Bilimsel ve Demokratik Üniversite İçin...
|
Polis, üniversitedeki keyfi ve baskıcı tutumunu 22
Şubat Salı günü bir kez daha gözler önüne serdi. Polis,
zaten üniversite içinde yasal afişleri sökmekte (MGV
ve benzeri kurumlarının afişleri dışında) kız öğrencilere
sarkıntılık etmekte, kol-kulüp toplantılarını basmakta,
kapıdan giriş ve çıkışlarda gerekçesiz olarak öğrencileri
gözaltına almaktaydı. Ve bu gibi örneklerle baskıcı
tutumunu olağan hale getirmeye çalışmaktaydı.
22 Şubat Salı günü de Küba etkinliklerini duyuran yasal
bir afişi yırtarak bu tutumunu sürdürdü. Öğrencilerin
alkışlı protestosuna rağmen polis aynı rahatlıkla öğrencilere
silahını göstererek kantine girip oturdu. SBF kantininde
bulunan öğrenciler, meşru bir temelde başlattıkları
protesto gösterisini SBF dekanı Prof. Dr. Pertev Bilgen'le
görüşme talebinde bulunarak sürdürdüler.
Dekana polisin üniversitedeki keyfi ve baskıcı tutumu
örnekleriyle anlatıldı. Ve genel taleplerimizden bahsedilerek,
ne yapılabileceği soruldu. Dekan da demokratik ve yasal
yolları zorladığımız sürece ve iktidarının yettiği yere
(!) kadar bize yardım edeceğini söyledi. Rektörle görüşme
talebimize de olumlu yanıt verdi. Bunun üzerine 23 Şubat
Çarşamba günü 20 kişilik bir temsilci grubu ve dekanla
birlikte rektörle görüştük.
Rektöre ilettiğimiz talepler şunlardı:
* Polisin üniversitelerde, kol-külüp-dernek çalışmalarını
engellediğini, ilerici-devrimci ve demokrat öğrencileri
gözaltına aldığını, ölümle tehdit ettiğini hatta öldürdüğünü,
kendi okulumuza girerken arandığımızı, okuduğumuz kitaplar
yüzünden gözaltına alındığımızı, polisin kantinde, anfide
dolaştığını, telsiz sesleriyle ders dinlediğimizi, yasal
ve meşru afişlerimizin yırtıldığını, kantinden avanta
alındığını, polis kontenjanlarının ekstra sınavlarla
üniversite diplomaları dağıttığını belirttik.Ve gözaltına
alınan arkadaşlarımıza siyasi şubede polisin "Bu
okulu kim yönetiyor sanıyorsunuz" dediğini söyledik.
* Öğrencilerin üniversite yönetiminde söz sahibi olması
gerektiğini, YÖK ve tüm uygulamalarının kaldırılması
gerektiğini belirttik.
* Polisin okuldaki varlığıyla eğitim- öğretim hakkımızı
engellediğini, bilimsel üretimi yokettiğini, polis idare
işbirliğiyle can güvenliğimizin kalmadığını söyledik.
* İ.Ü.'nün sosyal-kültürel imkanlarının yetersiz olduğunu
(Mediko Sosyal, ÖKM, spor tesisleri vs.) belirttik.
* Kalabalık fakültelerin ısınma, aydınlatma, ses düzeni
ve yer probleminin olduğunu ve bazı fakültelerde öğrenci
kantinlerinin olmadığını söyledik.
* Yemekhane takviminin fakültelere göre ayarlanmadığı
bu nedenle 3000'e yakın öğrencinin yemekhaneden yararlanamadığını,
hatta işçilerin işten çıkartıldığını belirttik.
İÜ. Rektörü Prof. Dr. Bülent Berkarda'nın yanıtı şu
oldu: Söylediklerimizin genel olarak doğru olduğunu,
polisin bu uygulamalarının olmaması gerektiğini, kendisinin
diyaloğa açık demokratik düşünceden yana olduğunu, öğrencilerin
yönetime katılmalarını istediğini ve bu yönde tasarıları
olduğunu söyledi. "Üniversitede polisin olmasını
istemiyorum diyemem ama söylediklerinizi doğru buluyorum"
dedi. Gerekçe olarak da olası çatışmaları gösterdi.
Kendisine bu olayların bizzat polisin provokasyonu olduğunu,
bunu sağ-sol çatışması olarak gösterip kendi meşruluğunu
sağlamaya çalıştığını söyledik.
Arkadaşlar,
Rektöre ilettiklerimiz hepimizin talepleridir. Bu istemlere
bugün sahip çıkmazsak, sorunlarımız her geçen gün daha
da ağırlaşacaktır.
Özerk-demokratik ve bilimsel üniversite istiyorsak,
sorunlarımıza birlikte sahip çıkmalıyız; tartışmalı
ve birlikte çözüm için demokratik kurumlarımızı yaratmalıyız.
İstanbul Üniversitesi SBF, Hukuk, İktisat, İletişim,
Fen-Edebiyat.
İstanbul Tıp, Cerrahpaşa Tıp, Eczacılık Fakültesi Öğrencileri.
|