Yeni yılın ilk sayısını gecikerek çıkarmanın
derin üzüntüsünü sizinle paylaşarak başlamak istiyoruz.
Bu sayımızda iki ayın panoramasını sizlere en
güncel şekilde sunmayı amaçladık. Bazı konular
eski gibi dursa da, çıkaracağımız sonuçlar itibariyle
bize kayda değer niteliksel veriler sunmaktadır.
Son aylarda estirilen şoven fırtına, şu anda rutin
gündemlerle bir arada yürüyor. Medya ve MGK’nın
öncülüğünde yürütülen şoven histeri durgunlaşmış
gibi görünse de, bu sayımızda uzun bir yazı ile
bu konuyu işledik. Tabii, bu meselenin yanında,
toplumun “sağlık” dengelerini altüst etmeyi amaçlayan
GSS, konusuna da gerek dergimizin sayfalarında
gerekse, Halk Bülteni’nde geniş yer ayırdık. Ülkemizde
bu saldırıya karşı bir duruş sergilense de, bunun
çok yeterli olduğunu düşünmüyoruz. Bu konuda daha
çok ortak mücadele perspektiflerinin geliştirilmesini
de söylemeden geçmek istemiyoruz.
Ülkemizde bunların yanında, zamlar durmadan halkımızın
tepesine bindirilirken, hayat pahalılığı her geçen
gün yaşamı daha zor kılarken, dünyanın başka yerlerinde
yaşananlar için de kalplerimiz aynı ritimde atıyor.
Ocak ayı dünya emekçi halkları açısından biraz
hüzünlü ve buruk geçti diyebiliriz. Başta Filistin
halkı olmak üzere, dünya emekçi halklarının yüreğinden
bir yıldız kaydı. Ömrünü, bir halkın kurtuluşuna
adamış ve iddiasından bir adım geri atmamış George
Habbaş’ı kaybetmiş olmanın üzüntüsünü yaşıyoruz.
Bu üzüntü, bizi ne karamsarlığa düşürüyor, ne
de umutsuzluğa. Tam tersi, George Habaş’ın yaşam
pratiği, bize bıraktığı en önemli kılavuz olarak
karşımızda duruyor. Bu kılavuzu okuduğumuzda ise,
karşımıza tek sonuçlu bir manifesto çıkıyor; Zafere
Kadar Direniş...
58. sayımızda buluşmak kararlılığıyla...
|