Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini
 
Sosyalist Barikat Bütün YAY-SAT Bayileri ve Kitapçılarda

 

Dünyada ve ülkemizde, bilinen bütün ilişki ve çelişkilerin alt-üst olduğu bir süreç yaşıyoruz. Siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel boyutlarda yaşanmakta olan bu depresyonun daha ne kadar süreceğini kestirmek, net tarihler anlamında kuşkusuz olası değil. Fakat kesin olan bir gerçek var ki, bu depremden sonraki süreç de bir dinginlik süreci olmayacak.
Buraya kadar söylenenler, emperyalizmin ideologlarından sosyalistlere kadar, siyasal düzlemde yer alan her kesimin paylaştığı bir saptama. Çünkü artık bu saptamayı yapabilmek için politikayla ilgilenmek, politikanın içindeki bir güç olarak çözümlemelerde bulunmak gerekmiyor. Bunun da ötesinde, "sokaktaki insan" olarak tanımlanan her birey bu depremin farkındadır.
Farkına varmaması hiçbir anlamda olası değildir, çünkü bu şiddetli alt-üst oluşun sonuçlarını yaşamının her anında hissediyor. Sadece siyasal ya da sadece sosyal-ekonomik boyut görünümünde seyretmeyen çalkantı; kültürünü, psikolojisini, her türlü bireysel ilişki ve çelişkisini belirler durumdadır.
Sözkonusu etmenlerin çok büyük bir hızla insan yaşamını belirlemeye başlamasının iki nedeni vardır: Birincisi; dünyadaki iletişim ve etkileşim ağının olağanüstü güçlenmiş olması, ikincisi; emperyalist sistemin karşısında etkin bir gücün bulunmaması ve programlarını rahatlılıkla yürütmesi..
Herşeyin birbirine bağlı olduğu, insan düşüncesini yaşam koşullarının şekillendirdiği, siyasal ve ekonomik durumun (farklı sınıfsal konumlanışlarına uygun biçimde) insan yaşamını belirlediği temel gerçeklerinden hareketle bugünkü durumu açıklamaya çalışmak mümkündür. Ama bu tür açıklamalarda da yeterli olmayan birşeylerin olduğu hemen hissediliyor.
Ve bugün dünyada hiçbirşey "yeterli" değil!...
Gökyüzü yetmiyor, oksijen yetmiyor.
Bilim yetmiyor, teknoloji yetmiyor.
Bilinenler açıklanması gerekenlere yetmiyor.
Umut yetmiyor, inanç yetmiyor.
Ne var ki, insandan daha üstün bir varlığın ve gücün olmadığı gezegenimizde bu düğüm de insan tarafından çözülecektir.
Yürümek için yol tükendiyse, insan, önce yolunu açacak ve sonra o yolda yürümeye başlayacaktır. Ya da açtığı yol kadar yürüyecek, yürüyüşü yolun biraz daha açılmasını doğuracaktır. Yani, yürüyerek açacak, açarak yürüyecektir.
Burjuva devrimleri dönemi, insanlığın kendi yolunu açma doğrultusundaki hünerini ve başarısını kanıtladığı bir dönemdir. Felsefede, sanatta, bilimde, teknikte atılım sürecine giren insanlık, herşeyin birbirini beslediği, geliştirdiği topyekün bir dinamizm yaşamıştır. Zaten çok özel bazı nedenlere ve süreçlere bağlı olmaksızın, tek boyutlu gelişme olası değildir. Dönem dönem bu tür gelişmelere rastlansa da, dinamikleri ve kalıcılığı açısından gerçek bir ilerleme sağlayamadığı görülür.
Bugün en önemli sorulardan biri, sosyalist devrimler dönemini bu açıdan nasıl değerlendirmek gerektiğidir. Sosyalizm insanlığı büyük atılımlarla ilerletmiştir. Özellikle devrim süreçlerinde, insanlık, çağının en önemli adımlarını atmıştır. Bu adımların tökezlediği günümüzde herşeyi yadsımak kolaydır, dönemsel olarak inandırıcıdır ama koyu bir körlüktür. Körleşme süreçlerinde en basit, en temel gerçekler bile görülemez. Dolayısıyla da beyin bir bütün olarak, tüm yetenekleriyle sarsılır.
Sözgelimi, sosyalizmin, daha önceki bütün toplumsal süreçlerin tersine, ilk kez yukardan aşağıya örülecek bir toplumsal sistem olması gerçeği, sosyalizmin zamana ne kadar çok ihtiyacı olduğunu anlatır. Ama, şu ana kadarki sosyalist devrimlerin hiçbirinin bu kadar zamanı olmamıştır. Buradan yaşanan sosyalist devrim süreçlerinin öldürücü zaaflarını görmediğimiz sonucu çıkarılmamalıdır. Ama, "zaman" denilen o belirleyici sözcüğün unutulması da tarihe karşı haksızlıktır, saygısızlıktır. Burjuva devrimleri döneminde gerçekleştirilen bir sanat eserinin yaratılma süreci kadarlık bir zaman diliminde olup biten bir takım devrimler, Kızıl Ordu'nun uğrayıp çıktığı (!) birtakım ülkeler ve alelacele ideoloji katına yükseltilen çıkarımlar: "Geriye dönüş süreci bitmiştir. Komünizme geçilecektir. Artık dünyanın üçte biri sarsılmaz bir sosyalist güçtür." Bütün bunlar, bugünkü depresyonun önemli etmenleri arasındadır.
Sosyalist teori ile sosyalist propaganda ve ajitasyon birbirine karıştırılmıştır. Bir gerçeklik yaratmak, ilerlemek, insanı ilerletmek yerine yanılsamalar egemen olmuştur.
Ve sonuçta, çağın en önemli ideolojisinin (sosyalizmin) açtığı, dünyanın onlarca ülkesinde yüzbinlerce yiğit yurtseverin, devrimci insanın canıyla, kanıyla ördüğü yol; tüketilmiştir.
Yol tüketilince, bu çağda başka bir yolu olmayan insanlık batağa saplanmıştır.
Bu bataklık, çağdaş gerçeklikler tarafından kurutulacaktır. İnsanlığın yolu, yeniden ve daha aydınlık, daha geniş bir şekilde açılacaktır. 2000'li yılların açacağı çağ, sosyalizm çağı olacaktır. Fakat önümüzdeki çeyrek asırlık süreç, insanlığın belki de en çok acı çekeceği, soru işaretlerinin en fazla yoğunlaşacağı süreç olacak.
İnsanlık savaşmak istemiyor, çünkü amaçları belirgin değil. İnsanlık barış istemiyor, çünkü gerçek barışı bilmiyor. Hak, adalet, hukuk, erdem, ahlak, namus ve bütün benzer kavramlar yitik durumda.
Aynı şekilde, ilerleme, sosyalizm, ulusalcılık, enternasyonalizm gibi dönemin en önemli siyasal kavramlarının da içi boşaltıldı. Bugün insanlığın önünde doğrular ve yanlışlar yok. Sonsuz sayıda soru işareti, endişe, güvensizlik, inançsızlık, sevgisizlik var.
İnsanlığın bir şeyleri tanımlaması, doğrularını ve yanlışlarını ayırdetmesi, amaçlarını koyabilmesi için önce mevcut duruma doğru bakabilmeyi öğrenmesi gerekir. Bugün bundan yoksunuz. Bu bulanıklık, sadece bir depresyon döneminde, çağın en önemli geçiş dönemlerinden birinde olduğumuz için gündeme gelmemiştir. Bu gerçekliğin yanısıra, emperyalist sistem, bu bulanıklığın sürmesi ve insanlığın yanılsamalar içinde bunalması, boğulması, daha da yabancılaşması için çok başarılı bir program yürütmektedir. Sosyalizmin ihmal ettiği "insan"ın sadece teriyle, emeğiyle değil, kanıyla, vücudunun ve beyninin her hücresiyle ilgilenmektedir. Günün her saniyesinde onunla bir biçimde iletişim kurmakta ve bu çağdaş vidalarının yerinden kımıldamaması için gereken herşeyi yapmaktadır. Mevcut kımıldanmalar (ve savaşlar) ancak onun çerçevesini çizdiği, amaçlarını koyduğu programlar dahilinde olmalıdır!
Sonuç olarak, tarihin insanı kaybettiği bir süreç yaşıyoruz. Dolayısıyla, tarihin tökezlediği, ayağının takıldığı bir süreç...
Bundan sonra?
Önce insan, yeni gerçekleri görmeye başlayacak, unutturulan hafızası yeniden canlanacak ve tarihin koparılan bağlantıları kurulacak. Yeni gerçekleri görmeye başlayan insan, yeni tanımlarını koyacak ve nihayet yeni tanımlamalarına uygun biçimde, yeni çözümlerini üretecek, bu çözümlerin işlevcisi olacak.
Bu demek değildir ki, yeni bir "toplum projesine" kadar beklenmesi gerekir. Bu demek değildir ki bu projeler ve toplumsal tavırlar bir gecede hasıl olacak. Bu yeniden dönüşüm, tarihin gerçek rotasına tekrar girmesi, bir toplumsal süreç olayıdır. Alabildiğine zor, alabildiğine sancılı ve alabildiğine yoğun emek ve irade isteyen bir süreç.... Dikkat edilirse, olağan bir döneme ivme kazandırmak, olağan bir sıçrama dönemini örgütlemek, durmakta olan bir lokomotif harekete geçirmek gibi değil durum.... Görev net olarak şudur: Raydan çıkmış ve ters dönmüş bir kara treni omuzlayıp tekrar rayın üzerine oturtmak, tükenmiş yakıtını yaratmak, gerektiğinde bizzat yakıt olmak ve kara trenin yönünü terkar güneşe doğru çevirmek...
Zor, çok zor ama insanlık bunu başaracak!
Başaracak, çünkü bu kara tren, emperyalist sistemin bugünkü görkemli gücüne rağmen rayının dışında, çakılların üzerinde çok fazla yürüyemeyecektir. Güçlü tek el, bir süre onu itip, yürüyormuş ve yürüyecekmiş yanılsaması yaratsa bile, tökezlemeye mahkum olduğunu çok net görülecek. Çünkü insan, trenin dışına savrulacak, savrulmakta...
Dünyanın bu çok önemli dönemecinde, insanın bütün hücrelerine parazitlerin, virüslerin salındığı, dolayısıyla siyasal ve ekonomik çözümlemelerin yetmediği, salt insana ilişkin çözümleme ve tartışmaların da zorunlu olduğu bu süreçte, "Devrimin Köşe Yazıları" insana ilişkin olacak.
BARİKAT'ın bu köşesinde, gözlemlerin, canlıların, amaçların, ilişki ve çelişkilerin insanı yazılacak, anlatılacak. Siyasal yazıların kurgu ve üslubundan biraz daha rahat, biraz daha sıcak olsun istiyoruz. Bu köşenin yaklaşımları da, dili de...
Güneş ışığına yol açalım beynimizde
Güneş ışığına yol açalım yüreğimizde.
Işığın yolunu yeniden açmak için ileri, daha ileri!...

 

 

 

 

 

sbarikat@hotmail.com
barikat@barikat-lar.de
Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Çakırağa Mah. Abdüllatif Paşa Sk. 4/5 Aksaray-İstanbul
Telefon/Faks: (0212) 632 23 19
Adana Büro: Ali Münüf Cad. Büyük Adana İş Hanı Kat: 4/29 Adana
Tel-Fax: 0322 352 17 92