Ülkeyi yönetenlerin içine düştükleri ekonomik
ve siyasi krizin her geçen gün daha da derinleşmesi
sonucu, ezilen kitleler üzerindeki baskı, sömürü
ve terorünüde artırmaktadır. Ugulanan ekonomik
politikalar sonucu, çalışanlar her geçen gün daha
da yoksullaşmakta, özelleştirme ve taşaronlaştırmalar
sonucu yüzbinlerce işçi sokağa atılmakta, Çiller
hükümetinin KİT'leri kapatma va özelleştirme tehditleri
yeni işçi kıyımlarının habercisi olmaktadır.
2000'li yıllara girerken Kapitalizm tam bir çürümüşlüğü,
tükenişi yaşamaktadır, bunun faturasını ise ezilen
halklara ödettirmektedir. Bu krizi aşmak için
çeşitli provakosyonları örgütlüyerek katliamlar
yapmakta ve halkları birbirine düşman etmektedir.
Tüm bu baskı ve şiddetine rağmen toplumsal muhalefet
yükselmektedir... Kamu çalışanlarının, yıllardır
kaderini tek başına belirleyen devlet, artık örgütlü
kitle karşısında eskisi kadar rahat hareket edememektedir.
Kamu çalışanı bundan sonra kendi kaderini tayin
etmek için örgütlenmekte ve kendi sendikasında
birleşmektedir... Bunun son örneğini 3 Temmuz'da
onbinlerce memur kitlesinin Ankara mitinginde
yaşadık. Ülkenin çeşitli yerlerinden gelen 40.000
kamu çalışanı Tek Ses, Tek Barikat oluşturarak
artık sessiz kalmayacaklarını, haklarını söke
söke alacaklarını, ülkeyi yönetenlerin suratına
haykırmışlardır.
Kamu çalışanlarının bu istemlerine kulaklarını
tıkayan siyasi iktidar onlarla dalga geçercesine%
12'lik komik artışlarla bu kitlenin önümüzdeki
süreçte patlamasına zemin hazırlamaktadır. Toplu
sözleşme süreci tıkanan 600.000 Kamu işçisi de
önümüzdeki günlerde aynı taleplerle alanlara çıkacaktır.
Bu gelişmenin önünde ne devletin şiddet politikası
durabilecek nede satılmış sendika ağaları...
Önümüzdeki dönemde işçi sınıfı ve emekçi kitlelerin
hak alma mücadelesi yükselecektir... Burada devrimci
güçlere düşen görev, bu eylemlikleri dar grup
çıkarları ve kısa vadeli yararlanma hesaplarıyla
değil, uzun soluklu devrimin genel çıkarlarıyla
yaklaşıp, devrimci mücadeleye akıtma yetkinliğini
göstermektedir. Ancak, bu çizgiyi yakalayabildiğimizde
halkların devrimci kurtuluş mücadelesi kazanılacaktır.
Hükümetin 13 Temmuz da açıkladığı memur zammı
kamu çalışanları tarafından çeşitli eylemlerle
protesto edildi..
İlk eylem Belediye Memurları Sendikası, "TÜM
BEL-SEN" Adana şubesince başlatıldı.
Tüm Bel-Sen, şube başkanı Murat Yücesu ve yönetim
kurulu üyeleri anakent belediyelerine ve Yüreğir,
Seyhan, Aski'ye grev pankartlarını asarak eylemi
başlattılar. Anakent belediyesi önünde bir konuşma
yapan şube başkanı Murat Yücesu: "Yıllardır
sömürü sistemi içerisinde bekçilik görevi verilen
bizler, artık vermiş olduğumuz mücadeleler sonucu
sendikalarımızı kurduk, toplu sözleşme masalarına
oturduk, buna karşılık üzerimizde uygulanan faşist
baskılar bizleri yıldıramadı. Tüm bu mücadeleler
sonucu üretimden gelen gücümüzü kullanarak 15
Temmuz günü bir günlük grev yapacağız, bundan
böyle, bizler memur emekçisi olarak hak gasplarına
karşı tüm emekçilerle birlikte, ortak mücadele
vereceğiz" dedi. Daha sonra atılan sloganlarla
birlikte halaylar çekilerek kamu çalışanlarının
üzerindeki baskılar kınandı...
Saat 12:30 sıralarında Demiryol-Sen, Orkam-Sen,
Haber-Sen, Emek-Sen, ve Sosyal-Sen çalışanları
kendi eylemlerinden sonra TÜM BEL-SEN'in grevini
desteklemek amacıyla grev yerine geldiler. Coşkulu
geçen TÜM BEL-SEN'nin eylemi 13:30'da sona erdi..
Devlet Demir Yollarında çalışan memurların eylemi
ise, saat 12:00'da İstasyon alanında başladı.
Döviz ve Bordrolarla alanda toplanan yaklaşık
yüz kişi yapılan zamları ve baskıları protesto
etti. Burada bir basın açıklaması yapan Demir-Yol-Sen
şube başkanı "Yıllardır memur diye adlandırılan
biz kamu çalışanları örgütlenme hakları elinden
alınmış yasalarla elikolu bağlanmış, verileni
alan, istenileni yapan, tepkisiz, duyarsız, kısacası,
kapıkulu zihniyeti ile yönetilenler, insaca yaşama
koşullarında çalışıp, yaşamak insan onuruna yakışır
ücret almak istiyoruz. Bununda Ocak ve Temmuz
aylarında hükümetin belirleyeceği yüzdelik artışlarla
değil, sendikalarımızın yapacağı toplu sözleşme
ve grev hakkı ile sağlanacağına inanıyoruz...
1-3 Temmuz 93 Ankara yürüyüşümüz hükümete yapılan
son uyarıdır. Şimdiye kadar verdiğimiz mücadelede
bize vaad edilenler yerine getirilmemiş, aksine
baskılar dahada artmıştır. İsteklerimiz bundan
sonrada yerine getirilmediğinde üretimden gelen
gücümüzü kullanarak çalışmayacağız. Grev ve toplu
sözleşme hakkımız için gerekli düzenlemeler yapılmazsa,
demokrasinin yerleştirilmesine engel olunursa,
Yargısız İnfazlar, Kayıplar, Halkların Kardeşliğini
zedeleyici, insanlar arasında mezhep ayrımcılığını
körükleyen, Sivas olayları gibi katliamları yapan
karanlık güçler açığa çıkarılıp gerekli işlemler
yapılmazsa diğer demokrasi güçleri ile karşı koyacağımız
bilinmelidir." diyen Demir-Yol-Sen, başkanını
konuşmasından sonra Demir-Yol-Sen üyeleri maaş
bordrolarını yakarak eylemlerini,Başbakan Tansu
Çiller'e gönderilmek üzere hazırlanan protesto
mektuplarını göndermek üzere Cemalpaşa Postanesine
kadar alkışlı yürüyüş yaparak bitirdiler.
Tüm-Sağlık-Sen ve Sağlık-Sen'li Balcalı Hastanesinde
çalışan sağlık emekçileri eylemlerine yemek boykotu
ile başladılar. Hastane önünde toplanan yaklaşık
120 kişinin katılımı ile bordro yakılarak zamlar
protesto edildi. Slogan atarak yürüyüşe geçen
kitleye jandarma müdahale ederek yürüyüşü engelledi.
Yaklaşık bir saat süren eylem sendikalaşmalar
üzerindeki baskıları kınayan konuşmalarla sona
erdi. Aynı saatlerde S.S.K Hastanesinde 150'ye
yakın sağlık emekçilsi yapılan zam ve baskıları
konuşma ve sloganlarla protesto etti. Yine M.T.A.
Çalışanları da yapılan zamları protesto etmek
için bir günlük iş bırakma ve yemek boykotu yaptılar.
85 işçi 85 memurun çalıştığı işyerinde tüm işçi
ve memurların katılımıyla sloganlar ve alkışlarla
eylem sona erdi.
Ceyhan Belediyesi'nde çalışan memurlar da yapılan
zamları protesto etmek için biraraya geldi. Tüm
Bel-Sen üyelerinin alkışlı protesto eylemi ve
bir günlük grevleri, Genel-İş, Disk-Tekstil ve
Eğit-Sen Ceyhan şubelerince de desteklendi.
16 Temmuz cuma günü ise Maliyede çalışan memurlarda
yapılan zammı komik bularak, hükümetin kendileriyle
alay ettiğini belirterek bordrolarını yaktılar.
Tüm Maliye-Sen şube başkanı, "hükümetin her
gün elektirikten suya, tütünden ekmeğe, sürekli
zam yaparken, hayat pahalılığını % 80' lere çıkarırken,
yaptıkları % 12 zamlarla bizimle alay etmektedirler.
Biz Maliye çalışanları, artık iktidarın bizlere
lütuf olarak verdiklerini hep birlikte bir kenara
iteceğiz. Toplu sözleşmeli sendikal hak mücadelesinin
sürdüren ve "hak verilmez alınır" ilkesini
şiar edinen sendikamız Tüm Maliye-Sen'de birleşip
emeğimizin hakkını örgütlü gücümüzle alacağız.
Bugün bordro yakma eylemiyle ifade ettiğimiz tepkimizin
yarın greve dönüşebileceğini haykırıyoruz.
"Yaşasın Örgütlü Mücadelemiz"
"Yaşasın Toplu Sözleşmeli, Grevli Sendikal
Hak Mücadelemiz"
"Baskılar Bizi Yıldıramaz"
"Yaşasın Tüm Maliye-Sen"
Sloganlarını haykırarak eylemlerine son verdiler..
Aynı saatlerde, Numune Hastanesi'nde çalışan sağlık
emekçileri yapılan zammı protesto etmek için yemek
boykotu yaptılar. Eyleme katılmak isteyen hastane
personeli başta Numune Hastanesi Başhekimi olarak
kendisini tanıtan ama aslında Türk-Sağlık-Sen
üyesi olan, insanlık düşmanı, geçmişinde bir çok
devrimci-yurtsever-demokrat insanın kanına girmişliğiyle
meşhur, faşist Mustafa Altıntaş ve dışardan getirtilmiş
15 kadar faşist çakalların engellemesiyle karşılaştılar.
Eyleme katılan insanlara sözlü saldıran faşistler,
polisinde desteğiyle provakasyon ortamı yaratmaya
çalıştılar. Sağlıkçılar bu faşist saldırıyı alkışlarla
protesto etti. Daha sonra S.S.K hastanesine giden
kitle polisler tarafından durduruldu. Aralarında
devrimci proletarya muhabirinin de bulunduğu sağlık
emekçileri siyasi şubeden gelen takviyeyle gözaltına
alınarak iki saat Bağlar karakolunda dayak ve
tehtidlere maruz kalmıştır. Devlet, artık anti-faşist
mücadelenin karşısında resmi faşistlerin yanısıra
sivil faşistleri de kullanmaya başlamıştır...
|