Şarkı
Söyleyen Yürek:
Victor Jara
|
"Kendimizi ve başkalarını her zaman daha iyiye
götürmek için gerçeği anlatıyoruz. Yollarını bizden
ayrı sürdürenlerin önünde bizimkilerle bütünleşerek
şarkı söylemek istiyorum. Violeta Parra'dan teslim aldım
bu duyguyu. Yapmakta olduğumuz şeylerin kıtasal değeri
olduğuna, kitleleri sürüklediğine inanıyorum. Devrimci
şarkı, devrimci bir güçtür. Bütün üçüncü dünya ülkelerinde
sözü geçen güçlü bir silah..."
Victor Jara, 1938 yılında bir köylü çocuğu olarak
doğar.
Babası bir çiftlikte çobandır. Okuma yazması yoktur.
Annesi ise okur yazardı. Jara ve diğer kardeşlerine
harfleri o öğretti.
Kiracıydılar. Et yedikleri günler bayramdı onlar için.
Müzikle tanışması küçük yaşlarda oldu. Annesi gitar
çalıyordu. "Cantador"du. Partilere, törenlere
davet edilir yanında en küçük oğlu V. Jara'yıda götürürdü.
V. Jara bu günleri şöyle anlatıyor: "Annem çalarken
o tahta kutudan çıkan ezgiler içime işlerdi. Anımsıyorum,
o çalarken olduğum yerde taş kesilir, kendimden geçerdim.
Sonra, en küçük zevkimden biride gitara dokunmak, yavaş
yavaş okşamaktı. Ne hayaller kurardım o zamanlar...
Uçsuz bucaksız bir hayal denizine dalar giderdim...
On beş yaşında annesini kaybetti. Hayat şartlarının
iyice zorlaşmasıyla devam ettiği ticaret lisesini bıraktı.
Aile çözülüp gitti... Bu zor ve bunalımlı günlerde papaz
olmaya karar verdi. "Sen Bernardo İlahiyat okulu'nda
iki yıl okudum. Evet, papaz olmak istiyordum. Aslında
düşünecek olursam, beni oraya iten yalnızlıktı, annemin
ölümünden sonra içine düştüğüm o büyük yalnızlık. Kendime
başka değerler, başka sevgiler, sözün kısası bu boşluğu
dolduracak başka olgular arıyordum." Kilisenin
korosunda teknik anlamda müziği öğrendi.
Derken papazlıktan vazgeçip orada burada ufak tefek
işler yapmaya başladı ve kısa süre sonra askere postalandı.
Askerden döndükten sonra Tiyatro Okuluna girdi. Başarı
göstererek oyunlar yönetmeye başladı.
Halk dansları ve folklor üzerine Şili üniversitesinde
seminerler verirdi.
1973 yılında Şili'de Pinochet önderliğinde faşist darbe
gerçekleştirilir. V. Jara darbe den hemen sonra stadyumlara
doldurulup katledilen insanlara moral veriyordu. Üstelik
biraz sonra kendisinide öldüreceklerini bildiği halde...
Ve katledildi...
Yüreğini durdurdu cunta katilleri...Ama şarkıları yaşıyor
ve yaşayacak...
...
"Devrimci şarkıcı olmanın yalnızca politik
şarkılar söylemek anlamına geldiğine inanmıyorum.
Devrimcilik, halkımızın değerlerini emperyalizmden
kurtarmaktır."
...
"İnsan, insan yaşamının bir yorumcusu olmanın
verdiği sorumluluk, yaratıcı bir duyarlılıkla,
tarladaki adamın, şehirdeki işçinin hakettiği
en saf ve en temiz olana ulaşmak için, herşeyden
önce insanı işlemek gerektiğini düşündürüyor bana."
...
"Benim kafamdaki sanatçı bağımsız bir yaratıcıdır,
böyle olduğu için de doğası devrimcidir. Dünyaya
doğallığı, insanı göstermelidir sanatçı. Zulüm
rejimlerinin baskısı olmadan, açlığa, savaşa maruz
kalmadan..."
...
Halka inilmez, çıkılır. Biz entellektüeller, sanatçılar,
sık sık halkın önünde babacan veya Mesihi tavırlar
içine gireriz. Bu büyük bir ideolojik yanılgıdır."
...
"Devrimci şarkılarla ticaret yapmıyorum ben.
Öyle olsaydı, bügün altımda son model bir arabam,
havuzlu bir evim olurdu. Şarkıların devrimcisi
olmak, üstü başı yırtık pırtık, bir deri bir kemik
gezmek, ahırda yaşamak da değildir. Uyum, prensip
sorunudur. İnsan yaşamında idelojik yön çizmedikçe,
kendi içinde uyumu bulamaz."
|
ŞİLİ STADYUMU
(Son Şarkı)
Beş bin kişiyiz
şehrin bu küçük bölümünde.
Beş bin kişiyiz.
Ne kadar olacağız bilemem
şehirlerde ve bütün ülkede.
Yalnız burada
on bin el tohum eken
ve fabrikaları işleten.
İnsanlığın ne kadarı
açlıkla, soğukla, korkuyla, acıyla,
baskıyla, terör ve delilikle karşı karşıya.
Yittiler aramızdan altısı
uzaydaki yıldızlarca.
Biri öldü, ikincisine vurdular vurdular
inanmazdım asla bir insana böyle vurulacağına.
Diğer dördü sona erdirmek istedi bu dehşeti,
biri boşluğa attı kendini,
diğeri vuruyordu başını duvara,
ama hepsinin bakışlarında ölümün işareti.
Nasıl dehşet saçıyor faşizmin yüzü!
Taktıkları yok hiç bir şeyi
demir parmaklıklar arasında yürütüyorlar planlarını.
Kan madalyadır onlara,
katliam kahramanlık gösterisi.
İstediğin dünya bu mu tanrım?
Bunun için mi harcadın yaratıcılığının ve emeğinin yedi
gününü.
Tükeniyor ömürler dört duvar arasında,
ilerlemeyen bir sayı gibi,
yalvararak ölümün bir an önce gelmesi için.
Birden sızlıyor vicdanım,
görüyorum yürek vuruşlarıyla değil,
makinaların temposuyla atan akını
ve askerlerin ebelerinin sahte tatlılığıyla
dolu yüzlerini.
Ya Meksika, ya Küba, ya dünya?
Nasıl ağlıyorlar bu alçaklığa!
On bin el kadarız
artık üretemeyen.
Ne kadarız bütün ülkede?
Daha kuvvetli vuruyor başkan yoldaşımızın kanı
bombalar ve mitralyözlerden.
Böyle vuracak bizim yumruğumuz yeniden.
Kara bir şarkı oldu dilimden dökülenler
yansıtayım dediğimde bu dehşeti!
Dehşetti yaşadığım,
ölümüm dehşet.
Ezgileri oldular bu şarkının
şimdi sonsuzluğa karışan
sessizlik ve çığlıklarda
nice, nice onlar.
Hiç görmemiştim bu gördüğümü,
hissetmemiştim böylesine yürekten
tomurcuğun doğacağı anı...
|