Türkiye İşçi sınıfı tarihinde 15-16 Haziranönemli
bir dönemeçtir.İşçi sınıfı kendiliğinden de olsa
sendikal örgütlülüğüne,alınterine,onuruna bugünlerde
sahip çıkarken,burjuvaziye karşı belirli bir bütünsellik
içinde hareket ederek saldırıları yüreğiyle, canıyla
karşılamış ve geri adım attırmasını bilmiştir.
1961 Anayasası ile nisbi demokratik bazı hakların
oluştuğu bir ortamda işçi sınıfı DİSK etrafında
çabasına giriyordu.1967 Yılında kurulan DİSK,
işçi sınıfı içindeki radikalleşme ile birlikte
sosyalizmin zemin bulduğu bir çerçevede toplumsal
muhalefette belirgin bir yer tutmaya başlamıştı.
Diğer taraftan ülkede yaşanan ekonomik krizin
faturası emekçilere çıkartılıyordu. İşçi sınıfı
içinde yaşanan hoşnutsuzluk, tepkiler, kendisini
grevler ve gösterilerle ifade ediyordu. ABD patentli
uzlaşmacı TÜRK-İŞ işçi sınıfını düzen sınırları
içinde ttutma görevini yerine getirememe gibi
bir açmazı yaşıyordu. Oligarşi yaşadığı sıkıntıları
çözmek ve yarına büyük sorunlar aktarmama noktasında
artık işçi sınıfına doğrudan saldırıyı gündeme
getirmişti.
Saldırının esas yönü DİSK'i adeta kapatılmış gibi
işlevsiz bir duruma düşürülmesiydi.
11 Haziran 1970'de aralarında şimdiki TÜRK-İŞ
başkanı, dönamin AP milletvekili Şevket Yılmaz'ın
da bulunduğu bir grup "milletvekili"nin
parlemantoya sundukları yasa önerisi yukarıda
bahsettiğimiz noktada sürece giriyordu. 1317 Sayılı
yasa önerisine işçi sınıfının tepkisi o güne kadar
yaşanmamış bir boyutta olacaktı. 15 Haziran günü
başlayıp 16 Haziran'da devam eden bu fiili durumunülke
insanında yarattığı ruh halinin canlılığı ve zaferle
taçlanması silinmeyecek izler bırakıyordu.Fabrikalarda
şalterler inmişti... Alanların, caddelerin sahibi
artık işçilerdi...Topkapı'dan,Levent'ten, Mecidiyeköy'den,
Kadıköy'den, onbinlerce işçi alınterinin onurunu
taşıyarak yürüyordu. Gebze-Çayırova işçileri emek
düşmanlarının engellerini yıkarak geliyorlardı.
Şehitler verildi... Mehmet Gedik, Yaşar Yıldırım,
Mustafa Bayram, proletaryanın savaşımında ölümsüzleşiyordu.
Bu noktada sendikaların tepesine çöreklenmiş DİSK
"sarı"larının ihaneti başlıyordu.DİSK
yönetimi adına radyodan konuşma yapan Kemal Türklerişçilerden
eyleimi bırakmalarını istemekteydi.
Bugün 15-16 Haziran başkaldırısının 22. yılını
yaşamaktayız. İşçi sınıfı diğer emekçi kesimlerle
birlikte yoğun bir sömürüyü yaşamaya devam ediyor.
Daha dün Zonguldak'ta yüzün üzerinde insan şehit
verilmiştir. Sendikasızlaştırma,işten çıkarma,
taşeron işletme tezgahları, özelleştirme, gibi
her koldan saldırı yoğunlaşarak sürmektedir. En
önemlisi de örgütsüzlük bir olgu haline gelmiştir.
İşçi sınıfına DİSK adıyla da olsa yeni bir TÜRK-İŞ
sunulmakta, bir kader gibi dayatılmaktadır.
Yine de işçi sınıfı süreci aşacak dinamiklere
sahiptir. Bunu, kendiliğinden de olsa 89 bahar
eylemliliklerinde, Zonguldak yürüyüşünde,vb.,
göstermiştir. Sorun sarı sendikaların dar çerçevesini
aşabilmek ve gerçekten devrimci bir sendikacılık
temelinde sınıfa yaklaşabilmektir.
Sorun perspektif ve politik irade sorunudur. Devrimci
hareketin önünde böyle zor ve onurlU bir görev
vardır.
Ve bunu başarmak boynumuzun borcudur...
|