Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini
 

 

8 (69). Sayı /Mart 2014

       Yeni bir seçim süreci içindeyiz. 30 Mart yerel seçimleri birbirini izleyecek olan seçim süreçleri için bir başlangıçtır; bu yerel seçimi Cumhurbaşkanlığı ve genel seçim süreçleri izleyecektir. Neo-liberal sömürünün sınırlarının tükettiği, kriz dinamiklerin yeni biçimler aldığı, oligarşi içi çatışmaların yeni boyut kazandığı, işçi sınıfı ve halkın tüm kazanımlarının tasfiye edilip emperyalist saldırı programının halka dayatıldığı, başta Kürt ulusunun özgürlük sorunu olmak üzere hiçbir demokratik sorunun çözülmediği, rüşvet, yolsuzluk ve yağmanın tüm iktidar odaklarına sindiği, "demokrasi, özgürlük, hak, hukuk, kuvvetler ayrılığı" gibi kavramların gündemden kalkıp devletin çeteleştiği bir süreçte, önümüzdeki seçimler, her sınıf ve politik akım için önemli bir yerde durmaktadır.
        Yeni sömürgeciliği derinleştiren neo-liberal düzen çürümüştür ve bu düzenin 11 yıllık yürütücüsü AKP iktidarı için zor günler başlamıştır. 12 Eylül açık faşizmi ve neo-liberal sömürü düzenin ürünü olan AKP, sadece emperyalizmin işbirlikçisi, İslam ile neo-liberal sömürüyü birlikte ele alan, post- modern kültürü bu temelde topluma dayatan, yalan, demagoji ve takiye yapmayı başlı başına bir yöntem olarak benimseyen tekelci sermayenin bir partisi değil; bununla birlikte bu düzenin özüdür, özetidir. Oligarşi içi çatlakta, bir dönem "demokrasi ve özgürlük" söylemini kullanan, özellikle Kürt ulusunun özgürlük talepleri karşısında "demokratik açılım"dan bahseden AKP, 2010 yılından bu yana bu söylemleri bir kenara attı, hem içte hem de dışta siyasal gericilikle ısrar etti. İçte, vahşi neo-liberal sömürüyü tüm halka dayattı; özelleştirmede hiçbir değer ve kurala bağlı kalmadı, işçi sınıfı ve emekçilerin tüm kazanılmış haklarını tasfiye etti, taşeronlaşma, kıdem tazminatı, sözleşmeli işçilik gibi saldırılarda hiçbir sınır tanımadı. Kentleri "kentsel dönüşüm", "3. köprü", "Galata- port", "Haydarpaşa-port" gibi, doğal kaynakları "HES", "altın arama" gibi kapsamlı saldırılarla talan etti, ediyor. Demokratik sorunların en önemlisi olan Kürt özgürlük sorununu "görüşme ve uyutma" taktiği ile geçiştiren, sömürge savaşını kontra taktiklerle Rojava'ya taşıyan AKP, Alevilerin "eşit yurttaşlık" taleplerine gözlerini kapattı ve Sünnileştirmeyi sürdürdü. İşçi sınıfı ve halkın demokratik tüm taleplerini elinin tersi ile bir kenara itekledi; demokratik hak aramaya, söz ve basın özgürlüğüne, örgütlenme ve gösteri hakkına, basın açıklamalarına bile polis şiddetiyle karşılık verdi. Dışta ise, "sıfır sorun" söylemini çoktan unuttu, tüm komşu halklarla düşmanlık ve çatışma politikası benimsedi, emperyalizm ile kol kola "bölgesel güç" "neo-Osmanlı" hayalleri peşinde yeni hegemonya kavgası yürüttü. Savaş kışkırtıcılığı yaptı, örtülü ve açık işgal girişimlerine başvurdu, hatta sık sık emperyalizmin çizmiş olduğu sınırları aştı. Ortadoğu'da akan her damla kandan doğrudan sorumlu oldu, İslamcı-gerici-paramiliter çeteleri örgütledi, askeri ve mali destek verdi. Mısır ve Suriye'de iç çatışmada taraf oldu, bunu iç siyasette kullandı; ama Mısır ve Suriye'de duvara tosladı, dünyaya rezil oldu.
        Tüm bunlar yeni kriz dinamiklerini ortaya çıkardı. Neo-liberal sömürü düzeni her yerinden patladı; yolsuzluk, rüşvet, yağma, tüm kirli ilişkiler etrafa saçıldı. "Kasalar, ayakkabı kutuları ve paralar, babalar ve oğullar, siyaset mühendisliği, paralel devlet, Haşşaşiler, beddualar, görevden almalar, sürgünler, dost modern darbeler" gibi söylem ve kavramlar bu kirli savaşın, asimetrik savaşın birer parçası oldu. Oligarşi içinde iktidar savaşı yeni boyut kazandı, "hak, hukuk, kuvvetler ayrılığı, yasalar önünde eşitlik" gibi burjuva kavramlar tuz-buz oldu. Devletin çete; iktidar kavgasının çeteler kavgası olduğu, bu kavgada hiç bir ahlaki ölçünün olmadığı gerçeği gün yüzüne çıktı. Gezi ve Haziran halk direnişi bu zulüm ve sömürü düzeninin temel bir taşını sökmüştü; şimdi tüm taşlar yerinden oynadı, AKP somutunda düzen ve onun kurumları sarsıldı, çöktü.
        İçte siyasal gericilik dışta yeni hegemonya kavgası; işçi sınıfı ve halkın emek ve özgürlüğünü çalanlar Kürt ulusu ve diğer ulusal toplulukların, Alevi ve diğer inanç sahiplerinin hak ve özgürlüğünü çaldı; "demokrasi" söylemi bir aldatmaca, "demokratikleşme" ise bir hayal oldu, sürekli faşizm kurumsallaştı. AKP somutunda düzen çöküyor; siyasal kriz derinleşiyor, sömürü ve siyasal hegemonya yeniden biçim alıyor.
        İşçiler, Emekçiler, Tüm Ezilenler;
        Böylesi bir süreçte, iki direniş dinamiği işçi sınıfı ve halklara yol göstermektedir.
        Birincisi Kürt ulusunun sömürgeciliğe karşı direnişi ve özgürlük kavgasıdır. Kürt halkı, sömürgeciliğe karşı büyük bedeller ödeyerek son 40 yılda büyük bir direniş içindedir. Bu direnişte sömürge zinciri içinde varlığı inkar edilen, imha ve asimilasyon politikasıyla sürekli baskı altında tutulan Kürt ulusu yeni bir ulusal kimlik, bilinç kazandı, bir dizi siyasal-sosyal-kültürel kazanım elde etti. Başta, "ulusların kendi kaderini tayin etme hakkı" olmak üzere, ulusal-demokratik haklar tümden kazanılmadı, Kürt halkı özgürleşmedi; ama artık sömürgecilik de dikiş tutmuyor, dökülüyor. Lozan'da emperyalizm ve sömürgeciler tarafından çizilen "sınırların" anlamı kalmadı; dört parçaya bölünen Kürt coğrafyası eşitlik ve özgürlük temelinde adeta birleşiyor. Güneyde emperyalizme dayanarak burjuva çözümde adım atan Kürt halkı, bugün Rojava'da halkın öz-gücüne dayanan öz-yönetimini inşa ediyor, özerkliğini ilan ediyor, yeni bir toplumsal modeli inşa ediyor.
        AKP ve oligarşi oyalama taktiklerinde, inkar ve imhada ısrar ediyor; ama örgütlü Kürt halkı yenilmez.
        İkinci olarak, Gezi ve Haziran halk direnişidir. Gezi ve Haziran halk direnişi, sınırları tükenen neo-liberal sömürüye, onun yürütücüsü AKP'ye karşı halkın güçlü bir tepkisidir. Bu kendiliğinden halk isyanı, çok sesli, çok renkli, çok katmanlıdır, 1 Mayıs gibi kitlesel gösterilerin, Gazi gibi direnişlerin önemini bir yana bırakmadan ifade edersek, 12 Eylül açık faşizminden bu yana en önemli halk direnişidir. Tüm ezilenleri çatısı altına toplayan Haziran direnişin hedefinde AKP vardır; ama aynı zamanda tohum halinde yeni bir toplum, eşit ve özgür bir toplum özlemini yansıtır. Haziran halk direnişi, AKP'yi temelinden sastı, neo-liberal düzenin çatlaklarını açığa çıkardı ve büyüttü, Türkiye halkları için yeni bir umut oldu.
        Kürt özgürlük mücadelesi ve Haziran halk direnişinin talepleri aynıdır; eşitlik, adalet ve özgürlük. Bu iki direniş dinamiğinin ortaya çıkardığı gerçek ise, bu talepler için emperyalizm ve oligarşiye karşı direniş ve bununla kopmaz bağ içinde işçi sınıfı ve halkların kendi özyönetimlerini inşa etmesidir. Buradan hareket edersek, Kürt coğrafyasında 30 Mart yerel seçim süreci, Kürt halkının özyönetimi için referandum; Türkiye halkı için ise, neo-liberal sömürü düzeni ve onun kurumlarına karşı direniş, oynanan orta oyununa, yani burjuva seçeneklere karşı sol ve halkan yana bir seçeneğin zeminini oluşturmaktır.
        Tüm Devrimci Kurtuluşçular;
        Önümüze çıkan her sorunda olduğu gibi, yerel seçimleri de kendi cephemizden, devrimci sosyalizmin bağımsız çizgisinden ele alıyoruz. Dar ve küçük hesaplar bize yabancıdır; bizim için asıl olan işçi sınıfı ve halkın kavgasını ileri taşımak, bu temelde milyonlara ulaşmak, önümüzdeki bu güncel görev ve süreci dönemsel ve stratejik görev ve hedeflerimizin hizmetine bağlamaktır.
        Bu temelde seçim sürecini birbirini tamamlayan iki taktik üzerinde inşa ediyoruz.
        Birinci ve asıl olarak, tüm burjuva partilere, AKP, CHP, MHP ve diğerler burjuva partilere cepheden tavır alıyor, bunların tüm politikalarını eleştirip teşhir ediyoruz. Bu partiler sınıf düşmanımızdır, politik hedeflerimiz arasındadır. Bu mücadeleye kendi politik çizgimiz, kendi programımız yol gösteriyor. Kendi bayrağımız altında işçi sınıfı ve halkın tüm taleplerine sahip çıkıyor, "eşitlik, adalet ve özgürlük" için, "yolsuzluk ve yağmaya" karşı direnişi büyütüyor, devrim ve sosyalizm kavgasında yeni adımlar atmayı önümüze koyuyoruz.
        İkinci ve tamamlayıcı olarak, kendi öz-yönetimi için yeni adımlar atan Kürt halkıyla enternasyonal köprüler kurmak, işçi sınıfı ve halkın birliği temelinde yeni adımlar atmak için devrimci ve halkçı adaylarda birleşiyoruz. Kentlerin yağmalanmasını sağlayan, rant ve soyguna dayalı neo-liberal yerel yönetimler karşısına, halkın söz ve karar sahibi olduğu, halk meclislerine dayanan demokratik ve halktan yana yerel yönetim programını savunuyoruz; burjuva seçeneklere karşı, devrimci ve halktan yana bir seçeneğin zeminine katkı sunuyoruz.
        Hiç şüphesiz, seçim sürecini sadece bir "seçim çalışması" olarak değil, kendi politik kimliğimizle, kendi programımızla açık bir kitle çalışmasına dönüştüreceğiz. Ev ev, sokak sokak, alan alan dolaşacağız, devrimci sosyalizmin programını, politik çizgisini, strateji ve taktiklerini, kültür ve tarzını anlatacağız, işçi sınıfı ve halklarla, kadın ve gençlerle yeni bir ilişki düzeyi kuracağız. Sadece bu değil, en az bunun kadar önemli olan devrimci ve sol güçlerin birliği için "geçici" de olsa bir deneyim kazanıp, bunu ileri taşıyacağız.
        Stratejik ve dönemsel hedeflerimiz için bu süreci kazanacağız.
        1 Şubat 2014
        KURTULUŞA KADAR SAVAŞ

 

 

 

 

 

sbarikat07@gmail.com
Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
YönetimYeri: Şehit Muhtar Mah. Yoğurtçu Faik Sokak No: 12-14 Kat: 4
Beyoğlu/İSTANBUL