Gerçek
Gazeteciliğin Yapılmasını Engelleyemezsiniz!
|
Geçtiğimiz yıllarda bir slogan vardı. Çocuk olmak her
yerde zordur. Ama Türkiye 'de gerçekten çok zordur,
diye. Bu sloganı şimdi Türkiye'deki gazeteciler için
kulanmak yanlış olmaz. Çünkü gazetecilik bir çok ülkede
normal koşullarda yapılırken, Türkiye de baskı, gözaltı,
kontr-gerilla saldırıları, ve ölüm tehditleri arasında
sürdürülüyor. Sadece 1991 yılında yüzlerce gazeteci
polis ve gerici güçlerin saldırısına uğrayıp gözaltına
alınırken DGM lerde üzerlerine düşenleri yapıp, demokrasi,
özgürlük, ve sosyalizm adına yazı yazan demokrat gazetecileri
ceza yağmuruna tutuyor. Amaç gerçek anlamda bir gazeteciliğin
yerleşmesine engel olmaktır. Ancak Türkiye'deki gazetecilere
oranla Kürdistan'da çalışan gazeteciler daha net hedef
halindedir. Türkiye'nin herhangi bir yerindeki gazeteci
hapis ve işkencelerle cezalandırılırken, Kürdistan 'da
haber üreten gazeteciler kontr-gerilla ve onun desteklediği
gerici güçlerce katlediliyor.
HALİT GÜNGEN
18 şubat günü saatlerincle 2000'e doğru dergisinin Diyarbakır
bürosuna gelen eli kanlı kontr-gerilla mensupları, daha
önce ölüm tehditleri yağdırdıkları, cesur gazeteci Halit
Güngen'in kafasına tabanca ile ateş ettikten sonra,
büroya benzin döküp yangın çıkardılar. Patlamayı duyan,
dumanı gören komşuların haber vermesiyle olay yerine
gelen polislerin tutumu hayli ilginçtir. İlk olarak
derginin diğer çalışanı Ahmet Sümbül'ü katil zanlısı
olarak gözaltına alıyorlar . Sümbül'ü gözaltına aldıktan
sonra nedense katillere ait bütün izleri yoketme gereği
duyuyor. Ertesi günün akşamına kadar gözaltında kalan
Sümbül'e polisler baskı yaparak Halit'i öldürdüğünü
kabul etmesi için defalarca sorguya alındı Polis hızını
alamayıp Ahmet Sümbül'ün akrabalarınıda gözaltına alınıp
sorguya çekiyor. Gözaltındakileri daha sonra bırakan
Emniyet Müdürü'nün açıklaması sadece onların bilgisine
başvurmak için emniyette misafir ettik şeklindeydi.
Oysa Diyarbakır ve tüm Kürdistan halkı çok iyi biliyor
ki Halit Güngen’in katili sömürgeci devletin beslediği
Kontr-Gerilla'dır. Güngen'in cenaze töreni binlerce
insanın katılımıyla gerçekleşti cenazeyi omuzlarına
taşıyan Kürt halkı sık sık "şehide namire",
"Bımra kontr-gerilla" .sloganları ve nefretini
haykırdı. Halit'in anasına bir vasiyeti vardı, "Ana
ağladığını devlete gösterme" diye. Anası vasiyetini
yerine getirerek büyük bir inançla ölen oğlunun arkasında
yürüdü.
CENGİZ ALTUN
Yeni Ülke gazetesinin 20. sayısında manşet : Cengiz'i
vurdular, Artık hepimiz birer Cengiz'iz, şehidimize
söz veriyoruz susmayacağız. Yeni Ülke gazetesinin dürüst
muhabiri Cengiz Altun da Halit Güngen’in akibetini paylaşan
gazetecilerden, 14 şubat 1992 günü evinden çıktığı sırada
devletin eğittiği ve açıkça desteklediği Hizbullah adı
ile faaliyet gösteren kontr-gerilla mensupları tarafından,
başına ve vücudunun çeşitli yerlerine sıkılan beş kurşunla
öldürüldü. Daha önce defalarca tehdit edilen Cengiz
Altun Gercüş'e bağlı Hisar köyüne gitmekte iken sivil
bir araba tarafından sıkı bir şekilde takip edilmiş
ve ölümle tehdit edilmişti. En son 22 şubatta iki kişi
Cengiz Altun'un oturduğu evin sahibine giderek orda
oturan olup olmadığını sormuşlar. Halit gibi genç yaşında
katledilen Cengiz Altun' u da yalnız bırakmayan yurtsever
kürt halkı, Cengiz'in sarı, kırmızı, yeşil renkli bayrağa
sarılı tabutunu marşlar, sloganlar eşliğinde, kent merkezinden
mezarlığa kadar, Batman'ın şimdiye kadar görmediği bir
kalabalıkla taşıdılar.. Halit'in katlinde olduğu gibi
Cengiz'in de katline nedense günlük basın yer vermedi.
Cengiz'in katlinden sonra bir açıklama yapan Yeni Ülke
çalışanları, " Biliyoruz bu olay içinde faili meçhul
cinayetler zincirine bir halka daha eklendi diyeceklerdir.
Ama biz onları çok iyi tanıyoruz ve üstlerine gitmeye
devam edeceğiz" dediler.
İZZET KEZER
Cengiz'in katlinden bir ay sonra 21 mart Nevvroz bayramını
izlemesi için cizreye gönderilen Sabah gazetesi muhabiri
İzzet Kezer'de güvenlik güçlerinin "şefkati"ne
hedef olarak öldürüldü. Fotoğraf çekmeye çalıştıkları
bir sırada güvenlik güçlerinin yaylım ateş açmaları
sonucu gazeteciler en yakındaki binaya sığındılar ancak
gazetecileri öldürmeye ant içen (ler) gazetecilerin
bulunduğu binaya da seri atışlar yaptılar evde çökme
tehlikesi belirince mecburen dışarı çıkan gazeteciler
ellerinde beyaz bayraklar olduğu halde güvenlik güçlerinin
ateşi kesilmedi. Bu sırada gazeteci İzzet Kezer başından
aldığı yaralar sonucu öldü. İzzet Kezer'in ölümü beklenenin
aksine çok tepki oluşturmadı. Gazeteciyim diye ortalıkta
dolaşan kodaman tayfa nedense İzzet Kezer'in ölümü karşısında
sessiz kalmayı yeğliyordu hatta birtakım kendini, bilmez
yetkili daha ileriye giderek neredeyse öldüğü için izzet
Kezer'e küfürler savuracaklardı. Ne demek, hem Sabah'ta
çalışacaksın hem de güvenlik güçlerinin açtığı ateş
sonucu öleceksin, olacak iş mi?
Kürdistan'da gazetecilik yapanlar hayatlarını ortaya
koyarak, kamuoyuna haber geçiyorlar. Yaptıkları küçümsenemez.
Devlet ne kadar engellemeye kalksa da mutlaka bu ülkede
başka HA-LİTLER, CENGİZLER var olacaktır. Barikat dergisi
olarak şimdiye kadar şehit düşen tüm gazeteci arkadaşlarımızın
anısı önünde saygıyla eğiliyoruz.
|