Bu gecikmeli
sayımızda, aynı şekilde gecikmeli sayılabilecek
bir çeviriyi okurlarımıza sunuyoruz. James
Petras’ın Marulanda için kaleme aldığı yazı,
bu büyük Kolombiyalı devrimci için saygı ve
sevgi ifade ediyor. Öte yandan Petras, son
zamanlarda Küba ve Venezülla önderliklerinin
FARC’a yaklaşımları hakkında aldığı eleştirel
tutumu sürdürüyor. Bu, bizim açımızdan özel
bir problem değil, devrimci sosyalist hareket
olarak bizim bir ülkeye, bir partiye eleştirel
olmayan bir bağlılık duymamız zaten mümkün
değil, her zaman da böyle olmuştur. Ayrıca
bir sosya list aydın olarak Petras’ın herkes
gibi eleştirel davranma hakkı var. Onun doğrudan
Fidel ve Chavez’i hedef alan eleştiri yazılarını
da önümüzdeki sayıda yayınlamayı düşünüyoruz.
Aşağıdaki metinle ilgili olarak belki tartışılabilecek
olan şey, Petras’ın Marulanda’yı anlatırken
Latin Amerika solunun bir bölümüne belirgin
bir hırçınlıkla yaklaşması ve bu arada “posteri
üretilen” devrimciler gibi kimi hedeflediği
belli olmayan imalar da yapmasıdır. Bu da
özel bir sorun değil aslında; çünkü SB okurlarının
politik süzgeçleri yeterince duyarlıdır. |
Manuel Marulanda ve “Tiro Fijo (Tam Isabet) isimleriyle
tanınan Pedro Antonio Marin, Kolombiya Silahlı
Devrimci Güçleri - Halk Ordusu’nun lideriydi.
Hiç kuşkusuz o, Amerika kıtasının en büyük devrimci
köylü önderiydi.
Marulanda, 60 yıldan fazla bir süre boyunca, köylü
hareketlerini, kırsal toplulukları örgütledi ve
bütün demokratik kanallar vahşice ortadan kaldırıldığında,
Latin Amerika’nın gördüğü en güçlü ve dayanıklı
gerilla ordusunu ve milis kuvvetlerini kurdu.
FARC, gücünün zirvesinde olduğu 1999-2005 yılları
arasında nerdeyse 20 bin savaşçıya sahipti, yüz
binlerce köylü eylemci, yüzlerce köy ve kent milisi
ile mücadelesini sürdürüyordu. Bugün bile hükümetin
tarlaları yakma politikasıyla 3 milyon köylüyü
köylerinden etmesine ve katliamlara rağmen FARC,
ülke genelindeki bir çok cephede 10-15 bin gerillaya
sahip durumda.
Marulanda’nın başarılarını bu kadar önemli kılan,
onun örgütleme yeteneği, stratejik zekası ve halkın
taleplerine yaslanan uzlaşmaz, kararlı, ilkeli
ve programlı duruşudur. Marulanda, yoksul köylülerlerle,
topraksızlarla, başkalarının topraklarında çalışan
emekçilerle ve kır göçmenleriyle üç nesil boyunca
diğer gerilla liderlerinden daha fazla ve benzersiz
bir uyum içinde çalıştı.
1964’te ABD tarafından yönetilen askeri bir saldırı
sonucu yıkılan köylerinden kaçan iki düzine köylüyle
mücadeleye başlayan Marulanda, maddi manevi hiçbir
yabancı yardım olmaksızın sistemli bir gerilla
ordusu kurdu. Marulanda, diğer bütün gerilla liderlerinden
daha iyi bir köylü siyaseti öğretmeniydi. Marulanda’nin
ileri örgütlenme yetenekleri, köylülerle olan
samimi ilişkisiyle keskinleşmişti. Yoksul bir
köylü ailesi içinde, onlarla birlikte toprağı
işleyerek, örgütlenerek büyüdü ve onların günlük
ihtiyaçlarını ve gelecek umutlarını bilerek onların
dilini konuştu. Kavramsal olarak ve deneme yanılma
yöntemleriyle Marulanda, toplumsal ve coğrafi
durumu parlak bir biçimde kavradı ve bunun üzerine
stratejik politik ve askeri bir yol çizdi. 1964’ten
ömrünün sonuna kadar, 7 milyar Amerikan dolarıyla
finanse edilen, binlerce ABD yeşil berelisinin,
özel kuvvetlerinin, paralı askerlerin, 250 binden
fazla Kolombiya askerinin ve 35 bin paramiliter
ölüm mangası üyesinin katıldığı en az yedi askeri
saldırıyı püskürttü ve bu saldırılardan kurtulmasını
bildi.
Küba ya da Nikaragua’dan farklı olarak Marulanda,
kitlesel bir inşa etti ve kapsamlı bir kır liderini
ortaya çıkardı; sosyalist programını açıkça deklare
etti ve asla sözde ilerici kapitalistlerden siyasi
ya da maddi yardım almadı. Kolombiya silahlı kuvvetleri,
Batista ve Somoza’nın zoru görünce yağmalamalar
yapıp geri çekilen çürümüş zorba gangsterlerinin
aksine, katil ölüm mangalarından beslenen, korkulan,
iyi eğitimli, acımasız, baskıcı bir aygıttı. Marulanda,
daha iyi tanınan diğer birçok poster gerillasının
aksine, Londra’daki zarif solcu editörler, Parisli
nostaljik 68liler ve Newyork’lu sosyalist aydınlar
tarafından tanınmayan bir figürdü. Marulanda zamanını
macera arayan batılı gazetecilere röportajlar
vermekle degil, Kolombiya’nın derinlerinde, köylülerle
tartışmak, onlara birşeyler öğretmek ve acılarını
anlamaya calışmakla harcamayı tercih etti. Cafcaflı
manifestolar yazmak ve fotojenik pozlar vermek
yerine yoksulların sağlam, romantik olmayan ama
etkili olan temelden eğitimini tercih etti. Marulanda,
girilmez denilen vadilerden dağlara, ormanlardan
düzlüklere, örgütlenerek, döğüşerek, yeni liderleri
örgüte katıp onları eğiterek yürüyüşünü sürdürdü.
Dunya Sosyal Forumları’ndan ve enternasyonal solcu
turistlerin yolundan gitmekten kaçındı. Asla başka
bir ülkenin başkentini ziyaret etmedi, Kolombiya’nın
başkenti Bogota’ya da hiç adım atmadığı söyleniyor.
Ama kıyıdaki Afro-Kolombiyalıların, dağlardaki
ve ormanlardaki yerli Kolombiyalıların istekleri
ve taleplerini kavradı; yerinden sürülmüş milyonlarca
köylünün toprak talepleri ile köylülere ve yakınlarına
çile çektiren, onlara tecavüz eden toprak ağalarının
isimleri ve adresleri hakkında geniş ve derin
bir bilgi birikimine sahipti.
60’lar, 70’ler ve 80’ler boyunca birçok gerilla
hareketi ayağa kalkmıştı; büyük ya da küçük savaşlara
girdiler ve sonra gözden kayboldular, öldürüldüler,
teslim oldular, hatta bazıları işbirlikçi bile
oldu ya da bazıları legal mücadeleye kaydılar.
Sayıca az olan bir kısmı ise var olmayan halk
orduları adına savaştılar; bunların çoğu, örgütlemeye
çalıştıkları halkın yalın tarihi, kültürü ve efsanelerinden
çok Avrupa kaynaklı öğretilerle içli dışlıydı.
Dışlandılar, kuşatıldılar ve yok edildiler. Belki,
efsanevi örnekler ve fedakarlıklar sundular ama
gerçekte hiçbir şeyi değiştiremediler.
Bunun aksine Marulanda, Washington ve Bogota’daki
kontrgerillacı Başkanların en ağır saldırılarına
maruz kaldı ve hepsini geri püskürttü. Yıkılan
her köy icin Marulanda düzinelerce öfkeli köylüyü
örgütlerdi ve onları kadro ve komutan olmaları
için sabırla eğitti. FARC herhangi bir gerilla
ordusundan çok daha fazla “bütün halkın ordusu”
haline geldi. Komutanlarının üçte biri kadındı,
entelektüeller ve şehirlilerin hareketin lider
kadrosundan eğitim alarak katıldığı örgütün yüzde
yetmişi köylülerden oluşuyordu. Marulanda basit
yaşamı ile saygınlık kazanmıştı, aynı plastik
çadırlar altında sağanak yağmurları halkla paylaştı.
Milyonlarca köylünün saygı duyduğu biri oldu ama
bir kült olmadı. Çok alçakgönüllü ve mütevazı
idi, en önemli görevleri, bölgesel özerkliğe ve
taktik esnekliğe önem vererek sorunları kolektif
liderlikle çözmeyi tercih etti. Hic katılmadığı
karşıt taktik görüşleri de kabul. 1980’lerin başında
çok sayıda kadro ve lider seçim yolunu denemeye
karar verdi; Kolombiya Devlet Başkanı ile bir
barış anlaşması imzaladılar ve Yurtsever Birlik
ismindeki partiyi kurarak birçok belediye başkanlığı
ile temsilciliği kazandılar. Hatta başkanlık seçiminde
de oldukça iyi bir oy aldılar. Marulanda buna
açıkça karşı çıkmadı ama silahını bırakıp dağlardan
şehre de inmedi. Marulanda oligarşi ve onun politikacılarının
baskıcı ve vahşi karakterini koltuk peşindekilerden
ve sendikacılardan çok daha iyi anladı. Birkaç
cahil köylü onları seçimde birkaç makamdan etti
diye Kolombiyalı egemenlerin toprak reformu yapmayacağını
çok iyi biliyordu. 1987’ye gelindiğinde Yurtsever
Birlik’in 5 binden fazla üyesi ölüm mangaları
tarafından katledilmişti; bunların arasında üç
başkanlık adayı, düzinelerce seçilmiş milletvekili,
belediye başkanları ve şehir meclisi üyeleri de
vardı. Kurtulabilenler ya dağlara kaçıp silahlı
mücadeleye yeniden katıldılar ya da sürgüne gitmek
zorunda kaldılar.
Marulanda kuşatmaları yarmak ve imha kampanyalarından
kurtulmak konusunda cok başarılıydı, özellikle
de bu konularda çok iyi olarak bilinen ABD Fort
Bragg Ozel Kuvvelerinin yaptığı saldırıları boşa
çıkardı. 1990’lara gelindiğinde, FARC iktidarını
ülkenin yarısından fazlasında yaymıştı ve karayollarını
tutup başkentten sadece 40 mil uzaklıktaki askeri
üslere saldırılar düzenliyordu. Önemli derecede
güç kaybetmiş olan zamanın Devlet Başkanı Pastrana
sonunda barış görüşmelerine razı oldu; bu görüşmelerde
FARC, askerden arındırılmış bir bölge ve devlet
yapısında, ekonomide ve toplumsal yapıda temel
değişiklikler içeren bir takvim ortaya koydu.
Legal mevkiler için silahlarını bırakan Orta Amerika
gerillalarının aksine Marulanda, silah bırakmadan
önce toprak reformunda, ölüm mangalarının ortadan
kaldırılmasında, katliamlara karışmış olan generallerin
ordudan ihracında, stratejik öneme sahip sektörlerin
kamulaştırılmasında, köylülere koka yerine başka
mahsuller üretebilmeleri için geniş fonlar sunan
bir ekonomi inşa edilmesinde ısrarcı oldu.
Washigton’da Başkan Clinton çılgına dönmüştü.
İlk önceleri görüşmelere karşı çıktı, özellikle
de reform takvimine ve FARC’ın askerden arındırılmış
bölgelerde düzenlediği, Kolombiya sivil toplum
örgütlerinin geniş katılım gösterdiği tartışmalar
ve forumlara. Marulanda’nın demokratik tartışmacılığı,
askerden arındırma ve yapısal reformlar politikası,
Batılı ve Latin Amerikalı sosyal-demokratlar ve
merkez sol aydınlarının uydurduğu onun “militarist”
olduğu yalanını boşa çıkardı. Washington Orta
Amerika’da gerçekleştirdiği tarzda -FARC liderleri
ile seçimler üzerinden anlaşma yapmak ve yoksul
Kolombiyalıların ve köylülerin satılması karşılığında
tanınacak imtiyazlar- bir barış anlaşması yapmanın
yollarını aramaya başladı. Ayni zamanda Clinton
iki partinin de desteğiyle 2 milyar dolarlık bir
yardımı, Plan Kolombiya adı altında Vietnam savaşından
beri en büyük ve en kanlı kontr-gerilla programını
finanse etmek için ortaya sürdü. Barış görüşmelerini
aniden sonlandıran Başkan Pastrana orduyu FARC
sekreteryasını ele geçirmek için askerden arındırılmış
bölgeye sürdü; ama Marulanda ve yoldaşları çoktan
gitmişlerdi.
2002’den günümüze dek, FARC bazen saldırı bazen
de savunma durumunda oldu; özellikle 2006’dan
sonra ikincisi geçerliydi. Yeni seçilmiş olan
işbirlikçi-uyuşturucu tüccarı, ölüm mangalarının
kurucusu Alvaro Ulribe, benzeri görülmemiş bir
ABD desteği ve ileri teknoloji yardımlarıyla,
Kolombiya kırsalını parçalamak için tarla yakma
politikalarını devreye soktu. 2002’den, 2006’da
tekrar seçilmesine kadar olan zaman süresince
15 binden fazla köylü, sendikacı, insan hakları
savunucusu, gazeteci ve diğer muhalif unsurlar
katledildi. Birçok kırsal bölge boşaltıldı. ABD’nin
Vietnam’daki phoenix operasyonundaki gibi, tarlalar
bitkileri öldüren kimyasal ilaçlarla zehirlendi.
ABD destekli helikopterler ormanları bombaladı,
ki bunun koka üretimi ve ABD’ye kokain gönderilmesiyle
hiç ilgisi yoktu. Ülkedeki bütün kitlesel muhalefeti
ve örgütleri yok ederek ve milyonlarca insanı
yerinden ederek Uribe, FARC’ı daha iç bölgelere
doğru geri çekilmek zorunda bırakmayı başardı.
Marulanda, geçmişte olduğu gibi stratejik geri
çekilme taktiğini uyguladı, gerillaların savaşma
kapasitelerini muhafaza edebilmek için toprak
verdi.
Diğer gerilla hareketlerinin aksine FARC, dışardan
maddi yardım almadı. Fidel Castro açıkça silahlı
mücadeleyi desteklemeyi reddetti ve merkez sol
yönetimleriyle, hatta vahşi Uribe ile diplomatik
ve ticari bağlar kurdu. 2001’den sonra Bush yonetimindeki
Beyaz Saray FARC’ı terörist örgüt ilan ederek
Venezuella ve Ekvador uzerinde FARC’ın lojistik
amaçlı sınır geçişlerini kısıtlamaları için baskı
kurdu. Kolombiya merkez solu tamamen ikiye bölünmüştü,
Uribe’nin FARC’a açtığı savaşa “eleştirel destek”
verenler ve baskıyı etkisiz bir biçimde protesto
edenler...
ABD’nin finanse ettiği büyük kontr-gerilla çetesi,
çeyrek milyon ABD askeri, yerinden edilmiş milyonlarca
insan, 35 bin ölüm mangası üyesiyle direk bağlantılı
psikopat bir Devlet Başkanı… Bu şartlar altında
ayakta kalabilecek bir gerilla hareketini hayal
etmek bile zor. Yine de, ne kararlı ve serinkanlı
Marulanda’nın, ne de FARC yönetiminin aklının
ucundan bile geçmemiştir teslim olmak icin pazarlıklar
yapmak…
FARC’ın, Vietnam’ın Çin’le olduğu gibi, kendisini
destekleyen ülkelerle sınırı yok, SSCB silahlarına
da sahip değil, Sandinistler gibi uluslararası
Batılı dayanışma gruplarının kitlesel desteği
de bulunmuyor. Köylülüğün önderlik ettiği kurtuluş
hareketlerini desteklemenin pek de moda olmadığı
zamanlarda yaşıyoruz; kitlesel halk orduları kuran
ve yöneten köylü liderlerin dehasını tanımanın,
gösterişli-konuşkan ve iktidarsız Dünya Sosyal
Forumları’nda -ki bu ‘dünya’ köylü milisleri dışlamakta,
‘sosyal’ ise sivil toplum örgütleri arasında e-mail
trafiği anlamına gelmektedir- tabu olduğu zamanları
yaşıyoruz.
Kolombiya ve ABD başkanlarının büyük kayıplar
pahasına da olsa zaferler elde etmeye çalışmaları,
Latin Amerika’nın bu en büyük köylü devrimcisinin
kişisel dürüstlüğü ve siyasi dehasını takdir etmemize
yeter de artar. Onun ölümüyle ilgili olarak lise
öğrencilerine posterler ya da tişortlar üretilmeyecek;
ama Marulanda, Kolombiyalı milyonlarca köylünün
kalbinde ve zihninde sonsuza dek yasayacak. On
iki kez “öldürülen” ama her seferinde köylere,
basit yaşamların arasına bir efsane olarak dönen
Marulanda, “Tiro Fijo” olarak hatırlanacak. Gerçekten
onlardan biri olan, yanki ordusuyla ve paramiliter
savaş makinesiyle yarım asır boyunca savaşıp da
asla teslim alınamayan ve yenilemeyen tek lider!
Hepsini yendi, konaklardakileri, başkanlık sarayındakileri,
askeri üslerdekileri, işkence odalarındakileri
ve burjuva gazetelerinin ofislerindekileri… 60
yıldan fazla süren bir mucadeleden sonra çok sevgili
köylü yoldaslarının kollarında yaşama gözlerini
yumdu...
Tiro Fijo Yaşıyor!
|