Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini
 

 

7 (68). Sayı /Kasım-Aralık 2013

       19 Aralık katliamının üzerinden 13 yıl geçti. 13 yıl önce, yine böyle karlı bir aralık gününde katiller tüm güçleriyle saldırdılar tutsak devrimcilere. Sadece askeri birlikler değil, medyası, istihbaratı, Avrupa Birliği'nden getirilen uzmanlarıyla devlet, topyekün saldırıya geçmişti. Tutsak devrimcilerin haykırdığı "Yaşasın Ölüm Orucu Direnişimiz!" sloganları, montaj hileleriyle yarıda kesilerek sanki "Yaşasın Ölüm" sloganı atılıyormuşçasına veriliyordu ekranlardan. Devrimcilerle arasına mesafe koymayı, daha doğru bir ifadeyle her fırsatta devrimci düşmanlığı yapmayı marifet bellemiş liberal "aydınlar" balıklama atlıyorlardı bu görüntülerin üzerine ve hiç sorgulamaksızın hemen sayfalarca teoriler üretiyorlardı. Topyekün saldırının bir parçası da onlardı zaten. Onları "birey olma hakkı" adına hücreleri savunurken de görmüştük ekranlarda. Daha bir yıl önce 19 Aralık katliamının provası niteliğindeki Ulucanlar Katliamı gerçekleşmişken, devlet işkenceyle insan öldürmüşken onlara göre en büyük sorun "örgüt baskı"sıydı. Devlet baskı yapmaz, katliam yapmaz, yapsa da münferittir… Hayatının bir gününü, bir saatini bile cezaevinde, karakolda, işkencede geçirmemiş olanlar için, böyle bir şey yaşamışsa bile bir daha aynı şeyi yaşamamak için herşeyi yapmaya binlerce defa yemin etmiş olanlar için çok kolay kurulabilecek cümlelerdi bunlar.
        Aradan 13 yıl geçti. Direniş hiç bitmedi. Zından duvarlarından 1 Mayıs alanlarına, Kürdistan dağlarından Tekel işçilerinin zaptettiği Ankara sokaklarına, işyerlerine özelleştirme amacıyla gelen kimseyi sokmayan Yatağan işçilerinden altın madencilerini, HES'çileri köylerine sokmayan köylülere… Ve buralardan geldik Gezi Parkı'na. Direniş her yerde, direniş hep bizimle… Sen de bizimlesin Alp Ata Yoldaş.
        Parkta, çadırlarda sabahladığımız gecelerde, özellikle de yıldızlı gecelerde sıcaklığın hep yanımızdaydı. Burada olsan o uçsuz bucaksız yaratıcılığınla ne yöntemler, ne araçlar geliştirirdin diyerek seni çok aradık. Ama ülkenin her yerinden patlayan yaratıcılıklarla sanki her yerde sen vardın. Antakya'da TOMA'ları kör eden lazerler, Beşiktaş'taki kepçe, Gezi Parkı merdivenlerindeki piyano… Sadece yaratıcılık örneklerinde de değil; ülkenin tüm alanlarında senin neşen vardı, senin gülüşün vardı, senin dostluğun, senin insancıllığın vardı. Seni hiç bu kadar kalabalık görmemiştik yanımızda. Yaşarken bile.
        Sadece sen değildin yanımızdaki, tüm şehitlerimizdi. Gezi Parkı'nda bir duvarda gördük Sabri Dura Yoldaşımızın adını. Yazanlar "Sabri Hoca"nın öğrencileriydi. Hayatlarına girmiş böylesine bir devrimciyi unutmaları olanaksızdı. Ondan bahsederken gözlerinin içindeki ışıldamayı, yüzlerine yayılan aydınlanmayı farketmemek olanaksızdı. Fiziksel olarak hiç tanışmadığımız bir yoldaşımızın capcanlı anısı vardı karşımızda. Onun sevgisini hissettik, onun direncini paylaştık parka yapılan her saldırıda, Taksim'in ara sokaklarında, Beşiktaş çarşısında, İstanbul'un tüm emekçi mahallelerinde ve ülkenin dört bir tarafında.
        Bunu daha önce de yaşamıştık; Hiç tanımadığımız insanların gelip bize, bizim yoldaşlarımızı övmesini. Sabri Dura Yoldaşımızın o gençlere neler kattığını onların ağzından dinlerken cezaevinde yaşanmış başka bir olay geldi aklımıza. Farklı bir siyasetten dostumuzla yapılan bir sohbette onun anılarını dinlerken ağzından dökülen şu cümleleri unutamadık: "12 Eylül öncesi İstanbul Eyüp'te birçok farklı siyasettik. Durmadan aramızda tartışıyorduk faşistlere karşı ne yapalım diye. Sonra sizin Doğan ve Ercan geldi bizim semte. Onlar hiç tartışmadılar. Faşistlere karşı ne yapılması gerekiyorsa, onu yaptılar. Biz de öyle bakakaldık…"
        Bunlara daha nicelerini eklemek mümkün. Ama bizim asıl işimiz bu değil. Yönümüzü geleceğe döndük. Şu an Gezi Parkı işgal altında olabilir. Ama yıldızlar hala gökyüzünden bize göz kırpmaya devam ediyor. Alp Ata Akçayöz Yoldaş, küçücük kızına devrim şehitlerini anlatmak için "onlar gökte yıldız oldular" demişti. Hiç kimsenin yıldızları söküp almaya gücü yetmez.
        Bu topraklarda zulme, sömürüye, baskıya karşı direniş hiç bitmedi. Değişik biçim ve şiddetlerde hep yaşadı, yaşıyor ve yaşayacak. Daha çok yenilgi tadacak faşizm. Daha çok gülecek yüzümüz. Yine çıkacağız meydanlara gökteki yıldızlar kadar çok. Ve onlar kadar yok edilemez.

 

 

 

 

 

 

sbarikat07@gmail.com
Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
YönetimYeri: Şehit Muhtar Mah. Yoğurtçu Faik Sokak No: 12-14 Kat: 4
Beyoğlu/İSTANBUL