Towards
A Lasting Peace In Ireland
İrlanda'da Kalıcı Bir Barışa Doğru-2
|
Kendi Kaderini Tayin Hakkı ile ilgili
her tartışmada, ötedenberi bu sorunun kördüğümleştiği
ülkeler olan İrlanda ve BASK önemli bir yer tutmuştur.
Bask sorunu son aylarda Kürdistan çıkmazıyla ilgili
olarak burjuva politikacılarının ağzında gezinirken,
İrlanda sorunu ise İngiliz başbakanının "diyalog"
üzerine söyledikleriyle yeni bir boyut kazandı. Bir
yanda bağımsızlık için mücadele veren IRA eylemlerini
sürdürürken, öte yanda bu mücadelede politik-cephesel
bir rol üstlenmiş olan SİNN-FEİN siyasi-diplomatik ataklar
yapıyor. Bütün bu sürecin daha iyi kavranabilmesine
bir katkı olarak SİNN-FEİN'in 1992 yılında hazırlamış
olduğu "Barış Programı"nın tam metin çevirisini
sunuyoruz. Bir tür "ateşkes çağrısı" niteliği
de olan tarihsel belgenin, en azından İrlanda sorununu
kavramakta ve IRA'nın tavrının basında yoğun şekilde
tartışıldığı bu günlerde okurlarımıza ve devrimci kesimlere
bir kaynak olabileceğini düşünüyoruz.
14. sayımızda birinci bölümünü yayınladığımız belgenin
ikinci ve son bölümünü veriyoruz.
"Gerçek
barış, demokrasi ve kendi kaderini tayin hakkı'yla mümkündür.
Aksi halde "barış" yeni çatışmalar için hazırlıktan
başka bir işe yaramayacaktır..."
8. İNGİLİZ HÜKÜMETİ
İngiliz propagandası, Altı İl'in "Birleşik Krallık"
toprakları içinde tutulmasına "değinirken",
bunun hiç bir "bencil stratejik ya da ekonomik"
nedene dayanmadığını ileri sürüyor. İrlanda'nın içişleriyle
ilgili İngiliz seçimi, kuşaklar boyu dile getirilen
ulusal bağımsızlık konusunda, İrlanda halkının seçimi
karşısında geçerli değildir. Üstelik, İngiltere'nin
sözümona bölünmeyi sürdürmek için "bencil stratejik
ve ekonomik" nedeni olmayışına karşılık, bölünmenin
sona ermesi için pek çok pratik ve demokratik neden
vardır:
lBölünme, tümüyle İrlanda
halkının isteğine ters düşmektedir;
lKamuoyu yoklamalarında,
her seferinde ortaya çıktığı gibi, bu tutum İngiliz
halkının isteğine de ters düşmektedir;
lUluslararası hukuku çiğnemektedir;
lDemokrasiye aykırıdır;
lSürekli olarak anormaldir
ve ancak en olağanüstü yöntemlerle sürdürülebilir;
lEvrensel olarak kabul
edilen standartların hiçbirine uymamaktadır;
lKuzeyde ya da Güneyde
olsun, Milliyetçi yada Birlikçi olsun, kuşaklar boyunca
tüm İrlanda ulusundan -az ya da çok oranda- kurbanlar
almıştır;
lAltı İl'de bir kuşak
boyunca ölümlere yolaçmıştır;
lÇatışmaların günlük ve
kaçınılmaz olaylar halini aldığı koşulları sürekli kılmıştır;
lKalıcı bir barış yaratamaz.
Bugün İngiltere Hükümeti, bölünmeyi Birlik yanlısı halkın
isteği üzerine sürdürdüğünü iddia ediyor. Güya çekilip
giderlerse arkalarında bir kan gölü bırakacakları propagandasıyla
buna kanıt getiriyorlar. Şimdi de bu korkunç iddialarına,
bölünmeyi sürdürmek için hiç bir "bencil stratejik
ve ekonomik" nedenleri olmadığı yalanını eklediler.
Ama İngiliz Hükümeti birbirine ters yönde olan bu iki
yolda birden ilerleyemez. Bir yandan bölünmeyi sürdürme
"tercihini" ortaya koyarken, diğer yandan
da İrlanda'da bulunmasının "hiç bir bencil stratejik
ve ekonomik" nedeni olmadığından sözedemez. Hükümetler,
politik çıkarlarına ve tercihlerine göre hareket ederler.
İngiliz Hükümeti de istisna değildir. Kardinal Tomas
O'Fiaich'ın son zamanlarda açıkladığı gibi:
"İngiliz Hükümeti'nin günümüzdeki politikası -çoğunluk
İngiliz yönetiminin sürmesini istediğinden Kuzey İrlanda'daki
statünün değişmemesi- aslında hiç de bir politika değildir.
Sizin hiç bir şey yapmamanız ve Kuzey bölgesindeki krallık
yanlılarına da herhangi bir hareket yapmaları için cesaret
verilmediği anlamına gelir. Bu olduğun yerde kal ve
kıpırdama demektir..."
Bu tutum, İngiliz Hükümeti'nin bunalımı çözüme ulaştırma
sorumluluğunu en azına indirme ve bu görevi, milliyetçi
olsun, Birlikçi olsun, İrlanda halkının omuzlarına yıkma
girişimidir. İngliltere, İrlanda'da sorun yarattı. İngiltere,
demokratik bir çözüm ve kalıcı barış getirecek stratejiyi
başlatmada birinci derecede sorumluluk taşımakta, burada
en önemli rol İngiltere'ye düşmektedir. Bu görev, İngiliz
Hükümeti'nin, İrlanda halkının çoğunluğunun ulusal haklarının
tanınması bağlamında, Birleşik İrlanda için gereksinim
duyulan anayasal, siyasi ve mali düzenlemeler için Kuzey
Bölgesi halkının çoğunluğunun rızasını elde etmeye,
onları ikna etmeye çalışanların saflarına katılmasını
da içermektedir. İngiliz Hükümeti, bölünmeye son vermeyi
isteme taraftarı görünmezse, Birlikçileri etkilemek
güç olur, zoraki çoğunluklarını İngiliz Hükümeti'nin
güç ve para aracılığıyla güvence altına alacağına inandıklarından
uzlaşmaya yanaşmazlar.
9. Dublin Hükümeti
Son 20 yıldaki sürekli çatışmaları destekleyen koşulların
sürüp gitmesine neden olmanın tüm sorumluluğunu taşıyan
İngiliz Hükümetleri'nin tersine, Dublin kalıcı barış
getirecek demokratik istikrarın kurulmasında sorumluluğu
ve başrolü üstlenmek durumundadır. Dublin Hükümeti gerekli
kaynaklara sahiptir; dünyadaki güç merkezlerine politik
ve diplomatik bakımdan ulaşabilir. 26 İl Devleti'nin
varlığını sürdürdüğü dönemin büyük bir bölümünde, Dublin
Hükümetleri ulusal demokrasi açısından olumsuz bir tavır
takınmışlardır. Bu dönemde çoğu zaman, İngiltere'nin
dayattığı politika, seçimleri kazanma amacına yönelikti.
Hillsborough'dan beri, Dublin'in ülkemizin bölünmesini
desteklediği kanısındayız. Sinn Fein, İrlanda barışa
kavuşmadığı sürece, Dublin Hükümeti'nin ulusal sorumluluğunu
yerine getirmekle yükümlü olduğu görüşündedir. Bu sorumluluğun
yerine getirilişi, aşağıda sayılan amaçlarla gelişmekte
olan strateji içersinde Dublin Hükümeti'nin de yer almasını
gerektirir:
l İrlanda'nın bölünmesinin
çok zarar veren bir hezimet olduğuna İngiliz Hükümeti'ni
ikna etmek;
l Birlikçileri İrlanda'nın
yeniden birleşmesinin yararına inandırmak ve Birleşik
İrlanda için gereksinim duyulan anayasal, siyasi ve
mali düzenlemeler konusundaki görüşlerini öğrenmek;
l Uluslararası forum ve
kurumlardan yararlanarak, uluslararası topluluğu İrlanda'nın
ulusal haklarını desteklemeye çağırmak;
l Bu arada, Altı İl halkının
demokratik haklarını elde etmesi için çalışmak ve bu
hakları savunmak;
l 1937 Anayasası'nda olduğu
gibi, bu amaçlardan vazgeçilmesine ya da hedeflerinden
saptırılmasına karşı çıkarak, İrlanda'nın ulusal bütünlüğünün
daha fazla zarar görmesine karşı direnmek.
10. Değişim Stratejisi
Yukarıdaki bağlamda, İrlanda'nın, ülkemizin ve halkımızın
İngiliz Hükümeti tarafından sürekli biçimde bölünmesine
vereceği karşılık, demokrasi ve barış için barışçı biçimde
mücadele edilmesine olanaklar elverdiği ölçüde, büyük
bir siyasi birliğe ve eylem çapına ulaşmak üzere gelişmek
olacaktır. Sinn Fein, el altında bulunan pek az olanakla,
bu süreci başlatmıştır. Ulusal ve uluslararası arenada,
İngiltere'nin geri çekilmesi ve İrlanda'da ulusal demokrasinin
kurulması temeline dayalı bir çözüm için tartışmalarımızı
sürdüreceğiz.
Sinn Fein bu planın, aşağıdaki koşullara bağlı olarak
gerçekleşebileceğine inanmaktadır:
1) İngiliz Hükümeti'nin, İrlanda halkının kendi kaderini
belirleme hakkına sahip olduğunu kabul etmesi;
2) İngiliz Hükümeti'nin, şimdiki siyasetinden vazgeçip
bölünmeye son vermeyi ve seçilmesi İrlanda halkı için
bir demokratik sorun olan Tüm-İrlanda Hükümeti'ne egemenliği
devretmeyi kabul etmesi;
3) Birlikçilerin geleceğinin bu bağlamla sınırlı olması
ve İngiliz Hükümeti'nin Birlikçilerin tutumunu etkileme
sorumluluğunu taşıması;
4) Londra ve Dublin Hükümetlerinin, bölünmeye son vermeyi
hedefleyen siyasetler konusunda uzlaşmak üzere birbirlerine
danışmaları.
Bu dört öneri, eğer İngiltere ve İrlanda Hükümetlerince
hayata geçirilirse, barış süreci için en büyük oranda
ulusal ve uluslararası siyasi dayanışma ve halk desteği
sağlar. Bu iki hükümet, ancak bu koşullar altında ve
belirlenecek süre içersinde, İngiltere'nin siyasi ve
askeri bakımdan, barışçı ve düzenli bir biçimde İrlanda'dan
çekilip gitmesi için atılması düşünülen adımların ana
çizgilerini halka açıklamak durumunda olacaklardır.
İngiliz hükümetinin yukarıda belirtilen koşulları yerine
getirmeyi reddetmesi halinde, Dublin Hükümeti:
* İrlanda'nın tüm diplomatik yetenek ve kaynaklarını
kullanarak, hayata geçirilebilecek bir barış süreci
için uluslararası destek ve dayanışmayı kazanmalı ve
İrlanda halkının elde ettiği uluslararası iyi niyeti
son sınırına kadar arttırmalıdır.
* İrlanda halkı ve İrlandalılardan yurt dışına sürgün
edilenlerin özellikle ABD, İngiltere ve Avusturya'da
yaşayan evlat ve torunları arasında, barış süreci için
destek aramalıdır.
* İrlanda'da barış ve demokrasiye kavuşulması için hazırlanacak
bir programı desteklemek için Birleşmiş Milletler ve
CSCE (Avrupa İşbirliği ve Güvenlik Konferansı) da dahil
olmak üzere, tüm uluslararası forumlara götüren yolları
denemelidir.
* Diplomatik çalışmalar aracılığıyla İngiliz komuoyunun
yardımını sağlamalıdır. Bu diplomatik etkinliğin amacı,
İrlanda halkının ulusların kendi kaderini belirleme
hakkını güvence altına almak için gerekli koşullara
halk desteği ve siyasi dayanışma sağlamaktır.
* İrlanda halkının ulusal kendi kaderini belirleme hakkının
demokratik niteliği konusunda Kuzey bölgesindeki Birlikçi
kamuoyu ile diyalog kurulmasına götürecek tartışmaları
başlatmalıdır.
* Birlikçi topluluğa, insan haklarının korunacağına
ve dinsel inançlarına saygı gösterileceğine dair güvence
vermeli; eşitlik ve ulusal uzlaşma temeline dayalı İrlanda
toplumunun kuruluşuna katkılarına gereksinim duyulduğu
inancını aşılamalıdır.
* İster toplumsal ya da ekonomik bakımdan olsun, isterse
de kültürel, dinsel, sportif kuruluşlar ve sendikalar
açısından olsun, İrlanda'da yaşamın tüm alanlarında
ulusal uzlaşma sürecine halk desteği sağlamak üzere
ulus çapında bir kampanya başlatmalıdır.
* İrlanda'da barış sürecinin kabul edilmesini, gerçekleştirilmesini
ve yönetilmesini sağlayacak demokratik bir yapı oluşturmalıdır.
11. Milliyetçi Partilerin Rolü
İrlanda'da kendilerini milliyetçi olarak tanıtan partilerin,
örneğin Fianna Fail ve SDLP'nin, Dublin'de, Londra'da,
Brüksel'de ve Washington'da büyük ölçüde politik etkisi
vardır. Bu kendiliğinden onlara milliyetçi halk kesiminin
çıkarlarını zorunlu ve sürekli olarak temsil etme sorumluluğu
yükler. Bu partiler, Avrupa'da ve hatta daha geniş bir
alanda, İrlanda'nın yeniden birleşmesi ve egemenliği
için duyulan büyük çaptaki sempatiden yararlanabilirler.
Bunların, kendi devletlerinin izlediği hedeflere ulaşması
ve politikalarını hayata geçirmesi doğrultusunda ve
kararlı biçimde hareket etmesi zorunludur. Eğer SDLP
ve Dublin Hükümeti Altı İl sorununa hayata geçirilemeyecek
bir plan gözüyle bakıyorsa, bunun nedeni çatışmaya son
verilmesi için bölünme senaryolarının kesin bir tavırla
reddedilmesi gerektiğidir. Hiçbir ciddi uluslararası
gözlemci, İngiltere'nin İrlanda'daki rolünün 'savaşan
taraflar' arasında 'dürüst arabuluculuk' olduğuna inanmaz.
SDLP ve Dublin Hükümeti, bu yalan yorumu yeterince inanılır
biçimde reddedebilecekleri bir uluslararası yasallık
konumunda bulunuyor. Eğer milliyetçi partiler, İngiltere'nin
İrlanda'da kalmakta "hiç bir bencil çıkarı olmadığına"
inanmak isteselerdi, İngiltere'nin bu yargısını mantıksal
sonuçlarına vardırmasını ve İrlanda halkına kendi kaderini
belirleme hakkını tanımasını talebederdi.
Barışa giden yolun kısa ve kolay bir yol olmadığını
bilen bu partiler, İngiltere'nin İrlanda'da sürekli
varlığının sonucunda, birey haklarının dolaylı ya da
dolaysız yoldan çiğnenmesini kamuoyuna bildirmekle yükümlüdür.
Özellikle, bugün Altı İl'de sürekli biçimde insan haklarının
çiğnenmesi konusunda, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı'nın
gözlemcilik yapmasını talebetmelidirler.
12. Birlikçiler
Birlikçiler, İrlanda halkının beşte birini temsil eder
ve olumlu ya da olumsuz, bu belgede önerilen barış sürecinde
büyük ölçüde etkili olabilirler. İrlanda'da barışın,
İrlanda milliyetçilileri ile İrlanda birlik yanlıları
arasındaki uzun süreli anlaşmazlığın bitmesini gerektirdiğini
kabul ediyoruz. Çoğu kez kanlı çatışmalara yol açan
bu anlaşmazlığın yerini ulusal uzlaşmaya, yapıcı diyalog
ve tartışmalara bırakmasını diliyoruz. Şimdi, bu tartışmaların
başlamasını önleyen büyük bir engel var. Bu da, Altı
İl'de, yapay olarak oluşturulan birlikçi çoğunluğun
İngilizler tarafından güvence altına alınmasından başka
birşey değildir. Bu koşullar, John Hume'un da söylediği
gibi Birlikçilerin tartışmaya girmesini anlamsız kılar:
"Garanti edilen tek şey, bunun sekter bir garanti
olması... Sonsuza dek sürecek sekterliğin garantisi
bu. Bu devlet kurulduğunda, kafa sayısı gibi sekter
bir temele dayandırılmıştı. İngiliz Hükümeti önce bunu
yaptı arkasından da şöyle dedi: 'Çoğunluk istedikçe,
bizimle birlikte kalabileceğinizi garantiliyoruz.' Bunu
yaparken, Birlikçileri sonsuza dek sürecek sekterliğin
tuzağına düşürdüler, çünkü 'düzeninizi ve ayrıcalıklarınızı
sürdürebilmeniz için sekter bir blok halinde hareket
etmek zorundasınız,' diyorlardı. Gerçekten, Birlik yanlıları
da öyle davrandı. Başka bir halk grubu da, bu koşullar
altında başka türlü davranamazdı. Eğer sekterlikten
kurtulmak isteyen varsa, önce bu garantiyi ortadan kaldırsın...
İngilizler, ikna edenlerin saflarına katılmak zorundadır."
John Hume, analizinin mantıksal sonuçlarını izlemeliydi,
ama bunu başaramadı, bu sonuçlara uygun biçimde davranmadı
ve İngilizlerin Birlikçi veto garantisini ortadan kaldırmaya
çalışmadı. Bu sırada, biz Birlikçi-milliyetçi diyaloğun
karşılaşabileceği engelleri hesaba katarken, bir kişinin
kazancının kendiliğinden bir başkasının kaybı anlamına
geleceği İrlanda'daki egemen siyasi görüşlerin de değişmesi
gerektiğine inanıyoruz. Şimdi, İngiliz yanlısı bir Birlikçilik
siyaseti güden Altı İl'in protestan halkının, bin yıllık
demokratik İrlanda'dan korkacak bir şeyi yoktur. Demokrasinin
yeniden kurulması hepimiz için kazançtır. Şimdiki çıkmazın
sürüp gitmesi hepimiz için kayıptır.
İrlandalı Cumhuriyetçiler, ulusal uzlaşmaya varmak için,
halkın korkularının giderilmesi gerektiğini bilirler.
Siyasi söylevlerin ötesinde, su yüzüne çıkamayan gerçek
nedenleri ortaya koyarak bu korkuları gidermeliyiz.
Demokratik tartışmalar denenmemiş olabilir, ama olanaksız
değildir, bugünkü koşullarda bu tartışma acil olarak
gereklidir. "Katolik, protestan ve muhaliflerin"
katılımıyla yeni İrlanda için yapılacak tartışmalarda
cumhuriyetçi gelenekler yapıcı bir rol oynayabilir.
13. Avrupa Boyutu
Avrupa'da, İrlanda Adası için önemli sonuçlar verecek,
derin tarihsel dönüşümler yaşanıyor. SSCB'nin dağılması
ve Doğu Avrupa'da bağımsızlık yanlısı gelişmeler, tarihte
tümüyle yeni bir aşamanın başladığını gösteriyor. Ulusların
kendi kaderlerini belirlemesi sorununu ön plana çıkaran
politik ve ekonomik yeniden yapılanma süreçleri sözkonusu.
Geçirdiği sömürge deneyimiyle İrlanda, bu süreçle yakından
ilgilidir ve önemli dersler çıkarabilir. İrlanda cumhuriyetçiliğinin
kökleri, Büyük Fransız Devrimi sırasındaki Avrupa'ya
kadar uzanır. Bugünkü derin dönüşümler de aynı geniş
görüşlülüğün ve iradenin yeniden uyanmasını gerektiriyor.
Doğu Avrupa'da siyasi demokrasi isteğinin yanısıra,
1992'den sonra A.T'nin birleşmesi çerçevesinde, ekonomik
yeniden yapılanma da sözkonusudur. Bu iki sürecin amacı
yapay sınırları ve halkın ve malların hareketlerindeki
kısıtlamaları ortadan kaldırmaktır. Almanya'nın birleşmesi
gerçekleşti. İrlanda'da da, uluslararası hukuk açısından
aynı derecede anormal olan ve İrlanda halkının çoğunluğunda
nefret uyandıran bölünmüşlük aynı biçimde ele alınmaya
gereksinim gösteriyor.
Avrupa'da, İrlanda'nın yeniden birleşmesinin yalnızca
kaçınılmaz olmakla kalmayıp, aynı zamanda sürekli barış
yolu üzerinde bir öngereksinim olduğuna dair halklar
arasında düşünce birliği vardır ve hatta bu görüş bazı
hükümetler tarafından da yansıtılmıştır. Dublin hükümetinin
bu düşünceyi harekete geçirmesi ve bunu A.T'nin siyasi
mekanizması aracılığıyla pratik önerilere dönüştürmesi
gerekir. Şimdiden, çeşitli A.T raporlarında, İngiltere'nin
İrlanda üzerinde hak iddia etmesinin 'anormal' bir durum
olduğu belirtilmiştir.
Avrupa'daki politik ve ekonomik dönüşümler, İngiltere
sorununun çözülmesi, ekonomik ve politik birleşme ve
tüm halkın yararına dönüşümler için İrlanda'ya mükemmel
bir fırsat sunuyor. Barış yolunda ilerlerken, insan
haklarının sürekli çiğnenmesinin sonu gelmeyecek sanıyoruz.
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı, tüm Avrupa
ülkelerinde insan hakları ihlallerini kontrol etmeye
yetkilidir. İngiltere'nin insan haklarının her hükümetin
kendi sorunu olduğu bahanesi arkasına saklanmasına izin
verilmemelidir.
14. Birleşmiş Milletler
Tüm nesnel uluslararası standartlara göre, Kuzeydeki
çatışmalar normal siyasi sürecin başarısızlığa uğradığı
anlamına gelir. Hem Londra, hem de Dublin Hükümetleri'nce
denenen çeşitli politikalar, herhangi bir demokratik
çözüme ulaşamamıştır. Her iki hükümetin de kendi istekleriyle,
yakın bir gelecekte bu açmaza çözüm getirme yeteneğine
ve iradesine sahibolduğuna inanmak için ortada pek bir
neden yoktur. Böyle bir başarısızlıktan doğacak katlanılmaz
sonuçları düşünecek olursak, barışçı bir çözümün Birleşmiş
Milletler aracılığıyla bir işbirliği gerektirdiği sonucuna
varırız.
Uluslararası Hukuk ve Birleşmiş Milletler Beratı, kendi
kaderini belirleme hakkını Hükümetlere değil halklara
verir. İlgili hükümet, bu inkâr edilmez hakkı tanımazsa,
halklar bu hakkı doğrudan doğruya arayabilirler. Birleşmiş
Milletler Genel Sekreterliği ve BM Sömürgecilikten Arındırma
Komitesi, üye ülkelerle birlikte "ilgili halkların
serbestçe isteklerini dile getirmeleri" hakkının
tam anlamıyla kullanılabilmesi için uygun koşulları
yaratma görevini üstlenmiştir (Dostça çözümler Bildirisi
gereğince).
Yönetici gücün devlet aygıtının tüm baskı biçimlerinin
kaldırılması, halkların isteklerini böyle serbestçe
dile getirebilmelerinin önkoşuludur. İrlanda bağlamında,
bu yalnızca Altı İl ve 26 İl devletlerinde olağanüstü
yasaların ve özel mahkemelerin kaldırılması anlamına
gelmez, İrlanda ulusal topraklarındaki bölünmüşlüğü
desteklemek ve sürdürmek için konulan her türlü engelin
de yokedilmesi gereklidir.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği'ni, İrlanda'nın
kuzeyindeki siyasi açmaza son verilmesine katkıda bulunmada
üzerine düşeni yapmaya zorlamak, yurt içinde yada yurtdışında,
İrlanda'da barış ve demokrasinin yeniden kuruluşunu
isteyen herkesin görevidir. Bu, her derde deva geçici
bir önlem olmayacak, güç ve etki sahibi olma konumundakilerin
zihinlerini çatışmanın bitmesi için kesin çözüm arama
konusu üzerinde yoğunlaştıracaktır. Bu ruh içersinde,
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, Beratı'n 73 Nolu
maddesi uyarınca, İrlanda'daki rolü hakkında İngiliz
Hükümeti'nden yıllık raporlar isteyecektir. Ayrıca,
Sömürgecilikten Arındırma Komitesi, yetkisi olduğu üzere,
İrlanda'nın bölünmesinin neden olduğu kayıplar konusunda
bir yıllı dergi çıkarmayı üstlenmelidir. Birleşmiş Milletler'in
müdahalesi, Birleşmiş Milletler askeri güçlerinin Altı
İl'e girmesini gerektirmez ve gerektirmemelidir. Başka
anlaşmazlıkların deneyimi, böyle 'geçici varlık'ların
sonunda 'kalıcı' olduğunu ve kullanımının da siyasi
bir çarpıtmadan başka bir şey olmadığını göstermiştir.
Bu askeri güçlerin, sonunda çekilmesi bile bir kavga
konusu olmakta ve kan gölü tehdidi senaryolarının yeniden
gösterime girmesi gündeme getirilmektedir.
"Uluslararası Konferans" çekilme süreci yolu
üzerinde karşılaşılan çıkmazlar Londra ve Dublin hükümetlerince
açılacak bir dizi tartışmayla aşılabilir. Geçiş süreci
sırasında, her iki hükümetin birlikte yardım için Birleşmiş
Milletler'e başvurması, Dublin'in tek yanlı başvurusu
gibi karşılanacaktır. Bu bağlamda, Birleşmiş Milletler'in,
İrlanda'daki anlaşmazlığın demokratik yoldan çözümü
için uluslararası bir konferans toplaması istenebilir.
Çıkmazdan kurtulmak için başvurulacak bu çare, tüm politik
görüş temsilcilerinin İrlanda'da biraraya gelmesini,
bunlar arasında uluslararası anlaşmazlıkları gidermede
ve dünyayı sömürgecilikten arındırmada uzman olan kişilerin
de bulunmasını gerektirir. Bu konferans, bu sorunu ve
tüm İrlanda halkının ekonomik ve siyasi haklarının anayasal
biçimde güvence altına alınması ve Birleşik İrlanda'da
azınlıkların haklarının korunması gereksinimini inceleyecektir.
Uluslararası hukuka ve temel insan haklarına uygunluğun
garantörü olarak Birleşmiş Milletler temsilcilerinin
de konferansa katılması, tartışmanın olumlu bir eyleme
götürmesinde yardımcı olacaktır. Tarafların farklılıklarını
çözüme ulaştırmasında yardımcı olmak için gerekli deneyime
ve uzmanlığa sahip bir kuruluş olan Birleşmiş Milletler,
Tüm İrlanda'da demokratik ve barışçı bir gelecek yaratılmasında,
vazgeçilmeyecek derecede önemli bir rol oynayacaktır.
"Kuzey İrlanda deyiminin politik açıdan çağdışı
olduğu görüşündeyiz. Politik bakımdan da, ekonomik
bakımdan da ayakta kalabilecek bir birlik oluşturmuyor.
Ekonomik etkinliği ne olursa olsun, mali ve ekonomik
kaynaklarının miktarı, ingliz hükümetinin vatandaşlarının
vergilerinden kesip gönderdikleriyle ölçülür. Bu
yapay ekonomi, doğal bir ekonomik birim olarak tüm
adanın ekonomisinin verimli gelişmesini önlemiştir.
Özellikle kuzeyde yaşayan halkımızın potansiyelini
de köreltmiştir. Tüm ekonomik sektörlerde güçlerimizin
birleşmesinin elverişli yönleri ve bu maddi çıkarın
gereksiz ve ziyankarca harcamaların ve rekabetin
önlenmesiyle sağlanacağı artık apaçık ortaya çıkmıştır."
Charles Haughey, New Ireland Forum, Mayıs 1983 |
|