ABD’nin ve diğer emperyalist güçlerin tüm dünya
halklarına reva gördüğü açlık, yoksulluk, baskı
ve zulüm politikaları, şimdilerde de “Demokratik
Kongo Cumhuriyeti”ne açık bir şekilde yöneldi.
BM Güvenlik Konseyi’ne sunulmak üzere hazırlanan
bir rapora göre, ABD ve İngiliz tekelleri başta
olmak üzere, onlarca uluslararası dev tekellerin
Kongo’yu nasıl yağmaladığını ortaya koydu. Günümüzün
“yeni insan” örneği Che’nin de bir zamanlar emperyalizme
ve yerli gericiliğe karşı savaştığı Kongo’nun
bu durumu, devrimci sosyalistler için oldukça
acı verici...
Uzmanların açıkladığı rapora göre; Avrupalı, ABDli
ve Güney Afrikalı 85 tekel, yeraltı kaynakları
bakımından Afrika’nın en önemli ülkesi olan Kongo’yu
yağmalamak için, suç çeteleriyle işbirliğine girişmişlerdir.
Kongo ve komşu ülkere bağlı subaylar, hükümet
yetkilileri ve “girişimciler” ile yapılan bu işbirliği
sonucunda, milyonlarca dolarlık altın, elmas,
kobalt ve bakır, uluslarası maden tekelleri ve
mali kuruluşların eline geçti. (bkz. Evrensel,
23 Ekim 2002)
Kendi Kanunlarını
Çiğneyen Tekeller
Raporda, 85 şirkete yapılan suçlamaların ayrıntılarına
girilmedi. Ancak, sözkonusu bu şirketlerin, OECD’nin
etik kurallarını çiğnediği belirtildi. Raporun,
basına yansıtılan içeriğinde;
“Elitlerin oluşturduğu şebekeler, bir dizi suç
işleme yoluyla mali çıkar elde ediyor. Bunlar
arasında hırsızlık, zimmet, kamu fonlarının suistimali,
az değer bildirme, kaçakçılık, naylon fatura,
vergi kaçırma ve kamu yetkililerine rüşvet bulunmaktadır.”
(agy) deniliyor.
Bu 85 şirkete ek olarak, çoğu Afrikalı veya Belçikalı
olan 29 şirket ve 54 bireyin, Kongo’nun yağmalanmasından
doğrudan sorumlu olduğu belirtildi.
Raporun, dört yılda 2 milyon insanın ölümüne neden
olan Konga İç Savaşı’nın ardından, ülkenin yeraltı
kaynaklarının nasıl yağmalandığını incelemek amacıyla
düzenlendiği ifade edilmişti. Raporda, emperyalist
tekellerin kendi çıkarları için kullandığı Afrika
Hükümetleri veya şirketlerini ön planda göstererek,
emperyalist devletlerin belirleyici rolü gizlenmek
istenilmiştir.
Kongo İç Savaşı’nın sona ermesiyle, bu ülke topraklarında
işgalini sürdüren Afrika ülkeleri, sanki bu işgali
“yalnız başlarına yapmışlar” gibi gösterilmiş
ve bu ülkelere ağır suçlamalar yöneltilmiştir.
Suçlananlar arasında Ruanda Genelkurmay Başkanı
Jabes Kabarebe, Uganda Genelkurmay Başkanı James
Kazini ve Zimbabve Meclis Sözcüsü de bulunmaktadır.
Bu üç ülkeden Zimbabve, Demokratik Kongo hükümetinin
talebi üzerine devam eden iç savaşa Kongo lehine
müdahalede bulunmuştu. Bölgede ABD ve Avrupalı
emperyalistlerin piyonluğunu yapan Ruanda ve Uganda
orduları ise, Kongo’yu parçalamayı amaçlamaktadır.
Emperyalistlerin
Savaş Rantı
Bu orduların, emperyalist tekellerin desteğiyle
giriştiği yağma öyle büyüktü ki, rakip grup ve
milis çeteleri, zaman zaman adeta işbirliği yaparak,
savaşı uzatmaya çalıştılar. Uzmanların raporunda,
bu suç çetelerinin kendiliğinden dağılmayacağı,
çünkü maden sömürüsüne dayanan bir savaş ekonomisi
kurulduğu dile getirildi. Verilen örnekler arasında,
Ruanda’nın Kongo’daki varlığını “1994 soykırımından
sorumlu olan Hutu milislerini avlamak” olarak
gerekçelendirmesi bulunuyor. Oysa Ruanda’nın asıl
amacı, işgal altındaki bölgelerde bulunan madenleri
çalmaktı. Bu amaçla, resmi düşmanlarla dahi işbirliğine
girişti. Örneğin, üst düzey bir Runada yanlısı
Kongolu yetkili Jean-Pierre Ondekane’nin, emri
altındakilere yazdığı bir mesajda; “Hutu ve Mau-mau
kardeşlerimizle iyi ilişkilerimizi korumalıyız.
Gerekirse, ayakta kalmaları için, toprağın altını
kullanmalarına izin vermeliyiz.” diyebiliyor.
İşte uluslararası emperyalist tekellere hizmet
eden, yeni-sömürge ülkelerin yöneticileri...
Kongo’da iki milyon insanın ölümüne neden olan
yağmacı uluslararası tekellerin bazıları şunlar:
* Afrimex; Cep telefonu yapımında kullanılan
koltan madeni ihraç ediyor.
* A. Knight ve Alex Stewart; Madenler ile
ilgili testler ve incelemeler yapan iki ayrı şirket.
* A&M Mineral; Metalurjik hammadde
ticareti yapıyor.
* Amalgamated Metal; AMC Grubu’na bağlı
şirket, 15 ülkede faaliyet gösteriyor. Hammadde,
çelik, kimyasal maddeler ve koltan ticareti yapıyor.
1998-1999 itibariyle, toplam cirosu 2 milyar dolardan
fazla.
* Anglo-Amerikan; Oppenheimer hanedanı
tarafından 1998’de Anglo-American şirketinin Minorco’yu
yutmasıyla kuruldu. Değerli madenler piyasası
dışında, inşaat, mali hizmetler, patlayıcılar,
şarap ve kerestecilik yapıyor. Dev elmas tekeli
De Beers’ın %45 hissesine sahip.
* Arctic; Avrupa ve Afrika’da faaliyet
gösteren yatırım şirketi.
* Barclays Bank; Yüz yıldır Afrika’da.
1980’lerde ırkçı Güney Afrika diktatörlüğünün
en büyük destekçilerindendi.
* Das Air; Kargo şirketi.
* Euroment; Büyük göller bölgesinde koltan
ticareti yapıyor.
* Mineral Afrika; Avrupa’ya doğal kaynak
ihracı yapıyor.
ABD, İngiliz ve diğer emperyalist devletlere ait
olan tekellerin, yeni-sömürge ülke hükümetleri
ve orduları ile giriştiği rantçılık; Kongo’da
iki milyon insanın ölümüne, yeraltı kaynaklarının
yağmalanması neden olmuştur. Bu emperyalsit tekeller,
“herkes için, daha iyi bir yaşam standardı yakalamak
için çalışıyoruz” deseler de, asla böyle olmadığı
açıktır.
Kongo’yu talan etmek isteyen bu uluslararası emperyalist
tekellere karşı çıkmak, sadece Kongolu ya da Afrikalı
emekçilerin değil, aynı zamanda sömürü, soygun
ve talan düzenine karşı olan tüm duyarlı kesimlerin
de görevidir. Anti-emperyalist söylemlerin öne
çıkartılması gereken bu mücadelede, devrimci sosyalistlerin
omuzlarına binen yük, çok daha fazladır.
Bu yük, kendi ülkelerinde devrim yapmak gibi bir
görevin yanısıra, tüm dünyada emekten yana olan
herkesi bir araya getirmenin yollarını bulmakla
örtüşmektedir. Unutulmamalıdır ki; Che’nin savaştığı
Kongo’nun talan edilmesine karşı çıkarken, enternasyonalist
bilinci kuşanarak, yerkürenin her yanında mücadeleyi
örgütlemenin tam da sırasıdır...
|