Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini
 

 

6 (67). Sayı /Haziran-Temmuz 2013

       Yeni bir mücadele yılına, birbirini izleyen, besleyen, eklenen süreçlere girdik. Çok yönlü ve keskin bir süreç önümüzde durmaktadır. 2012 yılı genel olarak;
        1- Neo-liberal saldırıların AKP elinde yoğunlaştığı,
        2- Suriye somutunda Ortadoğu'da yeni bir işgal ve savaş sürecinin ağır sonuçlarının halklara dayatıldığı,
        3-Kürt Ulusunun özgürlük sorununun yakıcı, güncel ve bölgesel dinamiklerinin tümden açığa çıktığı bir yıl olmuştu. Tüm bu sorunlar, bu sorunların çeşitli biçimlerdeki alt başlıklarının yeni yıl içinde son derece önemli bir yer tutacağı açıktır. Tüm bunlara sol ve devrimci hareketin içe ve dışa dönük irili ufaklı gündemlerini de eklersek, bizi bekleyen mücadele sürecinin ağırlığını, önemini ve nasıl bir seyir izleyeceğini az çok anlamak, kavramak, bilince çıkarmak ve buna karşı konumlanmak mümkündür.
        Tarihin öznesi sınıf mücadelesidir; tarih sınıf mücadelesine, bu mücadelede irili ufaklı politik öznelere göre biçim almaktadır. Bu açıdan, her zamankinden daha çok bugün, sınıf mücadelesinde politik özne olmak, bu mücadele yılını kazanmak, bunun için bir değil, birkaç adım öne çıkmak zorunludur. Tam da bundan dolayı, hem sol ve devrimci hareket için hem de özel olarak ifade edersek, devrimci sosyalizm için bu mücadele yılı, 2013 yılı kritiktir. Ya kazanacağız ya kazanacağız; bizim önümüzde başka bir seçenek yoktur.
        Devrimci sosyalizm yeni mücadele yılına iki önemli adımla girdi.
        Birincisi, uzun süredir gündemimizde olan parti programımız, yani HALK DEVRİMİ PROGRAMIMIZ kazanılmıştır. Hiç şüphesiz bu ideolojik-politik belge devrim yürüyüşümüzde büyük bir kazanımdır. HALK DEVRİMİ PROGRAMI ile parti çizgimiz, ideolojik birliğimiz hem yeniden üretildi, hem de uzun yıllar üzerinde çalıştığımız, sonuçlanması ve kazanımında oldukça geç kaldığımız bir adımı tamamlamış olduk. Genel olarak emperyalizm, özel olarak 4. bunalım döneminin ilişki ve çelişkilerinden hareket eden, ülke koşullarının dinamikleriyle bütünleşen Halk devrimi programı devrimin tüm sorunlarına devrimci yanıtı ifade etmektedir.
        Dünya ve Türkiye devriminin ana sorunlarına yanıt içeren programımız, bu konuda, Marksizm-Leninizm'in, ülke devrimci hareketinin ve devrimci sosyalizmin kendi birikimine dayanır. Bu politik birikim bir program formatında somut biçim almıştır; iddialıyız, bu anlamda da Türkiye'de ki en ileri devrim programıdır. Programlar, dost ve düşman karşısında göklere çekilen savaş bayrağıdır. Halk Devrimi programımız, devrim yürüyüşümüzde yolumuzu aydınlatacaktır. Her satırını, her cümlesini, her paragrafını dost ve düşman karşısında savunacağımız parti programımızı en geniş kesimlere taşımalı, çeşitli çalışmalarla bilince çıkarılmalı, sol ve devrimci hareket ile ayrışma ve birleşme eğilimlerini bunun üzerinden yapmalıyız. Unutmayalım, program bilinci parti bilincinin en önemli parçasıdır.
        İkincisi ise, eğer biz yeni bir mücadele yılını kazanmak istiyorsak, yeniden ve yeniden mücadele ve örgütlenme çalışmamızı planlamak, bu yönde tüm devrimci sosyalistlerde bir bilinç yaratmak, somut, sade, açık hedefler doğrultusunda, somut ve net adımlar atmak zorundayız. Bugün tüm devrimci sosyalistlerin önünde böylesi bir çalışma ve örgütlenme planı vardır. Devrimci çalışmalarının derli toplu olması, bu temelde, tüm devrimci sosyalistlerin somut bir plan doğrultusunda çalışması, 2013 yılının kazanılmasında yaşamsaldır. 2013 yılını kazanmak zorundayız, kazanacağız. Biliyoruz, bu süreç "kazanalım" demekle kazanılmaz; bu yönde irade ve emek zorunludur. Tüm devrimci sosyalistler bunun bilincinde olmalı ve bu yönde tereddütsüz bir irade ve emek seferberliği örgütlemelidir. Bunun bilincinde olmayan, bu yönde kendini donatmayan, kendini aşmayan örgütlü birey Devrimci Sosyalist olma kimliğini hak etmemiş demektir.
        Tüm alan ve birimlerin bu doğrultuda kendini en verimli biçimde örgütlemesi görevdir. Kaybedecek tek günümüz yok. Düzen içi çeşitli tutum ve davranışlarla, süreci kazanma değil, çeşitli bahanelerle uzatma ve yayma sadece bize değil, büyük bir dava olan devrim ve sosyalizme en büyük kötülüktür. Süreci geriye çeken, mızmızlanan, hedefi bulanıklaştıran, yürüyüşümüzü titrekleştiren tutum ve davranışlara izin vermeyeceğiz. Hiçbir devrimci sosyalist bunlara tenezzül etmeden önümüze koymuş olduğumuz bu görevlere sahip çıkacaktır. Örgütlü yaşam her şeydir; kendiliğinden, devrime ve partiye hizmet etmeyen yaşam hiçbir şeydir. Sürecin bizden beklediği, yeni bir ruhla ileri atılmaktır; kendimizi, örgütlü yapımızı, kitle ve kadro gücümüzü, partiye ve devrime olan umudu büyütmektir.
        Tüm alanlarda, tüm güçleri tek irade ve tek politika etrafında birleştirip örgütlü güce dönüştürmek, örgütsel alanda tüzük devrimciliğini, politik alanda devrimci bir hareketi inşa etmek hedefimizdir, bugünün taktik yönelimidir. Kendiliğindenciliğe, böyle bir örgüt modeline, çevreciliğe, düzen içi yaşama, iradesizliğe, bizi düzene bağlayan ve devrimci kişiliğimizi törpüleyen her şeye savaş açmak zorundayız. Bunun yolu her adımı örgütlü yaşamaktan, sürecin bizden beklediklerine yanıt olmaktan geçmektedir. Biliyoruz, bu süreç, düz bir hatta ilerlemeyecek, zorlu ve sancılı olacaktır. Ama böyle de olsa, yeni sıçramalara da gebedir. 2013 yılını kazanmak, sıçrama için ilerlemek, her adımı örgütlü güce dönüştürmek, somut hedeflere sade ve net adımlarla yürümek görevimizdir.
        Bunu başarmak zorundayız, başaracağız!
        Bu iki önemli adım hiç şüphesiz her şeyi, her sorunu çözmüyor; sadece ve sadece önümüzü aydınlatıyor, ileri atacağımız adımlara yön veriyor. Bu adımlar, büyük bir irade ve emekle somutlaşırsa anlam kazanacaktır. Hiçbir şey, örgütsüz, iradesiz, emeksiz, kendiliğinden kazanılamaz. Bunu bilerek sürece yüklenmeliyiz.

        Örgütsel İnşada Komiteler
        Her şeyin başı, asıl ana halka örgüttür. Hiçbir somut adım örgütsüz ele alınamaz. Bugün yeni 15-16 Haziranlar, yeni gençlik hareketi, yeni bir halk hareketi baştan, en başta örgütlü adımların ürünü olmalıdır. Bu anlamda, sorunun daha iyi anlaşılması için metafor yaparak ifade edersek, örgütsüz, somut bir irade ortaya koyup bunun arkasında durmadan, ortaya konulan hedefler için sabırla çalışmadan, sürekli ve sistemli bir biçimde emek vermeden, bırakalım bir devrim hareketini inşa etmeyi, bir dernek çalışması bile yapmak mümkün değildir.
        Devrimci bir hareket inşa etmenin yolu, her alanda, ideolojik, politik ve örgütsel alanda görevlerin başarılması, büyük bir irade ve emekle, her adımı örgütlü ele almakla mümkündür. Sadece içe dönerek, kendimize dönerek devrimci hareket inşa edilemez; sadece kendimize yönelik değil, işçi sınıfı ve tüm halka yönelik, halkın sorunlarına somut çözüm yollarını somut politikalarla belirlemek zorunludur. Tüm bunlar için ilk halka örgüttür, bir dizi adımların nihai amacı da örgüttür. Bu anlamda örgüt her şeydir.
        Her şey örgüt ile başlar örgüt ile biter; ara süreç ve ilişkilerde başka unsurlar, başka renkler işin içinde olur, ama devrimci yaşamda tüm bunlar döner dolaşır yeniden örgütte anlam kazanır. Eğer mücadele ve bireysel ya da örgütsel yaşam örgütlü değilse, burada irade, plan, program, hedef için mücadele yoktur ya da anlamını yitirir. Bu durumda hedef ya da amaç hiçleşir, baştan konan hedef ya da amaçlar netliğini kaybeder ve başarı bir hayal olur. Lenin'in "bana bir örgüt verin Rusya'yı alt üst edeyim" biçimindeki sözleri de özünde bunu ifade eder.
        Kendimize dönerek, yaşanan süreçlere bakarsak, aynı zamanda politik bir ders olarak şunu ifade edebiliriz: İleriye yönelik her adım ve süreç örgütle başlamıştır, yine tersinden geriye her düşüşün asıl kaynağı da örgüttür. Tarihimiz bunun somut örnekleriyle doludur; tüm anlamlı ve bizi biz yapan her şeyde örgüt gerçeği vardır. Yine bize ait olan her gerilemede elbette süreçlerin yoğun etkisi olsa da, örgüt gerçeği en başa konmak zorundadır. Biz, son yıllarda geriledik ve bunu "iç çözülme" olarak tanımladık. Peki, bunu nasıl yaşadık? Politik alanda bir eşiği atlayamayarak, örgütsüzleşerek, kendiliğinden örgüt konumuna düşerek, mücadele düzeyini aşağı çekerek yaşadık. Bunu nasıl aşacağız? Bu süreci ancak örgüt ve mücadele ile aşacağız. Mücadelesiz örgüt, örgütsüz mücadele olmaz. Örgüt mücadele için vardır; mücadele örgütü geliştirir. Eğer ikisi arasında bir açı farkı olursa, birinden biri devre dışı kalırsa bir diğeri olmaz ya da işlevinden uzak olur. İç devrim kavramı da bundan dolayı, son derece anlamlıdır ve bu kavramın ana halkası örgüttür.
        Burada sözü uzatmadan altını kalın biçimde çizmek istediğimiz gerçek şudur: örgüt!
        Örgüt kavramının iki anlamı vardır. Lenin'in sözleriyle ifade edersek, örgütün "dar" ve "geniş" anlamı vardır. Dar anlamda, yani birinci anlamda örgüt komitedir; geniş, yani ikincisi anlamda ise örgüt komitelerin organik toplamıdır. O halde örgütün özü, komitedir; her komite kelimenin dar anlamında örgüttür. Bir komite ne kadar işlevli ve işleyişi sağlam olursa o örgüt o kadar sürece hizmet eder, örgüt olma hakkını kazanır. Bunu hiç ama hiç unutmamalıyız.
        Kendi somut sürecimize dönersek, bu süreçte komitelerimizi yeniden biçimlendirmek ve işlevli kılmak her şeyin başında gelir. Süreci kazanmanın yolu buradan geçer. Hangi alanda olursak olalım, bazı koşullar ve ilişki biçimini bir yana bırakırsak, asıl olan birim ve komite tarzı örgütlenmedir. Komite bir örgüttür, komitelerin organik toplamı ise kelimenin en geniş anlamında partidir. Bu anlamda, kendi yazınımızda uzun süredir ve sık sık bu yönde net ifadeler yer almış, bu yöne vurgu yapılmıştır. Bu doğrudur ve gereklidir. Şimdi bu noktada görev, tüm komitelerimizi tüzük devrimciliği ekseninde işlevli kılmaktır. Başarının yolu, yeni bir silkiniş ve süreci yakalama buradan geçer; bu aynı zamanda dönemsel hedeflerimizden biridir.

        Komitelerin İşleyişi Ve Görevleri
        Kendiliğinden örgüt anlayışını kırmanın yollarından biri de, komitelerin iradi inşa edilmesi ve sağlam bir işleyişe kavuşmasıdır. Eğer bir komitenin hedefi net değil, görev alanı belirsizse, eğer bir komite düzenli toplanmıyor, sağlıklı ve sürecin ihtiyaçları temelinde tartışıp karara ulaşmıyorsa, eğer komite üyeleri iç ilişkilerinde yoldaşlığı örgütleyemiyorsa, eğer komite işleyiş ve ilişkisinde belirsizlik hakim ve kişisel çatışma alanına dönüşmüşse, orada kelimenin doğru anlamıyla ne komite vardır ne de komite işleyişi. Tüzük devrimciliği, her şeyden önce komitenin tüzük ve genelgelere göre sağlam bir işleyişe kavuşmasında somut biçim alır. O halde komitelerin işlevi ve işleyişi yaşamsaldır.
        Bu anlamda;
        1) Hiç şüphesiz hangi alanda olursa olsun, parti ve cephe örgütü içinde yer alan, bir zincir gibi birbirine bağlanan komiteler, her şeyden önce düşmana, mevcut sistemin özünü oluşturan oligarşik/faşist devlete, bunun tüm güçlerine karşı illegaldır. İllegaliteyi sadece düşmana karşı sanmak büyük bir yanılgıdır; illegalite sol ve devrimci güçleri de kapsar. Hatta ve önemle altını çiziyoruz, iç illegalite gereği parti içi güçlere karşı da uygulanır. Hangi alanda olursa olsun her komite bu ana ilkeye göre konumlanmak zorundadır.
        Burada şu ya da bu biçimde görülen bir yanlış eğilimi bir kez daha ifade etmek ve bu yanlış eğilime karşı donanımlı olmak zorunludur. Bu yanlış eğilim, illegaliteyi özgür alan ile sınırlı gören, örneğin açık ya da demokratik alanda illegaliteyi bir yana atan ya da önemsemeyen eğilimdir. Çok kez, yasallık ile meşruluğu birbirine karıştıran, her şeyi yasallıkla sınırlayan, düzen içi solu ifade eden bu eğilim Leninist örgüt anlayışından sapmayı ifade eder. Lenin'in ifadesiyle en yasal alanda bile illegal örgüt zorunludur. Bu anlamda, açık ya da demokratik alan düşman saldırı ve sızmalarına en açık alandır ve bu temel ilke bu alanda çok daha sıkı uygulanmak zorundadır.
        2) Komiteler düzenli toplanacak, toplantı düzeni sağlanacak, gündemli tartışma yapılacak, komite kendi alanına yönelik kararları oy çokluğu ile alacaktır.
        Düzenli toplanmayan, her bir toplantıyı bir düzen içinde değil de rastgele, kendiliğinden yapan, hiç bir kural ve prensibe bağlı kalmadan toplanan, gündemi belli olmayan, her kafadan bir sesin çıktığı bir toplantı devrimci bir parti komitesinin toplantısı olamaz. Toplantının bizzat kendisi bir örgütlenmedir; burada bir irade ve yöntem vardır. Toplantıların bir amacı vardır; o halde her şey bu amaca göre ele alınmak, kendini örgütlemek zorunludur.
        Bununla birlikte, komite iradesi ancak oy çoğunluğu ile oluşur. Tartışılır, tartışma nihayetinde bir karara, bir politikaya dönüşür. Demokratik merkeziyetçilik, burada devrededir, kararlar oy birliği ya da oy çoğunluğuna göre alınır ve sıkı bir merkeziyetçilikle uygulanır.
        3) Tartışan ama karar almayan komite olmaz. Tartışma parti içi demokrasinin, katılımcılığın, karar süreçlerinin daha güçlü olmasının bir gereğidir. Hiç şüphesiz bu yapılmalıdır, ama tüm bunlar bir irade ve politikanın somutlanmasına hizmet etmeli, karara dönüşmelidir. Bu anlamda her somut sorun, kendi çözümüyle, yani karar ile sonuçlanacaktır.
        Eğer bir toplantıyı iki aşamada ele alırsak, biri tartışma diğeri karar aşamasıdır. Bu iki aşama bir birinden kopuk, ayrı ayrı değil, aynı sürecin iç içe geçmiş iki halkasıdır. Tartışmada, her devrimci sosyalist, gündeme, sorun ya da sorunlara ilişkin görüş ve önerilerini en açık, net biçimde ifade edebilir, etmelidir de. Burası, bu örgütsel platform demokrasinin en saf, en arı biçimde yaşam bulduğu yerdir; amaca hizmet eden, parti yaşamını zedelemeyen, yoldaşça ilişkiye zenginlik katan her şey önemlidir, değerlidir. Parti içi demokrasi için bu tartışma ve katılım yaşamsaldır. Bu meşru örgütsel platformda eleştiri, öneri, katılımcılık birer haktır. Bu hakkı her devrimci sosyalist kullanmalıdır. Sağlam ve disiplinli bir parti de ancak bu hakkın kullanılmasıyla mümkündür. Ancak sadece tartışan bir komite olamaz; bu, yani sadece tartışan bir yerde olmak, örgütü "tartışma kürsüsüne" dönüştürmektir. Böyle bir "kürsüyü", böyle bir "lüksü" ret ediyoruz. Her tartışma bir karar ya da somut politika ile sonuçlanmalıdır. Böylesi bir anlayış ve pratik devrimci iradeyi açığa çıkarır ve ön açıcı olur.
        4) Komite işleyişinde tartışma ve karar süreçleri iki biçimde olabilir. Birincisi, komite kendi alanına yönelik tartışma yapar ve karar alabilir. Her devrimci komitenin bu yetkisi vardır. Burada, komite kendi alanına ilişkin her şeyi tartışabilir, karara dönüştürebilir. Hiç şüphesiz tüm bunlar, parti içi demokrasinin ilkelerinden biri olan "açıklık-alenilik" ilkesiyle partiye sunulmak ve hesabını devrimci tarzda vermek koşuluyla bu yetki kullanılacaktır. İkincisi ise, kendi alanını aşan, doğrudan partiyi ilgilendiren tartışma ve önerileri olabilir. Her devrimci komitenin böylesi görevi olmalı; bu görev, iç işleyiş mekanizmalarıyla yerine getirilmelidir.
        5) Her komite sınırları belirlenen alan içinde görevli ve partili çalışmayı temsil etmelidir.
        Bu sınırlar kendiliğinden, rastgele oluşmaz, parti tarafından belirlenir. Eğer baştan tanımlanan sınır, görev yoksa pekala bir kargaşada olabilir. Devrimci çalışmada bu hal, bu kargaşa olumlu değil, olumsuzluk üretir. Başı ve sonu belirlenen, görev sahası netleşen, hedefleri, yöntemleri açıkça tanımlanan bir çalışmanın başarı şansı vardır. Hiç şüphesiz, böylesi bir komite, bulunduğu alanda partiyi temsil edecektir. Bu temsil, bilgiye, devrimci çalışmaya, emeğe, düşman karşısında devrimci direniş çizgisini sürdürmeye bağlıdır. Bu anlamda, bu hak, bu özellikte bir komiteye parti tarafından verildiği gibi, özünde bir başka açıdan bu hak, o komite tarafından kazanılmalıdır.
        6) Her komite gündemli ve düzenli toplanırken, bu toplantılar iki ana eksende örgütlenecektir. Birincisi, görev alanının somut durumu, kitle ve kadro gücü, hangi araç ve yöntemlerle kitlelere ulaşılacak, ortaya konan görevler ve alınan sonuçlar nelerdir, sorun ve çözüm yolları gibi tümden alanın sorun ve çalışmasını kapsayacaktır. İkincisi ise, komite içi eleştiri ve öz-eleştiridir. Komite üyeleri, ayda bir yapacağı (ihtiyaç halinde daha sık yapabilir) eleştiri ve öz-eleştiri toplantılarında kendini, yoldaşlarını eleştirme hakkını kullanmalıdır. Bunun dışında, sağda solda yapılan sözde eleştiri ise geçersizdir, dedikodudur. Bu örgütsel platformda yapılan eleştiri ve öz-eleştiriler meşrudur; bu meşru alanı terk eden, içeriğinde doğruluk payı olsa da yöntem olarak sorumsuzca yapılan bu sözde eleştiriler ise suçtur, dedikodudur.
        Sağlıklı bir işleyiş için böylesi bir ayrıştırma, yani birincisi görev alanın sorunları ve çözüm yollarını ele alma, ikincisi sağlıklı bir işleyiş için eleştiri ve öz-eleştiri mekanizmasının doğru ve verimli örgütlenmesi yaşamsaldır. Bu sadece bir düzen getirmez, aynı zamanda gelişmenin, değişmenin, ilerlemenin yolunu açar. Bu bazı düzen içi kültürün, parti yaşamını felç eden davranış biçimlerinin önünü baştan keser. Dedikodu gibi toplumsal hastalık, maalesef devrimci saflarda, örgütsel süreçlerde sık sık karşımıza çıkmaktadır. Bu tip hastalıklara karşı sadece bilinç de yetmez, örgütsel tedbirler şarttır, örnek tutum ve davranışlar zorunludur. Böylesi bir ilkeli işleyiş, bu yönde bir adımdır. Israrla bunu örgütlemeliyiz.
        7) Hiçbir birim ve komitenin bir başka birim ve komiteden haberi olmayacak, birimler arasında yatay ilişki kurmak, keyfe bağlı olarak başka birimlere gitmek, "takılmak" yasaktır. Her örgütlü devrimci sosyalist kendi çalışma alanında olacak, eğer bir ihtiyaç doğarsa sorumlusunun bilgisi dahilinde bu ihtiyaç çözülecektir. Kendi çalışma alanı dışında özel dostluk kurmak, ev ziyaretleri yapmak, sohbet ve dedikodu "ihtiyaçlarını" burada gidermek, aile ilişkilerini iç içe geçirmek anlamsızdır, yasaktır.
        Komite tarzı örgütlenmek, düşmana karşı gizliliği korumak, ilişkilerin iç içe geçmesini önlemekten geçer. İktidar için dövüşenlerin bu dertleri vardır; düzen içi solun ise böylesi dertleri pek yoktur. Bu anlamda örgütsel ilişkilerde yatay geçiş sorunludur, doğru değildir, iktidar için dövüşenler için anlamsızdır. Bu sıkı bir disiplin ilkesidir. Bu disiplin ilkesi, şu ya da bu biçimde, günlük yaşam içinde, şu ya da bu alışkanlıkla zedelenemez.
        8) Her komite yürütmüş olduğu faaliyetleri düzenli rapor edecektir. Bu anlamda, komite düzenli rapor yazmak zorundadır. Rapor yazmayan komite komite değildir; komite işlevinden uzaktır.
        Komite işleyişinde temel kuralın biri budur. Devrimci partide rapor ve talimat sistemi vardır. Her komite, her örgütlü birey rapor yazmak, sorunları partiye iletmek, çözüm yollarını meşru kanallarda aramak zorundadır. Rapor bir "lüks", "kırtasiye" işi; talimat ise "ensemizde boza pişirme" işi değildir. Her ikisi bir sistemin iki yanıdır; birbirini tamamlar, besler ve sağlıklı işlediği ölçüde partiyi geliştirir. Eleştiri hak ise, örneğin rapor yazmak görevdir. Parti kararları, politikası, somut bir sorun için tutumu vb ise birer talimattır. Her komite, her örgütlü birey tereddütsüz bunları yerine getirmekle yükümlüdür. Bizim için disiplin gönüllü disiplindir; parti talimatları için ölümü göze alırız. Parti talimatlarını şu ya da bu nedenle sulandırmak, doğru olmayan biçimde tartışmaya açmak ise suçtur.
        9) Her komitenin doğru ve gerçek bilgiye sahip olma hakkı vardır; partiye başvurarak bu hakkını kullanmalıdır. Bu parti yaşamında çok kez "unutulan" bir ayrıntı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu madde komite ya da örgütlü birey ile parti arasındaki ilişkiye denk düşer, ama işleyiş için önemli bir unsurdur. Sol ve devrimci harekete sinen dedikodu kültürünü aşmak ve demokratik merkeziyetçiliği kurumsallaştırmak için yaşamsal bir özelliğe sahiptir. Bir devrimci sosyalist sağdan soldan, çok kez gerçeği yansıtmayan bilgiye değil, partinin verdiği bilgiye inanmalı ve bunu her yerde, her platformda savunmalıdır. Komite veya örgütlü bireyin partiden sözlü ya da yazılı bilgi isteme hakkı vardır; bu hak ne kadar sağlıklı kullanılırsa parti içi demokrasi o kadar gelişir.
        10) Her birim ve komite, partinin merkezi kararlarını tereddütsüz uygulamakla yükümlüdür. Hiçbir vesile ile bu kararlar esnetilip sulandırılmayacak, sağa sola bükülmeyecektir. Eğer komite ya da komite üyesinin parti kararlarına yönelik bir eleştiri veya önerisi varsa, bu resmi kanaldan partiye ulaştırılacaktır. Eleştiri haktır; bu hak parti kararlarını uygulamanın önünde engel değildir.
        Leninist bir parti için bu olmazsa olmazdır. Bu kural, yukarıda ifade ettiğimiz bazı kurallarla birlikte düşündüğümüzde, demokratik merkeziyetçiliğin ve parti içi demokrasinin en önemli unsurudur. Her komite ve birimin parti politikasını, kimi tutum ve davranışını eleştirme, herhangi bir konuda öneride bulunma hakkı vardır; ama her komite ve birimin, her örgütlü bireyin parti kararlarını net, açık, samimi uygulamak, parti karar ve politikalarına uyma yükümlülüğü vardır. Tek politika-tek irade ancak bununla yaşam bulur. Ancak bu kural içselleşir ve yaşam biçimine dönüşürse devrimci parti topluma, halka güven verir, partiyi, parti politikalarını halkla bütünleştirir.
        11) Her komite parti yayınlarını düzenli takip etme, iç eğitim çalışması yapma, iç tartışmalarla parti çizgisini, stratejik, dönemsel ve güncel politikalarını bilince çıkarmakla görevlidir.
        Kendini yenilemeyen geriler, giderek süreçten kopar. Sol ve devrimci harekete bakalım, dönüp kendi saflarımıza bakalım, dün "devrimci" olan bugün sıradan birer insan olmaktan bile uzak insanlara bakalım; göreceğiz ki, belki her bir somut durumda bir dizi neden olsa da, ortak yan, kendini geliştirmemedir. Parti, canlı bir organizmadır; komite ve örgütlü birey canlı, değişen, gelişen varlıktır. Değişme, gelişme ve yenilenmenin motoru ideolojiktir. İdeolojik olarak gelişmeyen, yenilenmeyen geriler, unvanı, statüsü ne olursa olsun geriye düşer. Sadece ideolojik değil, her alanda gelişmeli, yenilenmeliyiz. Yenilenme dillerde basit bir sözcük değil, yaşam biçimidir. O halde, bu yenilenme eyleminin bir parçası olarak, parti yayınlarını takip etmek, bunları örgütlü tartışmak zorunludur, bu parti yaşamımızın bir parçasıdır.

        Komitelerin Yönelim Ve Faaliyet Tarzı
        1) Tüm komiteler, bulunduğu alanda kendi politik kimliği ile faaliyetlerini yürütecektir. Tüm komite ve birimler her platformda, sıradan insanlar karşısında, sol ve devrimci hareketle ilişkide, politik bir etkinlikte vb. kendi politik kimliği ile yerini alacak, devrim ve sosyalizm davasını bu kimlikle savunacaktır.
        Hiç şüphesiz ağır illegalite koşullarında her adımda politik kimlik öne çıkmayabilir ya da bazı çalışmalarda bilinçli biçimde politik kimlik gizlenebilir. Örgütsel ilişkiler her yerde her koşulda gizlidir; ama devrimci çalışma açıktır, meşrudur. Biz işçi sınıfı ve halk için devrimci politika üretiriz ve bu politikaları tümden meşru yollardan (bu meşru yollar her zaman yasal olmaz) halka ulaştırırız. Bu politikaların cisimleştiği bir politik kimliğimiz vardır; her alan kendi kimliği ile bu politikaları halka ulaştırmak zorundadır. Bugün sol ve devrimci hareketin, politik etkisi, toplumun düşünsel dünyasında kapsadığı alan dardır; bundan dolayı, her alanda kendi politik kimliğimiz ile temsil edilirken, bu alanı büyütmek, politik kimliğimizi bu düşünsel ve politik etkiyle bütünleştirmek için özen göstermeliyiz.
        2) Devrimci çalışma ve faaliyetler, kesinlikle sokağa dönük, militan bir hat üzerinde örgütlenecektir.
        Düzen içi sol, her şeyi yasallıkla sınırlar ve uzlaşıcı bir hatta ilerler. İktidar hedefinden uzak, küçük reformlar için mücadeleyi her şey yapan düzen içi sol, sadece politik hedefleri daraltmaz, bununla birlikte kendini yasallığa dayandırır, yasal örgütlenmeyi her şey yapar. Bu temelde yürütülen faaliyetler düzenin sınırlarını aşmaz. Düzen içi sol, artık öyle bir hal almıştır ki, devrimci her adım ve refleksten uzaktır, devrimci ve yasal olmayan eylemi, tıpkı düzen savunucuları gibi, meşru görmeme alışkanlığına sahiptir. Biz bunu tümden, kökten reddediyoruz ve bunun karşısına devrimci bir yolu, hattı koyuyoruz. Biz, dost ve düşman karşısında net, militan bir hatta devrimci faaliyeti örgütleriz; her faaliyetimiz, her adımımız halka dönüktür. Bu faaliyetlerde sık sık ifade ettiğimiz gibi, yasal imkanları sonuna kadar değerlendiririz, ama her şeyi yasallık içinde ele almayız. Militan, direnişçi, uzlaşmaz bir çizgide, yasal, yasadışı her faaliyet bizim için meşrudur. Burada soru şudur: biz, düzen içi soldan tümden soyut bir yerde mi duruyoruz? Hayır. Özellikle gerileme süreçlerinde, eğer politik ve örgütsel olarak zayıflamışsak, şu ya da bu biçimde düzen içi solun etkisine de açık konum olur. Bunlara karşıda güçlü panzehir oluşturmak görevimizdir. Düşman küçümsenemez, ama düşmanın gücü de her şeyin önünde olamaz. Bu açıdan, altını çiziyoruz, militan ve sokağa dönük, direnişçi bir hatta devrimci faaliyetlerimizi örgütlemek son derece önemlidir.
        3) Devrimci çalışma ve faaliyetlerde yeni ilişki ve insanlara ulaşmak amaçlarımızdan biridir.
        İçe dönük, halka yansımayan, halkta etki uyandırmayan devrimci faaliyet, eylem anlamsızdır. Tek başına bir devrimci faaliyet ya da eylem insan örgütlemeyebilir, ama her devrimci faaliyet ve eylem aynı zamanda örgütlenmeye zemin sunar, önünü açar. Sol ve devrimci hareket içe çok kapanmıştır. Bu içe kapanma eğilimi, gerileme ve durgunluk süreçlerinin etkisiyle bizde çok daha yoğundur. İçe kapanan, politik süreçlerden kopar, örgütsel güç kaybeder, kendi içinde didişir, küçük sorunlar büyük sorunlara dönüşür. Her içe kapanış, özünde devrim hedefinden uzaklaşmadır; devrimci örgüt ve devrimci bireyin ufkunu daraltmasıdır. Dışa açılan, emperyalizm ve oligarşiye karşı mücadele eden, halka açılan, yönünü halka dönen devrimci parti, elbette sorunlar yaşar ama bu sorunlar gerçek sorunlardır, ilerlemenin, gelişmenim sorunlarıdır. Bu içe kapanmayı kırmanın iki ana yolu vardır. Biri, emperyalizme ve oligarşiye karşı mücadeleyi her şeyin başına koymak ve bu yönde devrimci faaliyetleri hızlandırmaktır. İkincisi ise, halka açılmaktır. Bu iki yanı birbirinden koparmak, karşı karşıya getirmek mümkün değildir; tam tersine her iki yan birbirini besler. Biri olmadan diğeri olmaz; mücadele etmeden halka açılamazsın, halka açılmadan mücadele edemezsin. Dışa, halka açılmak, yeni insan, yeni ilişki bulmak, bunları partiye kazanmaktır. Lenin'in "Örgütlenin!" talimatı hepimiz için geçerlidir. Bu talimat, sadece daha ileri bir politik ve örgütsel düzeyi inşa etmek için değil, aynı zamanda adım adım dışa açılmak, halkla ilişkileri geliştirmek içindir. Yeni bir devrimci hareket inşa etmek için bu zorunludur.
        4) Komiteler, devrimci çalışma ve faaliyetlerde parti güçlerini ve çevre ilişkilerini seferber edecektir.
        Devrimci partinin asıl omurgası örgütlü güçlerdir, "devrimciler örgütü" dür. Ama devrimci bir parti için bunun kadar önemli olan bir diğer şey ise, "devrimciler örgütü" ile şu ya da bu biçimde ilişkili, doğrudan ya da dolaylı bağ içinde olan "kitle örgütü"dür. Devrimci parti, bu anlamda "devrimciler örgütü" ve "kitle örgütü"nün toplamıdır.
        Devrimci çalışma ve faaliyette "devrimciler örgütü" yani örgütlü güçler motor rolü oynar. Her alanda, söz, davranış, eylem, bir pratiğin örgütlenmesi, emek, her şeyde örgütlü devrimci sosyalistler öncü, örnek olmak zorundadır. En önde onlar olacak, en çok emek onlar verecek, insanları onlar birleştirecek, insanların her şeyi ile onlar ilgilenecektir. Bu anlamda, parti güçlerini devrimci çalışma ve faaliyette seferber etmek son derece önemlidir. Devrimci sosyalist olmak bunu gerektirir. Örgütlüysen örgütlü hareket edeceksin; örgütlü görünüp örgütsüz yaşamayacaksın, devrimciliği "geçerken uğradım" mantığı ile değil yaşam biçimi görerek, bunu içselleştirerek yapacaksın. Örgütlüysen partiye sahip çıkacaksın, partiyi kendi dışında bir yerde aramayacaksın, bol bol sözde eleştiri yapan ama kendine toz kondurmayan olmayacaksın. Örgütlüysen öncü olacaksın, devrimci çalışma ve faaliyetin tam merkezinde olacaksın, "örgütlü örgütsüzlük" konumuna düşmeyeceksin, eğer bu konuma düşmüşsen hızla bundan kurtulacaksın, kendini devrime adayacaksın. Komitenin, burada, devrimci çalışma ve faaliyette başarısı, tüm örgütlü insanları seferber etmekten geçmektedir.
        Ama öte yandan tek başına örgütlü güçlerle sınırlı devrimci çalışma ve faaliyet kısırlaşır, her şeyi başaramaz. Başta devrimci sosyalist hareketin çevre ilişkileri olmak üzere, sıradan işçiyi, kadını, genci, insanı biz bu çalışma ve faaliyet içine katabiliyorsak işte asıl başarı burada yatar. Devrimci politika, eylem, çalışma ve faaliyet halk içindir; bu çalışma ve faaliyetlerde adım adım halka açılmalı, onlarla ilişki kurmalı, çalışma ve faaliyetimizin bir parçasına dönüştürmeliyiz. Komitelerimiz, çevre ilişkilerimizi, hatta sıradan kişileri (komşumuzu, sınıf arkadaşımızı, akrabamızı vb), demokrat çevreleri de bu süreçlerin parçası yapmaya büyük özen göstermelidir. Bu başarılırsa, mücadele içinde yeni ilişkilere ulaşmak ve onları partiye kazanmak mümkün olur. Parti güçleri ancak böyle büyür, çoğalır; nitel ve nicel gelişmenin yolu açılır.
        5) Komiteler yönünü halka dönecek, bugünden devrimci halk hareketinin inşası için somut adımlar atacaktır.
        İşçi sınıfına, öğrenci gençliğe, esnafa, aydına, emekçi kadına, halk ve tüm ezilenlere ulaşmak çeşitli biçimlerde olur. Bunun için tek bir formül yoktur. Tüm bu kesimlere ulaşmanın birden fazla yolu, kanalı vardır. Devrimci bir hareket inşa etmek için bunları en doğru biçimde örgütlemek zorunludur. Halkın sorunlarına, yaşamına dokunmayan, halka uzaktan ve yukardan bakan yol, yöntem, kanal halkı örgütleyemez. İşte yukarıda, Lenin'in tanımıyla ifade ettiğimiz "kitle örgütü" kavramı burada önem kazanır; halka ulaşmanın yolu, halkla doğru bir ilişki kuran "kitle" yani "halk örgütlülükleri" inşa etmektir.
        İçe dönen, mevcut kitle örgütlülüklerini dağıtan bir devrimci parti geriler. Solun ve devrimci sosyalizmin bu açıdan yaşadıkları öğreticidir. Bugün, her alanda geniş kitleleri kucaklayan örgütlülükler bir hayaldir; ama yönünü halka dönmeyen, halkı örgütlemek için, bu koşullarda somut, sade, sürecin ihtiyaçlarına uygun adım atmayan bir hareket de üzerindeki ölü toprağını atamaz, buzu kırıp yolu açamaz. Hangi alanda olursak olalım, yönümüzü halka dönmeliyiz, tek bir ilişkinin bile arkasından koşmalıyız, güçlerimizi uygun biçimde merkezileştirmeli, güçleri dağıtmadan, anlamsız ve işlevsiz sözde açılımlardan uzak olarak halkı örgütlemeliyiz. İnsan örgütlemeyen, halka dönüp bugünden küçük adımlar atmayan bir komite doğru ve devrimci bir işleve sahip olamaz, devrimci bir rol oynayamaz.
        6) Bu faaliyetlerde yasal imkanlar değerlendirilecek, ama asla kendimizi yasallıkla sınırlamayacağız.
        Düzen içi sol, yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, her şeyi yasal sınırlar içinde, düşmanı rahatsız etmeyen biçimde ele alır. Biz bunu tümden reddediyoruz. Meşruluktan güç alacağız, meşru olan her aracı kullanacağız. Meşru olan bazen yasal olur ama bazen de yasadışı. Önemli olan meşru olmak, halka zarar vermemek, doğru ve devrimci bir rol oynamaktır. Devrimci sosyalizm elbette yasal alanı, yasal imkanı, en doğrudan açık alan üzerinden kullanır, örneğin basın açıklaması, yasal gösteri ve etkinlik örgütler, ama en açık alan örgütlenmesi bile kendini yasallıkla sınırlamaz. Haklı, meşru, halkın sorunlarına işaret eden, onları mücadeleye çağıran, onlara güven veren her yol ve yöntem kullanılabilir. Komitelerimiz tüm bunları ihtiyaca göre en verimli uygulamakla yükümlüdür.
        7) Başta merkezi politik yayın organımız olmak üzere, politik faaliyetlerimizde kullandığımız her araç, en geniş kesime ulaştırılacak, sadece parti güçleriyle değil, parti çevresi ve hatta sıradan insanlarla bu temelde politik bir ilişki kurulacaktır. Bu sürekli, sistemli bir görevdir.
        Biz insanlarla asıl olarak politik bir ilişki kurarız. Bu politik ilişki başta politik yayınlarımız olmak üzere çeşitli araçları içerir. Hem devrimci sosyalizmin politikasını, çeşitli görüşlerini, her somut sürece ilişkin tutumunu halka anlatmak, hem de ideolojik-politik birliği güçlendirmek için başta yayın olmak üzere, her araç ve etkinliği en geniş kesime ulaştırmak görevimizdir. Bu görev küçümsenemez, her komite bunu sistemli, sürekli biçimde yapmalıdır.
        8) Komiteler parti tarzını bilince çıkarmalı ve her adımda bunu somutlaştırmalıdır.
        Bir devrimci partiyi belirleyen ideolojik-politik çizgisidir; ama sadece bu her şey değildir. Hatta sıradan insan için, ideolojik-politik çizgi bir anlamda daha geride kalır; sorun ve sorunlar karşısında gösterilen tavır, davranış, kültürel özellikler, tarz çok daha öne çıkabilir. Daha iyi anlaşılsın diye ifade ediyoruz; bugün Mahir'i savunan, bu iddiaya sahip bazı devrimci parti ve örgütler olsa da, özünde tüm bunlar artık ayrı ayrı bir hat üzerinden yürümektedir. Neden? 40 yılı aşkın süreçte, sadece ana, temel ideolojik tezlerde neyi nasıl anladığımız kadar, sorunlar karşısında gösterilen tutum, sol içi ilişki biçimi, kültürel kodlar, politik tarz gibi birçok özellik farklılaşmıştır.
        İdeolojik-politik alanda ne söylerse söylesin, bir devrimci partinin, elbette bu zemin ile sıkı bağ içinde, kendine özgü kültür ve tarzı olmalıdır. Devrimci sosyalizmin kendi kültür ve tarzı vardır ve bu kültür ve tarzı her gün, her adımda yeniden ve yeniden üretmek mücadelesi içindedir.
        Devrimci sosyalizm, sosyalist kültürü parti yaşamının merkezine koyar, tüm alt kültürleri, bunlara uygun davranış biçimlerini reddeder. Devrimci sosyalizm, düşman karşısında uzlaşmazdır, "en az" değil, "günü kurtaran" biçimde değil, devrimci direnişi çizgi olarak benimser, her alanda direnişi yaşam biçimine dönüştürür. Dostlarımıza dostuz, düşmana ise düşman; ikisi arasına kalın bir çizgi koyarız. Sol ve devrimci ilişkilerde düşmanca tavrı, her şeyi kendi merkezinde ele almayı reddederiz; kim, neyi, nasıl savunursa savunsun, kapsamış olduğu politik alan ne olursa olsun sol ve devrimci güçlerle eşit ve özgür ilişki kurarız. Politik bağımsızlığımıza önem veririz, bu bizim için ilkesel bir duruştur, bundan vazgeçmeyiz. Parti değerlerini gözümüz gibi koruruz, bir çiviye sahip çıkarız, koruruz, geliştiririz; şehitlerimiz ve ideolojik-politik çizgimiz değerlerimizin başında gelir, her yerde, dost ve düşman karşısında tavizsiz savunuruz, bunun için ölürüz. Dilimiz ve üslubumuz devrimcidir, insanları ötekileştiren, aşağılayan, küçümseyen, üstten bakan bir tarzımız ve üslubumuz olmaz. Birleştirici ve güven veren bir yerde olmalıyız; bundan dolayı, insanları ötekileştiren, insanların özel sorun ve yaşamını didikleyen, insanlarla sürekli didişen, her önüne gelen ile "kişilik çatışması" yaşayan, düne "takılan" ve bir türlü bugüne gelmeyen, dedikoduya zemin sunan ve bunun parçası olan bir yerde olmayız. Devrim ve sosyalizm davası partide somutlaşmıştır; parti her şeydir. Önümüze çıkan her sorunu kendi, bireysel çıkarımızla değil, partiyi merkeze alan, partinin çıkarlarını her şey yapan biçimde çözeriz. İnsanlara eşit davranır, devrimci adaletten taviz vermeyiz. Çevreciliği, kastlaşmayı reddederiz. Partiye bağlılığa önem veririz, emek cimriliğini sevmeyiz, görevlerimizi yaparken "kişisel iktidar oyununa" tenezzül etmeyiz. Çifte standardı, kendine demokrat davranışları reddederiz. Yalan, tembellik gibi toplumsal ve ideolojik hastalıkları sevmeyiz. Devrimcilik adına kendini pazarlayan, "emek, örgüt, mücadele" deyince yan çizen, başkalarının arka bahçesi olmayı özgürleşme sanan tipleri sevmeyiz; bilincimizi, örgütsel ve siyasal birikimimizi, ruhumuzu, canımız dahil her şeyimizi devrimci sosyalizme sunarız. Ağır günlerin yükünü sabırla taşır, ilk dönemeçte, ilk zor günlerde "özgürleşmeyi" reddederiz.
        Kısaca tarih içinde ilmik ilmik örülen, her adımda daha ileri taşımakla yükümlü olduğumuz kültürü ve tarzı, devrimci sosyalizmin kültür ve tarzını, her bir komitemiz temsil etmeli, dost ve düşman karşısında eğilmeden, bükülmeden bunu savunmalıdır. Her devrim sempatizanına, her Devrimci Sosyalizm sempatizanına bunu taşımalıyız, onlara örnek olmalıyız, bu kültür ve tarzı emek ve irade ile inşa etmeliyiz.

        2013 Yılını Kazanacağız
        Bilindiği üzere, devrimci sosyalizm Leninist bir prensip olan "tek irade-tek politika"ya göre örgütlenmekte, her adımını da buna uygun atmaktadır. Çok kanatlı, "hizip hakkı", "çatı partisi", "cephe partisi" gibi tüm modelleri reddediyoruz. Son yıllarda değişik biçimlerde, bazen açık, bazen örtülü biçimde Leninist parti anlayışına yönelik saldırılar olduğu bilinmektedir; tüm bunlara cepheden savaş açıyoruz. Dünyanın hiç bir coğrafyasında, hiç bir Marksist-Leninist partide "tek tip insan", her süreç için geçerli "tek bir politika" yoktur, özgünlük ve farklılıklar yaşamın doğal sonucudur. Leninist partide özgünlükler, farklılıklar parti içi demokrasi içinde özümlenir; partiyi asıl belirleyen stratejik yönelim ve politikalarıdır, dönemsel ve güncel taktik politikalar da bu temelde ele alınır. Parti içinde bu anlamda her şey tartışılır; tartışma biter, karar ve politikalar ortaya çıkar ve bundan sonra tek politika, tek irade söz konusudur, tüm parti ve cephe örgütleri bunun etrafında birleşir, saf tutar, savaşır.
        Yeni süreci kazanacağız; kazanmanın yolu tek irade tek politikadan geçer.
        Devrimci bir parti saflarında dağınıklık ve örgütsüzlüğe tahammül edemez; eğer bu şu ya da bu biçimde ortaya çıkarsa bunu aşmak, önce "evinin önünü temizlemek" zorundadır. Dağınıklık, "örgütlü örgütsüzlük" halleri, "demokrasi" adına parti karar ve iradesini bozma eğilimleri sürecimize zarar vermektedir; bunlara müsaade edilmeyecek, devrimci sosyalizm bu "lüksü" taşımayacaktır. Şimdi ileri adımları hızlandırma zamanıdır.
        Yeni süreci kazanacağız; daha hızlı koşup daha ileri adım atacağız!
        Sade, basit, ama net bir yoldan yürüyeceğiz. Sürecimize güç katmayan her şeyi reddediyoruz. Hayali projeler ile işimiz yok, güçlerimizi bölen ve işlevsiz kılan, pratik değeri olmayan sözde açılım yok. Her alanda ilerlemeyi önümüze koyduk, hiç bir alanı bir başka alanla kıyaslamıyor, kendi dinamiklerimizi geliştirme görevimizi "amasız" yerine getirmeyi önümüze koyduk. Kaybolan, bozulma eğilimleri gösteren tüm değerlere sahip çıkıyoruz; artık "emek", "örgüt", "mücadele" gibi bizi biz yapan kavramlar öne çıkacak, "örgütlü örgütsüz", "emek cimriliği", mücadele için "mazeret" üretme pratik ve eğilimlerini elimizin tersi ile bir kenara bırakacağız.
        Her ilişkiye koşacağız. Devrimci olan, emek verilen tek bir kişi, ilişki ve değere sahip çıkacağız. İnsan örgütlemeyen, örgütlü insanı ötekileştiren, kendine ve sürecimize emek vermeyen, devrimin hamalı olmayı "lüks" sayan devrimci sosyalist, kadro, komite olamaz. Bir kişi bir kişidir, milyonlara gözümüzü dikecek, milyonlar için politika üretecek, politikamızın milyonlara ulaşması için mücadele edeceğiz, ama bir, iki, üç gibi tekil insana ulaşmaktan da vazgeçmeyeceğiz. İki, üç daha fazla insan mı ulaştık, çeşitli biçimlerde yan yana getireceğiz, çalışma grupları oluşturacağız, onların enerjisini açığa çıkarıp onları yeni ilişki ve görevlere seferber edeceğiz. Örgütleneceğiz, örgütleyeceğiz, yeni insan ve yeni örgütler için yeni adımlar atacağız. Biri iki, ikiyi dört edeceğiz, her şeyi devrimci sosyalizme kanalize edecek, yeni güçleri kazanacağız.
        Yeni süreci kazanacağız; yolumuz nettir, emek, irade, örgüt ile bu süreci kazanacağız.
        Her alan ve komitemiz, stratejik ve dönemsel politikaları temelinde, sürecimize uygun bir düzeyde kendini örgütlemek, yoğunlaşan politik gündemler içinde bir adım öne çıkmak zorundadır. Durgunluk içinde, süreç ve ihtiyaçlardan kopuk, titrek duruş, mücadele ve somut adımların şu ya da bu nedenle ıskalanması mümkün değildir. Hedefe yoğunlaşmayan, süreci uzatan, durgunluk ve gerileme sürecinin tortularına takılan her şey düzen içidir, sürecimize, tarihimize karşı bir eylemdir. Bunlar kabul edilemez, edilmeyecektir. Bir değil, birkaç adım öne çıkacağız; sabırla, ilmik ilmik süreci öreceğiz.
        Kazanacağız; örgüt her şeydir, komiteler örgütün özeti, özüdür.
        Yoğun gündemler dizisi bizi beklemektedir. Bir yandan neo-liberal saldırılar, anti demokratik uygulama ve kültürel baskılar, bir yandan derinleşen Kürt Ulusunun özgürlüğü sorunu, bir başka yanda yeni emperyalist işgal ve saldırıların bölgemizde güncelleşmesi, diğer yanda devrimci hareketin, devrimci sosyalizmin doğal gündemleri. Bu süreçte, genel ve özel gündemler ağırlaşmış ve iç içe geçmektedir. Yoğunlaşmış gündemlerle yoğunlaşmış bir sürece adım atıyoruz; tüm bunlara yönelik sözümüz ve eylemimiz olmalıdır, olacaktır.
        Yeni görevler ve yeni adımlar bizi beklemektedir.
        ŞUBAT-2013

 

 

 

 

 

sbarikat07@gmail.com
Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
YönetimYeri: Şehit Muhtar Mah. Yoğurtçu Faik Sokak No: 12-14 Kat: 4
Beyoğlu/İSTANBUL