Kızıldere
Şehitleri Ölümsüzdür !
|
Dergimize gönderilen bir bildiriyi yayınlıyoruz.
30 Mart 1972'de THKP-C ve THKO önder ve savaşçıları
Kızıldere'de katledildi. Türkiye Devrimi açısından son
derece önemli bir aşamayı ifade eden Kızıldere, aynı
zamanda ON'ların kişiliğinde Türkiye devriminin yolu,
iktidar mücadelesi için savaşım, adalet ve savaş geleneği,
devrimci birlik ve dayanışma, yüce enternasyonalizm
ve derin yurtseverlik, yeni tip sosyalist insan, davaya
bağlılık, inanç ve kararlılıktır. ON'ların bu miraslarına
sahip çıkıp anılarını ve mücadelelerini yaşatacağımıza,
Türk ve Kürt halklarının önünde söz veriyoruz.
ON'lar; 1965-70 sınıflar mücadelesi sürecinin, bu dönemde
filizlenen devrimci hareketin hem ürünleri, hem de yaratıcılarıdır.Yoğun
ideolojik mücadele sürecinde, doğru devrimci çizgi yaratıldı
ve parti tarihimize malolan Kesintisiz I-II-III Türkiye
devriminin yolunu netleştirdi. Aynı zamanda bu süreç,
gençliğin akademik-demokratik taleplerinin, köylülüğün
toprak istemlerinin, işçi sınıfının hak arama mücadelesinin
yoğunlaştığı yıllardır. Toprak işgallerinden boykotlara,
6. Filo'ya karşı mücadeleden 15-16 Haziranlara uzanan
bir dizi mücadele bu sürecin ürünüdür. 1925-40 döneminde
onlarca katliamla bastırılan, 'betonlanan' Kürt Ulusu'nun
demokratik talepleri yine bu dönemde filizlendi.
Ülkemiz emperyalizme bağımlı yeni sömürge bir ülkedir.
Emperyalizme diplomatik, siyasi, kültürel, ekonomik
açıdan tam bağımlıdır. Emperyalist-kapitalist sistemde
1970'lerde yaşanan kriz, ülkemize derinleşerek yansımış,
işbirlikçi oligarşik yapının iç çelişkileri yoğunlaşmış,
yükselen halk muhalefeti mevcut düzeni sarsmaya başlamıştır.
12 Mart açık faşizmi bu koşullarda Türk ve Kürt emekçi
sınıflara karşı 'balyoz hareketi' olarak gündeme gelmiştir.
Ama genel olarak silahlı halk muhalefeti özel olarak
da buna önderlik yapan partimiz THKP-C, 12 Mart açık
faşizmine karşı mücadele bayrağını yükseltmiştir. Maltepe'den
Nurhak'lara, idam sehpalarından Kızıldere'ye dek uzanan
bir dizi mücadele açık faşizmin gerçek yüzünü ortaya
çıkartmış, THKP-C bir siyasal olgu olarak tarihteki
hakettiği yerini almıştır. THKP-C emperyalizme ve oligarşiye
karşı uzlaşmaz bir savaş politikası izlerken, aynı zamanda
ülkemiz soluna egemen olan revizyonizme-oportonizme,
Kemalizmin daima soldan takviyesi olan anlayışlara da
darbe vurmuştur.
Kızıldere şehitlerini andığımız bu günlerde Türkiye
ve Kürdistan tarihsel günler yaşıyor. Kürdistan; sömürgeciliğin
tüm vahşetini dünya halklarının gözü önünde yaşayıp,
özel savaşı; katliam, talan, işgal, köy ve orman yakma,
toplu göç ettirme, asimilasyon vb. biçimde iliklerine
kadar hissediyor. Türkiye'de ise özelleştirme programı
temelinde işçi kıyımı, tüm emekçilerin açlığa mahkum
edilmesi, demokratik hakların gaspı, sokak infazları,
katliamlar dizboyu devam ediyor. Ben insanım diyen,
onurlu hiç bir kimse bu sömürgeci-faşist saldırılara
kayıtsız kalamaz, kalmıyorlar da. İşte bu temelde son
yılların en güçlü kitle eylemleri Mart sürecinde yaşanmıştır.
Oligarşinin, Sivas Katliamı'nın kanı kurumadan, 12-13
Mart Gaziosmanpaşa, 15 Mart Ümraniye katliamları gerçekleşmiştir.
Ve bu katliamlar hala yaşanırken oligarşi, vahşi sömürgecilik
uygulamalarını Güney Kürdistan'a taşıdı. Buralar işgal
edildi. Emperyalizmin desteği, kukla basının aktif katkılarıyla
"milli birlik" demagojisi eşliğinde gerçekleşen
bu işgal sadece Kürt ulusu için değil, Türkiye emekçi
sınıfları için de açlık, kan ve gözyaşıdır. "Başkasını
Ezen Ulus Özgür Olamaz!" tanımlaması sadece tarihsel
değil, aynı zamanda güncel bir anlamı içermektedir.
Tarihe ve insanlığa karşı suç plan bu işgalden Türkiye
emekçi sınıflarının hiçbir çıkarı yoktur. Türk ve Kürt
halklarının kardeşliği ve eşit ve özgür koşullarda birliği,
Kürt ulusunun kendi kaderini özgürce tayin etme hakkı,
derin yurtseverlik ve enternasyonalizm bugün çok daha
anlamlıdır. Sadece Kızıldere şehitleri değil, Kürdistan
dağlarında, Gaziosmanpaşa ve Ümraniye'de şehit düşen
tüm değerlerimiz bizim onurlarımızdır. Güney Kürdistan'ın
işgali, oligarşi açısından çoktan başlayan yeni Vietnam
sendromunun yeni bir halkası olacaktır. Kürt ulusu hak
ettiği özgür Kürdistan'ı yaratacaktır. Özgür-demokratik
bir Kürdistan aynı zamanda özgür ve demokratik Türkiye
demektir; bunları Türk ve Kürt halkları onurlarına yakışır
bir tarzda yaratacaklardır.
Kızıldere şehitlerinin özlemi budur, onların anısına
bağlı kalmak ancak ve ancak bu uğurda sonsuz bir enerji
ile mücadele etmekle mümkündür. Şehitlerimize sözümüz
var: DEVRİM!
Ve biz DEVRİMCİ KURTULUŞCULAR, söz onurdur, onurumuzu
çiğnettirmeyeceğiz!
KIZILDERE SON DEĞİL
SAVAŞI SÜRDÜRECEĞİZ!
KURTULUŞA KADAR SAVAŞ!
DEVRİMCİ KURTULUŞ
|