Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini


 

 

60. Sayı - Temmuz-Ağustos 2008

S. Aladağlı

Emekçilere yönelik saldırıların önemli ayaklarından biriyle ilgili yeni bir yasa daha sessiz sedasız yürürlüğe girdi. Bugüne kadar çıkan tüm yasalar gibi “iş kanunu ve bazı kanunlarda değişiklik yapan kanun” da önce taslak olarak bir süre kamuoyunun gündemine sunuldu, ciddi bir tepki görmeyince de Meclis’ten geçerek TC devletinin yasalarından biri halini aldı. Kuşkusuz bu süreçte yaşanan sessizliğe dair çok sözler edilebilir. Ama biz bu yazımızda Türkiye işçi sınıfının, sendikaların ve solun sükunetine dair bir çözümleme yapmayacak, doğrudan yasanın getirdiği değişikliklere yer vereceğiz.
Yasayı hatırlayanların en büyük iddiası, istihdamın böylece artırılacağı ve işsizliğin azaltılacağıdır. Bu artık neoliberal borazancıların bir saplantısı halindedir. “İşsizlik var, çünkü bu ülkede iş alanı kurmak çok zor” diyorlar her seferinde… Yani vergileri ne kadar indirir, sosyal güvence primlerini ve bütün diğer işgücü maliyetlerini ne kadar çok azaltırsanız, Türkiye’de o kadar çok fabrika kurulacak, o kadar çok insan iş bulacak! Sömürü oranını artıralım ki, patronlar insan çalıştırmaya daha istekli olsunlar!
Bu, yalnızca vahşi değil, aynı zamanda sahtekarca bir söylem aslında.
Her şeyden önce, Türkiye’de klasik ithal ikameci sanayi düzeninin çökmesi, sermayenin spekülatif alanlara kayması, iş örgütlenmesinin tepeden tırnağa değiştirilerek parçalanması, vb. gibi olgular, doğrudan doğruya ve sadece işçi çalıştırmanın maliyetinden kaynaklanan politikalar değildir. Bütün bunlar dünya kapitalizminin son yirmi yıldır kendi krizine çözüm bulmak için ürettiği politikalarıdır ve Türkiye’deki uygulamaları da aynı politikaların uzantısıdır. İşgücü maliyetinin azaltılarak artı-değer oranının ve dolayısıyla kar oranlarının yükseltilmesi ise bu politikaların ayrılmaz bir parçasıdır. Yani şimdi, bir anda bütün yasaları değiştirip bütün işçileri ilkel köle statüsüne indirseniz, bu elbette kapitalistler için bir “cennet” yaratır ama yine de devlete borç vererek, piyasalarda oynayarak kasalarını dolduran büyük hırsızları demir-çelik fabrikaları, vb. gibi ağır komplekslere yöneltmez.
Zaten devletin resmi televizyon kanallarının birinde ilgili hükümet yetkilisi yasayı anlatıp savunurken, işveren temsilcisi olarak programa katılan kişi de bu düzenlemelerin “yetersiz” olduğunu söylüyordu. Yani ne yapılırsa yapılsın, milyonlarca insanın sosyal güvenceden yoksun, milyonlarcasının örgütsüz olduğu koşullar bile onları tatmin etmiyor.

Gelelim yasanın getirdiği düzenlemelere;
* Özel sektörde çalıştırılan özürlülerin sigorta primleri, hazine tarafından ödenecek! Böylece özürlü işçi istihdamı teşvik edilmiş olacak?!
* İşverenler, iş sağlığı ve güvenliğine dair yükümlülüklerinin tamamını veya bir kısmını, bünyesinde çalıştıracağı personel ile yerine getirebileceği gibi, işletme dışında kurulu ortak sağlık ve güvenlik birimlerinden hizmet alarak da yerine getirebilecek; yani taşeron bir şirkete devredebilecektir!
* İşsizlik Sigortası Fonu’nun 2008’e ait 1 milyar YTL’lik neması ile gelecek üç yıllık 2.5 milyar YTL’lik özelleştirme geliri, GAP için kullanılacak! İşsizlik Sigortası Fonu’nun, öncelikle GAP olmak üzere “münhasıran gelişmekte olan bölgelere” yapılacak yatırımlar için kullanılması, işçi ve emekçilerin dişiyle tırnağıyla biriktirdiği bir kaynağa el koyulması anlamına gelmektedir.
* İşe yeni alınan kadınlar ile 18-29 yaş arasındaki genç işsizlerin SSK primleri, 5 yıl boyunca İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanacak! İstihdam paketi, işverenlerin sosyal yükümlülüklerinin kaldırılmasını ve bir kısım yükümlülüklerin ise kamu kaynaklarından, hazine ve İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanmasına olanak sağlamaktadır. Bu durumda neden işverenlere kaynak aktarma paketi olarak adlandırıldığı çok daha iyi anlaşılacaktır. İstihdam paketinde yer alan düzenlemeler işveren örgütlerinin yıllardır arayıp da bulamadıkları bir düzenlemedir. Bu düzenlemeyle, eski işçilerin işten çıkarılması ve kıdemsizleştirme yaşanacak yada yüksek ücret alan işçiler tasfiye edilerek yerlerine asgari ücretle çalışan “düşük maliyetli genç işçilerin” alınması sonucunu doğuracaktır.
* Sigortalıların, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinden, işverenin ödeyeceği 5 puan hazine tarafından karşılanacaktır! Böylece yüzde 19.5 olan işveren prim yükümlülüğünün beş puanı kamu tarafından yani emekçilerin sırtından ödenecektir.
* İşyerinde kreş açmak zorunlu olmayacak; kreş ve emzirme odası kurma zorunluluğu bulunan işletmeler, bu hizmeti taşeron firmalardan satın alabilecektir!
* Eski hükümlü ve “terör” mağduru için var olan zorunlu istihdam kaldırılmıştır! Anlaşılan bu insanların istihdamı sermeye için çok da teşvik edilecek bir uygulama değildir.

***
Yani yasa şöyle kısaca bir incelendiğinde bile amacın istihdam artışıyla bir ilgisi olmadığı, işverenlerin sorumluluklarını hazine, kamu, işsizlik fonu gibi alanlara yıkarak, sonuçta yine emekçilere yükleyen bir anlayışa dayandığı görülmektedir. Bugün gelinen nokta, neredeyse işçi çalıştırdılar diye işverenlere hazineden para verilecek bir yere evrilmeye başlamış, tam bir deli saçması halini almıştır. Oysa, hazine de, kamu da, işsizlik fonu da, emekçilerin ürettikleriyle oluşan birikimlerdir. Bunların pervasızca işverenlere peşkeş çekilmesi tam bir neoliberal uygulamadır. Ama sermayenin her alanda yaptığı fırsatçılıkla, ürettiğimiz artı değere karşılık, bugünümüz ve yarınlarımız için sözde sosyal devlet şartları içerisinde ödediği primler bile artık çok görülmektedir.
Peki yapılacak olan nedir? Tek tek her çıkan yasa maddesini çözümlemek, anlamaya çalışmak, şaşkınlığı dile getirmek mi; yoksa aslında bütünü kavrayarak bu düzenin artık miadını doldurduğunu görüp “başka bir dünya mümkün” diyerek yol almak mı?
Biz emekçiler için temel sorun artık budur. Bu soruyu doğru yanıtlamadıkça patronlar dünyasının ahmaklaştırıcı siyasi tartışmalarının arasında biz ağzımızı havaya açarken birileri ceplerimizi boşaltmaya devam edecektir.


 


 

 

 

 

 

sbarikat07@gmail.com
Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Çakırağa Mah. Abdüllatif Paşa Sk. 4/5 Aksaray-İstanbul
0212 632 23 19