Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini
 

 

7 (68). Sayı /Kasım-Aralık 2013

       11 yıllık AKP iktidarı için, bir anlamda sonun başlangıcı yaşanıyor. Seçim rüzgarlarının yeniden esmeye başladığı şu günlerde, AKP'nin "büyük oy kaybı" yaşayacağını, iktidardan düşeceğini söylemiyoruz. Şimdilik, oligarşi kendi içinde, AKP dışında yeni ve başka bir iktidarı düşünmüyor. Sadece oligarşi değil, emperyalizm için de AKP hala tek seçenek durumunda. Kim ne derse desin, eğer büyük alt-üst yaşanmıyorsa, kitleler sokakta kendi kaderini eline almamışsa, bu ülkede hiç bir iktidar "halkoyu" ile düşmez, "halkoyu" ile başka bir burjuva iktidar kurulmaz. Tam tersine "halkoyu" işin sadece bir kısmıdır, hatta birazda önemsiz kısmıdır; asıl güç emperyalizm ve tekelci sermayedir. Bu açıdan bakılınca, AKP hala tek "seçenek".
       Ama biz burada, sürekli faşizmi gizleyen "demokrasi oyunu" üzerinden AKP için "sonun başlangıcı" demiyoruz. Bunun için "koşulların olgunluğundan" da söz edemeyiz. Çünkü sadece emperyalizm ve oligarşi için AKP tek seçenek konumunu korurken, burjuva siyasal alanda AKP'ye karşı ciddi bir alternatif söz konusu değildir. CHP, çapsız bir genel başkan etrafında çapsız bir muhalefet yürütüyor, tek sermayesi çoktan zemini zayıflayan "Cumhuriyet ve Atatürk"tür. Bizim asıl işaret ettiğimiz sokaktır; Gezi ve Diyarbakır'da simgelenen, Türkiye ve Kürt ülkesinde sokağın sesidir. Hem Gezi ve Haziran halk direnişi, hem direnerek ayakta kalan Kürt halkının direnişi burada en önemli unsurdur. Yurtsever hareket ve önderi A. Öcalan'ın başlatmış olduğu tek yanlı "görüşme süreci" tıkanmıştır; halkları "seçim, demokrasi" gibi politik oyunlarla daha fazla uyutmak mümkün değildir. Bundan dolayı, AKP'nin ayağının altındaki toprak kaymaktadır, AKP için sonun başlangıcı söz konusudur.
       Peki, emperyalizm ve oligarşi AKP'den vaz mı geçti? Hayır, vazgeçmedi. Tabi, 11 yılın sonunda AKP için bu ilişkiler de çok sorunsuz değildir. Bir yandan bazı sermaye gruplarıyla rekabet ve çelişki var, diğer yandan Mısır, Irak, Suriye gibi konularda AKP duvara tosladı, Çin füzesi, El Kaide'ye destek emperyalist çevrelerin canını sıkıyor. Yani burada da her şey güllük gülistanlık değil; ama bu çelişkilerden yola çıkılarak yeni bir burjuva iktidarı oluşturmak için henüz erken. AKP tek parça da değildir; bir koalisyondur. İşler sarpa sardıkça, sadece bazı cemaatlerle değil, kendi içinde çeşitli iktidar odaklarıyla da çelişkiler su yüzüne çıkıyor. Ama hala ortak çıkar AKP'de. Bundan dolayı AKP hala tek seçenektir.
       AKP'de tüm bunların farkındadır...
       AKP, şimdi, özellikle Gezi direnişi sonrası (ki aslında önceki seçimden bu yana) "demokrasi ve özgürlük" söylemini bir yana attı, siyasal gericiliği her alana taşıdı; sadece polis baskısı ve şiddetini sokağa taşımadı, eğitimden sağlığa, barınmadan çevreye, başörtüsünden öğrenci evlerine kadar yeni bir yaşam biçimini dayattı, sorunları derinleştirdi.
Tüm bu saldırılara karşı direnmek ise meşrudur, haktır. Eşitlik, adalet, demokrasi ve özgürlük için direnmeliyiz. Bu talepleri devrim ve sosyalizm kavgasına bağlayarak direnmeliyiz.
       Tek yol budur!

       Kürt halk direniş çizgisinden yürüyor…
       Peki, AKP Kürt ulusunun özgürlük sorununu çözüyor mu? Hayır, çözmüyor ve çözemez de. Kürt ulusunun özgürlüğü sorunu tarihsel ve güncel bir sorundur; emperyalizm ve oligarşinin, bunun bir parçası olan AKP'nin bu sorunu çözecek ne siyasal gücü vardır, ne de böylesi demokrasi geleneği. AKP, bu devasa sorunda oyalama taktiği izliyor, A. Öcalan ve yurtsever hareketin başlatmış olduğu "görüşme süreci" ise tıkanmış durumdadır. Özünde AKP için "görüşme" de çok önemli bir yerde durmuyor; görüşme oyalama taktiğinin hizmetindedir.
Bırakalım bu ağır sorunu çözmeyi, bu yönde iyi niyet sahibi olan bir iktidar, hiç utanç duvarları örer mi, sömürge savaşını Rojava'ya taşır mı, yeni bir savaş için hazırlıklar yapar mı?; "demokrasi paketleri"nin ise koca bir yalan olduğu açıktır. Ama Kürt halkı tüm bunları boşa çıkarır; hiç bir oyalama taktiği tutmaz, direne direne özgürlüğü koparır alır. Kürt halkı bu yolda, direniş yolunda yıllardır yürüyor, yürüyeceği de açıktır...

       Gezi'den seçime…
       Gezi direnişi sol ve devrimci hareket içinde yeni bir süreci işaret ediyor. Sol ve devrimci hareket bu gerçeğin ne kadar farkındadır, bunu ne kadar bilince çıkarmıştır; bu tartışılır. Bazı olgular birden fark edilmez; kitlesel direnişlerin bir dizi sonuçları da birden açığa çıkmaz, sürece yayılır. Bu açıdan bu direnişin anlamı ve sonuçlarını tartışa tartışa, ilerleyen süreçle öğreneceğiz.
       Gezi direnişinde öncü değil artçı olduk; öncü olmak için bu direnişi iyi okumalıyız. Sol ve devrimci hareketin tutucu bir damarı var; bu damarın bunu iyi okuyacağı umudumuz zayıf, onlar çeşitli kalıplar içinde olguları yorumlamaya çalışsınlar. Ama bu süreç, en önemlisi de Kürt hareketinin katkılarıyla yeni adımlar ortaya çıkarıyor. Özünde önceki seçimden bu yana başlayan, kendini HDK'nde somutlaştıran adımlar yeni bir partiye, HDP'ne evrildi.
       Bu gelişmeleri halkların yararına, devrim ve sosyalizm savaşımında izlemek, değerlendirmek görevimizdir...
       Tam burada, hem Gezi direnişi hem de tüm gelişmeler, biraz da seçim sürecinde kendini dışa vuracaktır. Bu açıdan seçim süreci sol ve devrimci hareket için önemli bir yer tutacak; süreçleri ne kadar anlıyoruz, işçi sınıfı ve halklar için neler yapıyoruz, devrimci siyaset halk için mi yoksa kendimiz için mi yapılır gibi ana sorular bir kez daha yanıt bulacaktır.
       Elbette devrimci sosyalizm kendi yolunda yürüyor, yürüyecektir. Ülkenin seçim sürecine girdiği şu günlerde, konuya ilişkin politik tutumumuzu ilerleyen günlerde açıklayacağız. Ancak, biz her sorunu devrimci sosyalizm açısından ele alırız; bizim için işçi sınıfı ve halkların çıkarı her şeyin önündedir. En genel olarak ifade etmek gerekirse "boykot" tavrının, içinde bulunduğumuz sürece, demokrasi ve özgürlük mücadelesine, devrim ve sosyalizm mücadelesine yararı yoktur. Halkın AKP ve CHP arasında kalması çözümsüzlük üretiyor. Sol ve halkçı bir seçenek sadece bu iki burjuva seçeneğe karşı değil, aynı zamanda kitlelerin yönünü sola dönmesi açısından da anlamlıdır. Sol bir dalga ile kendi devrimci çalışmamız ters orantılı değildir; tam tersine birbirini besler. Devrim ve demokrasi için Türkiye halkları ile Kürt halkının ittifakı zorunludur. Tüm bunları düşünerek, hiç bir seçim oyunu ve hesabı içinde olmadan, sol ve halkçı bir seçenek için mücadele ediyoruz, seçim sürecini de bu yönde değerlendirmek mümkündür.
       Seçim bu açıdan önemli kazanımlar içeren bir süreç olabilir, olmalıdır da...

       Kendi yolumuzdan yürüyoruz...
       Bugün devrimci sosyalizm hem sol ve devrimci hareket içinde hem de halk içinde güçlü bir seçenek değildir; buna alışmak, bunu kanıksamak ise büyük politik yanılgıdır. Devrimci sosyalizmin politik bir eksen olması, önüne koymuş olduğu dönemsel görevlerle bire bir ilişkilidir. Bu açıdan, devrimci bir partinin örgütlenmesi, devrimin örgütlenmesidir; devrimci bir partinin örgütlenmesi devrimci sosyalizmin politik bir harekete dönüşmesidir.
       Büyük hedeflere küçük adımlarla ulaşılmaz; küçük ama emin adımlar atmayan büyük adımlarla devrim yürüyüşünü gerçekleştiremez. Büyük ya da küçük tüm adımlar bir biriyle ilişkilidir; tümü devrimci partinin ve devrimin örgütlenmesinin hizmetindedir.
       Bu açıdan, sadece doğru bir siyasal çizgi de yeterli değildir; bu çizgiye bağlı taktik adımlar atmak, bunun için emek ve örgütlenme seferberliği içinde olmak zorunludur. Emek, örgüt gibi devrimci değer ve kavramlar solun elinde aşınmıştır; böylece söyleyen ama yapmayan, elitist, inançsız, iddiasız bir devrimcilik kapıya dayanmakla kalmamış, evin içinde gezmektedir. Devrimci bir partinin inşası, devrimci sosyalizmin doğru politik çizgisi üzerinden, doğru bir devrimcilikle başarılacaktır. İç devrim bundan zorunludur, iç devrim devrimci eylemin içte somut biçim almasıdır. Devrimci parti, bununla birlikte devrimci halk hareketi, ancak bu politik çizgide, emek ve örgütle ete kemiğe bürünecektir.
       İşte o zaman, sol ve devrimci hareket, halk, hatta düşman başka şeyler tartışacaktır....
       Bu görevler için yürüyoruz...
       Bu görevler için küçük adımlar atıyoruz. Adalet, Eşitlik Ve Özgürlük İçin Mücadele, tüm güçlerimizin seferber olduğu yeni bir adımdır. Küçük ama tarihsel, siyasal değeri büyük bir adımdır. Bu adımı daha başka adımlarla büyütmek, dönemin hedeflerini inşa etmek görevimizdir.
KASIM 2013

 

 

 

 

 

sbarikat07@gmail.com
Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
YönetimYeri: Şehit Muhtar Mah. Yoğurtçu Faik Sokak No: 12-14 Kat: 4
Beyoğlu/İSTANBUL