|
|
|
59. Sayı - Nisan/Mayıs 2008
|
Türkiye
İşçi Sınıfının Tarihinde Önemli Bir Adım:
1961
Saraçhane Mitingi
|
Türkiye işçi sınıfının
tarihi uzun ve iniş çıkışlı bir tarihtir. Ve bu
tarihin bazı kritik noktaları vardır; örneğin 15-16
Haziran böyledir, ondan öncesindeki bazı büyük grev
ve direnişler, Kavel, Alpagut, gibi olaylar önemlidir.
31 Aralık 1961 Saraçhane Mitingi de sınıfın tarihindeki
kritik olaylardan biridir.
1950-1960 arası süreç bilindiği gibi sınıf hareketi
açısından oldukça durgun bir dönemdir. Bir yandan
zaten cumhuriyetin kuruluşundanberi hiç eksilmeyen
baskı ortamı, diğer yandan 1950’lerin başında hakim
olan “kalkınma” havası, sınıf hareketinin gelişiminde
ciddi engeller olmuştur.
Ekonomik ve siyasi krizin çözümü olarak ortaya çıkan
1960 darbesi ise başlangıçta emekçilere bol keseden
umut dağıtmıştır. Grev, toplu sözleşme gibi haklar
1960 Anayasası’nda belirtilmiş ama buna uygun yasal
düzenlemeler yapılmamıştır. Bu durum darbenin gerçek
niteliğini göstermektedir aslında; ama öte yandan
da işçi sınıfının bu taleplere sahip çıkması için
zeminler yaratmaktadır. Darbenin birinci yılında
haklar konusunda hala bir adım yoktur ve işçiler
huzursuzlanmaktadırlar. Böylesi bir süreçte Türk-İş’e
bağlı İstanbul İşçi Sendikaları Birliği, 1 Aralık
1961 tarihindeki toplantısında grev ve toplu sözleşme
hakkını gündeme getirerek eylemler düzenleme kararını
almaktadır. Bunların en görkemlisi de 100 binden
fazla insanın katılımını sağlayan Saraçhane Mitingi
olmuştur.
İstanbul İşçi Sendikaları Birliği, o güne kadar
bağımsız tavır koymakta zorluk çeken işçi sınıfı
için bir çıkışın ifadesi olacak bu mitingi, önce
Taksim’de düzenlemek ister. Valilik ise İstanbul’un
göbeğinde işçi sınıfının böylesi bir mitinginin
etkisini dikkate alarak karşı çıkar. Öyle ki, 4
Aralıktan 25 Aralık’a gelindiğinde bile miting yeri
bu tartışmalar nedeniyle halen belirsizdir.
Sonunda 25 Aralık günü miting heyeti ile valiliğin
yaptığı görüşmeden kesin sonuç çıkar: Miting Saraçhane’de
olacaktır!
Kararı Türkiye’nin her yanında büyük bir etki yaratır.
Mitinge Eskişehir, Zonguldak, Afyon, Adana, Elazığ
ve daha bir çok ilden işçiler katılacaklardır. Düzenleme
komitesi şehir dışından gelecek binlerce işçi için
barınma olanakları yaratmaya, plan yapmaya çalışmaktadır.
Bu arada mitingi kötülemek isteyen burjuva basını
ise “böylesi bir mitingi örgütlemek için parayı
nereden buldular” gibi soruları ortaya atmakta,
ortamı bulandırmak istemektedir. Dönemin İstanbul
İşçi Sendikaları Birliği Başkanı Avni Erakalın buna,
“bizim 90 bin üyemiz var. Her birinden 1 lira toplasak
yeter” şeklinde yanıt vermektedir
Bu arada miting için 3 bin polis ve askeri birlikler
seferber edilmiş; ayrıca 500 sendikacının da polisle
ortaklaşa görev yapması kararlaştırılmıştır. Mitingden
bir gün önce Türk-İş’in yaptığı açıklamada mitingin
amacı “senelerdir geciktirilmiş en tabii haklarımızdan
grev ve kolektif iş akdinin en kısa zamanda tahakkuk
safhasına konması…” olarak ortaya konmaktadır.
Nihayet 31 aralık 1961 günü sabahında yüz bini aşkın
işçi Topkapı, Edirnekapı, Kurtuluş, Beşiktaş, Galata
Köprüsü ve Cağaloğlu’ndan yürüyüşe geçerek 6 koldan
Saraçhane alanına girdiler. Yürüyüş boyunca işçiler
“şartsız grev istiyoruz” “lütuf değil hak istiyoruz”,
“grevsiz sendika silahsız askere benzer” “grevi
suç sayan zihniyet suçludur” “patronlar Kadillaklı
işçiler yalın ayaklı” sloganlarını haykırmakta ve
halktan alkışlı destek almaktadır. Uzun süredir
böyle bir işçi mitinginin yapılmamış olması tüm
İstanbul’da büyük heyecan yaratmıştır.
Miting alanında ilk konuşmayı yapan sendikacı Üzeyir
Kuran “çok karanlık günlerde ektiğimiz tohumların
filizlendiğini görmekten dolayı bahtiyarım” demektedir
ve haksız da değildir. Miting, o güne kadar görülmemiş
bir işçi kitlesini bir arada buluşturması ve sendikaların
kendi güçlerini göstermesi bakımından çok önemlidir.
Alanda komünizm karşıtı pankartlar da vardır ama
yine de miting birkaç yıl sonra Türkiye’yi derinden
sarsacak sürecin başlangıcını ifade ediyor gibidir.
Nihayetinde bir sürü eylemden sonra sınıfın daha
da bilinçlendiği ve siyasal arenaya çıktığı 15-16
haziran kalkışması yaşanacaktı.
O günkü konuşmalarda grev ve toplu iş sözleşmesi
talebinin yanı sıra Anayasanın korunması ve maddelerinin
yaşam bulması vurgusu da öne çıkmıştır. Aslında
işçi sınıfı ve diğer tüm emekçiler için hiçbir şey
ifade etmeyen ve kapitalizmi yeniden restore etmek
amacıyla yapılan fakat 1970’lere kadar “sol” bir
gölge bırakan ve işçi sınıfının zihnini bulandıran
1960 darbesi böylece ilk meyvesini vermektedir ama
bu durum çok uzun sürmeyecektir. İşçi sınıfı artık
kendisini bir sınıf olarak kendini görmeye başlamıştır;
yani tohum atılmıştır. Daha sonraki yıllarda yeni-sömürge
kapitalizminin krizinin derinleşmeye başladığı her
noktada işçi sınıfı ileriye doğru bir adım, bir
adım daha atacaktır.
Saraçhane Mitingi olaysız bir şekilde sona erer;
ama zaten mitingin bizzat kendisi bir olaydır. Miting,
işçi sınıfının acil taleplerinin ortaya konmasını
sağlamış ve sendikaların her şeye rağmen bir etki
gücüne sahip olduğunu kanıtlamıştır. Nitekim eylemden
bir süre sonra, 1963 yılında işlerin daha da ilerlemesinden
ürken burjuvazi grev ve toplu sözleşme hakkını içeren
(ve tabii patronlara da lokavt avantajını veren)
yasalar çıkarılmıştır.
Böylece tarih, yalnızca Saraçhane Mitingi bakımından
değil, daha sonraki gelişmeler açısından da direnmeden-örgütlenmeden
hak kazanılamayacağını işçi sınıfına öğretmiştir.
|
|
|
|
|
|
|
|