Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini
 
Sosyalist Barikat Bütün YAY-SAT Bayileri ve Kitapçılarda

 

SALONLAR, ALANLAR, OYUNLAR

Ötedenberi bu ülkede havaların ısınması ile siyasal ortamın ısınması birbirine denk düşmüştür."Cemre"ler adeta yalnızca toprağa,suya filan değil,ülkenin toplumsal yaşamına da düşmekte ve çalkantı derinleşmektedir.
Bu ilkbahar da Newroz'la başladı,şehitler pahasına çiçeklendi ve I Mayıs'la devam etti,ediyor.
Kuşkusuz I Mayıs'ın bütün özel günler içinde özel bir yeri vardır. I Mayıs, yüzyılı aşkın bir gelenekten akıp günümüze ulaşıyor.I886'nın direngen proleterleri,tarihin sonraki büyük dönemeçleri ile kıyaslandığında belki çok büyük olmayan ama kesinlikle çığır açan bir iş yapmışlardı.Yarattıkları şey,bütün ulusal,renksel,dilsel sınırlılıkların ötesine taşan müthiş bir dayanışma günüydü.I Mayıs,aslında tam da bu yönüyle,bütün sınırların aşılması ve bütün ezilen insanlığın tek bir özgürlük istemiyle birleşmesi yönüyle önemlidir.Bu anlamda,burjuva sözcülerin ağızlarında geveledikleri "I Mayıs komünist bayramıdır" sözleri,(demogojik anlamı bir yana),çok da yanlış değildir.Gerçekten 1 Mayıs komünizmin sınıfsız- sınırsız tek bir dünya düşüncesine tümüyle uyumludur .
Sözcüklerin , kavramların ancak yaşamda somut bir karşılık bulduklarında anlam kazandıkları , daha doğrusu kendilerinin bizzat o yaşamın içinden türedikleri biliniyor . Enternasyonalizm kavramı da böyledir . Ancak bir Amerikalı işçi Güney Afrika ' daki ırk ayrımı rezaletine karşı sokağa çıktığında, ancak bir İstanbullu işçi Cizre ' deki kıyımı protesto eden sloganlar haykırdığında anlamlı oluyor . İşte 1 Mayıs da özellikle enternasyonalizm açısından böyle bir arka plan oluşturuyor , ona belli bir anda kan ve can kazandırıyor . Üstelik 1 Mayıs günleri , sınıfın tarihi boyunca her zaman güncel - konjonktürel duruma uygun daha somut çeşitli anlamlar ifade edegelmiştir . Bu bir gelenektir . Örneğin 1914 ' te 1 Mayıs devrimci işçiler için anti - militarist ağırlıklı geçerken , 1940 ' larda faşist işgalcilere karşı sosyalist anayurdun korunması ön plana çıkıyor ve diyelim ' 60 ' ların sonunda da 1 Mayıs ' da mutlaka Vietnam' daki kirli savaşın durdurulması istemi yeralıyordu ...
Bugün dünyanın başka bir dönemecindeyiz . 70 Yıllık işçi emeğimizin yanlış bir " sosyalizm " anlayışının sonucu olarak çöküntüye uğradığı ve bu çöküşün üzerinde iğrenç akbabaların türediği günleri yaşıyoruz . Devrimci güçlerin ve işçi sınıfının " sosyalizmin öldüğü " yolunda korkunç bir ideolojik bombardımana tutulduğu , emperyalizmin ebedi bir düzen olduğu yalanının bütün beyinlere empoze edildiği günleri yaşıyoruz . Bütün dünyada korkunç bir şovenist dalganın yayıldığı , bir araya gelen her üç kişinin bir cumhuriyet ilan ettiği milliyetçilik fırtınası günlerini yaşıyoruz .
Brecht ' in dediği gibi , " karanlık zamanlar " dayız .
Karanlık zamanlardayız ve fakat bu karanlığın içinde sosyalizm yine de güçlü bir ışık gibi parlıyor .
'92 1 Mayıs ' ı işte bütün bu tarihsel özelliklerden kendi konjonktürel rengini alıyordu ve bu renkler çok önemliydi .
Anti komünizm ve şovenizm dalgasına kaşı bir barikat kurmak , alanlara çıkıp " işte biz buradayız " demek , sosyalizm ve halkların kardeşliği sloganlarını haykırmak çok önemliydi ' 92 mayıs ' ında
' 92 1 Mayıs ' ı böyle bir önem taşıyordu ve özellikle vurgulamak gerekir ki , yalnızca BARİKAT değil aşağı yukarı bütün sosyalist güçler durumun farkındaydılar .

DEVLETİN HER ZAMANKİ HUMMASI VE BİLİNEN SALON OYULARI

Nisan ortalarında durum gözlendiğinde , devletin bu 1 Mayıs ' ı biraz daha hafifletmek ,daha doğrusu bir yanında " yatıştırma " diğer yanında çıplak şiddet bulunan bir politikayla geçiştirmek istediği anlaşılıyordu . Bir yandan " isteyen kutlasın " şirinlikleri yapılıyor , öte yandan da göstericilere ne renk boya sıkılacağı tartışılıyordu .
Mor yada sarı ... İki renkten birini tercih etmeye zorlanıyordu işçi sınıfı...
Her zamanki " yatıştırıcı" lar , her zamanki dozunda yine kullanıldı . Örneğin SHP kumandanlarının aklına birden "1 Mayıs ' ın yasallaşması " kanun teklifini hazırlamak düştü . Bir - iki ay önceden akıllarından bile geçirmedikleri böyle bir taslağı son üç - beş günde kotardılar ve tabii " maalesef " zaman yetişmedi ( ! )
Yinde de az kahramanlık etmediler ... Paşa ' nın oğlu İnönü Ankara ' da ( hem de Kızılay meydanında !! ) müthiş bir 1 Mayıs yürüyüşü gerçekleştirdi ! Hatta " Halk Ekmek " fabrikası işçilerine ziyaret lütfunda bulunup onların yediği yemekten bile yedi ! Böylece genarallerin ayda yılda bir asker karavanasına kaşık salamasına benzer bir alicenaplık ( yada show ) göstermiş oldu . Gerçi elinden Newroz kanı sızıyordu , toplu infazlarda katledilen devrimcilerin kanı sızıyordu ama teröristlere karşı çarpışan kahraman güvenlik kuvvetlerini " alkışlayarak yeni katliamların da suçortağı olan bu siyasi figüran 1 mayıs ' ın nasıl bir kardeşlik günü olduğuna dair nutuklar atmaktan baba pozları kesmekten de geri durmuyordu.
Aynı saatlerde SHP İstanbul yöneticileri ve " işçi babası " milletvekilleri de bir başka kahramanlık gösterip "Taksim işgalini kırıyorlar" dı ... Mutad sabah gezintilerini o sabah Taksim'e kadar uzatan sayın milletvekilleri sosyalist mücadelenin şehitlerini anma hakkını kendilerinde buluyorlar ve karanfiller yoluyla bunu gerçekleştiriyorlardı . Aradan geçen 15 yıl boyunca MİT ve KONTR-GERİLLA' nın bu katliamını açığa çıkarmak için küçük parmaklarını bile oynatma zahmetine katlanmayan , dahası bugün aynı odaklarla içiçe yaşayan bu ekabir tayfası şimdi birdenbire şehitlerimizi anımsayıvermişlerdi ...
Diğer yanda ise sarı -sendikalar vardı , daha doğru su genel merkezler ... Yıllarboyu "komünist bayramı " ndan veba gibi bahsedip uzak durmuş olan TÜRK- İŞ ağaları ile artık "gerçekleri kavrayıp çağdaş sendikacılık hidayetine ermiş bulunan" DİSK yöneticileri tarihsel zirve ' yi gerçekleştiriyor ve bu cüceler zirvesinden " salon kutlaması " kararı çıkarıyorlardı .Böylece 1 Mayıs ' ı salonlar hapsetmek kararını - kuşkusuz koalisyonun her iki kanadının onayıyla - alan bu sarı ikizler diğer yandan uzlaşma ve " sağduyu " çağrılarını da eksik etmiyorlardı . Bütün çarpıklıklarına rağmen 70 ' li yıllarda kitlesel gösterileri organize etmiş olan DİSK işte bu duruma düşmüş, düşürülmüştü ...
Sonuçta söylediklerini yaptılar. Gerçi o kadarcık şeyi evlerinde, sabah kahvaltısından sonra pijamayla da yapabilirlerdi ama onlar salonda yapmayı tercih ettiler ... Doğrusu çok ağırbaşlı , "sağduyulu " okul müsamereleri düzenlediler ve devlet büyüklerinden, namlı işçi katillerinden hayli övgüler aldılar .
Herkes huzurluydu. Türkiye' de " düzen hüküm sürüyor " du ...

BİR BAŞKA CEPHE :
DEVRİMCİLER SENDİKALAR VE " KARAMAN' IN KOYUNU ... "

Gerçekten de bir başka cephe vardı İstanbul' da. Sosyalist Dergiler Plotformu ve Sendikalar Plotformu bu cepheyi oluşturuyordu .
Nisan başlarından itibaren devrimci güçler ve sendikalar belirli bir iletişim içinde 1 Mayıs hazırlıklarına başlamışlardı. Birlikte merkezi bir gösterinin yapılması anlayışının bu aşamadan itibaren varolması çok olumlu bir durumdu .
Yasal miting kuşkusuz bunun en uygun yoluydu ve bu mitingin de sendikalar tarafından kotarılması , başvurusunun yapılması en mantıklısıydı. Çalışmalar bu çerçevede yürüyor , BARİKAT ' ın da içinde yeraldığı Dergiler Platformu ( ki "Mücadele" ve bazı dergiler dışında çoğunluk tarafından oluşturulmuştu) Sendikalar Platformu ile iletişim halinde kendi özgün faaliyetini sürdürüyordu. Ortak imzalı bir afiş ve özel sayı bu faaliyetin parçalarıydı, Ayrıca, 1 Mayıs' ın yasallaşması talebini içeren ortak bir metin de imzaya açılmıştı Bütün bu faaliyetler BARİKAT ' ın da payı olan bir dizi eksikle, aksaklıkla yürütüldü .
Öte yandan Sendikalar Platoformu sistemsizliklerde ve iç sorunlarla malul de olsa yasal izin başvurusunu yapıyor ve kendince hazırlığa başlıyordu .
Bütün bu sürecin çok sağlıklı ve çok kusursuz olduğunu söylemek elbette mümkün değil , gerçekçi de değil . Ama özellikle Dergiler Platformu' nda ele alınması gereken bir yığın eksiklik bir yana, genel olarak birlikte iş yapma isteğinin başından sonuna korunmuş olması özellikle vurgulanmalıdır .
Şöyle ya da böyle, Nisan sonuna gelinmişti ve bir çok şey giderek olgunlaşıyordu .
Ancak gelişmelerin tüm bu noktasında ortaya aslında " yeni" olmayan, devrimcilerin önceden kestirmesi gereken bir durum çıkıverdi. İstanbul' da gerçekte bir değil iki miting başvurusu vardı: Sendikalar Platformu' nun ve SP' nin ... Ve SP başvurusu dilekçe tarihi açısından daha önce yapılmıştı... Klasik PDA geleneği kendini yeniden gösteriyordu .
Miting sonrası çıkan " 2000 ' e DOĞRU" da Hüseyin Karanlık durumu masumlaştırmaya "sabah erken kalkıp dilekçe verme fırsatçılığını yapmadıklarını " anlatmaya çalışıyorsa da gerçek bunun tam tersiydi . Sözkonusu yazıda söylenenlerin % 90 ' ı gibi bu da yalandır .Gerçekte düpedüz ve bir fırsatçılık ve PDA oyunu vardı ortada . Sendikaların hazırlığını ve başvuru girişimini bildiği halde SP sözcüğün gerçek anlamıyla "sabah erken kalkıp" başvuruyu yapmıştı. Sonuç da pekala biliniyordu . Örneğin yine aynı yönde bürokratik hazırlıkları olan HEP İstanbul yöneticileri sendikaların girişim hazırlıklarını gözönüne alarak başvurudan vazgeçmişlerdi .
Asıl sorun PDA olgusunu artık tanıması gereken devrimcilerin ve sendikacıların bu durumun olabileceğini önceden öngörmemiş olmaları ve şu ya da bu nedenle de olsa ağır davranmalarıydı.
Sonuç belliydi ve gerçekleşti . İstanbul Valiliği "ilk başvuruyu yapmış olduğu için" SP ' ye miting iznini veriyor , sendikalara ise "teessüflerini" bildiriyordu ...

GELİNEN NOKTADA

Böylece ortaya çok dikkatli kararlar verilmesi gereken özgün bir durum çıkmıştı. Ortada devletin belki baştanberi iradi olarak tezgahlamadığı ama sürecin bir noktasında yakalayıp hoşnutlukla kullandığı, kullanacağı bir oyun vardı .
BARİKAT, sürecin başından beri ve gelinen noktada birkaç temel unsuru dikkate aldı , almalıydı .
İlkin BARİKAT, ülkenin ve özellikle de İstanbul' un sol güçlerinin, işçi sınıfının olabildiğince güçlü , merkezi , kitlesel bir 1 mayıs gösterisine ihtiyacı olduğuna inanıyordu . Yaklaşık 14 yıl sonra ilk kez 1 mayıs ' ın yasal çerçevede kutlanabilmesinin imkanı doğmuş lakin bu imkan hastalıklı bir çocuk gibi "SP virüsü"yle doğmuştu .
Genel olarak dünyada olduğu gibi ülkemizde de tarihin son dönemecinin erezyon ettikleri yıpratıcı şekilde yaşanmış, sol güçler ve emekçi sınıflar" sosyalizmin öldüğü, sınıf savaşının modasının geçtiği" yolundaki ideolojik kampanya altına sokulmuştu . Böyle bir tarihsel süreç yaşanıyordu ve bu durum sol kesimde olsun, sınıfın devrimci unsurlarında olsun tahribat ve marjinaliyete kayma duygusundan kaynaklanan iç güvensizliği bir yara gibi almıştı. Kuşkusuz tablonun bu kadar karanlık olmadığı söylenebilir ve gerçekten de değildir, ama ortada üzeri benmerkezci böbürlenmelerle örtülemeyecek bir gerileme olduğu da yadsınamaz. Üniversitelerden , orta - öğretime ve ( uvriyerizme prim vermeden söylemek gerekiyor ) işçi sınıfına dek her alanda pratikte çalışan devrimcilerin gözlemlerini herkes biliyor.
Soruna böyle dar olmayan bir çerçeveden bakılmalı, bütünün sorumluluğunu duyan bir yaklaşım benimsenmeliydi . BARİKAT, böylesi koşullarda, salt militanların katılabildiği, sınıf unsurlarını kapsamakta zorlanan küçük - küçük gösterilerin değil , mümkün olduğunca ortak merkezi bir gösterinin gereğine inanıyordu ve yasal iznin mitinge katılımı artıracak bir psikolojik atmosfer unsuru olarak kullanılmasını önemli buluyordu. BARİKAT, bunun meşruiyetle ilgili bir tartışma olmadığına, yasal çerçevede mümkün olmasa bile yine de tek ve merkezi bir meşru gösterinin yapılabileceğine ama yasal izinin daha elverişli bir ortam yarattığına inanıyordu. Mümkün olduğunca çoksayıda insanın bir araya gelip birlikte bir gösteri kotarmasının, bununla kıvanç duymasının çok önemli olduğunu düşünüyordu.
İkincisi, ortada bir oyun vardı. SP' ne verilen izinle birlikte senaryo unsurları şöyle belirmişti: Bir yanda "izinli yasal miting" ve diğer yanda ise "sağda solda gösteri yapan küçük terörist gruplar ..." Böylece devrimci kesimler hiç de azımsanmayacak nicel gücüne karşın bir teferruat durumunda lanse edilecek ve sönük bir 1 Mayıs' la iş geçiştirilmiş olacaktı .
Ve nihayet, SP mitingine riskler doğuracak bir "ele geçirme" mantığıyla gitmek de doğru ve sorumlu bir davranış olmazdı. Böyle bir durumda PDA geleneğinin özünde varolan o bilinen çirkef açığa çıkabilir ve polisin provakasyonuna uygun bir ortam - bilerek bilmeyerek - yaratılabilirdi .
Bu temel düşünceler üzerinden hareket eden BARİ KAT Dergiler Platformu'nda sorunun tartışıldığı süreç boyunca bir başka dergi' nin önerdiği oldukça akıllıca bir çözüm yolunu uygun buldu ve destekledi. Önerinin özü , SP mitingine katılıp katılmama noktasında ciddi olarak çatırdamaya başlayan Sendikalar Platformu'nu ikna yoluyla bütünleştirmek ve bu bütünlükle SP ' nin karşısına dikilerek mitingin "devrini" istemekti. Yaptıkları fırsatçılığın SP' nin yüzüne vurulması ve miting organizasyonunun bütün dünyadaki geleneğe uygun olarak sendikalara bırakılmasını dayatmak tavrın temelini oluşturuyordu . Böylece miting SP mitingi olmaktan çıkarılmalı ve "işçi mitingi" olmalıydı .
BARİKAT , bu yaklaşımın uygun bir çözüm yolu olduğunu düşünüyordu . Ayrıca varolan "gidip SP mitingini fiilen ele geçirme" eğiliminin doğru olmadığını böyle bir olasılıkta en uygununun SP ' yi boykot ve ikna edilebilen herkesle merkezi bir meşru gösterinin yapılması olacağını vurguladı.
Sonuçta uzlaşılan çözüm yolu üzerinden sendikalar (bazıları dışında) ikna ediliyor ve SP ' ye gidiliyordu .
Bir dizi mırın - kırın ve dergiler ile sendikaların arasını bozma denemesinden sonra varılan sonuç şöyle özetlenebilirdi:
1 ) Miting artık "SP mitingi" değil, "işçi mitingi" dir.
2 ) Daha önceden SP ' nin oluşturmuş olduğu komite artık işlevsizdir, yeni bir komite oluşturulacaktır.
3 ) Yeni Komite mitingin bütün organizasyonundan sorumlu olacaktır .
4 ) Komite, işçi sendikalarından 2, kamu sendikalarından 1, Dergiler Plotformu' ndan 1, ve SP' den 1 kişiden oluşacaktır.
5 ) Konuşmacılar da yine aynı şekilde işçi sendikalarında 2, kamu sendikalarından 1, Dergiler Platformundan 1 ve SP' den 1 kişi olacaktır.
6 ) Önceden SP' tarafından verilen pankart listesine ek olarak yeni bir pankart listesi Emniyete verilecek, böylece alana girecek bütün pankartların yasallığı sağlanacaktır.
7 ) Yeni durum bir basın toplantısı ile açıklanacak ayrıca yeni Komite adına bir ilan verilecektir.
1 Mayıs' tan bir gün önce durum bu noktadaydı. Bu çerçevenin pek olumlu olduğu söylenemezdi belki, örneğin SP'nin Komite'de bulunması ciddi bir problemdi ama en azından böylece geniş katılımlı bir miting yapılabilmesinin imkanları doğmuştu .
Ama karşımızda PDA geleneği vardı ve bu geleneğin niteliği biliniyordu. Gerçekten huylu huyundan yine vazgeçmedi. Örneğin SP ' nin Emniyetle muhatap olan temsilcisi taahhüt ettikleri halde yeni pankart listesini emniyete vermiyor ve bunu "gerek yoktu, herkes gelsin pankartını açsın" biçiminde basitçe açıklıyordu. Oysa böylece dergilerin - sendikaların getirecekleri pankartların yasal olmayan bir konuma düşmesi ve engellenebilmesi olasılığı doğuyordu. Gerçi alanda böyle bir durum gerçekleşmedi ama daha cılız bir kitle sözkonusu olsa bu pekala gerçekleşebilir bir durumdu.
İkinci sorun da gazeteye verilecek ilanla ilgiliydi. Mitingin "işçi mitingi" olduğunu bildiren ilan geç saatte verildiği için 30 Nisan tarihli gazetede çıkmıyor, oysa aynı gazetede SP' nin bir ilanı çıkıyordu. Kuşkusuz birincisi teknik bir aksaklıktı. Ama ikincisi için aynı şeyi söylemek mümkün değildi. SP' nin İstanbul ve çeşitli yerlerde yapılacak "mitingleri" ilanda yer alıyor ve altta da "sosyalist parti ve sendikaların birlikteliği ile" ibaresi geçiyordu. Sözkonusu olan bir PDA uyanıklığıydı. Bütün konuşulmuş olanların aksine mitingler, özellikle konumuz acısından önemli olan İstanbul mitingi konuşmacısı Doğu Perinçek olan bir SP mitingi gibi gösteriliyor, yalnızca sonuna "birliktelik" gibi bulanık bir terim ekleniyordu.
Ve nihayet HEP sorunu vardı. Mitingte bulunmak ve konuşmak isteyen HEP için 2000 ' e DOĞRU, "başvurdu, akşama doğru yanıt verildi" türünden bir geçiştirme yapıyorsa da gerçek böyle değildi. Başından beri sürecin içinde yeralmış olan HEP' in söz hakkı komitede yalnızca Dergiler Plotformu temsilcisi tarafından savunulmuş ve yağun itirazla karşılanmıştı. Özellikle SP temsilcisi bu itirazın başını çekiyor, şovenizm dalgasının yarattığı çekingenlikle malul sendika temsilcileri de bu itiraza katılıyordu. Hatta Dergiler Paltformu temsilcisinin "biz kendimize ayrılan süreyi paylaşmak istiyoruz" biçimindeki özverili önerisi de kabul edilmiyordu. Ancak bu konudaki ısrarımız iyice yoğunlaştıktan sonradır ki akşama doğru nihayet Komite, Dergiler Platformu' nun konuşma süresini HEP' le paylaşma zorlamasını kabulleniyordu.
Son günün bir başka gelişmesi de baştan beri sürece katılmayan ve SP konusunda da ilke sorunları olduğunu ifade eden "MÜCADELE" nin tavrını yeniden gözden geçimesi ve mitinge katılma kararı almasıydı. Mitinge yalnızca katılmak istediklerini, komitede ve konuşmacılar listesinde bir talepleri olmadığını bildiren MÜCADELE böylece sürece katılmış oldu. Oysa MÜCADELE kendi etkinlik alanıyla birlikte daha önce Platforma katılmış olsa sürecin çok daha fazla zorlanması mümkündü.

VE 1 MAYIS

Bütün olumsuzluklarına karşın süreç gelişti ve 1 Mayıs günü coşkulu kalabalıklar Gaziosmanpaya' ya birikmeye başlad. Ayrı bir noktada toplanan Dergiler Platformu katılımcıları alana tek bir kortej halinde yürüyorlardı. Başta platforma katılan bütün dergilerin imzası taşıyan ortak pankart bulunuyor, arkasında kendi pankartlarıyla devrimci gruplar yürüyordu. BARİKAT taraftarları da coşkularıya kortejdeki yerlerini almışlardı. Halkların kardeşliği vurgusu sloganlarda ağır basıyordu.
Konuşmacılar; Belediye İş 2 . No' lu şube başkanı Zülfü Karaağaç, EĞİT - SEN genel başkanı İsmet Aktaş, dernekler adına Ercan Kanar Tez -İş şube yöneticisi Kamil Kartal, Dergiler Platformu adına Kenan Kalyon, HEP adına il Başkanı Felemez Başboğa ve SP adına Doğu Perinçekti
Kuşkusuz Doğu Perinçek' in kürsüye çıkmasıyla birlikte onca yılın birikimine eklenen son ayak oyunlarının kitlede patlama yaratması kaçınılmazdı. Esasen Doğu Perinçek de kendisinin "kahrolsun işbirlikçi ajanlar " sloganıyla karşılanacağını bilmeliydi;zaten bu malum gelenekle bir arada bulunmayı hiç içine sindirememiş olan ama buna karşın sırf merkezi bir gösterinin yapılabilmesi için duruma katlanan insanların tepkisi son derece doğaldı .
Bunun dışında coşkuyla geçen miting akşamüstü sona erdiğinde insanlarda yürüme isteği henüz tükenmemişti .Mitingten ayrılan ve aralarında BARİKAT ' ın da bulunduğu oldukça büyük gruplar pankartlar ve sloganlarla yürümeyi sürdürüyorlardı . Yaklaşık yirmi dakikadan fazla süren yürüyüş sonunda polisin saldırısına uğruyor coplama başlıyordu. Gerçek muhabiri Ayla Önder busaldırı sırasında yaralananlar arasındaydı .
Aynı gün, İstanbul' un başka yerlerinde de başka gösterilerin, çatışmaların olduğu alınan haberler arasındaydı .

GEREKSİNİM DEVAM EDİYOR ...

Bütün süreci böylece özetledikten sonra bir sonuç üretmek gerekirse , olumlu ve olumsuz şeyleri birlikte söylemek zorunluluk oluyor .
İsatnbul ' daki sol kesimin ve sendikaların aşağı yukarı bütününün birlikte, SP' ye rağmen bir kitlesel gösteri kotarabilmeleri herşeyden önce başlıbaşına bir olumluluk olarak kaydedilmeli . Ne kadar aksaklıklar yaşanmış olursa olsun, başlangıçta düşünülen etkinliklerin ne kadar azı gerçekleştirilmiş olursa olsun yine de belirli bir faaliyetin yürütülmüş olmasını geleceğe taşınabilecek bir "beraberlik eğitimi" olarak düşünmek gerekiyor. Ayrıca, böyle bir mitingin günümüz koşullarında moral anlamınında büyük önemi olduğu gözden kaçırılmamalı.
Ama öte yandan miting bir gerçeği de yeniden hepimize anımsattı. İstanbul' daki sol güçlerin ve sendikaların çok büyük bir çoğunluğunun onay verdiği bir mitingin, alanda gördüğümüzden daha kalabalık olması gerektiği kesindir. Bu çok önemlidir. Bu kadar büyük bir konsensusun sonuçta bu ölçüde dar bir kitlesellik üretebilmiş olması düşündürücüdür. Özellikle geçen yıl ile değil de çok daha öncesiyle kıyaslama yapıldığında - ki kabul ediyoruz bu gerçekçi bir değerlendirme olmaz- "depolitizasyon" ve "erezyon" gibi çok kullandığımız kavramların gerçek boyutları net şekilde görülebiliyor.
Kısacası, kitlesellik kapılarının zorlanmasına olan gereksinim devam ediyor.
Daha çok çaba gerekiyor, daha çok yaratıcılık ...
Politik savaşımı yükseltmek, doğru yöntemleri bulup uygulamak ve bu arada birlikte kotarılan eylemlerin sayısını, çapını büyütmek...
'92 1 mayıs' ında gördüğümüz manzara devrimcilere işte bu görevleri yüklüyor. Ve kanımızca, yalnızca görevleri yüklemekle de kalmıyor, sorunların çözümü için de aslında belli bir zemin sunuyor.
92 1 mayıs' ı süreci bu zemini ortaya koymuştur, bu zeminden yürünebilir.

 


 

 

 

 

 

sbarikat@hotmail.com
barikat@barikat-lar.de
Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Çakırağa Mah. Abdüllatif Paşa Sk. 4/5 Aksaray-İstanbul
Telefon/Faks: (0212) 632 23 19
Adana Büro: Ali Münüf Cad. Büyük Adana İş Hanı Kat: 4/29 Adana
Tel-Fax: 0322 352 17 92