İSTANBUL
FORUMLAR KOORDİNASYONU bünyesinde oluşturulan
SİYASİ TUTSAKLARA ÖZGÜRLÜK ÇALIŞMA GRUBU, ÇHD
İSTANBUL ŞUBESİ ile birlikte, 24 Kasım Pazar günü
saat 13:00'te, İstanbul Barosu Orhan Adli Apaydın
Konferans Salonu'nda adalet ve özgürlük temalı
bir "İSTANBUL FORUMU" düzenledi.
Foruma konuşmacı olarak Marksist Akademisyen Temel
Demirer, Av. Kazım Bayraktar, Av. Güray Dağ, Av.
Gülizar Tuncer, Av. Fikret İlkiz ve Gazeteci İsmail
Saymaz katıldı. Forum Siyasi Tutsaklara Özgürlük
Çalışma Grubu adına Cihan Kaplan'ın açılış konuşmasıyla
başladı. Çalışma komisyonu olarak geldikleri noktada
bu forumu örgütlediklerini ve bu forumun ardından
artık bir nitelik sıçraması ihtiyacının olduğunu
vurgulayan Kaplan, bu forumda alınacak kararların
ön açıcı olacağını vurgulayarak bilgilendirme
konuşmaları sonrası yapılacak forum bölümünün
öneriler üzerine yoğunlaşması gerektiğini belirtti.
Daha sonra ise bilgilendirme konuşmalarından ilkini
yapmak üzere Temel Demirer söz aldı. Devlet ve
hukuk ilişkisine değinen Demirer en büyük teröristin
kapitalist devletler olduğuna vurgu yaptı. Gezi
Parkı'ndan başlayan şeyin bir ayaklanma olduğunu
söyleyen Demirer, yaşananın Gezi Parkı ile lokalize
edilerek değerlendirilmesini eleştirdi ve biz
Ankara'da ayaklandık dedi. Başbakanlığın duvarına
tırmanan bir liseli gencin "Teslim Ol Tayyip"
diye haykırdığını aktaran Demirer, daha sonra
hukuğun egemen sınıfların sömürüsünün devamlılığı
bağlamındaki işlevini örneklerle açıkladı ve temel
noktanın sınıf mücadelesinde yattığını belirtti.
Devlet teröründen güncel ve tarihsel, Türkiye'den
ve dünyadan örneklerle zenginleştirdiği konuşmasında
AİHM'den adalet beklemenin tutarsızlığına da değindi.
Demirer'den sonra söz alan Av. Kazım Bayraktar
ise olağanüstü mahkemeler konusuna odaklandı.
Osmanlı'dan bu yana ortaya çıkan çeşitli siyayasal
gelişmeler ekseninde ortaya çıkan "İstiklal
Mahkemeleri", "Devlet Güvenlik Mahkemeleri",
"Sıkıyönetim Mahkemeleri", "Özel
Yetkili Mahkemeler" gibi uygulamaların arka
planlarını ayrıntılı biçimde ortaya koyan Bayraktar,
özcesi bunların tamamının halka saldırı araçları
olduğuna vurgu yaptı.
Av. Güray Dağ ise konuşmasında olağanüstü mahkemelerdeki
yargılama süreçlerinde yaşanan hukuksuzlukları
örneklerle ortaya koydu ve günümüz mahkemelerinin
12 Eylül Sıkıyönetim Mahkemelerini arattığını
vurguladı. Geçmişte suçtan suçluya gidilen bir
yöntem varken bugün ise önce bir "suçlu"nun
bulunduğu, daha sonra ise bu "suçlu"
ne kadar yatırılacaksa cezaevinde, ona göre bir
"suç" ayarlandığını; tüm bunlar yapılırken
polis ve yargı işbirliğinin ayyuka çıktığını örneklerle
ortaya koydu. AKP İktidarı sonrasında ülkede bir
"terörist" patlaması olduğunu da vurgulayan
Güray Dağ, tüm bunların muhalifleri bastırma noktasında
toplumun sindirilmesi için yapıldığını da vurguladı.
Av. Fikret İlkiz ise oldukça teknik bir konuşma
yaptı. 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'ndan
başlayarak günümüze değin çıkarılan yasalar aracılığıyla
yaşanan gelişmeleri anlatan İlkiz, son yargı reformu
paketlerini de ele aldı. Örneklerle zenginleştirdiği
konuşmasında MİT'in talebiyle Adana Ağır Ceza
Mahkemesinden tüm telefonların dinlenmesi kararının
çıkarttırıldığını, bunu açıklayan gazeteciye dava
açıldığını da örnekleri arasında vurguladı.
Av. Gülizar Tuncer ise konuşmasında özellikle
F Tipi Cezaevlerinde yaşanan insan hakları ihlallerine
yer verdi. Devletin cezaevlerindeki devrimcilere
rehabilite edilmesi gereken hasta olarak baktığını
belirten Tuncel, kapatarak cezalandırmanın kapitalizme
özgü olduğunu ve batı ülkelerinden uyarlanan tecrit
politikalarının kapatarak, özgürlüğünden mahrum
kılarak cezalandırmayı daha da boyutlandırarak
işkenceye dönüştürdüğüne vurgu yaptı. F tiplerinde
yaşanan birçok örneği sıralayan Tuncel, kişiye
özel olarak İmralı Cezaevinde uygulanan tecriti
de dile getirirken İmralı Cezaevine özgü, sadece
bu cezaevi için geçerli, dolayısıyla kişiye özgü
bir yönetmelik de çıkarıldığını sözlerine ekledi.
Cezaevlerinin yönetilmesinde yasalar kadar yönetmeliklerin
de etkili olduğunu vurgulayan Tuncel, F tiplerindeki
uygulamaların parasız tutsaklar için ayrıca bir
zulum olduğunu da belirtti.
Son olarak söz alan gazeteci İsmail Saymaz ise
basındaki tekelleşmeden ve bu tekelleşme sonucu
ortaya çıkan yandaş medyadaki saçmalama yarışından
örnekler verdi. Kimi zaman AKP'ye bile "bu
kadar da olmaz" dedirtecek bu yalakalık yarışından
örnekler salonda gülüşmelere yol açtı. Basının
toplumsal rolünü oynayabilmesinin de tekelleşme
aracılığıyla giderek engellenmeye çalışıldığını
vurgulayan Saymaz, her alanda olduğu gibi bu alanda
da direnişin hiç bitmediğini ve bitmeyeceğini
vurguladı.
Bilgilendirme konuşmalarının bitmesinin ardından
kısa bir ara verildi ve forum bölümüne geçildi.
Forum bölümünde birlikte neler yapılabilir tartışmaları
önce çıktı. Gezi şehitlerinin duruşmalarının daha
yoğun sahiplenilmesi çağrısı genel kabul gördü.
Daha çok insana ulaşma çabalarına yoğunlaşılması
önerildi.
Forumda söz alan Emek ve Özgürlük Cephesi temsilcisi
ise Temel Demirer'in konuşmasında değindiği Roma
Hukuku'ndan yola çıkarak köleci toplumdan beri
özel mülkiyete dayalı hukuğun temelde değişmediğini,
egemen sınıfların sömürüsünün bir aracı olduğunu
vurgulayarak tarihin bundan ibaret olmadığını
anımsatan bir giriş yaptı. Yakın tarihte Gazi
Mahallesi olayları sırasında İstanbul Valisinin
sokağa çıkma yasağı ilan etmesine rağmen ertesi
gün sokağa çıkan binlerce insanın bu yasağı paçavraya
çevirdiğini söyleyen konuşmacı, konuşmalarda bahsedilen
141-142 maddelerin de 80 öncesinde ortaya çıkan
devrimci mücadele ile anlamsızlaştırıldığı örneklerini
verdikten sonra Gezi'de sayısız yasanın boşa çıkarılmasından
hareketle yeniden sokaklara dönme çağrısı yaptı.
"Bunu yapan bizlerdik, yine yapabiliriz,
yapmalıyız. Biz o sokakları zaptettiğimiz zaman
onların hukukları, yasaları, mahkemeleri, polisleri,
yargıçları birer hiçtir. Gezi bunun örneğidir.
O halde siyasi tutsakları özgürleştirmenin de
kendi özgürlüğümüzü elde etmenin de yolu sokaklardan
geçer..." biçiminde sonlanan konuşmanın ardından
salondan yoğun bir alkış yükseldi.
EÖC'ün konuşmasında geçen direnişin sönümlenmesi
görüşüne katılmayan Temel Demirer, sönümlenmenin
değil yeni bir atılım için mayalanmanın yaşandığı
görüşünü dile getirdi. Ankara'nın emekçi mahallelerindeki
bilinçlendirme çalışmalarını anlatan Demirer,
yaşananın daha ileri sıçrayabilmek için hafifçe
geri çekilmeden ibaret olduğunu söyledi.
Daha sonra söz alan bir katılımcı 19 Aralık'ın
yaklaştığını ve o gün yapılacak kitlesel bir eylem
için şimdiden, buradan bir çalışmanın başlatılmasını
önerdi.
Kocamustafapaşa forumu adına söz alan katılımcı
ise yerelleşme eleştirisi yerinde olsa da yerelde
de yapılabilecek çalışmalar olduğunu ve bunun
çok farklı dinamikleri harekete geçirebileceğini
vurguladı. Forumlarının bu anlamda yaptıkları
çalışmaları örnekleyen konuşmacı, muhtarlık seçimleri
hazırlıklarından da bahsetti.
Başka bir konuşmacı cezaevleri ile dayanışmak
için mektup göndermeyi önerdi.
Av. Gülizar Tuncel evrensel bir hak olan direnme
hakkına vurgu yaparak devletin bizi sokmak istediği
suçlu psikolojisine asla kapılmayarak bu hakkı
sonuna kadar savunmak ve kullanmak gerektiğine
vurgu yaptı.
ÇHD duruşması için çağrı da yapılan forumda varolan
tutsak yakınları örgütlerinin birleştirilmesi
önerisi de yapıldı.
Forumun sonunda salonda oylama yapılarak çalışma
grubunun devamına ve gelecekte bu çalışmada kimlerin
gönüllü olarak görev alacağına karar verildi.
Alınan iletişim bilgileri aracılığıyla çalışmanın
genişletilmesi daha fazla duyurulması, yeni boyutlara
taşınması kararlarıyla forum sona erdi.
|