Çevrenize hiç bakıyor musunuz bugünlerde ?
Çevreniz, kentiniz nasıl güzelleşiyor farkında
mısınız ?
Bir belediye otobüsüne biniyorsunuz sözgelimi,
üç adımlık yolda, üç ayrı yerde işçiler, memurlar...
Yürüyorlar...
Bir hastaneye gitseniz, karşınızda beyaz önlüklüler...
Halay çekiyorlar...
Telefon faturası ödemeye gitseniz, o dün tartışdığınız
memur ...
Yüzü gülüyor.
Trene, vapura, tramvaya binmeye kalksanız,
Herkes bir acaip
Herkes ayakta...
Çevrenize hiç bakıyor musunuz bugünlerde ?
Kentler güzelleşiyor.
Bir kentin güzelliği renklerindedir...
Haki rengi çok gördük, yeter artık ! Kirli iğrenç
yeşilleri çok gördük...
Yeter !
Mavi tulumların kentidir oysa yaşadığımız, gerdanlık
gibi çevresini saran denize yakışan odur.
Daha çok ışık
Daha çok ışık...
Kentinizin renkleri çoğalıyor, farkında mısınız?
* * *
Kentler güzelleşiyor
Bir kentin güzelliği şarkılarındadır.
Siren seslerinden bıktık artık, megafon cızırtıları
içimizi bulandırıyor.
Uygun adım marşlarından bıktık onların !
Saçma sapan, uçucu şeyleri tıkıştırıyorlar kulaklarımıza,
ağlamaklı ezgilerle aptallaştırıyorlar bizi.
En güzel müzik, hakkını arayan insanın sesidir
!
Şimdiye dek ne söylenmişse şarkı olarak, başkaldıran
insanın süzülüp gelen özüdür.
En güzel müzik insanın gülüşüdür.
Kentinizin sesi güzelleşiyor farkında mısınız
?
* * *
Hakkını arayan insan güzelleşen insandır.
Bu Şehr-i İstanbul ki, yetim kaldı, yoksul kaldı
yıllar boyu...
Yaratan ve varedene hasret kaldı, onların ayak
seslerini özledi hep...
Bir kentin güzelliği duvarlarındadır.
Morg defterlerine döndürdüler duvarlarımızı onca
yıl.
Üzerine kırmızı çarpılar çekilen devrimci avı
afişleri...
Duvarlar utandı.
Ve cıvıl cıvıl miting afişleri şimdi, her köşeyi
dönünce bir ferahlık...
Kentinizin duvarları gülüyor, farkında mısınız
?
* * *
Çevre mi diyorsunuz ?
Güzel...
Ama betonlardan ibaret değildir bir kent, kaldırımlar
değildir yaşayan.
İnsan güzelliğidir çevreyi güzel yapan.
Torbalarla çöp toplamak değil...
Çöpler var, üstümüze yığılmış, en insanca yanımızı
örten pislik yığınları...
Hayatın bütün gözeneklerini tıkayan kara bir çamur...
Kavramları, sözleri, değerleri ezip tüketen çöp
yığınları var...
Kamburumuz...
Kentiniz baştan aşağıya temizlenmek istiyor, bir
uçtan öbür uca..
Kentiniz kendini yaşamak istiyor.
Villaların apar topar terkedildiği, işçi ordularının
karanlığı yırttığı günler unutulmadı.
Kentiniz eski günlerine dönmek istiyor.
Soluk almak istiyor.
Farkında mısınız ?
* * *
Kimse tarih bilincini yitirmemelidir.
Kimse bugünü, dünü veri almamalıdır.
Yüzleri, binleri kimse küçümsemesin, ama bu kent
derinliklerinde saklar kendi cevherini.
Yüzbinlerin kentidir, yüzbinlerin alanları doldurduğu
kenttir.
Varsın haki yeşili bir işgal altında tutsunlar
şehitler alanımızı.
Kalıcı değildir.
Onlar giderler, kent kalır...
Bu, tarih bilincidir
Unutmamalıyız...
* * *
Ham hayaller yok !
Yürüyene, sırf yürüdüğü için tapınmak değil !
Eksiktir bugün, çoraktır.
Kalabalıktır ve zayıftır.
Kalabalık ve zayıf olmak mümkündür.
Yol şeritlerinden çıkıldığında, yön levhaları
yıkıldığında, sınır çizgileri silindiğinde...
güçlenir kalabalık olan.
Eksiklik, şeritlerin dışına taşıyacak olan bilinçtir,
iradedir.
Ham hayaller yok !
Ama güzelleşen bir kentimiz var.
Daha da güzelleşmesi mümkündür.
Mümkün olan irade gerektirir !
* * *
Bir kentin güzelliği
İnsanıyla ölçülür.
Sokaklara bakın!
Abartmayın, ama bakın !
Kentiniz güzelleşiyor
Ve seyredilen bir şey değildir güzellik
Yaşanır !
Elinden tutun bir hemşirenin
Bir kondüktorün elinden tutun
Halaya durun
Yaşayın !
* * *
Ki,
Eylül bitsin artık
Yolu açılsın Ekim'in !
|