Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini


 

 

60. Sayı - Temmuz-Ağustos 2008

Neler oluyor Tuzla’da?
Aylardır gündemden düşmüyor, herkes Tuzla’dan söz ediyor, herkes Tuzla’daki “iş kazaları”nı dilinden düşürmüyor.
Neden?
Çünkü Tuzla’da kan akıyor, işçi kanı akıyor. Kızaklardan çıkan her gemi, işçi kanıyla boyanarak denize açılıyor.
Upuzun bir ölüler listesi var… İsimler aktıkça akıyor, Ahmet, Mehmet, Hüseyin… Kimi Samsun’dan gelmiş, kimi Urfa’dan, kimi Bingöl’den… Ekmek için gelmişler, çocukları ve aileleri için gelmişler…
1985’ten bu yana 98 hayat… Kesin rakam mı? Belli değil… Gece yarısı parayla susturulan aileler var mı, bilinmez…
Neden?
Nedenini herkes biliyor: Kâr, daha çok kâr, daha çok kâr…
Gözü doymaz tersane patronları, işçi kanıyla besleniyorlar.
Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan, “Bugün bu sektörde 3 milyar dolarlık dış ticaret hacmi yakalanmışsa, bu sektörde 40 binin üzerinde insan çalışıyorsa, ciddi anlamda bir katma değer yaratılıyorsa, Türkiye dünyanın 6. büyük gemi inşa sanayi ülkesi olmuşsa, bu ülkenin bir ferdi olarak ben bundan şeref duyarım” diyor bir konuşmasında.
Ve sonra soruyor, acaba bundan rahatsız olan düşmanlarımız mı düzenliyor bu olayları?
Utanmıyorlar!
Hiç utanmıyorlar!
Yüzleri hiç kızarmıyor!
Deniz Ticaret Odası Başkanı Metin Kalkavan: “İşlediğin çelik, pamuk değil. Biz tekstil atölyesi değiliz. İşçinin ölebileceğini bilmesi lazım” diyor…
Utanmak yok!
Yüz kızarması hiç yok… Açık açık söylüyorlar…
Gemi İnşa Sanayicileri Birliği (GİSBİR) Yönetim Kurulu Başkanı Murat Bayrak, “Ağır riskli işyerlerinde senede 5-6 ölümlü kaza oluyor, kazalar işin doğası gereğidir. İş kazasını önlemek mümkün değil” diyor.
Biz ölüme mahkumuz yani; onlar ise kasalarını doldurmaya!
İşte asıl mesele budur!
Dertlerini bu kadar açık ifade ediyorlar!
Türkiye’de 2002’de 37 tersane faaliyet gösterirken, bu sayının 2008’de 84’tür. 2009 yılı sonunda ise bu sayı 135’e yükselecektir.
2003 yılından bugüne dünya gemi inşa sanayi yüzde 89 büyüme gösterirken, Türkiye’deki büyüme oranı yüzde 360’tır.
Bütün bunların bir sebebi var!
Bütün bunların sebebi, işçi kanı üzerine kurulan vahşi tersane düzeni ve kâr oranını daha da yükseltmek için bütün işlerin taşerona devredilmesidir.
Gayet basit ve açık.
Herkes her şeyi gayet iyi biliyor.
Çok sayıda sipariş alan ve büyük kârlar sağlayan tersane patronları, olabildiğince hızlı ve olabildiğince ucuz emek kullanarak taşeronlarla, taşeronların topladığı “kurbanlık” işçilerle bunları yetiştirmek istiyor. Çünkü her gecikme kâr oranını düşürüyor ve yetiştirilemeyen siparişler, tazminatlara neden oluyor.
Tuzla’daki vahşi cinayet düzeninin temel sebebi budur.
Yalnızca Tuzla’da değil, bütün Türkiye’deki işçi katliamının temel sebebi budur.
Para kazanmak, daha çok kazanmak, daha daha çok kazanmak!
Ücreti düşür, sosyal güvenceyi kaldır, saatleri uzat…
Yeter ki kasa dolsun taşsın!
Yeter ki işler yetişsin, siparişler gecikmesin!
“Şehitler Ölmez Vatan Bölünmez!”
Öyle mi?
Sayın bakalım, örneğin 2006 yılında kaç kişi Kürt savaşında ölmüş?
Korucular dahil 97 kişi!
Sayın bakalım, 2006 yılında iş kazalarında kaç işçi ölmüş?
Tam bin 601 kişi!
Şehitler Ölmez, Vatan Bölünmez, İşçilerin Canı Cehenneme!
İşçilerin Canı Cehenneme, Paralar Cebe!
Davutpaşa’da gencecik insanların canını alan patlama işte bunun patlamasıdır.
Her yıl gurbet yollarında onlarcası ölen tarım işçileri bunun için kanını akıtıyor işte.
Ölüm hep bize düşüyor. Askersek de bize düşüyor, işçiysek de bize düşüyor.

***

Büyük ve Küçük Adamlar İçin Gerçeğe Yakın Bir Öykü

-Göçük altında kalanların anısına-


Küçük adamlar, on sekiz kişiydiler
Büyük adam yalnızdı ve yaşlı

Emeklerini satarlardı küçük adamlar
Büyük adam ülkesinin topraklarını...

Küçük adamlar bir karanlığa girdiler, çıkamadılar
Büyük adam, mesken seçmişti kendine karanlıkları

Bundan ötürü, "hayata gözlerini yumdu" büyük adam
Küçük adamlar, "kaybettiler hayatlarını"

Büyük adam top arabasına kuruldu son seyahatinde
Küçük adamlar minibüs bagajında tuttular köylerinin yolunu

Chopin uğurladı büyük adamı -çaresiz!-
Küçük adamları, gürültüyle ağlayan küçük kadınları

Büyük adamın "naaşı defnedildi" böylece, gün inerken
Küçük adamların "toprağa indirildi" tabutları

Sonunda her şey bitti
Büyük adam ve diğerleri için
Tanrının bileceği iş denildi
bütün bu olanlara
Çelenkler kaldı geriye, soluk fotoğraflar
Ve sözcük kırıntıları…

Ağustos '86


Temmuz’un ortasındayız şimdi … Sıcak günler…
Ya kanımız akacak patronlar için.
Ya da 15-16 Haziran’ı anımsayacağız yeniden. İşçi sınıfının o muazzam ayaklanmasını anımsayacak ve onun ışıklı yolundan yürüyeceğiz.
Ya ölümün gölgesi düşecek geleceğimizin üstüne.
Ya da direneceğiz, geleceğimiz ve çocuklarımız için.
1970 Haziran’ında Gebze’den Kızıltoprak’a uzanan o akıl almaz yolu bıkmadan, usanmadan, yorulmadan yürüyenlerin bize söylediği söz budur, bize öğrettiği ders budur.Tuzla bugün ölçüdür… Türban mı takmışsın, Kalpak mı geçirmişsin kafana, hayırlı olsun… Vatanı mı kurtaracaksın? 68’li misin, 78’li misin, kaç rakamı bir araya getirince bir kuşak üyesi olma şerefini elde ediyorsun? Önemli değil.
Tuzla’ya ne diyorsun?
“Şehitler Ölmez Vatan Bölünmez!”
Tuzla hangi vatanın parçası peki?
Davutpaşa hangi ülkenin topraklarındadır?
Ve hep aynı ince çizgide değil miyiz, biz emekçiler:
Ya kanımızı akıtacağız patronlar için.
Ya da ayağa kalkıp yürüyeceğiz, kafamızı bulandıranlara hiç aldırmadan. Başka yolumuz var mı?



 


 

 

 

 

 

sbarikat07@gmail.com
Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Çakırağa Mah. Abdüllatif Paşa Sk. 4/5 Aksaray-İstanbul
0212 632 23 19