Eğitim
Emekçilerinin Mücadelesi Üzerine
|
Aşağıda, Eğit-Sen Başkanı İsmet Aktaş'la yapılan röportajı
sunuyoruz.
EĞİT-SEN'İN kuruluş amaçları nelerdir? Varoluşundan
bu yana nasıl örgütsel bir seyir izledi.?
1- Eğit-Sen'in kuruluş amaçları: Eğitim emekçilerinin
ekonomik, demokratik ve mesleki sorunlarını çözmek,
eğitimin demokratikleştirilmesi mücadelesi ile ülkemizde
sürmekte olan demokrasi mücadelesinde Grevli-Toplu sözleşmeli
bir sendika olarak varolmaktır. EĞİT- SEN; resmen tüzel
kişiliğini kazanmadan önce okullarda işyerlerinde FİlLİ
SENDİKAL ÖRGÜTLENME anlayışı ile örgütlenmiş daha kurulmadan
önce binlerce "aday üye" yapmıştır.EĞİT-SEN'in
örgütlenme anlayışını kısaca şöyle açıklayabiliriz;
EĞİT-SEN eğitim işkolunda okul öncesi eğitim kurumlarından
başlayarak üniversiteye kadar her düzeyde öğretmen,
hizmetli, memur vb. çalışanları ortak olarak aynı çatı
altında örgütlenmeyi amaçlayan örgütlenmesinde tabanın
söz yetki ve karar sahibi olmasını ve her koşulda örgütsel
varlığını ve de mücadelesini sürdürmeyi sağlayacak olan
İŞYERİ ÖRGÜTLENMELERİNİ temel almıştır.
İşyeri örgütlenmelerinin temel alınışı ülkemizin siyasal
koşulları dikkate alındığında (12 Mart ve 12 Eylül darbeleri
ve sendikaların kapatılıp, faaliyetlerinin durdurulması
gibi) her koşulda örgütlü mücadelesini sürdürecek kalıcı,
sendikal yapılar olmak üzere varlığını sürdürmesi daha
iyi anlaşılabilir. Sendikal örgütlenmemizde sendikal
organlarda görev alan yöneticilerin yanında esas olan
okul ve işyerlerinde örgütlenen eğitim emekçileridir.
Eğitimciler, toplumun en aydın ve genellikle ilerici-demokrat
kesimlerini oluşturmuşlardır. Sözgelimi TÖS, TÖB-DER
70-80 süreçlerindeki ekonomik-demokratik çalışmalarında
kimliği ve etkinliği belirgin kurumlaşmalardır.
Eğit-Sen nasıl bir mücadele çizgisi izleyecek?
EĞİT-SEN geçmiş öğretmen hareketinin birikimi üzerine
kurulmuştur. Bu anlamda kendimizi TÖS, TÖB-DER geleneğinin
sahipleri olarak görmekteyiz. TÖS ve TÖB-DER'in olumlu
yanlarını almak ve olumsuzluklarını örgütlü mücadelemizle
aşmak temel şiarımızdır. Burada TÖS ve TÖB-DER'in değerlendirmesini
yaparken o günkü koşullarını ve özellikle 12 Eylül öncesinde
Faşizmin saldırılarını dikkate aldığımızda özellikle
TÖB-DER'e yönelen "Öğretmen sorunlarından çok siyasi
işlerle uğraştılar" gibi haksız eleştirilere ve
bunları ileri sürüp Anti- Faşist mücadelede onurlu işler
yapmış olan TÖB-DER ve mücadelesini inkar edenlere katılmadığımızı
belirtelim. Bu açıklamalardan sonra diyebiliriz ki;
EĞİT-SEN bir yandan eğitimin ve eğitim emekçilerinin
sorunlarını için mücadele ederken diğer yandan da bağımsızlık
ve demokrasi mücadelesinde üzerine düşenleri yerine
getirecek bir anlayışla sendikal mücadelesini sürdürecektir.
Bu mücadele çizgimizden yola çıkarak EĞİT-SEN sendikal
anlayışını SINIF ve KİTLE sendikal anlayışı olarak benimsemiştir.
Bugün devletin eğitim üzerindeki resmi politikasını
aşma anlamında Eğit-Sen ne gibi çalışmalar yapmaktadır?
Bu konuda alternatif bir eğitim program taslağı oluşturmayı
düşünüyor musunuz?
Bugün ülkemizde uygulanmakta olan eğitim öz olarak ırkçı,
gerici asimilasyoncu, bilimdışıdır. Bu eğitim şüphesiz
ki egemen sınıfların iktidarda daha uzun kalıp, dikensiz
gül bahçesinde yaşamalarını hedeflemektedir Eğitimin
içinde bulunduğu sorunlar burada yazılmayacak kadar
çoktur. Biz EĞİT-SEN olarak eğitimin demokratikleştirilmesi
mücadelesini sendikal görevlerimiz ve hedeflerimiz arasında
sayıyoruz. Yani iş yapmaktan, hizmet üretmekten kaynaklanan
haklarımızı istemekle kalmayıp, yaptığımız işin (eğitimin)
de emekçiler lehine, onlara hizmet eder bir biçime getirilmesinin
de mücadelesini veriyoruz. Bu anlamda da eğitimin demokratikleştirilmesi
derken; hem ders programlarının hazırlanmasından uygulamasına
kadar hem de eğitimin yönetiminde de söz, yetki ve karar
sahibi olmayı anlatmak istiyoruz.
Henüz binbir türlü engel ve baskılarla örgütlü mücadelesinin
birbuçuk yaşında bulunan Eğit-Sen örgütlenme çabaları
içindeyken ve de tam olarak kurumsallaşmamış bir durumda
iken kabul edilir ki alternatif bir eğitim programı
oluşturamaz. Ancak sendikamızda oluşturduğumuz komisyonlar
aracılığı ile bir yandan mevcut sistemin eleştirisi
diğer yandan da alternatif düşünceler oluşturmak hedefimizdir.
Ayrıca gerçek anlamda alternatif bir eğitim programı
ancak öğretmen, veli ve öğrencilerin ortak çalışmaları
ile demokratik olabileceği düşüncesindeyim.
Bir yandan Kürt ulusu üzerinde katliamların provakasyonların
yoğun olduğu bir savaş sürüyor. Diğer yandan bütün ülkede
"ölü ele geçirme" adı altında cinayetler birbirini
izliyor. Zonguldak'da yüzlerce madenci toprak altında
can veriyor. Yaşanan böyle bir süreç var. Halkın önemli
bir kesimin de büyük bir duyarsızlık sözkonusu. Bu durum
nasıl değerlendiriyor sunuz?
Bugün yaşananları 12 Eylül'ün sonuçları olarak değerlendirmek
gerekir. 12 Eylül faşizminin zora, baskıya ve işkenceye
dayalı politikası örgütlü olmayı ve her türden örgütlülüklere
karşı aldığı tavır yanında emekçi halkların ve onların
her türden örgütlenmelerinin de 12 Eylül faşizmi karşısında
yenilmeleri ayrıca dünyada yaşanan son gelişmeler (Sovyetler
ve Doğu Bloku ülkelerinde yaşananlar) bir yandan dünya
genelinde sosyalizmin prestij kaybına yol açarken diğer
yandan da ülkemizde de halklarımız üzerinde özgüven
eksikliği yaratmıştır, işte bu olumsuz koşullar (genelde
Yeni Dünya düzeni diye adlandırılan) ve ülkemize yansıması
sonucu gerçekten de inanılmaz ölçüde bir duyarsızlığın
yaygınlaşmasına neden olmuştur. Bu Kürt halkına yönelik
baskı ve katliamlarda da işkencenin yaygınlaşarak sürdürülmesinde
de fiili sokak infazlarında da Zonguldak'ta da böyledir.
Ancak ben bu durumun böyle sürüp gideceğine inanmıyorum.
Bana göre dünyada nasıl yenilen Sosyalizm değilse ve
sosyalizm daha güçlü olarak gelişip serpilecek-se, ülkemizde
emekçi halklara yönelik politikalar mutlaka püskürtülecektir.
Ve inanıyorum ki; ülkemizde bunun potansiyeli vardır.
Bu potansiyel güçler (emekçi halklar, devrimciler, demokratlar,
ve yurtsever güçler) geçmişi ve bugünü doğru değerlendirip
kendi örgütlü yapılarını oluşturduklarında kazanan sosyalizm
olacaktır, kazanan Türk ve Kürt halkı olacaktır.
|