Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini
 
Sosyalist Barikat Bütün YAY-SAT Bayileri ve Kitapçılarda

 

İnsanların yaşama koşullarını kendisinin belirleyemediği bir toplumda ölüm koşullarını da kendileri belirleyememektedir. Bu bizim ülkemizde de böyle olmaktadır. Halkın adına kararlar alan, halkın yaşam koşullarına hükmeden burjuvazi bugün ölümlerin de belirleyicisi, hazırlayıcısı olmak durumundadır.
İşte böyle bir belirleyiciliğe sahip olan burjuvazi bu özelliğini Ümraniye Hekimbaşı çöplüğünün patlamasıyla birlikte bir kez daha gösterdi. Ve 28 Nisan 1993'de Ümraniye Hekimbaşı çöplüğünde yaklaşık 37 kişinin ölümü çöple oldu. -Ümraniye Hekimbaşı çöplüğü 1960'lı yıllardan beri Üsküdar, Kadıköy ve Beykoz Belediyelerinin çöplerini depoladıkları bir alandı. Daha sonraki yıllarda bu alanın çevresinde gecekondulaşma başladı. Anadolu'dan çalışmak için İstanbul'a gelen yoksul halk burayı yerleşim yeri olarak kullanır oldu. İnsanların çöplerle birlikte yaşamaya başlamalarından bu yana uzun bir zaman geçmesine rağmen devlet hiçbir çalışma göstermedi, ne çöp sahası için gerekli önlemleri alıp çöp alanını çitle çevirme, yerleşim yerine uzaklığını sağlama, ilaçlamayı zamanında kontrollü bir şekilde yürütme zahmetine katlandı ne de gecekonduda yaşayan bu insanlara yeni yerleşim yeri gösterip burayı terk etmelerini sağladı. Zaten çöp arıtma tesisi kurmayı ise aklından hiç geçirmedi bile. Bu durumda halk çöple iç içe yaşadı. Hayvanları çöplükte otladı. Çocukları çöplükte veya çöplüğe yakın yerlerde oynadı. Bunun sonucunda da çeşitli hastalıklar baş gösterdi. Bu nedenlerle devletten de gerekli çalışmalar sağlanmayınca halk kendi tepkisini dile getirdi. Tabi tepkiden ilk etkilenen de Ümraniye Belediye Başkanı oluyordu. Çünkü ortada başkanlık koltuğu vardı. Eğer bir şekilde çözüm arıyormuş gibi görünmezse koltuğundan olabilirdi. Bunu çok iyi bildiği içinde Hekimbaşı'na çöp getiren belediyeleri mahkemeye vermekten Başbakanlık, Sağlık Bakanlığı ve içişleri Bakanlığına dilekçe vermeye kadar bir dizi çalışma
yaptı. Devletse bu kadar da olsa bir çaba içerisine girmedi. Tüm bu umursamazlıkların sonucunda da Ümraniye katliamı yaşandı.
Ve bu katliamda 37 insan yaşamım yitirdi. Geride kalan insanlarsa yiyecek, giyecek, sağlık ve barınma sorunlarıyla karşı karşıya kaldı. Devletin yine bu durumda da olaya yaklaşımı klasikti. Her zamanki gibi bir kaç tane bakan olay yerine gönderildi. "Suçlular cezalandırılacaktır, çok üzülmüşüzdür, gerekli yardım yapılacaktır" gibi sözler tekrar edildi. Oysa suçlu kendileriydi. Hesap sorulması gerekenler de onlar olduğu için kendi kendilerine hiçbir şekilde hesap soramazlardı. Halkınsa zaten bu sözlere aldırdığı falan yoktu. Onlar sadece nerede kalabileceklerini, nasıl yiyecek sağlanacağını, sağlık durumlarını nasıl koruyacaklarını düşünüyordu.
İlk günlerden itibaren İHD ve sağlık kuruluşları yardımda bulunmak için sağlık taramasında bulundular. Çeşitli kuruluşlar yiyecek, giyecek ve para yardımında bulundu. Devletin gönderdiği sağlık ekibi ise insanlara ilaç yazıp gönderiyordu. Fakat bu ilacı nasıl alacaklarını düşünmüyordu. Bir de barınma amacıyla insanlar çadırlara yerleştirildi. Fakat ilgi çeken diğer bir yön de yardım etmek isteyen kişi ve kuruluşların sürekli polis tarafından rahatsız edilmesiydi.
Ölülere gelince onlar için iki tane grader ayrıldı, ilk bir kaç gün yapılan arama işlemi sonraki günlerde durduruldu. Köpekler etrafa yayılan kokudan zehirlenir korkusuyla aramaya sokulmadı.
Tüm bunlara karşılık Ümraniye halkı tepkisini şu sözlerle dile getiriyor:
"Hükümetin tedbir alması gerekirdi. Almadı. Bu durumda benim çocuklarım verem de olur kanser de. O zaman ben nasıl bakabilirim çocuklarıma. Adamlar reçete yazıp salıyorlar. Ama ben nasıl ilaç alayım."
"Biz askerlik yaptık. Zenginlerse bir çuval patates gönderip işi bitiriyorlardı. Halktan bir insan eşittir bir çuval patates. İşte Türkiye'de eşitlik bu kadar."
"Köpekleri zehirlenir korkusuyla geri çektiler. Bizi de o çöpün altında yerleşmeye zorluyorlar. Köpekler bile bizden daha değerli."
"Defin masraflarını bile ödettiler. 50 hane varız. Çadırlara yerleştirdiler. Şimdi de çadırlarımızı almaya çalışıyorlar."
"Dozerlerde çalışanlar gaz maskesiyle çalışıyorlar. Oysa biz yıllardır bu çöpün içinde yaşıyoruz."
"Bosna-Hersek ve Azerbeycan'a yardım ediyorlar da bizi neden öldürüyorlar."
"Çadırlarımızdaki okumuş bilgili kişilere terörist diyorlar."
"Tuvalet ve kanalizasyon yok. Gerçi ona da gerek yok. (!)"
"Biz Atatürk'ün hemşerisiyiz. Biz çingeneysek Atatürk'te çingene"
Evet. Buradaki halkın düşünceleri bu şekilde biçimleniyor. Ve çingene oldukları
gerekçesiyle kaymakam tarafından çadırlarından kovuluyorlar. Onlara çöple birlikte yaşamayı reva görenler şimdi de bir çadırı bile çok görüyorlar.
Zonguldak'ta, Çeltek'te maden ocaklarına, Erzincan'da yıkıntıların altına gömdükleri insanlardan sonra Ümraniye'de de insanları çöpün altına gömdüler. Ve bu olayda da Belediye Başkanından Cumhurbaşkanına kadar hepsi suçludurlar. Ama böyle olduğu halde Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık adına utanmazca ortalıklarda dolaşarak dişlerini sırıtıyorlar.
Yaşamımıza onlar hükmettikçe ve yaşamımızı onlar yönlendirdikçe aynı olaylar yaşanacaktır. Bu nedenle artık onlara bu zevki tattırmamalıyız.

ÜMRANİYE RAPORU
Ümraniye Hekimbaşı çöplüğünde 28 Nisan 1993 çarşamba günü yıllardır alınamayan önlemler (tedbirsizlik) sonucu beklenen facia gerçekleşmiştir. Kesin olmamak kaydıyla, 39 kişinin ölümüne neden olmuştur.
İnsan Hakları Derneği, Tüm Sağlık-Sen, İnsan Hakları Komisyonu, İstanbul Eczacılar Odası, İnsan Hakları Komisyonu ve Kooperatifleri olarak 2 Mayıs 1993'te olay yerine giderek incelemelerde bulunulmuştur. Bölgede yoğun sağlık sorununun olduğu gözlenmiş ve herhangi bir sağlık çalışmasının yapılmadığına tanık olunmuştur. Gönüllülük temelinde halka eşit ve ücretsiz sağlık hizmeti sunulmasına karar verilmiştir. Doktor, hemşire, laborant ve çevre sağlık teknisyeni, eczacıdan oluşan gönüllü sağlık ekibi hazırlıklarını tamamlayıp facia bölgesine gittiğinde yetkililerin engelleriyle karşılaşmıştır.
Ümraniye kaymakamına gerekli bilgi verildiği halde "Siz kimsiniz", Kötü bir amaç için gelmediğinizi nereden bileyim" gibi olumsuz tavırlar göstermiştir. Bizler Ümraniye Belediyesi'nin bilgisiyle geldiğimizi ifade etmemize rağmen olumsuz tavırları devam etmiş, ancak Belediye Başkanına telefon ederek ikna olmuştur. Fakat gönüllülük temelinde yürütmek istediğimiz bu çalışmayı sahiplenmeye çalışma niyetini ifade etmiştir. Ekibimiz "şu ana kadar ne hizmet verdiniz" sorusunu haklı olarak sormuştur. Daha sonra Ümraniye Belediyesi'nin gösterdiği Hekimbaşı Ahmet Arif Kütüphanesi'nde çalışmalarına başlamıştır.
Sonuç olarak; 20 kişiden oluşan gönüllü sağlık ekibi 6-13 Mayıs tarihleri arasında yoğun sağlık hizmeti sunmuştur. Bu çalışmalar boyunca 476 hasta muayene edilmiş ve ücretsiz olarak ilaç verilmiş, basit laboratuar tetkiklerinin bir kısmı tam aracı olarak kullanılmıştır.
Sağlık taramamız sonucunda yoğunlukla rastlanan hastalık gruplarının tasnifi şöyledir:
1) Beslenme bozukluğu, vitaminsizlik.
2) İç hastalıkları (Kalp, Gastrointestinal sistem vs.)
3) Cilt hastalıkları (Dermatozlar, Uyuz, Yanık vs.
4) Romatizmal şikayetler.
5) Kadın hastalıkları.
6) Ürolojik şikayetler.
7) Göz hastalıkları
8) Nörolojik şikayetler.
9) K.B.B. hastalıkları.

Görülen bu hastalıklar dışında en yaygın olarak; parazit ve üst solunum yolları enfeksiyonları olduğu tespit edilmiştir.
Çalışmalarımızdan çıkardığımız sonuç facia bölgesinde yoğun sağlık sorunları yaşanmaktadır. Devletin sağlık sorunlarının çözümlendiği söylemlerine rağmen bundan önce de olduğu gibi; (Örneğin: Erzincan depremi, Grizu faciası gibi) bunu da unutturmaya çalışmaktadır. Ciddi hiç bir çalışması sözkonusu değildir. Kamuoyunun bilgisine sunulur.
İnsan Hakları Derneği Tüm Sağlık Sen. İnsan Hakları Komisyonu, Eczacılar Odası İnsan Hakları Komisyonu ve Kooperatifleri


 

 

 

 

 

sbarikat@hotmail.com
barikat@barikat-lar.de
Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Çakırağa Mah. Abdüllatif Paşa Sk. 4/5 Aksaray-İstanbul
Telefon/Faks: (0212) 632 23 19
Adana Büro: Ali Münüf Cad. Büyük Adana İş Hanı Kat: 4/29 Adana
Tel-Fax: 0322 352 17 92