Mayıs'tan Haziran'a Çıkmazlar Ülkesinde
|
"Büyük Tıkanıklık" sürüyor...
Türkiye, bütün tarihinin en ağır kaosunu yaşıyor bugün.
Üstelik, kaos, yapışkan ve yoğun havasıyla tüm yaşamın
üstünü örtmekte, toplumsal sürecin unsurlarının hepsini
etkisi altına almakta...
"... Kurtuluşlarının ne zamana kaldığını artık
düşünmeyen, bir daha geleceğe doğru bakmamaya, daima
bakışları yerde yaşamaya kendilerini zorluyorlardı..."
Veba günlerinin insanlarını böyle tanımlıyordu Camus...
Ve aslında "kaos" denilen olguyu da tanımlamış
oluyordu.
Bugün, korkunç yoksullukların şatafatlı zenginliklerle
yanyana durduğu bir ülkedir Türkiye…
Bugün şu ülkede şu enflasyon denilen gösterge pek sık
sözü edilen 12 Eylül öncesinden kat kat yüksektir...
Bugün, savaş ülkesidir Türkiye; bütün kaynaklarının
dev parçalarını savaş makinesinin boğazından içeriye
akıtan bir ülkedir...
Bugün, siyasal soytarılıkların ülkesidir Türkiye; tarihinde
hiçbir zaman olmadığı kadar halkın güvenini yitirmiştir
ülkeyi yönetenler...
Bütün bunlardan kaos çıkmamalıdır aslında!
Bütün bunlar, devrimci bir yükselişin ön verileridir,
başka türlü yorumlanmaları da imkânsızdır. Eğer bütün
bunlardan hızlı bir devrimci yükseliş yerine toplumsal
bir boğuntu çıkıyorsa, sorun, yaşanan sürece müdahale
etmeyi kendine misyon edinmiş güçlerin durumunda aranmalıdır.
Yönetilenlerin yönetenlere zırnık kadar güvenmediği
bir ülkede, bütün kaldırım taşları yerinden oynamıyorsa,
bunun esas sebebi, herhalde, yönetilenlerin kendilerine
ve kendilerine öncülük etmeyi amaçlayan güçlere olan
bir başka boyuttaki güvensizliğidir.
Salt baskı ve salt çıplak terör, halkın pasifize edilebilmesi
için yeterli unsurlar değildirler. Bu gerçek, bir çok
kez kanıtlandı, bir çok kez öğrendik. Baskı, ancak karşısına
aldığı gücün düzensizliği ve iradi davranıştan mahrum
olduğu koşullarda yılgınlık etkisi yaratabilmektedir.
Ve baskı gören gücün kendi güven noktalarını yarattığı,
görüp tanıdığı koşullarda, artık bütün silahlar ve katliamlar
etkisini yitirmektedir. Hatta, geçenlerde Gazi'de yeniden
kanıtlandı; henüz böyle bir iradenin kendini ortaya
koymadığı koşullarda bile halkın çıplak terör karşısına
dikilmesi mümkün olabilmektedir. Bu sayımızda, sözkonusu
olayların "ayaklanma" gibi kavramları zorlayarak
abartılması tehlikesine dikkat çektik; ama hiç de küçümsemiyoruz
öte yandan... Çok ciddi şeyler yaşanmıştır İstanbul
sokaklarında. En azından gelecekte nelerin yaşanmasının
mümkün olduğu görülmüştür.
Devrimci hareketin vebali ve görevi bu yüzden büyüktür.
Yalnızca işçi sınıfı ve halkın geniş kesimleri değil,
bizzat sol içersindeki samimi unsurlar da bugün bir
Gordiom Düğümü'nün önünde durmaktadırlar. Bu düğüm çözülmeden
Türkiye'de hiçbir şey çözülmeyecektir. Artık derinden
anlaşılmaktadır ki, aslında Kürt sorunu da Türkiye'deki
devrimci dalganın yaratılması sorununa fena halde endekslenmiştir.
Artık her şey içice geçmiştir ve bütün bu yumağın tam
ortasında "irade" sorunu durmaktadır.
İşte l Mayıs böylesi günlerde geldi. Bahar böylesi günlerde
başlıyor...
l Mayıs, bir anlamda işçi sınıfı için, yoksullar ve
ezilenler için, devrimciler için "yılbaşı"
gibidir. Yeni bir süreç başlar l Mayıs'ta, başlamalıdır.
Bu l Mayıs'ı da böyle algılamalıyız. Yeni bir yıl...
Yeni bir başlangıç...
Düğümlerin çözüldüğü ya da çözülmeye başlandığı bir
yeni yıl...
Veba günlerinden, ışıklı ve aydınlık günlere yürünebilir,
yürüyebiliriz...
|