencehanelerde insanlarımızı katlettiler dağbaşlarında mahelle aralarında sokaklarda katlettiler ama biz gene yılmadık gene yılmayacağız . Bunların baskıları terörü bizleri yıldıramayacak mevzilerimizi gene bırakmayacağız . Onlar kapatsın biz yenilerini açacağız. Nedenleri yalnız hükümetlere yükleme olayı değil, darbeler devam ediyor . Milli Güvenlik Kurulu 12 Eylül Faşist Cuntasının bir devamıdır. M.G.K. dağıtılmadan Demokrasi deyiminden bile bahsedilmesi bir gerçek dışıdır. Biz işsizler Derneği'nin üyeleri olarak 1991 ekiminde yapılan seçimlerde biz Sosyalist Partileri destekledik, Sosyalist adaylar ve bizlerin şiarları o zaman şuydu ; "bugün düzen partilerine vereceğimiz her oy size kurşun olacak, size zulüm olacak" . Gerçekte görüyoruzki söylediklerimiz tek tek çıkıyor , daha geçenlerde 17 Nisan Operasyonunda 11 Devrimciyi yargısız infaz ettiler. İşte Hüseyin Toraman'ın Kayboluşu, Gözaltında kaybolmalar... Dertleri şu: İşsizler Derneği'nde örgütlenmeyin, H.K.D'de, Dem-Kad'da örgütlenmeyin, çünkü bu tür dernekler Terörist yetiştiriyorlar... Yani apolitik dernekler ve apolitik bir topllum isteniyor

BARİKAT : D.K.Ö'lerin kapatılması yanısıra Kürdistan'da halklar üzerinde büyük bir terör var. Sokakta yürüyen sıradan insan üzerinde bile büyük bir militarist korku yaratılmakta, bu da D . K . Ö ' lerin kitleselleşmesinin önünü tıkayan bir faktör. Yeni süreçte yeni açılacak D . K . Ö ' ler, yeni kurulacak mevzilerde baskının - terörün - örgütlenmeme - Kitleselleşme önündeki engellerin aşılabilmesi için neler düşünüyosunuz ?
İŞSİZLER DERNEĞİ: Şimdi sizin de bahsettiğiniz gibi ben sokak ortaları , dağ başları dedim , Kürdistan'da katliamlar var. D . K . Ö' ler kapatılması bir yana ,böyle bir özellik var .Bir eksiklik. D . K . Ö ' lerde Koordineli bir çalışma yok .Bir kere biz Türkiyede yaşıyoruz , Türkiye'deki engellemeler sizin de bahsettiğiniz gibi sokakta yürümek adım atmak bile yasaktır ve D . K . Ö ler bugün açılsa bile Koordineli bir çalışma Federasyonundan bahsediyorum , bir Dernek açılsa bile Türkiye'de gene devlet terörü esecektir. Sizin isteğiğiniz anlamda İ . H . D bir çok sesliliği gündeme getirmiştir. Çok önemlidir bu. Yani D . K . Ö ler İ . H . D . nin perspektifini önlerine almalılar . Her kesimden insanı içlerinde barındırmaları gerekir. Kürdistan korka korka beynindeki karakolu atmıştır. İsmail Beşikçi'nin sözü gerçekten çok doğru bir söz, Kürdistan'a gittim yaşadım, çatışma çıkmıştı 8 yaşındaki çocuk kurşuna karşı taşla savaşıyor. Yani korkuyu yenmiş, kendisine kurşun değeceğini, yani öleceğini bildiği halde o korkuyu yenmiştir . D . K . Ö lere Türkiye'de önemli bir görev düşüyor , sosyalist basına da önemli görev düşüyor . D . K . Ö ' ler her kesimden insanı yanına çekmelidir .Acık olmalıdır, sempatik olmalıdır . Her kesimi içine çekmelidir . Toplumsal mevziler yaratmalıdır . Korku yenilmelidir .
Beyindeki karakollar yok edilmelidir . Federasyon çalışmaları olmadan İşsizler Derneği açılsa da , H . K . D açılsa da , daha önce gelip giden insanlar gelecek . Tüm D . K . Ö ler birbirlerine alış veriş direktif , öneriler vermelidirler , birbirlerine yardımcı olmalıdırlar , çok sesli ve herkese her kesime açık olmalılar .

BARİKAT: Sizin bir çalışmanız var mı bu konuda veya bir öneri paketiniz?
İŞSİZLER DERNEĞİ: Tabii biz yönetime, özellikle ben geldiğim günden bugüne her çevreye çağrı yaptık, bu bir mevzidir, D . K . Ö dür,sadece benim dünya görüşümü paylaşan bir dernek olmaları , herkesin barınabileceği herkesin örgütlenme yapabileceği bir çağrı yaptık, sadece Komün çevresinden olumlu cevap geldi . Onun dışında da bir cevap alamadık.

BARİKAT Bir yetersizlik var.
İŞSİZLER DERNEĞİ: Yetersizlik tabii bizden kaynaklanıyor, kendimiz diğer D . K . Ö lere perspektifimizi sunamadığımız için , diğer D .K . Ö lerde tam anlatamadığımız için biraz uzak kaldılar . Bizim de farklı bir misyonumuz yok .Aynı misyon aslında. .

BARİKAT : Üye sayınız kaç?
- 10 milyon nüfusun, ev kadınlarını da katarsanız, bunlar potansiyel işsizdir, hatta Türkiye'de profesöründen tut , başbakanına kadar herkes potansiyel işsizdir.Türkiye'de Başbakan deyince bizim ülkemizde Başbakanlar köşeyi dönmeden Başbakanlıktan ayrılmaz
Gerçekten Türkiyede Profesöründen tut , polisinden tut, herkesim potansiyel işsizdir. Saydığım polisi profesörü katmıyoruz ama Türkiyede 10 milyon kişi potansiyel işsizdir. Kadınları da katarsanız 20 - 25 milyon işsiz vardır Türkiyede.Fakat yine de bizim üye sayımız 220 dir . Bunun çalışmasını yürütmeyi düşünüyoruz , yılmıyoruz , yeni bir dernek açmayı düşünüyoruz ,
Barikata teşekkürler

BARİKAT: Biz teşekkür ederiz. Y . K . D ' li arkadaşlara Aynı soruları soracağız.
Y . K . D : Bize tanımış olduğu bu fırsattan dolayı herşeyden önce Barikat dergisine teşekkür ediyoruz . Yurtsever Kadınlar Derneği olarak bir yıl önce derneği açmış bulunuyoruz . Y . K . D ' nin temel çalışması ya da hedefleri arasında başta Kürdistanlı kadınlar olmak üzere devrimci yurtsever ilerici kadın kesimine ulaşmak onları örgütlemek - bilinçlendirmek , toplumsal mücadeleye devrimci mücadele arenasına katmaktır. Yalnız özellikle görevlerimiz arasında Kürt kadını ve özellikle metropollerde bulunan Kürt kadınını örgütlemek çabamız var . Temel görevlerimiz arasında bu bulunmaktadır . Bunun nedenleri niçinleri vardır, fakat bu konunun dışındadır . Şimdi arkadaşlar koydular değerlendirdiler elbette bugün D . K . Ö kesimine karşı girişilen bir anti - demokratik uygulama var.Ama bence biraz daha köklü yaklaşıp değerlendirmek gerekiyor .Yani sadece bu dernekler çok fazla olarak çalıştılar yada gerçekten onların söylediği biçimde yada tarzda yasadışı bölücü örgütlerin faaliyetlerine destek oldulada bundan dolayı mı kapatıldılar? Hayır ! Bu bir gerçekliği yansıtmıyor. Herşeyden önce D . K .Ö lerin kapatılmasını Kürdistan'da gelişen Ulusal Bağımsızlık Mücadelesi'nden ayrı bir biçimde ele alamayız, onunla bağlantılı ele almak ve öyle değerlendikmek çok daha gerçekçi ve mantığa yakın olacaktır . T .C . 'nin özellikle1992 yılında kendi çapında hedefleri planları bulunmaktadır .Yani gelişen devrimci mücadelenin strateji ve taktiğine karşı T . C ' de bir taktik geliştirmeye çalışmaktadır . Devrimci mücadeleyi tasfiyeye yönelik bir çalışma bu çalışma son 2 yılda hız kazanmış bulunmaktadır. Tümüyle bitirmeye yönelik bir çabaya sahiptir. Kimsenin yabancı bulunmadığı herkesin basında da izlediği özellikle Newrozla birlikte gündemleşen bir konu var . Millet , Devlet - Ordu elele verip Kürdistan'daki mücadeleyi bitirmeye yönelik bir çalışma ... Bu D . K . Ö ' lerin kapatılmasını tamamen bu temelde ele almak gerekiyor, çünkü bu da ( D . K. Ö ) bir muhalefet odağı olarak devletin karşısına çıkmaktadır . Özellikle Türkiye kamuoyu açısından basın MİT ' in bir şubesidir .İsmail Beşikçi hocamızın dediği gibi tümüyle işbirliği halindedir
Devlet - Ordu zaten elele vermiş bulunmaktadır . Bunu bizde bir tek ses çıkarmaya çalışan veya kamuoyunda öyle görünen D .K . Ö ler var .
Onların sesini bastırıp bir bütün olarak Türkiye kamuoyunda üzerine gittik yokettik edeceğiz ... yaratılmaya çalışılmaktadır . Başta Kürdistan olmak üzere Türkiyeli Devrimci Hareketlere yönelik zaten yok etme kurşunlama - yargısız infaz uygulanmaya çalışılmaktadır .
Devlet yarattığı şeye, bir anlamda hazırladığı zemine bir anda D . K . Ö ' leri kapatıp böylece bu sesleri kesip susturarak bu süreci tamamlamaya çalışmaktadır. Tersi biçimi Y . K . D ' de dahil olmak üzere düşünemiyorum, yani dermekler çok iyi bir biçimde çalıştılar yada sürece çok iyi bir şekilde cevap verebildiler de onları kapatttılar dersek sanıyorum kendimizi kandırmış oluruz . Çok iyi muhalefet yaptık devleti zorladık dersek bu da fazla gerçekci olmaz .Ancak mevcut durumda D . K . Ö ' ler Türkiye zemininde bir ses olabildiler belki bazen tekil çıkışlar biçiminde oldu bazen özellikle 1992'de D . K . Ö ler farklı zemin ve zamanlarda bir araya gelebildiler . Bölük - pörçükte olsa bu yapılabildi . Olumlu bir adım atıldı .Devlet bu olumlu adımı kesinlikle bitirmek istiyor . Böyle değerlendikmek gerekiyor . Arkadaşların söylediği yeniden kuracağız vb . fazla intikamcı bir ruhla yaklaşılmasından yana değilim, Barikattan arkadaşların da söylediği gibi neler yapılabilir , herşeyden önce eğer Tükiye'de bütünleşerek D . K . Ö ler aracılığıyla muhalefet yapmak isteniyorsa bu başlangıçta bir yanılgıdır.
Türkiyedeki ne işsizlik sorununu, ne kadın, sorununu ne kültür sorununu tek başına D . K . Ö ' ler aracılığıyla bir bütün olarak çözemeyiz . Ve dolayısıyla D . K . Ö 'lerin iktidar alternatifi olmak yada itidar olmak gibi bir hedefi yok. Bugün değerlendirildiğinde yetersiz de olsa hedefimize ulaştığımıza inanıyoruz. Herşeyden önce kitlelere ulaşma, devletin sunmuş olduğu yasalar çerçevesinde olanak ve imkanları değerlendirerek yada zorlayarak kitleleri bir araya getirmek ortamı değerlendirip onları bilinçlendirmek ve mücadele arenasına sürmektir.Bence bu esas olabilir , esas alınabilir .

BARİKAT: Kürdistanlı bir kadın olarak belki daha rahat cevap verebileceksiniz belki ama sorun sadece Y . K . D değil, kitleselleşmek dedik, demokrasi mücadelesine sessiz çoğunluğun katılımını sağlamak önemli... Y. K . D olarak bu konuda önerileriniz varmı ?
Y.K.D.: Bu konuda D . K . Ö 'leri yetersiz buluyoruz . Herşeyden önce çalışma ve yaklaşım biçimi olarak yetersiz görüyoruz, ilişkide olduğumuz D .K . Ö 'ler var belki her dernek kendi içinde belli bir çalışma belli bir faaliyet içerisinde ama bunları kitleselleşme anlamında ele aldığımızda fazla ciddi adım attıklarını göremiyoruz. Ya da hedef bu olsa da yaklaşımda yetersizlik var yani kitleselleşme yoktur .Yani Y . K . D 'nin dışında diğer derneklerle ilişkilerimiz vardır . Belki de arkadaşın dediği temelde değildir . Çok daha sıcak bir ilişki olabilir . Ancak izlenimlerimiz bu temeldidir .
Önce Tükiye'de süregelen kısır döngü sadece D . K . Ö ' lerin sorunu da değildir . Hatta D . K . Ö ' leri aşan bir sorundur . Türkiye'de devrimci hareketin halk hareketinin öncünün ortaya çıkması sorunudur Çünkü bu noktada tıkanınca bu D . K . Ö ' leri adeta sarsıyor . Daha fazla iş yapamıyor , yani bir anlamda bu da Tükiye'de D. K . Ö 'lerde şunu görmek mümkün; bir öncü güç biçiminde ortaya çıkıyorlar, bir önderlik sıfatıyla ortaya çıkıyorlar .Kendilerini gerçekten aşan bir görevdir , bir mevzidir , bir işe soyunmadır .Bu olduğundan fazla ve çok zorluyor .Ne hedeflediğine ulaşabiliyor ne de asgari yapabileceğini bence gerçekleştirebiliyor .
BARİKAT : Y . K . D ' nin Tükiye'de de mücadele etmesi özel bir anlan taşımıyor, doğal bir olay. Devletin bu kanalları tıkama devrimcileri - demokratları marjinalleştirme sürecinde biz gene kendi özel programlarımızla herhangi bir derneğin içinde kendi özel çerçevesinde mücadeleyi sürdürürüz ama böyle politik mücadeleyi beklemek gibi bir problem de söz konusu. Bir şansızlıktır, bir yanlışlıktır. Ama bu mücadeleyi beklemeden demokratik kanalları açma zorlama konusunda neler yapabiliriz ? Çünkü bulunduğumuz mevzilerde tutunmamız gerekiyor.
Y . K . D.: Türkiyede devrimci hareketin, özellikle işçi sınıfının kendine önderlik etmeyişi ya da mevcut durumda gerçekten çok zor konumda bulunması hen Tükiye Proletaryasını zorlamakta hemde Türkiye halkını gerçekten çok zorlu koşullarla karşı karşıya getirmekte .Bu anlamda ele alındığında Dernekleri D . K. Ö ' leri zorlamaktadır. Onlara kaldırabileceklerinden çok daha ağır bir yükü yüklemektedir. . Dolayısıyla bazen ne istenilen ne de beklenilen sonuç elde edilebilmektedir . İstenen sonuç Kürdistan açısından farklı oluyor özellikle Y . K . D gerçekten zorlanmıyor belki çalışma tarzı yaklaşımı temelinde de ele alabiliriz yalnız başlangıçta Y . K . D için açık alanda örgütlemeye eğitmeye oldukça elverişli bir zemin vardır . Y . K . D bu alanları sanıyorum değerlendirdi çok yönlü bir yaklaşımla, herşeyden önce Y . K . olarak Türkiye'de bulunmamız da bir yaklaşımdır . Daha genel bir yaklaşım da olabilirdi zaten cephesel bir yaklaşım var ve içerisinde bir de kadınların özgülüne inip özgülde kadınları yakalamaya çalıtık, yani onların seviyelerine inip duygu düşüncelerine inip onları örgütlemeye eğitmeye, onları toplumsal yaşama katmaya çalıştı. Sanıyorum hedeflenen azami olmuşsa da asgari olarak buna ulaştık. Ulaşabilmek için çok çeşitli yol yöntem - komisyonlar, D . K . Ö faaliyetleri denendi. . Ve bunlara ulaşabildik. D . K .Ö olayı olarak bir mevzi kaybetmedik elbette bu mücadeledir, mücadele içerisinde hergün onlarca şehit veriliyor yada kan dökülüyor . Şimdi D . K . Ö ' lerin kapanması illere yönelik atmış olduğumuz adımın göstergesidir Yani adım atılmıştır, bu da devleti zorlamıştır . Ancak özellikle Türkiye'de D . K . Ö ' ler kitlelerle bağlar kurmak, kitleleri tanımak yollarına gitmelidir . 70 yıldır elde edilemeyen,ya da yakalanamayan halkanın kendisi de budur.
Bu konu doğru ele alınmazsa bu bizi marjinal bırakacaktır.Ancak her D.K.Ö.'nün kendi içinde şu olmalıdır;Ben neyi hedefliyor,neyi amaçlıyorum ?kimi eğitmeyi ,bilinçlendirmeyi hedefliyor,ya da kime hizmet ediyorum,ben bunu ne kadar başardım? Örneğin biz Kürdistan'lı kadınları örgütlemeye çalışıyoruz.Biz bunların yolları,yöntemleri üzerinde duruyoruz.Gerçekten dönüp değerlendiriyoruz,bunu ne kadar başardık?Eğer başaramadıysak bu konudaki sorumluklarımız nelerdir? Biz bunu değerlendirmek zorundayız.D.K.Ö.'lerin en temel hatalarından biri de sorunu daha çok kendi özgüllerinde değerlendirmede zayıflık gösterilmesidir.Eğer Türkiye toplumunda bir gelişme olmuyorsa bunun nedenini kendinde arama gibi bir yaklaşım ben göremiyorum.Yani şöyle bir yaklaşım var Türkiye'de biz gerçekten bir şey yapamıyoruz.Biz halka karşı suç işledik,olduğundan fazla kendine yüklenme,suçluluk psikolojisi yada halk duyarsızlaştırılmış,sindirilmiş yaklaşımı var.Bu iki örnekte gerçeği bulmamıza yardımı olmaz.Özellikle devrimci hareketin bu konuda kendisini gözden geçirmesi,neden,niçinleri tekrar gözden geçirmesi gerekiyor.Ve sanırım bunlara cevap bulmamızla özü yakalamış oluruz.

BARİKAT: Sizce özü yakalama açısından bakıldığında farklı olarak neler yapabiliriz?
Y.K.D : Şimdi önce kendi derneğimizi ele almak istiyorum. Örneğin biz,kitlelere ilk gittiğimizdeki Kürdistan'lı kitleye yabancı olmadığımız halde,Kürdistan'lı kitleye cevap vermekte zorlandık,örneğin onların dilini konuşmuyorduk,yaşamla ilişkimiz ve başka yaklaşımlarımızla ,onların anlayacağı ilişki tarzı ile onlara yaklaşmadık.Bir süre sonra yaptığımız değerlendirmede bir kültürel farklılığın olduğu anladık.Şimdi bu kültürel farklılığı,böyle bir yaklaşımla alt edemeyiz,elbette belli bir kültürel düzeyimiz var.Bir anda bu kültürel farkı yoketmek mümkün değil.Ama şöyle bir şey yapılabilinir,o kültürel farkı kitlelerin seviyesine indirebiliriz.Biz kendi çalışmalarımızda bunu bir nebze de olsa giderdik.Bunu giderdiğimiz noktada kitlelerle çok daha sıcak,çok daha sıkı bağlar ve ilişkilerle kitleleri o çalışma alanının içine çekebildik.Çekme örneğini,zaten bizim derneğimize yüzlerce kadın girip,çıkmıyordu.Zaten bizim de istemimiz değildi.Ama diyebilirim ki yüzlerce Kürdistan'lı hatta binlerce Kürdistan'lı insana ulaşabildik.Ve onların diliyle bir tartışma ortamı yarattık.

 


 

 

 

 

 

sbarikat@hotmail.com
barikat@barikat-lar.de
Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Çakırağa Mah. Abdüllatif Paşa Sk. 4/5 Aksaray-İstanbul
Telefon/Faks: (0212) 632 23 19
Adana Büro: Ali Münüf Cad. Büyük Adana İş Hanı Kat: 4/29 Adana
Tel-Fax: 0322 352 17 92