20 Aralık ve Kamu Eylemliliklerinden
KAMU ÇALIŞANLARININ EYLEMLİLİĞİ :
İSTANBUL
20 Aralık'ta İstanbul'un kamu emekçileri de alanlardaydı.
Kadıköy ve Aksaray, yine kol kol gelip birleşen kamu
emekçileriyle ve işçilerle dolup taştı. Yine yollar
boyuna polis orduları yığıldı ve yine gözaltılar birbirini
izledi.
Bu kez 20 Temmuz'dan daha canlı bir kalabalık gözlendi
alanlarda. Kamu çalışanları bir kaç yıldır zorlayarak
yerleştirdikleri "meşru miting" geleneğini
sürdürdüler ve grevli-toplu sözleşmeli sendika haklarını
savunmakta kararlı olduklarını gösterdiler. Hükümetin
bir kaç gün önceden yağdırmaya başladığı "cezalandırma"
tehditleri de pek işe yaramadı. Eyleme katılım oranı
beklentileri çok haksız çıkarmadı ve gerçek anlamda
devlet fonksiyonlarının durduğu bir gün yaşandı. Böylece
aslında hükümetin sendika hakkı konusunda niye ayak
direttiği de ortaya çıkıyordu. Gerçekten de artık "Kamu
Çalışanı" haline dönüşen "memurlar" istediklerinde
devletin çok hayati işlevlerini sakatlayabiliyorlardı.
Devletin zaten boşladığı eğitim gibi alanlarda sorun
belki daha çok genel uyanışın yarattığı bir rahatsızlık
biçimindeydi ama özellikle yargı ve maliye gibi kurumlardaki
felç hali dayanılır gibiydi.
Öte yandan açmazın en önemli noktası da artık memur
hareketimin kamuoyu gözünde çok meşru bir zemin yakalamış
olmasıydı.
Salt bir şiddet dalgasıyla memur hareketini ezmek, büyük
bir moral çöküntüsüyle sendikaların üye ve destekçi
sayısını azaltmak belki bugün yine de mümkündür ama
doğrusu bunun pek politik bir tutum olduğu söylenemez
Daha doğrusu, süreç bunun belki de yapılabileceği bir
noktayı aşmıştır bugün.
Böyle bir noktada ise hükümetin uygulayabileceği en
önemli taktik, şiddetin dozunu yine hiç düşürmemek ve
sendikalı olmayı yine bir tehlike duygusuyla kuşatmak
ama öte yandan hareketi gevşetmenin yollarını aramak
ya da eğer sendika denilen şeyden artık kaçınılamıyorsa
hiç olmazsa bu sendikaların devrimci etkileşimlerden
uzakta olanlarını güçlendirmekti. Üstelik bu, çok da
gizlenmeksizin oynanan bir oyundur. Devletin açıktan
sağladığı destekle palazlandırılan sağcı "Kamu
Sendikaları" yla sık sık şatafatlı görüşmeler yapılması,
"garantili türden" mitingler organize edilmesi
ve özellikle taşra kentlerinde bu mitinglere gidişlerin
bizzat müdürler tarafından örgütlenmesi hiç şaşırtıcı
değildir. Karşılıklı kozların oynandığı bir savaş yaşanıyor
bugün ve Kamu Sendikaları ciddi bir biçimde bir kaç
ateş arasında bırakılmak isteniyor.
Alanlarda görülen manzara bu kaygılar açısından çok
ümit kırıcı değildir gerçi ama öte yandan Türkiye'nin
bugün derimci hareketin durumu ve müdahale gücü açısından
kendi siyasi tarihinin en sıkıntılı dönemini yaşıyor
olması aslında durumu esas zorlayan faktördür. Bugün
bu zaafın acıları yürüyen insanlara çok bire bir yansımıyor'
gibi görünse de gerçekte çok derin bir ' biçimde sürecin
ivmesini belirlemektedir. Öne fırlayıp devrimci prestiji
yükseğe taşıyan bir atılım ve aynı zamanda bütün demokratik
muhalefet biçimlerini birbirine ekleyip organize edecek
bir yapının yokluğu kuşkusuz işçi hareketinin de, memur
hareketinin de belini büken en önemli çarpıklıktır.
Kalabalıkların zayıflığından sözedilebilir bugün. Kalabalıkların
büyümesi şüphesiz ne olursa olsun arzu edilir bir durumdur
ama aynı durumun içinde taşıdığı zayıflığı görmemek
de kötü bir tutumdur.
20 Aralık gelip geçti İstanbul sokaklarından... Büyük
bir olasılıkla önümüzdeki günlerde yeni memur eylemliliklerine
de tanık olacağız. Ama yine de söylediklerimizin önemi
azalmıyor. Yine de devrimci hareket kendini toparlayıp
ortaya atılmadıkça toplumsal muhalefetin kalıcı ve bütünsel
mevzileri yaratılamayacaktır.
25 ARALIK: KAMU ÇALIŞANLARI İZMİR'DE YİNE EYLEMDE
25 Aralık 1994 günü Kamu Çalışanları, işçi endikelrı
ve diğer Demokratik Kitle kuruluşları, Sosyalist Dergiler,
Lise ve üniversite öğrencileri bir kez daha alanlardaydılar.
Saat 10:00'da Konak Balıkhalinde toplanan 20000 kişilik
kitle 2 saat taleplerini ifade eden, hükümeti ve en
genelinde düzeni protesto eden slgonlar attılar. Cumhuriyet
meydanına doğru ilerlerken işçi memur el ele genel greve,
Toplu sözleşme hakkımız söke söke alırız, işçiyiz memuruz
kazanacğız, Yaşasın Halkların Kardeşliği, Özgür Ülke
Susturulamaz, İnsanlık Onuru İşkenceyi Yenecek, Mahir
Hüseyin Ulaş Kurtuluşa Kadar Savaş, Tek Yol Devrim gibi
sloganlar atıldı.
Kitlenin düzenli kortejler halinde alana girmesinin
ardından bir dakikalık Devrim Şehitleri için saygı duruşu
"Devrim Şehitleri Ölümsüzdür" sloganıyla birlikte
yapıldı. Eyleme ilişkin basın açıklamasının, protesto
metinlerinin okunmasından sonra, miting sloganlarla
ve halaylarla sona erdi.
İZMİR BARİKAT
PTT ÇALIŞANLARININ EYLEMLİLİĞİ
25 Kasım 1994 tarihinde grevli-toplu sözleşmeli sendikal
hak alma mücadelesi veren kamu emekçilerinden PTT çalışanları
ve sendikal örgütleri, TÜM-Haber-Sen, ülke genelinde
olduğu gibi İzmir'de de hak alma mücadelesi amaçlı eylemliliklerini
sürdürüyorlar.TÜM-Haber-Sen üyesi PTT çalışanı emekçiler,
24-25 Kasım günleri işi yavaşlatma, PTT hizmetlerini
durdurma eylemi gerçekleştirdiler. 25 Kasım günü Telefon
Baş Müdürlüğü binası önünde toplanan PTT emekçileri
ve diğer kamu sendikalarının yönetici ve üyelerinin,
bazı işçi sendikalarının desteklediği, hükümeti uyarı
ve protesto eylemi 2000'e yakın kişinin katılımı ile
gerçekleşti.
Davul zurna eşliğinde halayların çekildiği eylem Haber-Sen
yöneticisinin yaptığı konuşma ve atılan sloganlara sürdü.
Hayali ihracaatların, enflasyonun, ekonomik krizlerin,
rüşvet ve yolsuzluk sorunlarının kendilerinin olmadığı;
emekçilerin onurları ile çalıştığını, onurlu insanca
yaşamalarına yetecek ücret almak istediklerini, grevli-toplu
sözleşmeli sendikal hak istediklerini sadaka değil topul
sözleşme istediklerini, uyarı eylemlerinin dikkate alınmaması
durumunda eylemlerinin süreceğini açıkladılar.
Çok fazla polis denetiminin bulunduğu, çevrede bulunan
esnaf ve halkın desteklediği eylemde
PTT Halkındır, Satılamaz.
İşçi Memur el ele Genel Greve.
Özelleştirme işsizlik demektir.
Grev silahımız, sendika hakkımızdır.
gibi sloganlar atılarak, olaysız biten eylem de emekçiler
bu sadece uyarıdır, diyerek dağıldılar.
KAMU ÇALIŞANLARININ EYLEMLİLİĞİ/İZMİR
Kamu çalışanları sendikaları platforumunun grevli-toplusözleşmeli
sendikal hak duyurdukları eylemlililkler sürüyor.
Kamu çalışmaları, 20 Aralık 1994 günü hükümete seslerinin
bir kez daha duyurmak ve haklı taleplerini yinelemek
üzere iş bırakarak başlattıkları eylemlerle yine alanlara
çıktılar. Hükümetin eylemden bir gün önce yaptığı konuşmada
"Eylem yasal değildir" beyanı, Emekçilerin
eyleme gelmesini engelleyemedi.
Saat 11.00'de Konak Meydanında toplanmaya başlayan yaklaşık
30.000 (otuzbin) kişi sloganlar atarak, birliği simgeleyen
halaylar çekerek, kitlenin coşkusunu arttırdılar. İzmir'de
büyük katılımla gerçekleşen eylemde KÇSP'na bağlı sendikalar,
diğer Demokratik Kitle Örgütleri, lise ve üniversite
öğrencileri eylemi desteklediklerini gösterdiler. Eylem
sırasında sendika temsilcileri tarafından KÇSP imzalı
basın açıklaması metin okundu. Basın Açıklamasında;
-Kamu çalışanlarının toplu sözleşmeli ve grev hakkının
anayasal güvence altına alınması,
-5 Nisan ekonomik yıkını paketine, özelleştirmeye, sendikasızlaştırmaya,
işten atılmalara karşı oldulklarını,
-Savaşsız, sömürüsüz, özgür, Demokratik, Bamğmsız bir
Türkiye için mücadele edildiği,
-Kamu çalışanlarına siyaset ve örgütlenme özgürlüğünün
tanınmasının gerektiği,
-İnsanca yaşam için hak edilen ücret talepleri belirtildi.
Kamu çalışanlarına yönelik baskılar sürgünler protesto
edildi.
"Emeğimize, Özgürlüğümüze, Geleceğimize sahip çıkmak
için hizmet üretiminden gelen gücünüzü kullanıyoruz,
kullanmaya devam edeceğiz" mesajı verildi.
Katılım ve çoşkunun iyi olduğu eylemin sonunda 25 Aralık
günü için miting randevusu verildi. Kitle daha sonra
olaysız şekilde dağıldı.
İZMİR BARİKAT
BASINA VE KAMUOYUNA
Aralık ayında asılan "Merhaba Tiyatro"
başlıklı kültür ve sanat etkinliğimiz 5.1.1995 tarihinde
ülkücü öğrenciler tarafından yırtılarak kaldırılmıştır.
Duyarlı ve demokrat öğrencilerin hazırladığı, okul destekli
panoya sahip çıkmak isteyen öğrencilere gerici öğrenciler
saldırmışlardır.
Saldıran bu öğrenciler, daha önce de İstanbul Üniversitesi
Avcılar Kampüsü'nde devrimci demokrat öğrencilere aynı
olayı yinelemişlerdir.
Bizler, Avcılar 50. Yıl İnsa Lisesi öğrencileri olarak
özelde lise, genelde de ülke çapında yapılan tüm saldırıları
kınıyor ve tüm insanları duyarlı olmaya davet ediyoruz.
AVCILAR 50. YIL İNSA LİSESİ ÖĞRENCİLERİ
BUCA CEZEVİNDE BASKI VE DİRENİŞ
İnsan Hakları Derneği İzmir şubesi olarak yıllardır
Buca Bölge kapalı cezaevindeki antı-demokratik ve hak
ihlalleri uygulamalarına karşı kalıcı yaptırımların
sağlanması için Adalet Bakanlığı ve ilgili kurumlarla
görüşmeler yapmaktayız. Artık her altı ayda bir bizle
Buca'nın önüne getiren, sorunların çözümü için Cezaevi
idaresi ile bir görüşme yapmak istedik. Ancak; Cezaevi
Savcısı Yaşar ASLAN görüşmekten kaçınmıştır.
Buca Bölge Kapalı Cezaevinde, Temmuz ayında sonuçlanan
Açlık Grevinden buyana gerek cezaevi dış güvenliğinden
sorumlu jandarmanın, gereksede cezaevi idaresinin tutuklular
üzerindeki baskılar artmıştır. Öyle ki; hastahaneye
ve mahkemeye çıkartılan tutuklulara jop, kalaslarla
saldırılar gerçekleştirmekteler, saldırılar sonrasında
kafaları, kaburgaları, el ve ayaklarında kırıklar oluşmaktadır.
Cezaevinin kötü koşullarından kaynaklı olarak sağlam
girenler tüberküloz, mide ülseri başta olmak üzere hastalıklara
yakalanıyorlar. Bununlada kaymıyor, hastalananlar ve
saldırılarda yaralanalra doktora çıkmalarında zorluklar
çıkartılıyor, hastahane sevkleri cezaevi idaresince
engellenmektedir.
Sisasi tutukluların taleplerin hepsi insani taleplerdir.
Bunların hayata geçmesinde hiçbir genelgenin engel teşkil
edeceğini de sanmamaktayız. Birleşmiş Milletler'in "Tutuklulara
En Azından uygulanması Gereken Davranış Standartları"na
uyulmadığında göstergesi olan bu 50 maddelik taleplerden
de anlaşılmaktadır.
Mahkeme aşamasında olan veya ceza alan kişiye, cezaevi
idaresince ve görevlilerince işkence, baskı, kötü muamele,
haklarının ihlalleri hiçbir neden ve gerekçeyle uygulanmaz
ve göz yumulmaz.
Bugün Buca Cezaevinde 300'ün üzerinde kişi hakları için
bedenlerini açlığa yatırmışlardır. Ve 17. gününe girilen
AÇLIK GREVİNDE tutukluların sağlık durumlarından endişe
duymaktayız.
Adalet Bakanlığı başta olmak üzere ilgili kurumların
sorununun çözülmesi için biran önce harekete geçmelerini
talep ediyor, aksi durumda doğabilecek kötü sonuçlardan
sorumlu olacaklardır.
Yetkilileri sorumluluğa, kamuoyunu duyarlı olmaya çağırıyoruz.
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ
İZMİR ŞUBESİ YÖNETİM KURULU.
BASIN VE KAMUOYUNA
Buca cezaevinde bulunan biz siyasi tutsaklara yönelik
olarak insanlık dışı uygulamalar geliştirilmektedir.
Bu uygulamalardan birkaçını aşağıda belirteceğiz:
-Yeni Bölüm ve Eski Bölüm diye tabir edilen iki ayrı
kısımda tutlmakta ve birbirimizden tecrit edilmekteyiz.
Bu bölümlerde farklı uygulamlar geliştirilerek adeta
iki ayrı cezaevi yaratılmaktadır. Bir bölümde saldırı,
işkence, hak gaspı, keyfi uygulamalar yaşanırken diğer
bölüm bundan haberdar olmamakta tecrit nedeniyle aynı
davadan yargılananlar biraraya gelmemekte savunma hazırlayamamaktadırlar.
-Cezaevine yeni getirilen tutsaklara saldırılmakta,
tecrit koğuşlarına alınıp itirafçılığa zorlanmaktadırlar.
-Hasta olan arkadaşlarımız tedavi edilmemekte, ilaçlarımız
karşılanmamakta acil olarak hastaneye kaldırılan arkadaşlarımız
götürüldüğü hastanede tedavi edilmeden geri getirilirken
yolda bir de jandarmaların işkencesine maruz kalmakta
ve yarı ölü bir şekilde koğuşlara getirilmektedirler.
-Mahkemelere gidiş dönüşler işkenceye çevrilmekte bu
saldırılarda bayan arkadaşlarımızın elbiseleri parçalanmakta,
tüm tutsaklar vahşice dövülmektedirler.
-Bugüne kadar Çevik kuvvet polisleri, jandarma ve gardiyanların
yaptıkları saldırılarda yüzlerce arkadaşımız çeşitli
yerlerinden yaralanmış ve bunlar aadlı tıp raporlarıyla
belgelenmiştir. Tüm suç duyurularımıza karşılık suçlular
yargılanmamış veya bu davalara takipsizlik kararı verilerek
adeta işkencelerin devam etmesi için işkenceci-suçlara
pirim verilmiştir.
Biz Buca cezaevindeki siyasi tutsaklar olarak maruz
kaldığımız insanlık dışı uygulamlar son bulana kadar
direneceğiz. Cezaevi idaresinden sorunlarımızın çözülmesini
istediğimizde içeriye jandarma doldurulmakta insanca
yaşama taleplerimizden vazgeçmemiz dayatılmaktadır.
Bizler siyasi kimliğimizden ve onurumuzdan hiçbir şekilde
taviz vermeyeceğiz. Tüm baskılara karşı 21.12.94 tarihinden
itibaren SÜRESİZ AÇLIK GREVİ'ne başlayacağız.
Genel de tüm cezaevlerinde özelde Buca cezaevinde geliştirilen
insanlık dışı uygulamlar-işkenceler vahşet boyutlarına
ulaşırken ilerici, demokrat basının, TV'lerin ve kamuoyunun
bu yaşananları araştırmaması, sessiz kalması düşündürücüdür.
Kendisine insanım diyen herkesi, aydın, ilerici, demokrat
tüm kişi kurum ve kuruluşları duyarlı olmaya çağırıyoruz.
BUCA CEZAEVİ:
PKK, DHP, PRK (Rızgari), TDP, TKP(ML) -TİKKO, TİKB,
TDKP, EKİM, YRNK Davası Tutsakları
KAMUOYUNA
Milli Güvenlik Kurulu'nun "savaş ekonomisi"ne
dayalı politikalarının iflası her geçen gün artarak
kendini gösteriyor. Gün geçmiyor ki insanlar, katliamlara,
gözaltında infazlara ve insanlık dışı uygulamalara maruz
kalmasın. Bununla yetinmeyen sistem, kendine muhalif
olan sosyalist basına karşı uyguladığı baskı ve terörü
tırmandırarak sürdürüyor. Kendi hukukunu dahi hiçe sayarak
MGK güdümlü DGM'lerin DEP davasında ve Sivas davasında
uyguladığı çifte standart ile bir kez daha hukuksuzluğunu
göstermiştir. Tüm kurumlarıyla iflas eden sistem faşist
yüzünü gizlememektedir.
Bunun bir örneği de İ. Ü. 'de yaşandı. 29/12/1994 tarihinde
yapılacak olan "İNSAN HAKLARI ŞÖLENİ" Rektörün
güvenlik sağlayamayacağı gerekçesiyle iptal edildi.
Bunun üzerine biz öğrenciler türkülerimizle, halaylarımızla
GRUP ŞAFAK eşliğinde üniversitenin bahçesinde etkinliğimizi
gerçekleştirdik. Biter bitmez polisin saldırısıyla karşılaştık.
GRUP ŞAFAK'ın üç elemanı dövülerek gözaltına alındı
ve polis öğrenciler üzerinde baskı kurmaya çalıştı.
Son haftalarda, tüm üniversite ve yurtlarda yaşanan
polis-idare-faşist işbirliğindeki saldırılar gün geçtikçe
artıyor. Bu olaylar karşısında tüm kamuoyunu duyarlı
olmaya çağırıyoruz.
Yaşananlar karşısında asla geri adım atmayacağız. Sesimizi
kısamayacaklar, aksine sesimiz daha gür çıkacak.
KEYFİ GÖZALTILARA SON
BASKILAR BİZLERİ YILDIRAMAZ
İ. Ü. Hukuk Fakültesi Öğrencileri
İZMİR İNCİRALTI YURDUNDA FAŞİST SALDIRILAR PROTESTO
EDİLDİ
06.12.1994 Salı günü Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp
Fakültesinde öğrenciler İnciraltı Öğrenci Yurdunda Devrimci,
Demokrat, Yurtsever öğrencilere karşı yapılan faşist
saldırıyı, protesto etmek için forum düzenlediler. Devrim
Şehitleri için yapılan saygı duruşundan sonra Basın
Açıklaması okundu.
Basın açıklamasında; son zamanlarda Devrimcilere karşı
artan faşist saldırıların planlı bir şekilde delet tarafından
yapıldığı, polis-idare-ülkücü faşistlerin işbirliğiyle
gerçekleştiği açık ve bariz bir şekilde görüldüğü, bu
tip saldırıların önümüzdeki üreçtede artarak devam edelibeeği,
bu saldırıların karşısında devrimcilerin de mücadele
ederek, bu tip olaylalrın ortadan kaldırılabileceği
söylenirken bunun yanında Özgür Ülke'ye yapılan saldırılar
protesto edildi. Coşkulu ve geniş katılımlı geçen forumda
türküler söylenerek devam edildi. Sonunda alkışlı protesto
ile sona erdi.
Kahrolsun Faşizm, Kahrolsun Polis-idare-Ülkücü işbirliği,
Faşizme Karşı Tek Yumruk Tek Barikat, Özgür Ülke Susturulamaz
sloganları atıldı.
Basın Açıklamasında; Barikat-Atılım-Yurtsever Öğrenciler-
Alınteri imzaları bulunmaktaydı.
D.E.Ü TIP FAKÜLTESİ'nden
BARİKAT OKURLARI
|